28 Şubat 2014 Cuma

Türkiye'nin Airbus'la yaşadığı askeri uçak anlaşmazlığı sürüyor

[image]Airbus
Türkiye için üretilen ikinci A400M uçağı ileri safhada bulunuyor ve yazın teslimatı yapılması öngörülüyor. Birçok parça TUSAŞ tarafından üretiliyor
Türkiye, Airbus'tan aldığı askeri uçağın teslimatı için gecikmeyi teknik yetersizliklerin giderilmesine bağlı olduğunu ve ortada bir "pazarlık" değil "sözleşme" olduğunu söyledi. Airbus ise uçağın Aralık'tan beri hazır olduğunu iddia ediyor.
Savunma Sanayi Müsteşarlığından The Wall Street Journal'a yapılan açıklamada ise sözleşmeye göre ilk uçağın geçen yıl teslimatı yapılması bekleniyordu. "Teknik yetersizliklerden dolayı takviye edilip bu yıl verilecekti," diyen Müsteşarlık yetkilileri, ortada bir "pazarlık" olmadığını, "sözleşme" olduğunu belirtiyor.
Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar'da dün yaptığı açıklamalarda, "Sözleşmenin hükmü neyse odur. Kabul testlerinde bunlar tam olarak sağlanamadığı için bu görüşmeleri yapmak mecburiyetinde kaldık. Takvim gecikmesinden doğan birtakım tazminatlar olacak," dedi.
Öteki taraftan Airbus, The Wall Street'e e-posta ile yapılan açıklamada ilk uçağın Aralık'tan beri teslimata hazır olduğunu iddia etti. İkinci uçağın da üretiminin ileri bir aşamada olduğu ve bu yaz teslim edilebileceği belirtildi.
İkinci uçağın kuyruk konisi, paraşütçü kalıpları, kanatçık ve sürat frenleri gibi bazı parçaları da TUSAŞ tarafından üretiliyor.
Airbus Group CEO'su Tom Enders, şirketin bilanço açıklaması sırasında gelen bir soru üzerine, gecikmenin sebebini ise "Kedimi tek bir kelimeyle ifade edeyim – Pazarlık. Durumun en yakın zamanda çözüme kavuşacağına inanıyorum çünkü çok uluslu bir programda bu ciddi bir sorun," dedi. "Eğer müşterilerinizin bu uçakları alacağı konusunda bir kesinlik yoksa ve onları piste park etmek zorunda kaldıysanız, üretimi nasıl verimli bir şekilde artırabilirsiniz? Bu durumu dayanılmaz olarak tanımlıyorum ve belki de diğer ülkelerin yardımıyla da çözülebileceğini umuyorum."
Şirket aynı uçağın Fransa ve Mali'ye teslim edildiğini de belirtti.
A400M, Airbus'ın web sitesinde yer alan bilgilere göre 4 motorlu bir kargo uçağı ve uçan yakıt ikmali tankeri ve paraşütle asker indirme görevlerinde kullanılabiliyor.

Pilot çifte bir garip casusluk davası

Pilot çifte bir garip casusluk davası


İzmir’deki askeri casusluk davasında son skandal: Pilot koca, eşini ‘Kadın düşkünü kocasıyla, arası açık’ diye fişleyen örgüte üye olmakla suçlanıyor
Askeri casusluk davasında askeri pilot Murat Karataş sanık, eşi Özge Karataş ise özel hayatıyla ilgili ‘fişlemeler’ nedeniyle mağdur olarak yer aldı. Mağdur olduğundan haberi olmayan Özge Karataş şaşkın...
 
Vatan gazetesinden Çağdaş Ulus'un haberine göre; İzmir’deki askeri casusluk davasının ana iddianamesinde örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklanan ve daha sonra tahliye edilen Hava Harp Okulu’nda görevli pilot Murat Karataş önceki gün kabul edilen ek iddianamede de 83 numaralı sanık olarak yer aldı. Ana iddianamede 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Karataş için ek iddianamede,“Devletin gizli belgelerini örgüt adına topladığı” iddiasıyla 3 yıl hapis cezası isteniyor. Ek iddianamenin en şaşırtıcı yanı ise Hava Harp Okulunu 2005 yılında birincilikle bitiren ilk kadın pilot olan eşi Özge Karataş’ın mağdur olarak yer alması.
 
Özel hayatları iddianamede
 
İddianamede Özge Karataş’ın örgüt üyeleri tarafından özel hayatının fişlendiğine dikkat çekildi ve aramalarda ele geçirilen Pandora isimli dosyadaki şu bilgilere yer verildi: “Murat Karataş Ankara hava ikmalde görevli subay. Genç subayları etkileme kabiliyeti var. Vedat, Selim, Serdar samimi olduğu genç subaylardan birkaçı. Arada Mesut Binbaşıyla da kızlara takılır. Eşi Özge Karataş pilot, Etimesgut’ta görevli pilot. Babası emekli albay. Eşiyle arası bozuk olduğundan hayatında başka erkekler var. Murat’ ın kaçamaklarını biliyor ve görmezden geliyor. Profile uygun bir aile yapıları var. İstihbaratçı olması çok işe yarar. Şimdilik bize eşi aracılığıyla elde ettiği bazı bilgileri örnek olsun diye verecek. Daha ayrıntılı ve özellerini elde ettikçe paylaşacak.”
 
‘Mağdur musun’ diye sorulmadı
 
Genç kadın, özel hayatıyla ilgili bu fişlemelerin örgüt tarafından şantaj amacıyla kullanılmak istendiğine vurgu yapılarak iddianameye mağdur olarak girdi. Ancak Özge Karataş, ismini mağdurlar arasında görünce şaşkına döndü. Murat Karataş’ın avukatı Murat Ergün, şu bilgileri verdi: 
 
“Dünya hukuk tarihinde eşlerin karşı saflarda yer aldığı başka bir suç örgütü davası var mı bilemiyorum. Ne mağdur olduğu iddia edilen Özge’nin ne de şüpheli olarak suçlanan Murat’ın haklarındaki bu iddialardan, iddianame mahkemeye verilene kadar bilgileri yok. Mağdura ‘mağdur musun?’, şüpheliye ‘suçlu musun?’ diye sorulmamış. Murat Karataş, suçlamalara dayanamadığı için istifa etti. İkisi de haklarındaki iddiaların doğruluğuna inanmıyor, hayatlarını birlikte sürdürmeye devam ediyorlar.”
 
Birincilikle mezun olmuştu
 
Özge Karataş, Türkiye’nin Hava Harp Okulu’nu birincilikle bitiren ilk kız öğrencisi. 2001 yılında diplomasını Cumhurbaşkanı Sezer’in elinden aldı. Aradan geçen 4 yılda üsteğmen oldu. Binbaşılığa kadar yükseldiği ordudan ise bir süre önce istifa edip THY’de pilot olarak göreve başladı.

MİT TIR'ını arayan askerler serbest


'MİT TIR'larını ihbar ettikleri' gerekçesi ile gözaltına alınan iki asker serbest bırakıldı
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen "casusluk" soruşturması kapsamında Ankara'da gözaltına alınan iki muvazzaf asker sevk edildikleri nöbetçi mahkemece serbest bırakıldı.
 
Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcıvekilliğindeki sorgularının ardından bir yüzbaşı ile bir astsubay tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi.
 
Mahkeme, iki askeri tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
 
Soruşturma kapsamı
Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca geçen haftalarda yapılan yazılı açıklamada, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli başsavcıvekilliğine "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbaratı Kanunu" kapsamına giren konulara ilişkin çeşitli tarihlerde suç ihbarlarının yapıldığının kamuoyunca bilindiği kaydedilmiş, olayın tüm yönleriyle araştırılıp açıklığa kavuşturulabilmesi için konunun soruşturulmasına karar verildiği belirtilmişti.

TSK Ümit Burnu'nu geçecek

Türk Deniz Kuvvetleri, 1866'dan sonra tarihinde ilk kez Ümit Burnu'nu geçecek. Barbaros Görev Grubu'ndan oluşan denizciler, 29 Afrika ülkesinde limanları ziyaret edip ortak tatbikata katılacak

Türk Deniz Kuvvetleri, oluşturduğu 'Barbaros Türk Deniz Görev Grubu' ile 1866'dan sonra ilk kez Ümit Burnu'na doğru yola çıkıyor. "Türk dış politikasına destek ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerin tesisi" amacıyla yapılan ziyaret kapsamında 29 Afrika ülkesinin limanlarına demir atılacak. Türk denizcilerine 2 firkateyn, 1 korvet ve 1 lojistik gemiden oluşan filo eşlik edecek. Konuyla ilgili TSK'dan yapılan açıklamada, "Dünya denizlerinde sancak göstererek Türk dış politikasını desteklemek, Afrika ülkeleri ile tesis edilen ilişkilerin geliştirilmesine ve yeni ilişkilerin tesis edilmesine katkı sağlamak maksadıyla" yapılacağı belirtilen Ümit Burnu görevi, aynı zamanda insani yardım ve deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetlerini kapsayacak. Tuğamiral Ali Murat Dede komutasında Gediz ve Oruçreis firkateynleri ile Heybeliada korveti ve Kudret Güngör lojistik gemisinden oluşan Barbaros Türk Deniz Görev Grubu, deniz güvenliğine destek faaliyetleri de yürütecek.

TÜM KITAYI KAPSIYOR

Barbaros Türk Deniz Görev Grubu'nun Afrika kıyılarına yapacağı görev, Afrika kıtasının batısından başlayarak, tüm kıtayı içine alacak. Bu kapsamda 29 Afrika ülkesine liman ziyaretleri yapılacak. Barbaros Türk Deniz Görev Grubu, bu görevi esnasında ABD Afrika Komutanlığı'nca planlanan ve Batı Afrika ülkelerinin de katılım sağlayacağı 'Obangame Express Tatbikatı'na da iştirak edecek. Güney Afrika'da bulunan Overberg Atış Alanı'nda güdümlü mermi ve top atışları icra edilirken Hint Okyanusu'nda, deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetlerine ve deniz güvenliğine destek sağlanacak. Konuyla ilgili olarak Gölcük Gediz firkateyninde 3 Mart'ta da basın toplantısı yapılacağı duyuruldu.

OSMANLI DİN HİZMETİ GÖTÜRMÜŞTÜ

Osmanlı İmparatorluğu, Güney Afrika'nın başkenti Cape Town'a (Ümit Burnu) 150 yıl önce din hizmeti götürmek için gitmişti. O dönemde İngiliz hâkimiyetinde olan bölgede Müslümanlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar iç karışıklıklara neden olunca halk, İngiltere Krallığı aracılığı ile Osmanlı Devleti'nden ve Müslümanların halifesinden, anlaşmazlığı giderecek bir din alimi istedi. Kraliçe Viktorya'nın, Sultan Abdülaziz'den Cape Town'a bir müftü göndermesi yönündeki talebi sonrasında Ebubekir Efendi, öğrencisi Ömer Lütfi ile birlikte Ümit Burnu'na gönderildi. Din alimlerinin Ümit Burnu'na gitmesinden bir süre sonra anlaşmazlıklar da çözülmüş oldu.

DENİZ LİSESİ BASINLA BULUŞTU
Türk Deniz Kuvvetleri'nin personel kaynağının çekirdeğini oluşturan 241 yıllık Deniz Lisesi kapılarını ilk kez basına açtı. Programda Okul Komutanı Deniz Kurmay Albay Murat Şirzai, gazetecilere brifing verdi. Şirzai okulun kolej düzeyinde eğitim verdiğini belirterek, "Mezun öğrencilerimiz, üniversite seviyesinde eğitim veren Deniz Harp Okulu'na sınavsız geçebiliyor" dedi. Ortaokul mezunu öğrencilerin kabul edildiği lise için ön kayıtların 7 Mart'a kadar devam edeceği açıklandı.

26 Şubat 2014 Çarşamba

Adalet Bakanlığı Başbuğ için görüş bildirdi: Reddedilmesi gerekir

Adalet Bakanlığı, G.Kurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuruya karşı gönderdiği görüşünde talepler konusunda takdirin AYM'de olduğunu belirtti ama başvurunun reddi gerektiği yönünde de değerlendirme yaptı.
Adalet Bakanlığı, Ergenekon davasından ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen G. Kurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tahliye istemiyle yaptığı bireysel başvurusuna ilişkin 13 sayfalık görüşünü Anayasa Mahkemesi’ne bildirdi. Vatan gazetesinden Kemal Göktaş'ın haberine göre görüşte özetle şunlar belirtildi: 
YÜCE DİVAN: Bakanlık, Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiği yönündeki itirazına ilişkin Başbuğ’un yargılandığı özel yetkili mahkemenin ‘yasayla kurulmuş bir yargı organı tarafından yargılanma’ kapsamında değerlendirilmesini istedi.
TUTUKLULUK: Bakanlık, 2 yıl 2 aydır cezaevinde olan Başbuğ’un tutukluluk süresinin uzun olduğu iddiasına ilişkin Ergenekon davasında yargılamanın kararın açıklandığı 5 Ağustos 2013’de bittiği ve artık hükümlü olduğuna dikkat çekti. Mahkemenin Başbuğ’un tahliye taleplerini reddettiği 27 Temmuz 2012’den beri kullandığı gerekçelerin, “Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu” da belirtildi. 

SÜRE GEÇTİ: Uzun tutuklulukla ilgili şikâyetin 30 günlük başvuru süresinde AYM’ye sunulduğunu değerlendirmenin AYM takdirinde olduğu düşünülmektedir” denilerek Başbuğ’un başvuru süresini geçirdiği bildirildi.

Bütçe krizi, Amerikan ordusunu küçültüyor

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, halen 520 bin olan asker sayısını 400 bin ile 450 bin arasına indireceklerini söyledi.
ABD SAVUNMA BAKANI CHUCK HAGEL, HALEN 520 BIN OLAN ASKER SAYISINI 400 BIN ILE 450 BIN ARASINA INDIRECEKLERINI SÖYLEDI. 








ABD Savunma Bakanlığı, 2015 yılı bütçe sınırlamalarına uyabilmek için silahlı kuvvetlerin İkinci Dünya Savaşı öncesi boyutlarına indirileceğini ve askerlerin yararlandığı bazı ayrıcalıkların azaltılacağını açıkladı.
 
 
Bu kararın, 2015 seçim yılı öncesinde savunma harcamalarının önceliği konusunda Kongre’de ciddi tartışmalara yol açması bekleniyor. 2015 yılı savunma bütçesi gelecek hafta açıklanacak Savunma Bakanı Chuck Hagel, bakanlığın kemer sıkma politikasına göstereceği uyum konusundaki görüşlerini açıklarken, 2015 bütçesinin 13 yıldır Irak ve Afganistan gibi bölgelerde süren uzun vadeli kara savaşları döneminden uzaklaşıldığını gösteren ilk bütçe olacağını söyledi. Ancak Hagel, düşük bütçelerin getirdiği sorunlar konusunda uyarıda bulundu ve daha küçük ama daha iyi eğitimli birliklerin her türlü düşmanla başa çıkabilecek olsa da aynı anda birden fazla soruna müdahale edemeyebileceklerini ve bu konunun kendilerini zorlayacağını belirtti. Hagel, “Dinamik ve giderek tehlikeli olan bir güvenlik ortamında belirsizlik riski ile karşı karşıyayız. Bütçe kısıntıları kaçınılmaz olarak bu tür risklerle karşı karşıya kaldığında ordunun hata yapma marjını daraltır; bu arada diğer ülkeler de kendi silah portföylerini modernize etmeye devam ederler.” dedi.

    Savunma bakanlığı daha önce kararlaştırılmış olan ve 10 yılda 1 trilyon dolarlık harcama kesintisi öngören bir programa tabi. Kongre, 2014 bütçesinden 31 milyar dolar, 2015 bütçesinden de 45 milyar dolarlık kesinti yapılmasını kararlaştırmıştı. Hagel, halen 520 bin olan ordu mevcudunu 400 bin ile 450 bin arasına indireceklerini söyledi. 450.000 asker, ABD’nin 1940 yılında İkinci Dünya Savaşı’na girmeden önceki asker sayısı olan 267 bin askerden bu yana en düşük birlik gücü olacak. Hagel, “Muvazzaf ve yedek olmak üzere tüm hizmetlerde asker sayısını daha fazla kısacağız. Bunu hazırlılık düzeyimizi ve teknolojik üstünlüğümüzü sürdürmek ve kritik önemdeki yeteneklerimizi koruyabilmek için yapacağız.” dedi.

    Ordu mensupları için isteyecekleri maaş artış oranının yüzde 1 olacağını söyleyen Hagel, konut vergisinden muafiyet, askeri mağazaların sübvanse edilmesi gibi avantajların azaltılacağını, ayrıca hava kuvvetlerinde çok yaygın kullanılan A-10 tipi uçakların da artık hizmetten çekileceğini söyledi.

Gizli bilgi ve belge davasında yeni cezalar istendi

İzmir'de 10'u muvazzaf asker, 15'i tutuklu 357 sanığın yargılandığı gizli bilgi ve belge bulundurma davasında hazırlanan ek iddianame mahkemece kabul edildi. İddidanamede sanıklardan 134'ü hakkında yeni cezalar isteniyor.

TMK 10'uncu maddesiyle görevli 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen ek iddianameyi, Savcı Zafer Kılınç'ın aramalar ve alınan ifadeler doğrultusunda hazırladığı belirtildi.

Davadaki aralarında örgüt lideri olmakla suçlanan Bilgin Özkaynak'ın da bulunduğu sanıklardan 134'ü hakkında 'devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme', 'yasaklanan bilgileri temin etme', 'yasaklanan bilgileri açıklama', 'kişisel verileri kaydetme' suçlarından eski suçlamalara ek olarak 3 yıldan müebbet hapse kadar cezalar istendi. Ve ek iddianame dava dosyasıyla birleştirildi.

İlk açılan ana davada 831 kişi mağdur, 196 kişi ise müşteki olarak yer alıyordu.

Bu iddianamede ise mağdur sayısı bin 272, müşteki sayısı 317.

25 Şubat 2014 Salı

BM Türkiye'den asker talebini tekrarladı


BM Türkiye'den asker talebini tekrarladı


 
 
 
 
 
 
 
 
 
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun dün telefonla görüştüğü Başbakan Tayyip Erdoğan'a Orta Afrika Cumhuriyeti'nde güvenliğin sağlaması amacıyla oluşturulan uluslararası barış gücüne Türkiye'nin katkı sağlaması arzusunu bir kez daha tekrarladı. Başbakan Erdoğan konunun değerlendirildiğini söyledi.
Başbakan Tayyip Erdoğan dün BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile telefonla görüştü. Başbakan Erdoğan ’ı arayan BM Genel Sekreteri Ban, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde güvenliğin sağlaması amacıyla oluşturulan uluslararası barış gücüne Türkiye ’nin de Avrupa Askeri Misyonu çerçevesinde katkı sağlamasını arzuladıklarını belirtti. Erdoğan ise Orta Afrika Cumhuriyeti’nde AB Askeri Misyonu’na katkıda bulunma konusuna ilişkin değerlendirmelerin devam ettiğini söyledi. 

Erdoğan, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde güvenlik durumunun bozulmasının ve insani krizin derinleşmesinin, söz konusu ülkedeki Müslümanları da olumsuz etkilediğine dikkati çekti. 
Başbakan Erdoğan, bu çerçevede, Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunun (ECCAS) 9-10 Ocak’ta düzenlediği Encemine Zirvesi’nin akabinde kurulan yeni geçiş hükümetinin inancı ne olursa olsun, tüm sivil halkın güvenliğini sağlamasının büyük önem taşıdığını da vurguladı. Erdoğan, ayrıca Türkiye’nin Orta Afrika halkına yardım sağlamaya devam edeceğini belirtti.

Astsubayın dehşet itirafları

Yakalanan PKK’lıyı helikopterden attılar... Özel harekâtçı polis PKK’lı bir kadının ölüsüne tecavüz etti...” Eski Astsubay Çakan isim, tarih ve yer vererek bunları kitabında yazdı ama, dava ona açıldı
Astsubayın dehşet itiraflarıEski Astsubay Kasım Çakan, Doğu ve Güneydoğu’da görev yaptığı sırada şahit olduğu faili meçhul cinayetleri bir kitapta topladı. Çakan’ın kitabının ihbar kabul edilmesini isteyen yayıncısı Mehdi Tanrıkulu, cinayetlerde adı geçen asker ve polislerin yargılanması için suç duyurusunda bulundu. Ancak Çakan ve yayıncısı Tanrıkulu hakkında dava açıldı.

ASTSUBAYKEN ER OLMAK • Doğu ve Güneydoğu’da astsubay olarak görev yapan Kasım Çakan, ordudan ihraç edildikten kısa bir süre sonra başına gelen olayları ‘Astsubayken Er Olmak’ adlı kitabında topladı. Çakan kitabında anlattığı olayların ihbar kabul edilerek soruşturmasını isterken İstanbul Başsavcılığı, Çakan ve yayıncısı hakkında ‘terör progpagandası yapmak’ suçundan soruşturma başlattı. Çakan ve Tevn Yayınları’nın sahibi Mehdi Tanrıkulu’nun bu suçtan yargılanmasına devam ediliyor.

SUÇ DUYURUSU • Yayıncı Mehdi Tanrıkulu, kitapta yazılanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Tanrıkulu, soruşturma başlatılması halinde çok sayıda faili meçhul cinayetin de aydınlatılabileceği gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Tanrıkulu’nun başvurusunda, Çakan’ın kitabında yer şu iddialara yer verdi:

HELİKOPTERDEN ATTILAR • 1992’nin temmuz ayında, Kars-Kağızman’daki 7. Mekanize Tugayı 1. Mekanize Taburu 1. Mekanize Bölüğü’nde yeni görevime başladım. 04.04.1993 günü öğle saatlerinde iki Ağrı Dağı arasında, PKK militanları ile tabura ait askerler arasında çıkan çatışmada yaralı olarak ele geçen aslen Malatyalı, İnönü Üniversitesi 2. sınıftan terk, Doğan isimli militan, Erzurum’a götürülmek üzere çatışmanın ertesi günü bir helikopterle askeri yetkililer tarafından alındı. Fakat hem sivil hem askeri kaynaklardan öğrendim; Doğan çözülmediği için Tendürek Dağı’nda helikopterden atılmış, ölmüştü.

CESEDE TECAVÜZ • 7. Mekanize Tugayı 1. Mekanize Taburu’nda görevliydik. 27 mayıs 1994 günü sabah saat 09.20 civarı askeri yol devriyesine PKK tarafından pusu atıldı. Sekiz asker ve bir astsubay hayatını kaybetti. Bir kadın ve bir erkek PKK’lı da hayatını kaybetmiş ve cesetleri de vadide kalmıştı. Ertesi gün çatışma bölgesine özel harekat birlikleri girdi. Arkasından da bizim askeri birlikler. Yanlarına geldiğimizde, özel harekât polisleri iki ölünün başındaydılar. Erkeğin vücudu isabet eden mermilerle parçalanmış; kadınsa kafasından vurulmuştu. Benim tim yanlarına gittiği zaman büyükçe bir taşın arkasında Adanalı polis Ramazan duruyordu. Bizim Bölük Komutanı Yüzbaşı Mehmet Özpolat sordu; ‘ne yapıyorsun’ diye. Polis Ramazan bağırdı; ‘Gelme Ben ölen teröristi hallediyorum’. Yüzbaşı, “Ne demek, aptal olma, ölüye yapılır mı’ dedi. Yüzbaşı, ‘Olamaz, sizler kafayı yemişsiniz, bu kadar aptallık olmaz’ dedi. Kendimi kaybettim. Ramazan’a küfrettim. Ramazan tabancasını çekerek yüzbaşıya hücum etti. Tam o sırada ben tüfeğin emniyetini açarak havaya doğru iki el ateş ettim.

ER HÜSEYİN’İN ÖLÜMÜ • Demirköy 3. Hudut Taburu’nda 18.09.1989 tarihinde göreve başladım. Bu birimde Bölük Komutanı Tuncay Baydur’du. Bölükteki askerlerle futbol oynarken Ağrı Doğubeyazıtlı Hüseyin isimli asker maç esnasında Baydur tarafından dövüldü. Aynı gece Hüseyin firar etti, üç gün sonra da cesedi bulundu. “Şırnak’taki görev yerime ise 1993 yılının Nisan ayı başında ulaştım. 7 temmuz 1993 tarihinde sabah saat 10.00 civarı Kayseri Komando Birliği görevden üs alanına döndü. Yanlarında elleri kelepçeli dört köylü vardı. Üs bölgesindeki yer altı sığınaklarında sabaha kadar tutulmuşlardı. 8 temmuz 1993 tarihinde Kayseri Komando Birliği dört köylüyü yanlarına alıp göreve gittiler. 9 temmuzda döndüklerinde genç köylülerden biri yoktu. Diğer üç köylü, bir komando çavuş, iki er, bir asteğmen, hem dövüyor hem getiriyorlardı. Gençlerden birine, diğerinin nerede olduğunu sordum. ‘O teröristlerin yerini söyle’ diye ona yüklendiler. O da ‘bilmiyorum’ dedi. Komando Yüzbaşı Mustafa, ‘açın elini kaçsın’ dedi. ‘O kaçmayınca yirmi mermi sıktılar. Babasının yanında oğlunu kurşuna dizdiler’ dedi. Ertesi sabah geriye kalan diğer üç köylüyü alıp götürdüler ve bir daha geri getirmediler.
Mehdi Tanrıkulu, suç duyurusunda, kitapta isimleri verilen asker ve polislerin ‘birden fazla nitelikli adam öldürme, görevi ihmal, işkence, ölünün maneviyatına hakaret, ordu içerisinde yasadışı silahlı çete kurmak’ suçlarından yargılanma-sını istedi. Tanrıkulu, yapılacak soruşturma ile birçok olayın da aydınlatılabileceğine işaret etti.

21 Şubat 2014 Cuma

"Barış Kartalı güç katacak"

“Barış Kartalı” uçağının TSK’ya katılması nedeniyle düzenlenen törende konuşan Başbakan Erdoğan, “Savunma sanayinde 2023 yılında dışa bağımlılığımızı yüzde yüze yakın kaldırmayı hedefliyoruz” dedi.

Başbakan Recep Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Barış Kartalı uçağının teslim töreninde konuştu.

Başbakan Erdoğan, özetle şöyle konuştu:

“109 helikopter TSK’ya katılacak. Savunma sanayinde 2023 yılında dışa bağımlılığımızı yüzde yüze yakın kaldırmayı hedefliyoruz. Barış kartalı hava savunmamıza önemli katkı olacak. 4 uçaklı filonun ilk uçağı bu sene, 4’üncü uçağı ise seneye katılacak. Hava sahamıza karşı tehlikede erken uyarı olacak.

Bu süreçte elde edilen teknolojik birikim ülkemize fayda sağlayacak. ‘Barış Kartalı’nın milletimize ve TSK’ya hayırlı diliyorum.”


Erdoğan’ın ardından kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Gül, şu ifadeleri kullandı:

"Güçlenen Hava Kuvvetlerimiz için gurur duyulacak bir gün. Bu uçaklar dünyada çok az ülkede bulunan hava araçlarıdır. Barış Kartalları gücümüzü güç katacaklardır.

Bu uçakları her gördüğümüzde 'Ne zaman Türkiye'ye gelecek?' derdik. Dünyada çok ülkede olan bu uçaklar TSK'yı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni daha güçlü, daha bir ayrı konuma taşımıştır."

Biz sadece güçlü hale getirmedi, aynı zamanda caydırıcılığımızı da çok da pekiştirdi. Her zaman söylenen bir söz vardır, Cenge hazır olacaksınız ki sulh istiyorsunuz. 4'e tamamlanınca isimleri doğu, batı, kuzey ve güney olacak, çok güzel tespit etmişsiniz. Bu uçakların hayırlı olmasını temenni ediyorum."

20 Şubat 2014 Perşembe

MSB'dan 'yaş haddi' ve 'görev süresi' açıklaması

"Öyle bir düzenleme yok"

Mlli Savunma Bakanlığı, TBMM'de kabul edilen kanun değişikliğinde, Genelkurmay Başkanının yaş haddinin ve görev süresinin değiştirilmesine yönelik bir düzenleme yer almadığını, Kuvvet Komutanlıklarına atanan orgeneral/oramiraller için ise kanunda öngörülen 65 yaş sınırının da değiştirilmediğini belirterek, sadece Kuvvet Komutanlarının bu görevlerini, ihtiyaç halinde, en fazla 3 (2+1) yıl yerine yaş hadlerini dolduruncaya kadar ifa etmeleri imkanı getirildiğini bildirdi.

19 Şubat 2014 Çarşamba

Amerikan gemisi Samsun'da karaya oturdu

Amerikan gemisi Samsun'da karaya oturdu


ABD Deniz Kuvvetleri’ne bağlı USS Taylor füze fırkateyni Karadeniz’deki Türk limanı Samsun’a yakıt ikmali için yanaştığı sırada karaya oturdu.
France Press Ajansı’nın çarşamba gecesi bildirdiğine göre, yaklaşık 200 mürettebata sahip askeri gemi limana yanaştığı anda deniz yatağına dokundu.
Amerika Deniz Kuvvetleri sözcüsü konu ile ilgili açıklamasında “Yaralı hakkında elimize bir bilgi ulaşmadı. Şu anda olayla ilgili inceleme ve araştırma yapılıyor” ifadelerine yer verdi. Edinilen ilk bilgilere göre, fırkateynin pervane kanatları zarar gördü, ancak vücutta herhangi bir delikle karşılaşılmadı.

Siirt'te askeri araç devrildi

Siirt'te askeri araç devrildi: 4 asker yaralandı.
SİİRT'in Şirvan İlçesi'nin kırsal kesiminde devriye görevi yapan askeri aracın şarampole yuvarlanması sonucu meydana gelen kazada, 1'i astsubay 4 asker yaralandı.

Şirvan İlçe Jandarma Komutanlığı'nda görevli 1 astsubay ve 3 eri taşıyan araç, bu sabah kırsal kesimde yaptığı devriye sonrası birliğine dönerken, henüz belirlenemeyen nedenle şarampole yuvarlandı. Kazada Uzman Jandarma Astsubay Murat Dağlı ile erler Osman Hacıoğlu, Zafek Aksu ve Yahya Doğan yaralandı. Yaralı askerler Şirvan Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahale ardından ambulanslarla Siirt Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Acil serviste müşahade altına alınan yaralı askerlerin tedavileri devam ediyor.

"Gideni tutmayız"

Milli Savunma Bakanı'ndan istifa eden pilotlarla ilgili açıklama

İsmet Yılmaz, TBMM, pilot istifaları
MİLLİ Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan istifa eden pilotların istifalarının yürürlüğe girmeyeceğini, yeni yasa kapsamında 1.5 yıllık mecburi hizmet sürelerini tamamladıktan sonra geçerli olacağını söyledi. TBMM'de gazetecilerle sohbetinde Hava Kuvvetleri'nden istifa eden pilotlarla ilgili soruları cevaplayan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Öyle pilotların uçup gittiği filan söz konusu değil. İstifa dilekçeleri kural gereği şubat sonuna kadar bekletilecek. Mecburi hizmetle ilgili yasa da o tarihe kadar onaylanırsa, istifaları hemen yürürlüğe girmez. Bu yasaya göre, 1.5 yıllık mecburi hizmet sürelerini tamamladıktan sonra istifaları geçerli olacak. Hava Kuvvetleri'nde yeterince pilot var. Tarihinde olmadığı kadar güçlüdür Hava Kuvvetlerimiz."
Bakan Yılmaz, istifaların kabul edilmemesi gibi bir durumun olup olmayacağı sorusuna da, "Hayır. Gideni tutma gibi bir şeyimiz yok" cevabını verdi.

18 Şubat 2014 Salı

74 PİLOT TSK'DAN İSTİFA ETTİ

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan pilotlara yönelik zorunlu hizmet süresinin uzatılması düzenlemesi istifalara neden oluyor.

TBMM'de içinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan pilotlara yönelik zorunlu hizmet süresinin uzatılmasına ilişkin maddenin de yer aldığı, askerlik kanununda değişiklik öngeren yasa kabul edildi.
Yasa henüz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmadı. Ancak daha şimdiden, çoğunluğu binbaşı ve yüzbaşı rütbesindeki, TSK'da görev yapan 74 pilotun istifa dilekçelerini verdikleri öğrenildi.

Türkiye'den dev ceza

Milli Savunma Bakanlığı, Barış Kartalı Projesi kapsamında üretilen havadan ihbar ve kontrol (HİK) uçağının tesliminin gecikmesinden dolayı Boeing firmasına sözleşme gereği yaklaşık 183 milyon dolar tutarında ceza uyguladı. Ceza olarak, proje kapsamındaki başlangıç destek süresi iki yıldan 5 yıla çıkarıldı, 3 yıllık yazılım bakım desteği ve yaklaşık 32 milyon dolarlık yedek parça alımına karar verildi.

Hava Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyaçları doğrultusunda, Savunma Sanayii Müsteşarlığınca (SSM) yürütülen Barış Kartalı Projesi kapsamında ilk havadan ihbar ve kontrol (HİK) uçağı başlangıç konfigürasyonunda teslimatı için TUSAŞ tesislerinden konuşlanacağı birlik olarak belirlenen 3'üncü Ana Jet Üs Komutanlığına gitti. SSM Uçak Daire Başkanlığı Modernizasyon ve Entegrasyon Grubu Proje Müdürü Cemal Evci, Barış Kartalı Projesi'nin Boeing ile imzalanan sözleşme bedelinin yaklaşık 1 milyar 385 milyon dolar olduğunu belirtti.

Karşılanmayan isteklerden dolayı sözleşme bedelinde yaklaşık 59 milyon dolarlık indirim yapıldığını ifade eden Evci, proje kapsamında Boeing firmasına avans olarak 637 milyon dolar ödendiğini söyledi. Projede Türkiye tarafından talep edilen üstün nitelikli gereksinimlerin teknolojik olarak geliştirilmesindeki zorluklar nedeniyle 6 yıllık gecikmenin yaşandığını dile getiren Evci, "Gecikme dolayısıyla faiziyle birlikte yaklaşık 183 milyon dolar tutarında bir cezaya karşılık olarak, proje kapsamındaki başlangıç destek süresinin iki yıldan 5 yıla çıkarılması, 3 yıllık yazılım bakım desteği ve yaklaşık 32 milyon dolarlık yedek parça alımına karar verildi" diye konuştu.

AWACS'LARA ORANLA DAHA GÜVENLİ

Projeye başlangıçta yerli sanayinin yüzde 11,5 oranında katkı sağlanmasının planlandığını ve mevcut durumda bundan fazlasının gerçekleştiğini vurgulayan Evci, HAVELSAN, TUSAŞ, MİKES, Türk Hava Yolları, ASELSAN ve SELEX'in projeye katkılarının olduğunu belirtti.

Dünyada farklı ülkelerin kullandığı ve HİK uçaklarıyla benzer özelliklere sahip AWACS uçaklarının 1970'lerin teknolojileriyle üretildiğini ve 1990'larda ise üretimlerinin sona erdiğine dikkati çeken Evci, şunları kaydetti: "Halen NATO, ABD, İngiltere, Japonya, Suudi Arabistan ve Fransa tarafından kullanılan AWACS sistemleri zaman içinde ortaya çıkan harekat ihtiyaçlarına göre sürekli olarak güncelleme ihtiyaçları devam etmektedir. HİK uçaklarındaki sistem ise 2000'li yılların teknolojisiyle üretilmiştir. AWACS uçaklarının üzerinde hidrolik sistemle dönen radar ile mekanik tarama yöntemi kullanılırken HİK uçaklarında çok daha etkin yönlendirilebilir elektronik hüzme yöntemi ile tarama yapılmaktadır. En son teknoloji haberleşme ve datalink süitlerinin yanı sıra güvenilirliği dünyaca bilinen Boeing 737 platformunun kullanılması sistemin önemli avantajlarındandır. AWACS'lara göre görev güvenilirliği yüksek olması ve göreve hazır olma oranı oldukça yüksek bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır."

Balyoz hükümlüsü komutan: Yargıda cemaat hayaletleri var, hiçbir hakime güvenmiyoruz'

Balyoz hükümlüsü Tuğgeneral Mehmet Eldem: Dışarıya çıkma ihtimalimiz PKK ile ilgili gelişmelere bağlı. Bizim yargılanmamız hükümetin işine geldi
Balyoz Darbe Planı davasında 16 ila 18’er yıl hapse mahkûm olan ve Mamak Askeri Cezaevi’nde bulunan 48 muvazzaf Balyoz hükümlüsünden Tuğgeneral Mehmet Eldem, “Yeniden yargılanma ümidimiz var. Ancak şu anki mahkemelere güvenmiyorum. Yargının içinde hayaletler var. Cemaat hayaletleri. Bir an önce çıkmak istiyorum. Dışarıdayken yeniden yargılanmak istiyorum. Hiçbir hâkime güvenmiyorum” dedi.
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve Cumhuriyet muhabiri Barkın Şık, Balyoz Darbe Planı davasından hüküm giyen 131 muvazzaf subaydan Mamak Askeri Cezaevi’nde bulunan, 5’i general ve amiral  48 kişi ile görüştü.
Çakırözer ve Şık’a konuşan Balyoz hükümlüsü askerlerin öne çıkan ifadeleri şöyle:

AKP’li vekil nerede?


Turgut Atman (Hava Korgeneral): Balyoz iddianamesine konu olan seminer yapılırken ben Diyarbakır’da 2. Taktik Hava Kuvveti Komutanlığı’nda kurmay başkanı olarak görev yapıyordum. 35’inci boylamın doğusunda kalan yani Sinop-Antalya hattının doğusunda kalan koca bölgeden sorumlu 2. Hava Kuvveti’nde benden başka kimse sahtekârlık ürünü senaryoda yer alarak suçlanmadı.
Mehmet Eldem (Tuğgeneral): 4 Temmuz 2011 tarihinde tutuklandım. Seminerin yapıldığı dönemde Ankara Akıncılar’da Öncel Filo Komutanıydım. AKP Milletvekili Şirin Ünal ise üs komutanıydı. Orada görev yapan tüm sıralı komutanlar Ünal dışında şu anda Balyoz’dan tutuklu bulunuyor.
Şafak Yürekli (Tuğamiral): 2003’te Giresun firkateyninde görevliydim. Benim elimde devlet arşivlerinden çıkarılmış gemi jurnali var. Sadece milli değil, uluslararası belge. O tarihte Aksaz’ı bırakın, Türkiye’de bile değildim. Hayfa’daydım. Hatta şu andaki Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu o dönem İsrail’de büyükelçimizdi. Gemiye ziyaretimize geldi Hayfa’da. Ermeni meselesinde dünyayı Osmanlı arşivlerinden belgelerle ikna etmeye çalışıyoruz. Ama kendi donanmamızın, Deniz Kuvvetlerimizin belgesini siz yok hükmünde sayıyorsunuz. Ama niyet belgeye bakmak değil ki... Tasfiye.

ABD’lilerle keşifteydim


Nilat Altunbulak (Deniz Kurmay Albay): İstanbul’da seminer yapılırken ben Mersin’de Irak’a operasyona hazırlanan ABD kuvvetleriyle irtibatı sağlayan birliğin komutanıydım. Yarbay olarak oradaydım. CD’lerde benim için Marmaris - İzmir bölge komutanı diyorlar. Benim Marmaris’te toplantı yaptığımı söyledikleri zaman Mersin’deydim. Amerikalılar ile keşif yapıyordum. Gazetelerde fotoğraflarımız bile var.
Nuri Alacalı (Deniz Kurmay Albay): 2002 - 2003 arası ABD’de Newport’ta komuta eğitimindeydim. Yani seminer döneminde bir yıl boyunca Türkiye’de yoktum. Pasaportumu, Emniyet’in yazılarını gösterdim. Mahkeme heyeti, “Teknolojinin ulaştığı seviye nedeniyle işin içinde olabileceğim” iddiasıyla 16 yıla mahkûm etti. Bu hangi hukuk sisteminde var? Benim o dönemde tek başıma “Ankara Bölgesi Müzahir Personel Listesi”ni hazırladığım söyleniyor. Hatta başta toplantılara da katıldığım söylendi. Ama ABD’den bunu yapamayacağımı görünce o tezden vazgeçtiler. Roma’da ataşelik yaptım. Deniz Kuvvetleri’nde Genel Sekreterlik yaptım. Bu yatırım boşuna mı yapıldı bize?

Galaksilerin çarpışma senaryosu gibi


Devrim Rehber (Deniz Mühendis Albay): Seminere katılanların büyük bölümü yargılanmadı. TÜBİTAK raporlarında olasılıklardan  bahsediliyor. Galaksideki iki gezegenin çarpışma senaryosu gibi. Sıfıra yakın. Ben Ankara’da “Akıllı Kart”ı geliştiren proje ekibindeydim. İstanbul’da hele hele böyle toplantılardan bizim haberimiz dahi olmazdı. Durumumuz trajikomik. Haberimiz olmayan 8 satırlık yazı nedeniyle 16 yıla mahkûm oldum.

‘5 No’lu harddisk’ kurbanlarıyız


Bayram Ali Tavlayan (Deniz Kurmay Albay): Ben o sırada Mersin-İskenderun arasında ABD kuvvetleri ile işbirliği için görevlendirilen birlikteydim. Deniz Kuvvetleri ve Genelkurmay bu görev belgelerini yolladı ama mahkeme heyeti itibar etmedi. Hiçbirimiz o seminerde yoktuk. Hepimiz 5 No’lu harddisk ile Eskişehir’de çıkan flash diskin kurbanlarıyız. HSYK’ye suç duyurusunda bulunduk. Hiçbir işlem yapılmadı.

Proje subayı Köşk’ü koruyor


Erdem Caner Bener (Tümamiral): 1 Temmuz 2011’de tutuklandım. Seminer yapıldığı tarihte Roma’da askeri ataşe olarak görevliydim. İki yıl Türkiye’ye hiç giriş çıkış yapmadığım halde yargılandım ve 16 yıl hapis cezası aldım. Yusuf Afat (Deniz Kurmay Albay): Seminerin proje subayı bugün Çankaya’da Muhafız Alay Komutanı. Sanık dahi olmadı. Olsun diye söylemiyorum. Çelişkiyi vurguluyorum. Toplantıda bile yokken ceza yememiz kabul edilebilir değil.

Seminer yapılırken 250 m. derindeydim


Engin Kılıç (Deniz Kurmay Albay): O seminere hiç katılmadım. Seminer yapılırken suyun 250 metre altında denizaltında görevdeydim.
Kürşad Güven Ertaş (Yarbay): Seminer sırasında TCG Sarıca’da gemi komutanıyım. Tersanedeyiz. Zaten denizcilerden muvazzaf olup da o seminere katılan yok. Seminere katılan 160 kişi var. Bunlardan 37 kişi ceza aldı. Aralarında tek bir denizci yok. Ama öte yandan 134 denizci mahkûm edildi.

Adalete inanç kalmadı


Mehmet Eldem (Tuğgeneral): Yeniden yargılanma ümidimiz var. Ancak şu anki mahkemelere güvenmiyorum. Yargının içinde hayaletler var. Cemaat hayaletleri. Bir an önce çıkmak istiyorum. Dışarıdayken yeniden yargılanmak istiyorum. Hiçbir hâkime güvenmiyorum. Bizim geleceğimizin açılım sürecine bağlı olduğunu düşünüyorum. Dışarıya çıkma ihtimalimiz PKK ile ilgili gelişmelere bağlı. Bizim yargılanmamız hükümetin işine geldi. Darbecileri yargılıyoruz diye imaj yaptılar. Orduyu bitirdiler.
Yusuf Afat (Deniz Kurmay Albay): Yeniden yargılanalım, ama aynı kumpasın ürünü olan savcı ve hâkimlerle değil. Gerçek Türk adaletine teslim olmak istiyoruz.
Ahmet Sinan Ertuğrul (Tümamiral): Halk çözüm sürecine tepki olarak oylarını MHP’ye akıtırsa bizi korkudan çıkarırlar. Yoksa bizi KCK meselesinde kullanacaklardır.
Şafak Yürekli (Tuğamiral): AYM’ye yaptığımız yeniden yargılama ile ilgili bireysel başvurudan umudum yok. AYM Başkanı Haşim Kılıç ihsası reyde bulundu. İstanbul’daki mahkeme bizi 1 kere hayal kırıklığına uğrattıysa Yargıtay’dan çıkar karar bunu 10’a katladı.
Engin Kılıç (Deniz Kurmay Albay): Bizler, adalet dağıtmayan ve meşruiyetini yitirmiş olan özel görevlendirilmiş mahkemelerde değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafsız yetkiye sahip gerçek mahkemelerinde yargılanmak istiyoruz. Bizler sadece adalet istiyoruz.
Erdem Caner Bener (Tümamiral): Yeniden yargılama talebimiz var. Mahkemelerse önyargı ve kasıt içinde. Yargılama sırasında kendimize tecavüz edildiğini hissettik. Şu an yaşanan toz duman dağılsın bizimle ilgili karar verilecek. AYM’ye yaptığımız bireysel başvuru talebimizden de çok umutlu değilim.
Muharrem Nuri Alacalı (Deniz Kurmay Albay): Herkes konuşuyor, ben yatmaya devam ediyorum. Alsın beni tarafsız bir mahkeme yargılasın. Hatta bir Türk subayı için utanç verici olacak, ama Avrupa içinde bir başka ülkenin mahkemesi yargılasın bizi. Bağımsız yargı tarafından suçlu bulunursam 16 yıl yatmaya razıyım. Vatandaş biliyor ki burada yatanlar masum. Çıkıp da bu insanlar şu nedenle yatıyor diyen yok. Ama en ufak bir adım atılmıyor.
Nihat Altunbulak (Deniz Kurmay Albay): Af hükümeti hırpalar. Hem bize kumpas yap hem de PKK’liler ile birlikte affet. Bunu Türk halkı affetmez.

Yolsuzluktan daha fazla hükümeti olumsuz etkiler


Güven Ertaş (Deniz Yarbay Kürşad): Bizim seçimden önce dışarı çıkmamız zor. Belki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bırakabilirler. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Çalışma yapıyoruz,Başbakan karar verecek” sözünü ben öyle yorumluyorum. Tek düşüncemiz çıkıp sevdiklerimize kavuşabilmek.

14 Şubat 2014 Cuma

Efsane Komando tugayı









Türkiye’nin en gözde birliği Bolu 2. Komando Tugayı, kapılarını BUGÜN gazetesini açtı. Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Güneşer, Bugün Gazetesi Haber Müdürü Erkan Acar’a yaptıkları standartlar üstü eğitimi anlattı. Tugay’daki zorlu eğitimi BUGÜN gazetesi sizin için görüntüledi.



Efsane Komando tugayı kapılarını BUGÜN'e açtı

2012 Aralık ayında Güneydoğu’dan dönen Bolu 2. Komando Tugayı eğitime odaklandı.

Efsane Komando tugayı kapılarını BUGÜN'e açtı 

 

Efsane Komando tugayı kapılarını BUGÜN'e açtı 

Geçmişi başarılarla dolu 2. Komando Tugayı, Türkiye’nin en güzide profesyonel askerî birliklerinden biri.

Güneydoğu Anadolu bölgesinde 1980’li yıllardan bu yana sürekli iç güvenlik harekâtına katılan Tugay personeli 2012 Aralık ayında Bolu’ya döndü.İlk kez bölgeye gitmeyen personel geçen bu süre zarfında Bolu’daki kışlasındaki eğitimlerine hız verdi.

Tuğgeneral İsmail Güneşer’den yaptıkları eğitim ve sahip oldukları imkânlar hakkında bilgi aldı.

Efsane Komando tugayı kapılarını BUGÜN'e açtı 

2. Komando Tugay Komutanlığı, Bolu’ya 5 kilometre uzaklıkta General Eşref Bitlis Kışlası’nda konuşlu.

1993 yılında meydana gelen uçak kazasında şehit olan eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis 1978-1982 yılları arasında Tugay Komutanlığı yapmış.

Tugay şehrin ismiyle o kadar bütünleşmiş ki pek çok yerde Bolu Komando Tugayı olarak anılıyor.

Beşparmak Dağları’nda Destan yazdılar

2. Komanda Tugay Komutanlığı, 1 ve 2. Kıbrıs Barış Harekâtı’na tüm unsurları ile katıldı.

Cumhuriyet tarihinin ilk helikopterlerle hava hücum harekâtını Kıbrıs’ta gerçekleştiren Tugay, adada 61 şehit verdi.15 Temmuz 1974’te Yunanistan’ın Enosis hayaliyle Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği darbeden sonra teyakkuz durumuna geçen Tugay, 16-19 Temmuz tarihleri arasında Adana Ocak’a intikal etti.

20 Temmuz saat 07.30’da başlatılan hava hücum harekâtı ile helikopterlerle Kırnı bölgesine taşınan Tugay, kısa sürede tertiplenerek Siskilip Boğazı ve St. Hilarion bölgesine el attı. Bölgede 6. Kolordu Komutanlığı’nın güvenliğini sağladı.

1. Kıbrıs Barış Harekatı’nın kaderini belirleyen 20-21 Temmuz gecesi Rum Milli Muhafız Güçleri’nin saldırıları karşısında kahramanca direnerek göğüs göğüse muharebeler veren Tugay, stratejik önemi çok yüksek olan bu bölgeye hakim oldu.

1982 yılında Tugay’a Devlet Başkanı adına Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin tarafından sancak verildi.

1983 yılında ise Tugay’a 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı’nda göstermiş olduğu eşsiz kahramanlıktan dolayı birinci,

1992 yılında yapılan sınır ötesi harekâtta göstermiş olduğu başarılardan dolayı ikinci Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası verildi.

Efsane Komando tugayı kapılarını BUGÜN'e açtı 

 

Efsane Komando tugayı kapılarını BUGÜN'e açtı 

2. Komando Tugay Komutanlığı kuruluşundan bugüne kadar Kıbrıs Barış Harekâtı, teröristle mücadele harekâtı ve diğer görev şehitleri dâhil olmak üzere toplam 335 şehit verdi.

Bolu 2. Komando Tugayı birlikleri, her türlü arazi ve hava şartlarında, gündüz ve gece, görüş şartlarının sınırlı olduğu durumlarda harekât icra edebilen uzun süreli ve tahammül gücü isteyen görevleri başarı ile gerçekleştirebiliyor.

Tugay’da verilen eğitimlerde personele, fiziksel yapısını ve özellikle moral ve motivasyonlarını artıracak şekilde acıya, yorgunluğa, uykusuzluğa en üst seviyede dayanabilme yeteneği kazandırılıyor.

Tugay Komutanı ve yardımcıları bizzat iç güvenlik harekâtına katılmış, terörle mücadelede görev almış isimler.Tugayın tüm personeli “Hakkâri, Şırnak ve Bingöl dağlarını, Tunceli ormanlarını Ankara ve İstanbul cadde ve sokaklarından daha iyi biliriz” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Kabus geri döndü, Bir astsubay intiharı daha!