1 Şubat 2014 Cumartesi

Körfez‘de zorunlu askerlik: Niçin zorunlu? / FEYZA GÜMÜŞLÜOĞLU


Körfez ülkeleri son birkaç haftadır gerek sosyal medyada gerekse yazılı ve görsel basında ''zorunlu askerlik''i tartışıyor. Kasım ayında ilk olarak Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad el Sani'nin gündeme getirdiği zorunlu askerlik yasası ülke gündeminde yankı uyandırırken, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Başbakanı ve Dubai Emiri Muhammed bin Raşid el Mektum da birkaç hafta önce Katar'ın yolundan giderek benzer bir yasayı gündeme getirmesi ve Kuveyt'in de benzer bir yasa üzerinde çalışması, tartışmayı Körfez geneline yaydı. 

Zamanlama ''Manidar mı?''

Dubai Emiri söz konusu yasayı twitter hesabından duyurdu ve gerekçelerini sıraladı. Şeyh Muhammed konuyla ilgili tweet'lerde milli bir savunma sisteminin oluşmasının ve ülkenin kendi evlatları tarafından korunmasının gereği kadar milliyetçi duygulara da vurgu yapması dikkat çekiciydi. 

Aslında hem Şeyh Muhammed'in yazdıkları hem de sosyal medyada bölge halkının konuyla ilgili yaptığı yorumlar, Körfez'de zorunlu askerliğin neden 'zorunlu' olduğuna dair ipuçları veriyor. Tarih boyunca ciddi bir savunma ihtiyacı hemen hemen hiç hissetmeyen Körfez ülkeleri, petrol ve doğalgaz keşfedilene dek düzenli bir ordu gereği duymadı. Uzun yıllar Körfez'de çalışmış İngiliz subay Stephen Longrigg'in çok yerinde söylediği gibi, ''Körfez ülkeleri uzun yıllar boyunca arzulanmıyor olmanın konforunu yaşadı.''  

Savunma ihtiyacının hasıl olduğu modern zamanlarda ise bu ülkeler bu ihtiyacı daha çok dışarıdan temin etme yolunu seçti. Zira nüfusları ciddi bir ordu kurmaya yetmediği gibi, tarihsel olarak böyle bir deneyimleri de yoktu. 

Nitekim bugünkü orduların yapısına baktığımızda bu zaafı daha net görmemiz mümkün. Katar ordusunun bugünkü kapasitesi deniz, kara ve hava kuvvetleri olmak üzere yalnızca 11 bin. Daha ilginç olanı, yalnızca üst düzey rütbeli subaylar Katarlı, ordunun büyük çoğunluğu ise Pakistan ve Yemen gibi Arap ülkelerinden gelen paralı askerlerden oluşuyor. 
Nüfusun Katar'a göre daha fazla olduğu BAE'de ise ordu görece daha büyük, yaklaşık 50 bin.  Hem Katar'ın hem de BAE'nin ABD ile güvenlik anlaşmaları bulunuyor, dışarıdan herhangi bir saldırı durumunda ABD'nin bu ülkeleri savunma sözü var. Katar'da ayrıca ABD'nin askeri üssü mevcut. 

Ancak özellikle 11 Eylül sonrası ABD'nin bölgedeki ''jandarma'' rolünün azalabileceği, İran'ın gün geçtikçe bölge için daha ciddi bir tehdit haline geleceğine yönelik endişeler Körfez ülkelerini kendi savunma sanayilerini güçlendirme yoluna itti. Bunun en açık göstergesi savunma alanına harcanan para her yıl artıyor olması. Öyle ki kişi başına düşen askeri harcama itibarıyla Körfez ülkeleri dünya sıralamasında zirvede yer alıyor. 

Milli bilinç için askerlik zorunlu 

Körfez ülkelerinin savunma alanında halen devam eden dışa bağımlılığı, aslında her alanda kendini hissettiriyor. Özellikle Katar ve BAE, dünya üzerinde yabancı nüfusun yerli nüfusa oranla en yüksek olduğu ülkeler. Bu ülkelerin halkları ülke nüfusunun yalnızca yüzde 10-15'lik bir kısmını oluşturuyor; yani yerel halk, kendi topraklarında adeta azınlık konumunda. 
Bu toplumsal mozaiğin, yerel halk üzerinde gözle görülebilir etkileri mevcut. Bunlardan belki de en önemlisi birlik ve bütünlüğün yeterince güçlü olmayışı ya da başka bir ifadeyle milli bilinç ve vatandaşlık şuurunun eksikliği. 

Körfez ülkelerinde güvenlik alanında da kendini hissettiren bu zaafı ortadan kaldırmanın ilk ve en temel yolu belki de zorunlu askerlik. 

Bu ülkelerin nüfusu belki de uzun bir zaman daha güçlü bir ordu kurmaya yetmeyecek, ancak var olan vatandaşları disipline etme ve kutsal bir amaç etrafında birleştirme, Katar ve BAE başta olmak üzere Körfez ülkeleri için hayati bir önem arz ediyor olacak…