9 Ağustos 2010 Pazartesi

Askerci(k)ler ağlıyor / Ersin Tokgöz

‘Hantepe’de bu kadar çarpışmadılar...’ Bir haftadır tek dert haline gelen YAŞ toplantılarını bu başlıkla haberleştiriyordu Taraf. Peki, Hantepe’yi bildiniz mi? Muhtemelen unuttunuz. Hafıza tazeleyelim: Teröristler Çukurca Hantepe’de baskına hazırlanırken Heronlar tarafından görüntülenmiş, saldırı görüntüleri Karargâh’tan canlı izlenmiş ama hiçbir müdahale yapılmamış, 7 asker göz göre göre öldürülmüştü.

Ama meslekleri askerlik, görevleri savaş olanlar Hantepe’de tel tel dökülüp kıllarını kıpırdatmazken statükonun bu güne kadar bahşettiği ayrıcalığı kaybetmemek için günlerdir canlarını dişlerine takarak sivil otoriteye direniyorlar, Hantepe’de gösterilemeyen direncin belki bin katını YAŞ mevziinde sivillere karşı veriyorlar.

Yine aynı şekilde, tek farkları bordrolarının haki renkte olmaması olan medya ve siyasetteki sivil görünümlü askerler de YAŞ direnişini kendilerine dert ettikleri kadar ilgilenmediler Hantepe’lerle.

Ordunun ve militer kulların durduğu yer epeydir burası. O yüzden onlarca Hantepe bir YAŞ etmedi. Ve o yüzden en nihayetinde bir bürokrat atama toplantısı olan YAŞ’ı tüm ayrıntılarıyla zihnimize kazırken Hantepeleri hemen unuttuk.

Sadece bu mu? Gediktepe, Dağlıca, Aktütün, Reşadiye, TSK mayınıyla ölen askerler, Heron’ların düşürülmesi pazarlıkları gibi uzayıp giden askeri vahamet listesi ne resmi ne sivil askerlerin ilgi alanına girmedi. Olsa olsa TSK’ya karşı asimetrik psikolojik savaş yürüten kötü niyetli vatan hainlerinin uydurmalarıydı bunlar. Öyle avundular, gündemi çürüttüler, gemilerini ısrarla yürüttüler.

Özgüvenleri o kadar fazla, kendilerine o kadar âşık, karşısındakiler onlara göre o kadar küçük ve önemsizdi ki...

Görmediler...

Kedidir kedi dedikçe itibarsızlaştıklarını, her sumen altı edişte “en güvenilir kurum” safsatasının inandırıcılığını biraz daha kaybettiğini, toplum sivilleşirken militer inatta direttikçe iyice sevimsizleştiklerini, vatan, millet gibi kavramları kendilerine kalkan ettikçe onların da içini boşalttıklarını... Görmediler.

Apoletleri sivil kıyafetlerinin içine dikili olanlar farklı mı? Asker sevdasını kimseye bırakmazken, asıl sevdalarının komutanlar olduğunu artık gizleyemediler ve fena halde açığa çıktılar. Gencecik çocuklar patır patır dökülürken içerideki sorumlular ile ilgili kıpırdamayan kılları, sivil siyaset ilk kez de olsa göreceli olarak askere yerini bil deyince söz konusu olan yönetim kademesi diye yerlerinden fırladı. Bir oyun planı olduğu kilometrelerce öteden anlaşılan Org. Işık’n istifa hamlesine methiyeler dizip erdem olarak pazarlamaya çalışmaları bu yüzden, bir askeri mit daha yaratabiliriz umudu.

Şimdi ağlıyorlar. TSK kalesi düştü diye gözyaşı döküyorlar.

Siz gözyaşı seline bakıp sanıyorsunuz ki dert büyük; payımıza ne düşecek diye merak ediyorsunuz.

Etmeyin...

Dert başka. Dert, vesayeti teamül olarak makyajlayıp sivillere zorla dayatan askeri bürokrasinin ve onlara âşık eziklerin derdi.

Teamül falan diyorlar ya... İşte o, yasalara baskın çıkan statükodan başka bir şey değil. Onun duvarları çatlıyor, hâkim haki renk dağılıyor, postal ağırlığı hafifliyor. Ömürlerini bu yapının, bedeli ne olursa olsun, devam etmesi için adamış sevdalılar ayrılık gözyaşları dökecek tabii. Her ayrılıkta olur böyle şeyler.

Ama geçer. Geçmek zorunda. ‘Biz bize benzeriz’ diye ayak direyip kapalı devre iş kotarmanın devri bitti çünkü.

Takmayın...