31 Ağustos 2010 Salı

30 Ağustos’ta ne yapılır? / Fatih Çekirge

BU defa törenlerden, resmi geçitlerden, siyah makam araçlarından, VİP ve şeref localarından ve hatta Merkez Orduevi’ndeki törenden, ses ve ışık gösterilerinden kaçtım. Baktım ki; törenden uzaklaştıkça 30 Ağustos’a daha çok yaklaşıyorum.

Baktım; Aydın’da bir milletvekili Vali’yle 30 Ağustos tören alanında kavga ediyor.
Boşverdim.
Baktım; Diyarbakır’da bir il başkanı protokolde yer bulamadığı için töreni terk ediyor.
Boşverdim.
Baktım; Bitlis’te, Hakkâri’de, Şırnak’ta kaç ev bayrak astı, asmayanlar kim diye, araştıranlar var.
Oradan da kaçtım.
Baktım; Şırnak’ta, Hakkâri’de evlerin kapısına “12 Eylül günü sandığa gitme. Cezalandırılırsın” diye not bırakıp kendince sokağa çıkma yasağı ilan etmeye çalışan PKK var.
Kızıp kükredim.
Baktım; yıllardır gittiğim Gazi Orduevi’nde yine 30 Ağustos resepsiyonu var. Ve yine eşleri başı kapalı olduğu için çağrılmayan, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, müsteşarlar var. Sanki davet etmeyen, çağırmayan onlar değilmiş gibi davranan askerler var.
Peki nereye kadar bu ölçüsüz tiyatro diye sorup geçtim.
Baktım; “Gün bugündür, 30 Ağustos tatildir” diye arkadaşının taksisini alıp Anıtkabir’in önünde müşteri arayan polisler, öğretmenler var.
Utandım.
Ve sordum.
Madem törenlerden, protokolden, kulak yırtan jetlerden, askeri resmi geçitlerden uzak duruyorsun.
Peki “Ne yapılır bu 30 Ağustos’ta?”
Açtım önüme İş Bankası’nın yayınladığı TBMM gizli zabıtlarını.
24 Nisan 1336 (1920)-27 Şubat 1338 (1924)
Baktım; nasıl kıyasıya bir demokrasi.
Savaşın ortasında. Başkomutan Mustafa Kemal’i öylesine sorguya çekiyorlar ki.
Dersim Mebusu soruyor.
Mesela Erzurum’dan Hüseyin Avni Bey. Mustafa Kemal’le çata çat tartışıyor. Başkumandan’ın yetkilerini fazla bulanlar var. Neden hâlâ büyük taarruzun yapılamadığını soranlar var.
Ordunun yönetimini yetersiz bulup heyet göndermek isteyenler mebuslar var.
Savunanlar var... Kırşehir’den Yahya Galip Bey, Bitlis’ten Yusuf Ziya Bey.
Atatürk saatlerce anlatıyor. Terliyor, kızıyor ama zarafeti bozmuyor. Ve ikna ediyor.
Sonra arkasına o muhteşem Millet Meclisi’ni alıp gidiyor cepheye.
Milletin Meclis’inden Milletin cephesine.
Evet efendiler; aslında işte böyle bir demokratik meclisten geliyor 30 Ağustos Zaferi.