31 Temmuz 2013 Çarşamba

Türk karakol gemisi Kıbrıs’ta İtalyan gemisini engelledi

Türk karakol gemisi İtalyan gemisini engelledi

Türk Deniz Kuvvetleri’ne bağlı bir karakol gemisinin, Rumların tek yanlı parselleyerek Amerikan Noble Energy ve İtalyan ENI petrol şirketine kiraladığı, Odin Finder adlı İtalyan araştırma gemisini engellediği bildirildi.

Rum hükümeti, ‘Türklerin tacizi’ konusunda gerekli işlemleri yaptıklarını açıkladı.
Rum gazete ve televizyonlarının haberlerine göre, Türk karakol gemisinin engelleme girişimi geçen hafta Kıbrıs adasının güneyinde İtalyan ENI şirketinin kiraladığı parseller yakınında meydana geldi.

DENİZİN ALTINA KABLO DÖŞÜYORDU
Rum telekomünikasyon dairesi Cyta adına Doğu Akdeniz’de deniz altına kablo döşemek amacıyla Limasol limanından yola çıkan İtalyan gemisi Odin Finder, Rumların Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettiği uluslararası sularda Türk gemisinin engellemesi üzerine paniğe kapıldı ve en yakın Rum limanı Baf’a yanaştı.
Rum hükümeti, gemisinin geri dönmesini kendilerinin değil, geminin bağlı olduğu İtalyan şirketinin istediğini açıkladı.
Rum Savunma Bakanı Fotis Fotiu da, Türk savaş gemilerinin bölgedeki faaliyetlerine alıştıklarını belirterek, “Bölgeyi güvensiz göstermek için yapılan sistematik tahrik. Türkiye’nin amacı doğalgaz araştırmaları yapan şirketleri caydırmak. Gerekli işlemler yapıldı, konuyu üst düzey seviyede ele alacağız” dedi.

TMSF'den Kirpi harekatı

Üretimi duran Kirpi için TMSF, İsrailli firma ile masaya oturacak.

TMSFden Kirpi harekatı

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ülke güvenliği açısından büyük önem taşıyan Bmc fabrikasını ayağa kaldırmaya hazırlanıyor.
Yeni Şafak'ın haberine göre, Bmc'nin Çukurova Holding döneminden kalan 680 milyon liralık borcunu yeniden yapılandırmak için pazarlıklara başlayan Fon yönetimi bu kapsamda Kirpi'nin zırh mühendisliğini ve malzemesini sağlayan İsrailli firmayla masaya oturmaya hazırlanıyor.
TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül ve ekibinin, nisan ayında Bmc'ye alacak davası açan İsrailli firmaya vereceği mesajın, 'Borçlarınız ödenecek. Banttaki Kirpi'ler için de toplu para ödeyelim, lisans haklarınızdan vazgeçin. Aksi halde, zırh tedariği için başka bir firma ile yeni lisans anlaşması yaparız' şeklinde olacağı belirtiliyor.
İSRAİLLİ FİRMA ARAÇ BAŞINA YÜZDE 20 İSTİYOR
Edinilen bilgilere göre, İsrailli Hatehof Industries üretilen her Kirpi'den yüzde 20 istiyor. Hatehof'un hiçbir alacağı olmamasına rağmen eski Bmc yöneticileriyle yaptğı usulsüz anlaşmaya dayanarak yüzde 20 pay istediği öğrenildi. Ağır zırhlı Kirpi'nin birim maliyetinin 800 bin lirayı buluyor. TMSF yönetimi fabrikanın yeniden üretime başlayabilmesi için maliyetleri de düşürmeye çalışıyor. Bu kapsamda İsrail firmasına 'geçmişten gelen alacaklarınız artı bir miktar para verelim. Siz de üretim haklarınızı devredin' önerisi getirilecek. Eğer İsrail tarafı bunu kabul etmezse Güney Koreli bir firmayla yeni bir lisans anlaşması imzalanacak.
ÜRETİM BANDINDA 100'E YAKIN KİRPİ BEKLİYOR
Fon kaynakları, 'Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada Kirpi araçlarının önemli bir pazar payı bulunuyor. Bu nedenle Bmc'nin en kısa zamanda TSK'nın verdiği siparişleri tedarik etmesi gerekiyor. Amacımız üretim bandını yeniden harekete geçirerek ordumuzun ihtiyaçlarının en kısa zamanda karşılanması' bilgisini veriyor. Bmc yetkililerinden alınan bilgilere göre, şu anda üretim bandında 100'e yakın Kirpi bekliyor. Gerekli personel ve malzemenin sağlanması halinde bu araçların 3 ay içinde TSK'ya teslim edilebileceği belirtiliyor.
190 ARAÇ BİR TÜRLÜ TESLİM EDİLEMEDİ
BMC firmasının 6 yıllık mühendislik ve Ar-ge çalışmalarının ardından 2009 yılında üretmeye başladığı 'Kirpi'lerin en büyük özelliği mayın ve ağır silahlarla gerçekleştirilen saldırılara karşı dayanıklı olması. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki birçok mayınlı saldırıda Mehmetçiklerin hayatını kurtaran Kirpiler, güvenlik uzmanlarından tam not almış durumda. Milli Savunma Bakanlığı ile Bmc 2009'da toplam 468 adet araç için anlaştı. Bmc bu araçlardan 278 tanesini üreterek TSK'ya teslim etti. Ancak şirketin 2011 yılından itibaren Mali darboğaza girmesi yüzünden geriye kalan 190 araç bir türlü teslim edilemedi. Fabrikanın yeniden üretime geçmesi halinde bu araçların 100 tanesinin kısa bir zamanda teslim edilebileceği ifade ediliyor.
MEHMETÇİKLERİN HAYATINI KURTARAN KİRPİ'NİN ÖZELLİKLERİ
- 13 personel taşıyor
- Mayın, balistik patlayıcı ve ağır saldırı silahlarından etkilenmiyor
- Saatte 105 km hıza ulaşabiliyor,
- 120 cm derinlikteki Sudan geçebiliyor.
- 3 metre yüksekliğinde, 16 ton ağırlığında.
- Lastikler patlasa bile hareket kabiliyetini yitirmiyor.
- Özel alaşımlı 2 zırh kaplaması bulunuyor.

Askerlik eleştirisi gibi mahkeme kararı


'Sistem, evli olan ve ailesine bakacak kimsesi olmayan insanları dahi yaşadığı yerden farklı ve uzak bir garnizonda...'
 



İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 580 sayfalık gerekçeli karar hazırladı. Kararın “Delillerin değerlendirilmesi" başlıklı bölümünde askerlikle ilgili ilginç değerlendirmeler yer aldı. Türkiye’deki zorunlu askerlik sürecinin Avrupa ile kıyaslandığında, daha katı ve toplumdan yalıtılmış bir uygulama olduğuna dikkat çekilen kararda, “Köyünden ve kasabasından çıkarak toplamı 30 gün olan 2-3 izin dönemi dışında, ailesinden uzak kalan pek çok erbaş ve erin fiziksel tecrit edilmişliği üst düzeydedir" denildi.

DAVUL - ZURNAYLA GÖNDERMEK, BU GÖREVE KUTSALLIK ATFETMEK, MAĞDURİYETİ GİDERMEYE YETMİYOR

“Sistem, evli olan ve ailesine bakacak kimsesi olmayan insanları dahi yaşadığı yerden farklı ve uzak bir garnizonda, ailesi için bir sosyal güvence sağlamadan askere alıp, şahsı ve aileyi sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan mağdur edebilmektedir" ifadelerinin yer aldığı kararda, erbaş ve erlerin askere davul zurnayla, bayram havasında gönderilmesi veya bu göreve kutsallık atfedilmesinin bu durumu değiştirmediğine vurgu yapıldı. Türkiye’nin her yöresinde askere çağrı mektubu gelen gençlerin akrabaları ve arkadaşları tarafından sırayla yemeğe davet edildiğinin anlatıldığı kararda, Kars, Silifke’nin Kırtıl Köyü, Seydişehir, Denizli Acıpayam, Kayseri Tomarza’daki asker uğurlama törenlerinden örnekler verildi.

“MAĞDURLAR, ASKERLİK ALGISI NEDENİYLE ALDATILIYORLAR"

Davanın sanıklarının askerlikle ilgili mağdurların içinde bulundukları durumu kullanarak onları aldattıkları belirtilen kararda, “bulundukları sosyal çevre, eğitim durumları dikkate alındığında dolandırılmaları için normalin üstünde çaba gerektiren" mağdurların, toplumumuzdaki askerlik algısının etkisiyle aldatıldığı belirtildi.

“ARAYIŞLARI İÇİNE GİRİLMESİNE NEDEN OLMAKTADIR"

Kararda askerlikle ilgili şu ifadeler yer aldı: “Askerlikle yasal mevzuat, askerlik konusunda yapılan araştırmalar ile yazılar, ders kitaplarına yansıyan durum, kültürel geçmişten kaynaklanan birikim birlikte değerlendirildiğinde, Türk toplumunda askerlik kavramının kutsal bir niteliği bulunduğu aşikardır. Toplumda askerlik çağına gelen gencin bu ödevini yapmaya gönderilmesi törensel anlamda kurallara bağlandığı gibi bu ödevi yapmayanın yeteri olgunluğa ulaşamadığı varsayılmaktadır. Günümüzde ise 20 yaşı ve sonrasında askerlik görevini yapmak için gitmek, sivil hayatta edinilen bir kısım haklardan mahrum kalmayı, belirli kurallar dahilinde hareket edilmesi nedeniyle bulunduğu makam ve sosyal statüden ayrılmayı gerektirdiği için askerlik hizmetinin daha rahat yapılması, hiç yapılmaması veyahut geciktirmek suretiyle bedelli olarak yapılma arayışları içine girilmesine neden olmaktadır. Anayasal bir ödev olan, toplumsal olarak yapılmasına önem atfedilen askerlik hizmetini yapma çağındaki birçok kişi erteleme, bakaya kalma, yoklama kaçağı kalma şeklinde bu görevden kaçınmaktadır. Sanıkların yargılandığı birçok olayda da mağdurların bulundukları sosyal çevre, gelir durumları, çalıştıkları sektör itibariyle askerlik görevini sonra yapma ya da rahat yapma arayışı içinde oldukları, sanıkların ise bu durumu kullanarak mahkememizce işlendiği kabul edilen eylemlerini gerçekleştirdikleri sonucuna varılmıştır."

“HAKİM-SAVCI DAHA DİKKATLİ HAKERET ETMEK ZORUNDA"

Gerekçeli kararda Ahmet Zeki Üçok ile ilgili değerlendirme bölümünde, hakim-savcı olarak görev yapan bir kişinin normal vatandaşlara göre daha dikkatli hareket etmesi gerektiği belirtildi. Savcıların görevleri sırasında elde ettikleri bir bilgiyi özel amaçları doğrultusunda kullanmamaları gerektiği belirtilen kararda, Üçok’un örgüt lideri olduğu belirtilen sanık Murat Tugay Tepe ile ilişkisinin sanıklar tarafından kabul edildiği, diğer delillerle de bunun ortaya konduğu anlatıldı. Üçok’un yaptığı soruşturmalar nedeniyle kendisi ve ailesinin güvenliğini sağlamak için Tepe aracılığıyla kimliğini gizleyerek otel kayıtları yaptırdığını, ödenen paraları Tepe’ye sonradan ödediğini savunduğu hatırlatılan kararda, Türkiye’nin görevleri nedeniyle korunması gereken memurlarını koruma konusunda yasal düzenlemeleri olan bir devlet olduğu kaydedildi. Kararda, “Yasa uygulayıcısı bir kişinin norm dışı hareket etmek suretiyle sanık Murat Tugay Tepe aracılığıyla işlemleri yaptırdığına ilişkin savunmasının suç ve suçlamadan kurtulmaya yönelik yapıldığı değerlendirilmiştir.ö denildi. Sanık Tepe’nin bazı mağdurları, kamu görevlileri üzerindeki etkisi konusunda ikna etmek için Üçok ile görüştürdüğü belirtilen kararda, Tepe’nin askerlikle ilgili işlemleri yaparken mağdurlar üzerindeki etkisini artırmak için Üçok’un makamını kullandığı da kaydedildi. Buna karşılık da Üçok’un örgütün imkanlarından faydalandığı, işlenen suçlardan haberdar olduğu ve bu suçlara iştirak ettiği dikkate alındığında örgüt üyesi olduğunun kanıtlandığı belirtildi.

Genelkurmay önünde eylem

Ankara'da eylem

Genelkurmay Başkanlığı karargahı önünde ikinci kez protesto eylemi düzenlendi. Vardiya Bizde Platformu adı altında toplanan yaklaşık 20 kişilik emekli subay ve eşlerinden oluşan grup Genelkurmay Başkanlığı Karargahı önünde ikinci kez protesto eylemi gerçekleştirdi.

Öğle saatleri önünde Genelkurmay Karargah binası önünde toplanan 20 kişilik grup ellerindeki Türk Bayrağı, döviz ve  pankartlarla basın açıklaması yaptı. Açıklamada Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Gizli Belge ve 28 Şubat gibi sözde davalarda yaklaşık bin Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin yargılandığı belirtildi. Açıklamada şöyle denildi:

"Halkın ordusu olan Türk ordusunun ve onun şerefli mensuplarının itibarsızlaştırılmasını, halkın gözünde küçük düşürülmesini ve böylece tasfiye edilerek etkisiz hale getirilmesini amaçlayan bu davalar tamamen siyasidir. Bu davalarla sadece devletin güçlü kurumları değil, hukuk da katledilmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin adeta bir suç örgütü/ terör örgütü olarak gösterildiği bu davalarda, terörle savaşan askerler, hatta Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları bile terör örgütü yöneticisi olarak suçlanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri terör örgütü, Genel Kurmay Başkanı da terör örgütü yöneticisi değildir.

Bu sözde davaların kurgulanmasına paralel olarak PKK terör örgütü ile görüşmelerin başlatılması, Suriye de özerk Kürdistan bölgesi oluşturulmasına destek olunması da bu davalar ile ulaşılması planlanan hedefleri açıkça ortaya koymaktadır.
Son yıllarda belirlenen hedeflerle ulaşmada önemli aşamalar kaydedilmiş, bu kapsamda 500’e yakın Türk Silahlı Kuvvetleri personeli sözde davalarla tutuklanırken, binlerce kişinin katili PKK’lı teröristlerin yasalarımız çiğnenerek silahlı olarak ülke dışına çıkmalarına müsaade edilmiştir.

Ancak Yüce Türk milleti bu davalardaki haksızlık ve hukuksuzluklar ile arkasındaki esas planı görmüş ve tavrını açıkça göstermeye başlamıştır.

Bu çerçevede Genelkurmay Başkanlığı’ndan beklentimiz;

Türk Silahlı Kuvvetlerini aşağılayan bu davalara karşı gerekli duruşun sergilemesi, uğranılan haksızlık ve hukuksuzluklar konusunda kamuoyunun aydınlatılması, hayasız bir saldırıya uğrayan suçsuz personeline hür türlü desteği verilmesi, ülkenin bölünmez bütünlüğünün korunmasında üzerine düşen görevlerin yerine getirilmesidir."

POLİS OLAY YERİNDE

Platform üyelerinin açıklaması devam ederken emniyet görevlileri de Genelkurmay önüne geldi. Polis trafiği engellediklerini belirterek gruptan karşı kaldırdıma geçmelerini istedi. Vardiya Bizde Platformu üyeleri bir süre daha eylemlerine devam ettikten sonra Genelkurmay önünden ayrıldı.

Darbeciler Adnan Menderes'e hediye edilen altın sigara tabakası ve altın yüzüğe de el koymuş

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

2 astsubay tutuklandı!

Iğdır'da suç örgütüne operasyon

Iğdır'da organize suç örgütüne yönelik operasyonda 2 jandarma astsubay tutuklandı.

Iğdır Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından, 8 Mayıs günü Melekli beldesinde ve kent merkezinde uluslararası suç örgütüne yönelik yapılan 'Bataklık' isimli eş zamanlı operasyon kapsamında, aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 36'sı kadın 64 kişi gözaltına alınmıştı.
7 kişinin tutuklandığı operasyonda ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılan 4 kamu görevlisinden 2 jandarma astsubay, savcılığın itirazı üzerine çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Onur intiharı AİHM’e gidiyor!

Ordudan atılmış, sonra intihar etmişti

Ordudan atılmış, sonra intihar etmişti

Kayseri’de “disiplinsizlik ve ahlaki durum” gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırıldığı için intihar eden Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu’nun ailesi, AİHM’e başvurmaya hazırlanıyor

Kayseri’de 12. Hava Ana Ulaştırma Üs Komutanlığı’nda görev yaparken ahlaksızlıkla suçlanarak ordudan ihraç edilen 29 yaşındaki bir çocuk annesi Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu, 7 Kasım 2012’de intihar etmişti. Nazlıgül Üsteğmen’i intihara götüren ise erkek arkadaşı Üsteğmen S.O.Ş. ve bazı personel hakkında gönderilen ihbar e-mail’i üzerine İstihbarat Başkanlığı B Tipi İnceleme Timi tarafından başlatılan soruşturma oldu. Soruşturma sonunda Daştanoğlu kendisine isnat edilen “disiplinsizlik ve ahlaki durum” gerekçesiyle görevden alındı. Daştanoğlu ve Üsteğmen Arif Ö. hakkında 6 Kasım 2012’de re’sen emekli edilmelerine karar verildi. Nazlıgül Daştanoğlu ise hakkındaki iddiaları gururuna yediremeyerek ardında 4 yaşında bir evlat bırakarak 7 Kasım’da intihar etti.

Dosya rafa kalktı

Ailesi kızlarının ölümüne neden olan olayların araştırılması için suç duyurusunda bulundu. İlk incelemeler sonucunda Kayseri Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma 47 gün içinde kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle kapatıldı. Ardından Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın hazırladığı iddianamede Nazlıgül Üsteğmen’in özel hayatı tüm detaylarıyla yer aldı. İntihar olayında adı geçen 6 askeri personelle ilgili hiçbir işlem yapmayan Savcılık ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ gerekçesiyle dosyayı rafa kaldırdı.

‘Kızıma mobing yapıldı’

Daştanoğlu ailesinin avukatı Müşir Deliduman bu karara da itiraz etti. Ancak askeri savcılık incelemesinin ardından itiraz dilekçesini reddetti. Son red kararının ardından iç hukuk yollarını tüketen aile kızlarının hakkını AİHM’de arayacak. Nazlıgül’ün annesi Nevin Daştanoğlu, “Ordu kendi evladına sahip çıkmadı. Kızıma mobing uygulandı. Erkeklerin ifadesi göz göre göre kızımı intihara götürdü. AİHM’den umutluyuz. Kendi adaletimiz ile sonuç almak isterdik ama çareyi şimdi Avrupalının adaletinde arayacağız. Tek isteğim suçluların cezalandırılması” dedi.

Tahsin Şahinkaya abisinin cenazesinde

12 Eylül askeri darbesinin mimarlarından dönemin Milli Mücadele Konseyi üyesi emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya (86), dün abisinin cenazesine katıldı.

Kenan Evren ile 12 Eylül davasında tutuksuz yargılanan Şahinkaya, en son mahkemedeki telekonferans görüntüsüyle gündeme gelmişti. Hastanedeki odasından duruşmaya katılmış, ifade vermişti. Dünkü cenazeye darbe sonrası başbakanlık görevine getirilen Bülent Ulusu ile emekli Org. Aydoğan Babaoğlu, emekli Korg. Vecdi Özgül ve emekli Org. Halit Toroslu da katıldı. Cenazeye eşi Sema Hanım’la birlikte gelen Şahinkaya, bu isimlerle ayaküstü yaklaşık 10 dakika sohbet etti. Selimiye Camii’nde Hüseyin Avni Şahinkaya’nın cenazesinin yanı sıra emekli pilot Albay İrfan Kara’nın cenazesinin bulunması katılımı artırdı. Cenazedeki kalabalık, iki merhumun fotoğraflarını yakalarına astı. Hüseyin Avni Şahinkaya’nın naaşı Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. 4 Nisan’da başlayan 12 Eylül davasında, anayasal düzeni ortadan kaldırmakla suçlanan Şahinkaya hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

12 yıl süren bir insanlık hikâyesi / Ertuğrul Özkök

Hikâyemiz 19 Aralık 2009 günü başlıyor.

Yer Ankara’nın Çukurambar semti...
Yani bugün stratejik derinlik bataklığına saplanıp kalmış Dışişlerimizin merkezinin bulunduğu semt.
Emniyet’e bağlı birimler o gün bir arabayı durdurup içindekileri derdest ederler.
Arabadan indirilen kişilerin üzerinden ilginç iki kimlik çıkar.
“Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Başkanlığı”na bağlı Özel Kuvvetler’de görevli bir albay ve binbaşı...

ARABADAKİ KİŞİLERDEN ÇIKAN İKİ İLGİNÇ KİMLİK
Polis, kendisine ulaşan bir “ihbar” üzerine bu arabayı takibe almıştır.
Gelen ihbar şudur:
“Bu subaylar suikast yapmak için Bülent Arınç’ı izlemektedir...”
Arabadan inen iki subay ise şunu söylerler:
“Bülent Arınç’ı değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup bir subayı takip ediyoruz...”
Takip ettikleri subayın adını da verirler:
Topçu Kurmay Albay Baki Kaya’dır.

AYNI İSİM 4 YIL SONRA BİR BAŞKA YERDE DE ÇIKIYOR
Aradan 4 yıl geçer...
Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 6 Haziran 2013 günü, “28 Şubat İddianamesi”ni kabul eder.
İddianamenin bir bölümü “Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetlerine” ayrılmıştır.
579’uncu sayfada, fişlenip takip edilen bazı isimler bulunmaktadır.
Bu isimlerden biri şudur:
“Topçu Yüzbaşı Baki Kaya...”
Yani 4 yıl sonra Çukurambar’da arabadan indirilen iki subayın takip ettiğini söylediği ve artık albaylığa yükselmiş olan aynı kişi.
Subayın fişlendiği tarih 1997...
Bunun anlamı şudur: Türk ordusunun bir subayı, yine Türk ordusu tarafından tam 12 yıldır izlenmektedir...
Tam 12 yıldır...
Neden dolayı? Takip belgesinde aynen şöyle yazılıdır:
“İrticai faaliyet...”

NEDİR KARDEŞİM ARAYIP DA BİR TÜRLÜ BULAMADIĞINIZ
İnsana sormazlar mı?
Yahu insaf... Bir insanın ne olduğunu öğrenmek ve gerekli işlem yapmak için 12 yıl özel hayatı didik didik edilir mi?
Bir şey bulamamışsınız ki, 12 yıl izliyorsunuz.
Bu işkence değil de nedir?
Şimdi gelelim asıl soruya...
Hayatı 12 yıl boyunca izlenen, didik didik edilen, fişlenen, telefonu dinlenen bir insan ne hisseder?
Albay Baki Kaya ne hissetmiştir?
Buyurun yan tarafa....
12 yıl hayatı karartılan bir insan bakın neler söylüyor
ANKARA’da bir gazeteci 28 Şubat iddianamesinde bu ismi görünce harekete geçer.
Bu gazeteci, Vatan gazetesi yazarı Murat Çelik’tir...
Eşi Özlem Çelik, iki hafta önce, yeni yönetim tarafından Akşam Gazetesi’ndeki işinden çıkarılan gazeteci.
Murat Çelik, 12 yıl boyunca izlenen Topçu Kurmay Albay Baki Kaya’yı bulur ve konuşur.
“İrticai faaliyet” iddiasıyla hayatı didik didik edilen, hep, her an izlenen bu insan, bakın Murat Çelik’e neler söylüyor:

“BÇG takip listesinde olduğumu bilmiyordum. İzlendiğimi hiç hissetmedim ama yaptılarsa yapmışlardır. Doğrusu umurumda da değil...”
“Kurmay yüzbaşılığımdan beri terfilerde hep birinci sıradaydım. NATO’da, ABD’de, Genelkurmay İletişim Daire’de çalıştım.”
“2007’nin 11 Kasım’ında kalp krizi geçirdim ve 2 yıl raporluydum. 2010 Ağustos’unda sağlık sebepleriyle emekli oldum.”
“Çukurambar hadisesi hâlâ benim açımdan açıklığa kavuşmuş değil. O dönemde hastanedeydim. Orgeneral Erdal Ceylanoğlu hastanedeyken aradı beni ve ‘Biz sana güveniyoruz” dedi. Belki birileri kendini kurtarmak için, ‘Bu adam zaten ayrılacak’ bunun adını verelim’ demiş olabilir.”

***

Şimdi geliyorum konuşmanın asıl ilginç yerine.
Çalıştığı kurum tarafından yıllarca izlenen, fişlenen bu insan, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında bugün ne hisseder, ne düşünür?
Buyurun onu da okuyalım:

“Savcıya verdiğim ifademde de söyledim. TSK bir personelinden şüphe duyuyor da araştırma yapmıyorsa yanlış yapar ama yöntemi bu olmamalı.”
“Ben çıkıp konuşsaydım, zaten zor durumda olan kurumuma bir leke de ben sürmüş olurdum. Bunu yapmadım, yapmam da...”
“Ben TSK’yı yapratmam. Kırgın değilim, davacı da değilim...”

Bayanlar, baylar, ey Türkiye halkı...
Bu insan, 12 yıl boyunca çalıştığı kurum tarafından izlenmiş.
Belli ki muhafazakâr bir insan.
Hayatımın son 25 yılı devletin 5 ayrı kurumu tarafından her tarafım didik didik edilerek izlendim.
Ne özel hayatım bırakıldı, ne kamusal hayatım...
Bu duygunun ne olduğunu herkesten iyi bilirim.
O yüzden bu sözleri ağlayarak okudum.
Şu duruşa, şu asalete, şu insanlığa bakar mısınız?
“Ben kurumumu yıpratmam” diyor.

***

Şimdi “ihbar kutularıyla” komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe muhbirlik yaptırmaya hazırlanan, derin olmayan, sığ ve ileri demokratik devletim...
Sana soruyorum:
Bu Türk subayından alınacak hiç mi dersiniz yok...
Kardeşim, Türkiye’nin işte bu duruşa ihtiyacı var.
Artık yetti bu intikam tamtamları, bu kan davaları, bitip tükenmek bilmeyen bu rövanş almalar...  İnsanları onlar bunlar diye ayırmalar, kimini öz ötekini üvey ilan etmeler, bizimkiler, ötekiler diye ayırmalar...
Bilmiyor musunuz; geçmişin utançları üzerine, bugünün utançları ile giderseniz, bu kan davası bitmez...
Bırakın utanacak şeyleri yapanlar, utançları ile yaşasınlar...
Dilinize, ruhunuza, vicdanınıza, vefanıza, affediciliğinize, vakarınıza, duruşunuza sağlık.
Sayın komutanım, Allah’tan size ve ailenize sağlıklı, mutlu ve uzun bir hayat diliyorum.
Sizlere, sizin gibi insanlara ihtiyacımız var.
Bir de sizlerden alınacak dersimiz...

Başbakanlık'tan Uludere açıklaması

O soruya yanıt geldi

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Uludere saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla 26 Temmuz’da Şırnak’ta gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, “Görüşmede ‘Başbakan’ın talimatı olmadan bu operasyon yapılabilir mi’ sorusu üzerine, gerçekleşen her operasyonun Başbakanın bilgisi dahilinde yapılmadığı belirtilmiş; terörle mücadelede ilgili birimlerin yasalardan aldıkları yetki çerçevesinde gereken adımları attıkları, bu mücadele esnasında büyük saldırılar ve mağduriyetler yaşayan güvenlik güçlerinin en üst düzeyde hassasiyetle hareket ettikleri vurgulanmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Başbakanlık Basın Merkezi’nin internet sitesine de konulan açıklamada şunlar kaydedildi:

ADIMLAR ANLATILDI
“Tamamen insani zeminde gerçekleşen bu görüşmede, aileler olayla ilgili düşüncelerini ve taleplerini dile getirmişler, Başbakanımız da bu hadiseye gösterdikleri ilgi ve hassasiyete dikkati çekerek, hükümet olarak attıkları adımları anlatmıştır. Hal böyle iken bir kısım yayın organlarında, Şırnak’taki bu görüşme ile ilgili olarak gerçeklerle bağdaşmayan iddialara yer verilmiştir.

BİLİNEN GÖRÜŞLER TEKRARLANDI
Başbakanımız son derece samimi bir ortamda gerçekleşen bu görüşme sırasında aileleri dinlemiş ve Uludere olayıyla ilgili kamuoyunca bilinen görüşlerini tekrar etmiştir. Bu görüşlerde, herhangi bir farklılık veya tenakuz söz konusu değildir. Sayın Başbakanımız, devam eden yargılama sürecine güvenilmesi gerektiğini de özellikle vurgulamıştır.

SPEKÜLASYONLARDAN UZAK DURULSUN
Olayla ilgili bir hüküm verilebilmesi halen devam etmekte olan yargı sürecinin tamamlanmasıyla mümkün olabilecektir. Dolayısıyla yargıyı doğrudan etkileme niteliği taşıyacak spekülasyonlardan uzak durulması da büyük önem taşımaktadır.”

Erdoğan, Şerafettin Elçi Havalimanı’nın açılışının ardından VIP salonunda Uludereli ailelerle iftar yapmıştı. İftarın ardından da Erdoğan’ın Uludereli ailelerle bir süre görüşmüştü.

YAŞ öncesi bir kriz daha

YAŞ öncesi bir kriz daha

YARIN başlayacak Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı öncesi, Hava Kuvvetleri’ndeki istifa iddialarının ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı ve mevcut Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’den sonrasını da yakından ilgilendiren bir iddia daha başkentin askeri kulislerini sarstı.


Söz konusu iddia, bu yılki Şura’da emekliye ayrılacak olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu’nun yerine gelmesi beklenen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu’ya hükümetin sıcak bakmadığı yönünde oldu.

KALYONCU HAKKINDAKİ İDDİALARBuna gerekçe olarak  Kalyoncu'nun isminin Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan İbrahim Şahin'in ifadelerinde ve MİT tarafından Genelkurmay'a 2005'te adları bildirildiği ileri sürülen 'Karargah Evleri' yöneticileri arasında yeraldığı iddiaları gösterildi.  Kalyoncu'nun adı ayrıca 2006'da düzenlenen bir güvenlik zirvesinde 'irticai tehdit var' diyerek komutanların hükümeti suçladığı ve Erdoğan'ın da bu suçlamalara sert tepki verdiği toplantıdaki generaller arasında geçtiği ileri sürülüyor. Kalyoncu eğer bu Şura’da Kara Kuvvetleri Komutanı olursa, teamüllere göre Orgeneral Özel’den sonra Genelkurmay Başkanı koltuğuna oturacak isim olacak.

HAVACILARIN DURUMU
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) terfi ve emekliliklerinin görüşüleceği YAŞ’da, istifa ettikleri öne sürülen iki havacı komutan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Nezih Damcı ile Hava Teknik Okullar Komutanı Tümgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu’nun durumlarının da netleşmesi bekleniyor.

Koç’un savaş gemisi ihalesine durdurma / Lale Kemal

Hükümetin, kendisine bağlı otellerden birini Gezi Parkı protestocularına destek vermekle suçladığı bir dönemde müfettişlerin şirketlerinde vergi denetimini sıklaştırdığı Koç Holding’in, savunma firmalarını da zor günler bekliyor.

Her ne kadar hükümet, Koç Holding’in Tüpraş ve Aygaz firmalarına polis ve maliye müfettişleri marifetiyle, vergi kaçağı iddiasıyla düzenlenen baskının Gezi olaylarıyla ilgisi olduğu iddialarını yalanlasa da kamuoyunu ikna etmişe benzemiyor.
Koç’a yönelik operasyonlarda genel kanı, hükümetin adeta bu holdingi, Gezi’ye verdiği destekten dolayı cezalandırdığı diğer bir deyişle intikam aldığı şeklinde.
Diğer yandan, Taraf’ın Ankara Temsilcisi Hüseyin Özay, dünkü yazısında maliye bakanlığı kaynaklarına dayanarak, Koç Grubu şirketlerine yönelik polis eşliğinde operasyon yapılmasının bu şirketlerin vergi kaçırdıklarına yönelik güçlü emarelerden kaynaklandığını yazmış.

Koç Grubu’nun savunma faaliyetlerinin de bu arada mercek altına alınmaya başlandığını öğrendik. Habertürk gazetesi geçen hafta, Koç’a bağlı RMK Marine firması ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) arasında sonuçlanma aşamasına gelen 1,5 milyar dolarlık altı adet korvet tipi savaş gemisi (Mil Gem ya da milli gemi) yapımına dair sözleşme görüşmelerinin askıya alındığını duyurmuştu.
Savunma Sanayii kaynaklarım bu bilgiyi doğrularken, rakip bir denizcilik firmasının, Başbakanlık Teftiş Kurulu’na, Mil Gem ihalesine, kendilerine haber verilmediği için giremediğine dair geçen nisan ayında şikâyette bulunduğunu belirttiler.

Ama kaynaklarım, diğer ilgili firmalara olduğu gibi şikâyetçi firmaya da Mil Gem ihalesine katılımı için bilgi istek dokümanının gönderildiğini ancak firmanın ihaleye katılmadığını belirtiyorlar.
İhalenin rekabet koşullarına uygun olarak yapılıp yapılmadığına dair müfettişlerin incelemesi sonuçlanana kadar Koç’a ait RMK Marine firması ile savaş gemisi üretimi için yapılmakta olan ve sona yaklaşıldığı belirtilen sözleşme görüşmelerinin askıya alındığı da belirtildi kaynaklarım tarafından.
Koç Grubu’na ait firmalar, Altay tankı prototip üretimi dâhil kara ve deniz projelerinde artan biçimde iş alıyor, dolayısıyla silah sanayiinde yıldızları parlıyor.

Güvenilir kaynağım, sektörde artan iddiaların aksine Koç Grubu’nun, savunma sanayii ihalelerinde kayırılmadığını ve bu holding firmalarının ev ödevlerini çok iyi yaparak, şartnamelere uygun teklif verdiklerini, dolayısıyla ihaleleri kazandıklarının altını çiziyorlar.
Diğer yandan, bir dönem tersanelerin çok işi varken şimdi azalan işlerin de etkisiyle rakip firmalar arasındaki rekabetin kızıştığı ve kimi firmaların ihalelerden haberdar edilmedikleri gibi asılsız iddialarda bulundukları güvenilir kaynaklarım tarafından belirtiliyor.

Ne var ki, rakip firmanın Mil Gem ihalesinden haberdar edilmediği şeklinde nisan ayında ihbarda bulunmasına rağmen müfettişlerin, RMK Marine ile SSM arasındaki sözleşme görüşmelerinin askıya alınmasına yol açan soruşturmasını yakın tarihte Gezi olaylarının akabinde gerçekleştirmiş olmaları manidar.

Kimi Koç firmalarının mercek altına alınmış olmasında asıl irdelenmesi gereken konu, vergi denetimlerinin kimi siyasi mülahazalarla yapılıyor intibaının hükümet tarafından uyandırılmış olmasıdır. 


Oysaki gerek devlet gerekse özel sektör asker sivil firmaların harcamalarının, vergi kayıtlarının düzenli bir biçimde bağımsız denetime tabi tutulmaları gerekiyor. Bu, demokratik yönetim anlayışının bir gereğidir. Siyasi intikam kokan denetimler, hem hükümetin itibarını sarsıyor hem de iyi yönetim, şeffaflık anlayışına zarar veriyor.

30 Temmuz 2013 Salı

Kayıp üsteğmenden haber yok!

30 yaşındaki Kazım Topaç'ın izine 96 gündür rastlanmadı.
 


  AYDIN'ın Köşk İlçesi'nde Garnizon ve Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yaparken izne ayrılıp Bursa'ya gelen ve daha sonra kendisinden bir daha haber alınamayan üsteğmen 30 yaşındaki Kazım Topaç'ın izine 96 gündür rastlanmadı. Bursa'da polis tarafından oluşturulan özel bir ekip ile bulunmasına çalışılan Üsteğmen Topaç'ın ailesini hiç aramadığı, bankadaki hesaplarından da para çekmediği öğrenildi.

Kestel İlçesi'ne bağlı Kale Mahallesi'nde oturan Topaç ailesinin üsteğmen oğlu Kazım Topaç, geçen yıl görev yaptığı Hakkari'den Aydın'ın Köşk İlçesi'ne Garnizon ve Jandarma Bölük Komutanı olarak atandı. Başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Üsteğmen Topaç, 26 Nisan'da 10 gün izin alarak haber vermeden ailesinin oturduğu Bursa'ya geldi. Geceyi Bursa'da, Merkez Osmangazi İlçesi'ndeki Gazcılar Caddesi'nde bulunan bir otelde geçiren Üsteğmen Topaç, aynı gün cep telefonu ile Ankara'nın Gölbaşı İlçesi'nde oturan sözlüsünü aradı. Topaç, telefonu çantasında sessiz modda olduğu için sözlüsü ile konuşamadı. Bir süre, Kent Meydanı'nın çevresinde gezen Topaç, daha sonra ortadan kayboldu.

Olay, cep telefonu ile ulaşamadıkları çocuklarının Bursa'ya geldiğinden haberdar olmayan ailesinin, Köşk Garnizon Komutanlığı'nı araması sonucu ortaya çıktı. Gidebileceği tüm yerler aranmasına rağmen çocuklarına ulaşamayan aile, jandarma ve polisten yardım istedi.

İzin süresi dolmasına rağmen görevine dönmeyen Üsteğmen Kazım Topaç'ın bulunması için üç kişiden oluşan ekip kuran Bursa Emniyet Müdürlüğü, yaptığı tüm aramalara rağmen 96 gündür kayıp üsteğmenin izine rastlayamadı. Cep telefonu yanıt vermeyen, bankadaki hesaplarından para çekmeyen, birliğini, ailesini ve sözlüsünü aramayan Topaç'ın hayatından endişe ediliyor.

Bursa Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, yapılan tüm ihbarların değerlendirildiğini fakat Topaç'a ulaşılamadığını bildirdi.

TSK o uzman çavuşları meslekten attı

Bingöl'de 16 yaşındaki E.A'ya yönelik 'cinsel istismar' iddiasıyla haklarında soruşturma başlatılan 8 uzman çavuşun TSK ile ilişiği kesildi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Bingöl'de reşit olmayan kız çocuğuna cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla haklarında soruşturma başlatılan 8 uzman çavuşun, TSK ile ilişiğinin kesildiğini bildirdi.
Şahin, sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki hesabından konuyla ilgili gelişmeleri paylaştı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak 16 yaşındaki E.A'ya yönelik cinsel istismar iddiasıyla açılan davaya müdahil olduklarını ve gelişmeleri yakından takip ettiklerini hatırlatan Şahin, "Yargılama halen sürüyor. Devletimiz de kararlı tavrını sürdürüyor. Şu anda Jandarma Genel Komutanlığı bu 8 kişinin işlerine son vermiş durumda" ifadesini kullandı.
Bingöl'de, E.A.'nın ifadesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan zanlılar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın davaya müdahil olup tutuksuz yargılamaya itiraz etmesinin ardından mahkeme şüphelilerden M.T'nin tutuklanmasına karar vermişti.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDEN HABERLER

29 Temmuz 2013, Pazartesi

2012-2013 Eğitim ve Öğretim Yılı Kuvvet Harp Akademilerinin Mezuniyet Töreni; 25 Temmuz 2013 saat 19.00’da Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları, Jandarma Genel Komutanı, 1’inci Ordu Komutanı, Genelkurmay 2’nci Başkanı, Sahil Güvenlik Komutanı, sivil ve asker davetlilerin katılımı ile Harp Akademileri Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi’nde icra edilmiştir.
Bu yıl; Kara Harp Akademisinden 82, Deniz Harp Akademisinden 36 ve Hava Harp Akademisinden 51 olmak üzere toplam 169 öğrenci subay kurmaylık ve Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Stratejileri Yönetimi ve Liderlik dalında Yüksek Lisans diplomalarını almış, ayrıca Kuvvet Harp Akademilerinde eğitimlerini tamamlayan 16 ülkeden toplam 29 askerî personel mezun olmuştur.
 
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL; Genelkurmay Başkanlığına doğrudan bağlı birlik komutanlıkları, karargâh başkanları, Adli Müşavir ve karargâh ile Milli Savunma Bakanlığında görevli generallerin katılımıyla 23 Temmuz 2013 Salı günü Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığında erbaş/erlerin iftar yemeğine katılmışlardır.
 
 
      Deniz Kuvvetleri Komutanlığının devam eden projelerinden MELTEM-3 Projesi kapsamında, tedariki planlı iki adet ATR-72/600 genel maksat uçağı ile 6 adet ATR-72/600 deniz karakol uçağının ilki olan TCB-701 kuyruk numaralı genel maksat uçağı, 22 Temmuz 2013 tarihinde hizmete girmiştir.
 
 
      21 Temmuz 2013 Cumartesi günü Posof İlçesi Gümüşkavak köyü yaylasında, Asiye Nur DÜLGER isimli 4 yaşındaki bir kız çocuğunun yaylada kaybolduğunun bildirilmesi üzerine, arama kurtarma çalışmalarının icra edilebilmesi maksadıyla Jandarma Genel Komutanlığınca bir adet S-70 tipi helikopter ve teşkil edilen arama kurtarma timleri derhal bölgeye sevk edilmiştir.
      Helikopter ve arama kurtarma timlerinin Ardahan ve Erzurum Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ekipleri ve vatandaşlarla birlikte yaptıkları aramalar sonucunda küçük kız, 23 Temmuz 2013 Salı günü saat 10.00 sularında kaybolduğu noktanın 4 km. güneybatısında uyur vaziyette bulunmuş ve 112 Acil Müdahale Ekiplerince ilk müdahalesi yapılarak Ardahan Devlet Hastanesine sevk edilmiştir.
 
 
      20-27 Temmuz 2013 tarihleri arasında Nevşehir’de düzenlenen ve 245 kilometre mesafeli, toplam altı etaptan oluşan Kapadokya Ultra Maratonu’na katılan Deniz Piyade Yüzbaşı Mahmut YAVUZ birinci, Deniz Piyade Üsteğmen Özay CÖDEL ikinci olmuştur.
 
 
     26 Temmuz 2013 tarihinde, bir televizyon kanalında düzenlenen programda konuşmacı tarafından yapılan iddia incelenmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
     1’inci Hudut Alayı Şimşek Hudut Karakolu sorumluluk sahasında kaçakçılık faaliyetlerinin yoğun bir şekilde yaşanması üzerine bölgede kaçakçılığı engellemek maksadıyla; 13 kilometre uzunluğunda 2x2 metrelik bir hendek açılmış, 1,2 kilometre uzunluğunda 2 metre yüksekliğinde perde beton duvar yapılmış, bölge personel ve zırhlı araçlarla takviye edilmiştir. Alınan bu tedbirler, bölgede kaçakçılık faaliyeti yapan şahıslar üzerinde olumsuz etki yaratmıştır.
     Anılan bölgede; 23 Temmuz 2013 tarihinde bir vatandaşımız, 25 Temmuz 2013 tarihinde ise Suriye uyruklu bir şahıs Türkiye’den Suriye’ye araçla geçmeye çalışırken açılan uyarı ateşleri neticesinde yaralı olarak ele geçirilmiştir.

     25 Temmuz 2013 tarihinde, istihbarat kaynaklarından alınan bilgi neticesinde Tahtalı, Doğançay ve Duruca köylerinden kaçakçılık yapan bazı şahısların Şimşek Hudut Karakolu bölgesinde toplanarak olay çıkaracakları bilgisi alınmıştır.

     Bunun üzerine, bölgede toplanan 150-200 kişilik bir grup, zırhlı araçlarla ve mevcut personelle kontrol altına alınmış, kendilerine 1’inci Hudut Alay Komutanı tarafından konuşma yapılmış, toplanan kalabalık yapılan konuşma neticesinde olaysız bir şekilde dağılmıştır.

     Olaya sebebiyet veren şahıslar Suriye tarafından gelen şahıslar olmayıp, vatandaşlarımızdır. Bu şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.
 
 
      Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli bir askeri personel hakkında, 24 Aralık 2012 tarihinde yapılan şikayetler üzerine suç dosyası tanzim edilmiş, 24 Ocak 2013 tarihinde de Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesince anılan personelin tutuklanmasına karar vermiştir.
      Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda; cinsel saldırı ve cinsel taciz suçları işlediği iddiasıyla hakkında dava açılan personelin 08 Nisan 2013 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi üzerine, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dava dosyası İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

BÜYÜK ASKERİ BİRLİKLER TAŞINIYOR

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, askeri birliklerin taşınmasına ilişkin iddiaların doğru olup olmadığına ilişkin soruya cevap verdi.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Ankara, İstanbul ve İzmir’deki büyük askeri birliklerin küçük şehirlere taşınması için çalışmaların başladığını belirtti. Tabur, alay ve tugaylarda incelemelerini yoğunlaştıran bakanlık, birlikleri bölgesel ihtiyaçlara göre nakledecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Ankara, İstanbul ve İzmir’deki tabur, alay ve tugay seviyesindeki acemi birliklerinin küçük şehirlere taşınması ve mevcut kuvvet yapısının yeniden konuşlandırılması için başlattığı çalışmalara hız kazandırdı. Kısa, orta ve uzun vadeli planlar hazırlayan TSK’nın, birliklerin durumunu gözden geçirdiği öğrenildi.

İHTİYAÇLARA GÖRE
MHP Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından cevaplandırılmak üzere Meclis’e soru önergesi verdi. Durmaz önergesinde askeri birliklerin taşınmasına ilişkin iddiaların doğru olup olmadığını sordu. Bakan Yılmaz önergeye verdiği cevapta, TSK’nın bölgesel ve küresel ihtiyaçlarının yanı sıra teknolojik gelişmelere ve değişen tehdit durumlarına göre değerlendirmeler yapıldığını kaydetti.

TÜM BİRLİKLER İNCELEMEDE
Mevcut kuvvet yapısının ve konuşlandırılmasının gözden geçirildiğini ifade eden Yılmaz, ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılan kısa, orta ve uzun vadeli planlara ilave edildiğini aktardı. Bakan Yılmaz, birliklerin teşkil edilmesi ve konuş durumunun bu çalışmalar kapsamında yeniden değerlendirildiğini sözlerine ekledi.

İşsizlik ve göçe çözüm olacak
İstanbul, Ankara ve İzmir’deki büyük acemi birliklerinin Gümüşhane, Bayburt, Artvin, Karaman, Karabük, Çankırı, Iğdır, Bitlis, Bingöl, Muş, Sinop, Bartın ve Uşak gibi gelişmekte olan küçük Anadolu şehirlerine nakledileceği belirtildi. Askeri birliklerin yer değiştirmesiyle sanayi ve turizm geliri olmayan Anadolu şehirlerinde hizmet sektörünün geliştirilmesinin hedeflendiği kaydedildi. Böylece işsizlik nedeniyle metropol kentlere göçün önüne geçileceği de vurgulandı.

Hava Kuvvetleri'nde flaş iddia: 3 komutanın istifası masada

Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Nezih Damcı ve Hava Eğitim Komutanı Tümgeneral Atilla Öztürk ile Hava Teknik Okullar Komutanı Tümgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu’nun istifa ettikleri öne sürülüyor. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Nezih Damcı’nın adı Uludere’de 35 sivil vatandaşın yaşamını yitirdiği olay sırasında gündeme gelmişti.

Yüksek Askeri Şura’nın 1-4 Ağustos ayındaki toplantısı öncesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı istifa iddiası ile sarsıldı. Kurmay Başkanı Korgeneral Nezih Damcı ile Hava Eğitim Komutanı Tümgeneral Atilla Öztürk’ün istifa ettikleri öne sürülüyor. Hava Teknik Okullar Komutanı Tümgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu’nun da istifacı generaller arasında olduğu belirtiliyor. Her üç istifanın durdurulması için Genelkurmay Başkanlığı’nın devreye girdiği bildirildi.

2013 yılı başından bugüne kadar Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 123’ü pilot olmak üzere 170’e yakın subayın istifa ettiği bildirildi. Askeri kaynaklar, “Maaş yetersizliği, ailevi nedenler ya da diğer mazaretler nedeniyle ayrılmak isteyen personelin bu talepleri her yılın Ocak ayından itibaren alınmaya başlanır. Zorunlu hizmetlerini tamamlayan pilotların büyük çoğunluğu da ekonomik nedenlerden dolayı özel havayollarını tercih ediyor” değerlendirmesini yaptı.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Nezih Damcı’nın Uludere’de 35 sivil vatandaşın yaşamını yitirdiği olay sırasında gündeme gelmişti.

25 Temmuz 2013 Perşembe

"Özkök o cesareti gösteremedi"

Balyoz Planı Davası’nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam ediliyor. 15 sanığın Avukatı Mahir Işıkay, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ifade vermek izin mahkemeden karar beklemesini sert sözlerle eleştirdi.
 
 361 sanıklı Balyoz Planı Davası’nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam ediliyor. 15 sanığın Avukatı Mahir Işıkay, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ifade vermek izin mahkemeden karar beklemesini eleştirerek, “Silah arkadaşlığı bambaşka bir şeydir. Biz kimseden şefaat dilemedik. Gerçekten bir suç varsa gelsin ortaya çıksın. Ama Özkök o cesareti gösteremedi. O yürekliliği gösterseydi, ‘ben buradayım dinlenmek isteniyorsa, dinlensin’ deseydi, mahkeme buna rağmen dinlemiyorsa, bu günah ve vebal mahkemeye ait olacaktı. Özkök bu günah ve vebali hayatı boyunca çekmeyecekti. Ceza alanlar belki ömürlerini yitirecekler ama günah ve vebal ile yaşamayacaklar. Özkök o delikanlılığı gösterecekti bu vebal ile yaşamayacaktı” dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Balyoz Davası'nda Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'ya 20 yıl hapis kararı çıkmıştı. 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam ediliyor.

Ali Rıza Sözen, Ali Demir, Erdinç Atik, Yusuf Kelleli, Hakan Sargın, Hüseyin Özçoban, Hüseyin Topuz, Kahraman Dikmen, Murat Özçelik, Aziz Yılmaz, Nail İlbey, Tuncay Küçük, Ahmet Hacıoğlu, Canatan Turgut, Kenan Yüce Murat Dülek, Adem Ceylan, Gökhan Murat Üsküdar, İlker Yunus’un Avukatı Mahir Işıkay, Hüseyin Özçoban’ın adının Fatih Cami’ni bombalayacak isimler arasında yer aldığını basında gördüğünü anlattı. Özçoban’ın TSK’daki geleceği parlak subaylardan biri olduğunu belirten Işıkay, müvekkillerinin tamamının suç tarihinde Akademi’de öğrenci olduklarını belirtti. Çarşaf, Sakal isimli planların yapıldığından bahsedildiğini ancak bu planı hazırladığı iddia edilen müvekkillerinin plan seminerine çağrılmadığını anlatan Işıkay, Müvekkillerinin adını geçtiği kritik görevde yer alacaklar listesinde yer alan bir kişinin ceza almadığını bunun da gerekçesini anlayamadıklarını ifade etti.

NEDEN AKADEMİ KOMUTANI’NIN BU OLAYLARDAN HABERİ YOK
Müvekkillerinin söz konusu raporları hazırladığına yönelik bir tane bile görevlendirme veya tebligat bulunmadığını ifade eden Işıkay, sözlerine şöyle devam etti:
“1. Ordu Komutanlığı doğrudan Akademiye görev veremez. Başsavcılık Akademideki bazı öğrencilere beraat istedi. O dönemde Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Akademi komutanıydı. Bu beraat taleplerinin ardından Özel’İn bazı isimleri korumaya alındığı söylendi ama biz bu görüşe katılmıyoruz. Müvekkillerimin de Akademide olduğu sırada komutanları Özel’di. 11 müvekkilim için tanık olarak dinletmek istedim ancak mahkeme kabul etmedi. Akademideki komuta katının tamamı suçlu görünüyor. Hepsi sanık olmuş. Üst kademeden, ast kademeden tüm komutanların bu plandan haber var, öğrencilerin haberi var keşifler yapılıyor raporlar hazırlanıyor, ama Akademi Komutanı’nın haberi yok. TSK’da bir teamül vardır birlik komutanı, birliğin yaptığı şeyden sorumludur. Neden Akademi Komutanı’nın bu olaylardan haberi yok diye sormak istedik Özel’e. Astınız üstünüz keşifler yapacak raporlar hazırlayacak darbe planı yapacak sizin haberiniz olmayacak. Bu mantık dışıdır. Gelip ifade verseydi açığa çıkacaktı.”

EKİP LİDERİ BERAAT ETTİ YARDIMCISI CEZA ALDI


Müvekkilinin Eyüp Cami’nin eylem planını yaptığına ilişkin raporda Caminin ibadethane girişini 3 olarak yazıldığını ancak caminin iki kapısının olduğunu anlatan Işıkay, bir dijital verinin üst veri yolunda birinin isminin olmasının onun o kişi tarafından hazırlanacağı anlamına gelmediğini belirtti. “Tamamı sahte olan dijital belgelerin değerlendirmesini heyetin takdirine bırakıyoruz” diyen Işıkay, görevlendirmede Nail İlbey’in ekip lider yardımcısı olarak görevli olduğunu, Hakan Sadık’ın ise ekip lideri olduğunu, Sadık’ın beraat ettiğini, müvekkili İlbey’in ceza aldığını ifade ederek “Ekip lideri beraat ederken nasıl olurda ekip liderinin yardımcısı 16 yıla mahkum edilir” diye konuştu. Kahraman Dikmen’in suç tarihinde Ankara’da görevli olduğunu anlatan Avukat Işıkay, sanık Hüseyin Polatsoy’un görevli olarak keşifler yaptığı söylenen tarihten 2 ay önce Akademide öğrenime başladığını belirterek, “Akademide nefes bile almaya vakit bulamadan keşif raporları düzenlemeye başlıyor. Bu ne kadar sağlıklı bir plan olabilir? Bu kadar kritik görevlerdeki kişilerin seminerinde olmaması büyük bir çelişki. Plan seminerinde Çarşaf, Sakal ve Tırpan gibi kelimelerden bir tanesi geçmemiştir, bu kelimelere atıfta bulunulmamıştır” dedi.

MAHKEMEDE BENİ AZLETTİ TAKDİR İNDİRİMİ ALDI


Işıkay, “Gerçekten delil yok. Yoku nasıl anlatırız bilemiyorum. Tüm dijitaller sahte. Bir sanığı kurtarmak için bu kadar belgeyi mücadele sonucu alıp sunduktan sonra ilgisi dışında bir dijital veride ismi yer aldı diye 16 yıl hapis cezası almasına almasını içimize sindiremiyoruz. Bir kelimeyle 16 yıl hapis verilmesi çok ağır” değerlendirmesinde bulundu. Bilirkişiye soru sormalarını engellendiğini ifade eden Işıkay, belgeleri Gölcük Donanma Komutanlığı’nda karoların altına bulan gücün belgeleri oraya koyma gücüne de sahip olabileceğini savundu. Müvekkili Aziz Yılmaz’ın caminin eyleme uygunluğuna ilişkin rapor hazırladığından bahsedildiğini ancak raporun dosyada yer almadığını, mahkemeden raporu sorduklarını ancak bulunamadığını, olmayan bir raporla mahkumiyet verildiğini belirten Avukat Işıkay, dijital terörle uğraştıklarını belirtti. Müvekkili Erdinç Atik’in adının yer aldığı listedeki herkesin beraat ettiğini müvekkilinin ise sehven ceza almış olabileceğini İfade eden Işıkay, Müvekkilim Gökhan Murat Üsküdar, beni mahkemede azletti, mahkemeden takdir indirimi aldı. Müvekkillerim arasında tek takdiri indirimi alan kişidir. Sonra beni aradı ‘ağabey ben temyizde sen savun’ dedi. Aynı suçla suçlanan aynı pozisyondaki müvekkillerim takdir indimi almadı. Mahkemenin niyetini anlamanız için söylüyorum” diye konuştu.

ÖZKÖK O CESARETİ GÖSTEREMEDİ

Işıkay, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ifade vermek izin mahkemeden karar beklemesini eleştirerek şöyle konuştu:
"Silah arkadaşlığı bambaşka bir şeydir. Hilmi Özkök, ‘mahkeme çağırırsa gelirim’ lafını söylemeseydi, gelip mahkeme salonunu kapısında bekleseydi, ‘ben ifade vermeye, tanıklık yapmaya hazırım’ deseydi. Biz kimseden şefaat dilemedik. Gerçekten bir suç varsa gelsin ortaya çıksın. Ama Özkök o cesareti gösteremedi. O yürekliliği gösterseydi, ‘ben buradayım dinlenmek isteniyorsa, dinlensin’ deseydi, mahkeme buna rağmen dinlemiyorsa, bu günah ve vebal mahkemeye ait olacaktı. Özkök bu günah ve vebali hayatı boyunca çekmeyecekti. Ceza alanlar belki ömürlerini yitirecekler ama günah ve vebal ile yaşamayacaklar. Özkök o delikanlılığı gösterecekti bu vebal ile yaşamayacaktı.”
Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul’ı sözleri nedeniyle Işıkay’ı uyararak, “Aşırı Derecede rahatsız edecek, rencide edecek konuşmalar savunma makamına yakışmaz lütfen biraz daha dikkat” dedi. Işıkay, müvekkillerinin dijital terör kurbanı olduğunu savunarak beraatlarını talep etti. Sanık avukatları savunmalara devam ediyor. Sanık avukatları savunmalara devam ediyor.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

YAŞ masasında 15 kritik dosya

Yüksek Askeri Şura toplantısında, 15 komutana ilişkin kritik dosyalar da ele alınacak. 2’si Orgeneral 15 tutuklu ismin emekliye sevkedilmesi bekleniyor.

Yüksek Askeri Şura’nın 1-4 Ağustos tarihleri arasında yapılacak toplantısında 15 komutana ilişkin dosyalar da ele alınacak. 2’si Orgeneral olan ve halen tutuklu bulunan 15 ismin emekliye sevkedilmesi bekleniyor. 

Geçen yılki YAŞ listesinde terfi sırası gelen, ancak tutuklu bulunan 37 General ve Amiralin tümü emekliye sevkedilmiş ve bu karar ‘’Büyük tasfiye’’ olarak nitelenmişti. Bu yılki YAŞ listesinde de 15 tutuklu General ve Amiral var. Bu isimlerden bazıları Balyoz davasından mahkumiyet aldı.

TAHLİYE VE MAHKUMİYET
Bu yılki YAŞ listesinde ayrıca, terfi sırası gelen ve 28 Şubat davasından bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen 3 General de bulunuyor. Bir General hakkında da mayın davasından henüz kesinleşmemiş mahkumiyet kararı var. 2013 YAŞ listesinde terfi sırasında olan tutuklu isimler şöyle:

KARA KUVVETLERİ: Orgeneral Nusret Taşdeler, Tümgeneraller Mustafa Bakıcı (Firar) ve Nurettin Işık, Tuğgeneral Hakan Akkoç

DENİZ KUVVETLERİ:
Koramiral Can Erenoğlu, Tümamiraller Soner Polat ve Ali Semih Çetin, Tuğamiraller Levent Görgeç ve Osman Kayalar

HAVA KUVVETLERİ: Orgeneral Bilgin Balanlı, Korgeneral Rıdvan Ulugüler, Tümgeneraller Atilla Özler, İsmail Taş ve Yalçın Ergül, Tuğgeneral Erhan Pamuk

23 Temmuz 2013 Salı

Askeri araç devrildi!

ŞIRNAK'ın Uludere İlçesi'nde askeri aracın devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 12 asker yaralandı.

Şırnak'ın Uludere İlçesi 48'inci Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı'ndan Yemişli Köyü'ne giden askeri araç henüz belirlenemeyen nedenle yoldan çıkıp devrildi. Kazada yaralanan 12 asker bölgeden helikopterlerle alınarak Şırnak Asker Hastanesi'ne götürülerek tedavi altına alındı. Yaralı askerlerin genel sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

Hatay'da askeri birliğe saldırı: 7 yaralı

Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde kaçakçılara müdahale eden piyade birliğine taşlı sopalı saldırıda bulunuldu.

Olayda rütbeli komutanların olduğu 7 asker yaralandı.

Özden Örnek hastaneye kaldırıldı!

Balyoz Davası'ndan 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'in bugün saat 09.00'da safra kesesinden ameliyat olacağı öğrenildi

Özden Örnek'in avukatı Dinçer Eskiyerli'den alınan bilgiye göre, Silivri 4. No'lu cezaevinde kalan Özden Örnek safra kesesinden ameliyat olacağı için dün 12.00'da Silivri Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Örnek'in bir yıldır safra kesesinden rahatsız olduğu bu çerçevede yarın laparoskopik (kapalı) yöntemle amaliyat olacağı ve safra kesesindeki taşların alınacağı belirtildi. Örnek, yaklaşık 2,5 yıldır Balyoz Davası'ndan Silivri Cezaevi'nde kalıyordu.

RedHack'e belge sızdırmakla suçlanan Er Kalı'nın 25 yıla kadar hapsi istendi



Reyhanlı'daki bombalı saldırıyla ilgili 'Redhack'a belge sızdırdığı öne sürülen er Utku Kalı için 25 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı

Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki bombalı saldırının ardından askeri istihbarat belgelerini hacker grubu “Redhack”a sızdırdığı ileri sürülen er Utku Kalı’yla ilgili “devletin gizli belgeleri temin ve açıklama” iddiasıyla ve 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi.

İki nüsha çıkarıldı


Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Sivas’taki 5. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın hazırladığı iddianamede; 21 Mayıs’ta Amasya İl Merkez Jandarma Komutanlığı santraline gönderilen dört adet belgenin, santralde görevli er Utku Kalı tarafından alındığı savunuldu. Kalı’nın bu belgelerden birer adet yerine ikişer adet çoğalttığı, bir nüshayı komutanına verirken, diğerini kendisine ayırdığı iddia edildi. Kalı’nın elindeki istihbarat notlarına “gizli” ve “ivedi” damgası vurduktan sonra İstanbul’da yerel bir gazetede çalışan E.P.’ye cep telefonu yoluyla gönderdiği savunuldu.

Yazışmalar delil sayıldı


Telefonda yapılan incelemedeyse Kalı ile E.P. arasında o gün iki kez görüşme olduğu; belgelerin saat 18.53 ve 18.54’te gönderildiği ileri sürüldü. Kalı’nın telefonunda, “keybord” adı verilen hafıza sisteminde yapılan araştırmada bulunan binlerce kelime yan yana getirilerek, anlamlı cümle oluşturulmaya çalışıldı. Kelimeleri art arda sıralayan savcılık, Kalı’nın bu yazışmalarını delil saydı.

Casuslukla suçlanıyor


İddianamede, Jandarma Genel Komutanlığı’nın görüşü doğrultusunda, Kalı’nın gönderdiği savunulan dört belgenin “devletin güvenliği, iç ya da dış siyasal yararları bakımından ve niteliği açısından gizli kalması gereken” nitelikte olduğu kaydedildi. Er Kalı’ya ‘devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin belgeleri açıklama” suçlarını zincirleme işlediği gerekçesiyle 25 yıla kadar hapis cezası istendi. Er Kalı hakkındaki dava Sivas 5. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde görülecek. Savcılık, er Kalı’nın belgeleri gönderdiği iddia edilen gazeteci E.P.’yi de aynı suçla itham etti. Fakat E.Ç.’nin dosyasını, “sivil kişi” olduğu için ayırarak, Amasya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini istedi.