26 Ağustos 2011 Cuma

Hantal bürokrasi çatışmada askerin elini kolunu bağlıyor




 
 



  Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kayıtları, terörle mücadelede zaafiyetleri yeniden gündeme taşıdı. Emir komuta zincirinden İnsansız Hava Araçları (İHA)'nın kullanımına, operasyonlardan bilgi edinmeye kadar birçok konuda soru işaretleri oluştu. Askeri kaynaklardan edinilen bilgilere göre operasyonlar, alınan duyumlar üzerine yapılıyor. İstihbaratın doğruluğu araştırılmıyor. İddialara göre bazı operasyonlar uydurma haberlere göre yapılıyor. İstihbarat birimlerinden haber elemanları getirdikleri habere göre para alıyor. Ancak getirilen haberlerin kaçının doğru, kaçının yanlış çıktığı araştırılıp sorgulanmıyor. Böyle bir istatistik hazırlanıp planlama yapılmıyor. Haber elemanları ise sürekli para almak için zaman zaman yalan duyum üreterek istihbarat birimlerine iletiyor. Birlik komutanları kendilerine ulaşan her türlü bilgiyi değerlendirme durumunda kalıyor. Bu durum bazı zafiyetleri de beraberinde getiriyor. Askeri birliklerin pusuya düşürülme ihtimali ortaya çıkıyor. Haber elemanlarının genelde bölge halkından seçilmesi de 'iki taraflı çalışma' iddiasını ortaya çıkarıyor.


HAVA DESTEĞİ BÜROKRASİYE TAKILIYOR

Terörle mücadelede en önemli unsurlardan biri de hava desteği. Askeri kaynaklara göre çatışma anında operasyon komutanı helikopter desteği istediğinde bunun yerine getirilmesinde zafiyetler oluşuyor. Bu desteği sağlamak için sıralı komutanlardan izin alınması gerekiyor. Bu da gecikmelere yol açıyor. Askeri kaynaklar, izin alınmadan helikopterin hemen havalanması ve operasyona giderken havada izin verilmesi gerektiğini belirtiyor. Taarruz helikopterlerin konuşlanmasının en uç unsurlara istendiğinde en kısa sürede destek sağlayacak kadar ileride bulundurulması gerektiğini vurgulayan askeri kaynaklar, "Bu da imkan meselesi. Uçaklar ile yapılan Hava desteği İleri Hava Kontroleri (Havacı Subay) vasıtası ile sağlanıyor. Aslında bu da operasyonlara katılan subaylardan birisine bu konuda kurs verilerek sağlanabilir. Ya da bu kursu almış subaylar olmadan operasyona çıkılmaz. Çatışma anında uçak desteğinden çok helikopter desteği daha önem arz etmektedir." görüşlerini dile getiriyorlar. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki komutan sorumluluğu anlayışı, sistemi biraz daha hantal hale getirebildiği ifade ediliyor. Askeri kaynaklara göre gerek terfiler, gerekse atama ve ödüllendirmeler bu süreçlerdeki sonuçlara dayandırılabiliyor. Bir operasyondaki kayıp sayısı, oradaki komutanın veya karar vericinin olumsuz değerlendirilmesine sebep olunca daha sonraki karar süreçlerinde çekimser veya durumu idare etmeye yönelik kararlar ve uygulamalar ortaya çıkabiliyor. Bu da yapıyı hem hantal hem de verimsiz kılıyor.


İHA'LARIN BİLGİLERİ DOĞRULTUSUNDA ÖZEL BİRLİKLER OPERASYON YAPMALI

Terörle mücadele, etkin istihbarat, etkin operasyondan oluşuyor. Heron ve İHA'ların verdiği bilgiler, istihbarat konusunda güvenlik güçlerine büyük katkı sağlıyor. Askeri kaynaklar, güvenlik güçlerinin sürekli arazi arama taraması yapması yerine bölge İHA'lar ile kontrol altına alınması gerektiğinin altını çiziyor. Operasyonlarda normal askeri birliklerin kullanılmaması gerektiğini vurgulayan askeri kaynaklar, "Özel birlikler kullanılmalıdır. Geride değişik yerlerde konuşlanmış Özel Harekat Birlikleri, Skorsky ve taarruz helikopterleri ile birlikte bulundurularak İHA'nın tespit ettiği veya diğer istihbarat kaynaklarından gelen bilgi çerçevesinde terörist grubun olduğu bölgeye taarruz helikopterlerin desteğinde Uçar Birlik harekatı ile Özel Harekat Birlikleri (20-30 kişi olabileceği gibi daha da fazla olabilir) indirilip Taarruz helikopterin desteğinde operasyon yapılır. Bu operasyondan Terörist Grubun kurtulması inanın çok zordur. Bu sayede etkin ateş gücü ve zinde çevik birlikle çatışmaya girildiğinde başarı şansı çok yüksek olacaktır." diyorlar.

Sıra Başbuğ'da mı?

Çok sayıda yüksek rütbeli subayın tutuklu yargılandığı İnternet Andıcı davasının eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a uzanmak üzere olduğu iddia edildi

Sıra Başbuğ'da mı?
Aralarında Genelkurmay İkinci Başkanı Hasan Iğsız'ın da bulunduğu üst düzey komutanların tutuklandığı 'İnternet Andıcı' davası eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a uzanmak üzere. Andıcı İlkerBaşbuğ’un 6 Nisan 2009’da onayladığı öne sürüldü. Radikal gazetesinin haberine göre, savcılar Başbuğ’u da ifadeye çağırabilir.

Savcılar, Andıç belgesindeki ‘Sn.K.’a arz’ ifadesini sormuş, bazı şüpheliler “Genelkurmay Başkanı” diyerek Başbuğ’u işaret etmişti.

‘İnternet Andıcı’ olarak bilinen çalışmanın temelleri eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt zamanında atıldı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçildiği 2007 Ağustos’undan sonra ‘Bilgi Destek Planı’ hazırlandı. İlker Başbuğ, görevi Büyükanıt’tan devraldıktan sonra ismini ‘Eylem Planı’ olarak değiştirdiği planı onayladı. Planın 2012 yılına kadar her yıl güncellenmesi de karara bağlandı.

İnternet Andıcı, ‘Eylem Planı’ çerçevesinde ortaya çıktı. Görev, Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’ne bakan Tümgeneral Mustafa Bakıcı tarafından emrindeki Şube Müdürü Albay Dursun Çiçek’e verildi. Çiçek’in hazırladığı andıç, Şubat 2009’da imzaya açıldı.

İlk imzayı Bakıcı attıktan sonra sırayla Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu imzaları attı.

Çubuklu’nun imza tarihi 16 Şubat. 1 Nisan tarihinde Genelkurmay İkinci Başkanı Hasan Iğsız, ‘Sn.K.’a arz’ parafıyla imzayı koyuyor ve andıç Genelkurmay Başkanı’nın makamına gidiyor. İlker Başbuğ’un, 6 Nisan’da ‘olur’ vererek andıcı yürürlüğe soktuğu öne sürülüyor.

Genelkurmay'a playlist / Fatih Altaylı



EMEKLİ Genelkurmay Başkanı'nın gizlice yapılmış illegal ses kayıtlarının ikinci bölümü de ortaya çıktı.
Dinledim.
İçinde ne suç unsuru var, ne de bir ayıp.
Söyledikleri gayet doğru tespitler.
Gazetecilere güvenilmez lafı bile doğru.
Bir haber varsa ortada, gerçekten kimseyi tanımayız. En azından iyi gazeteciler böyledir.
Bu bantlar niye ortalığa dökülüyor, bunlardan kim ne umuyor bilmiyorum.
Bana göre Genelkurmay'la ilgili dünün olayı, Genelkurmay santralının telefon aktarırken artık marş yerine Türk sanat müziği eserleri dinletmesi olmuş.
Genelkurmay'ı aradığınız zaman beklemeye alındığınızda eskiden marşlar dinlerdiniz. Bundan vazgeçilmiş ve TSM şarkıları çalmaya başlamış santral.
İlk günün şarkısı ise hayli manidar: "Ben gamlı hazan sense bahar."
Bundan sonrası için ben de bir mini playlist hazırladım Genelkurmay Başkanlığı için.
Pazartesi için Serkis Efendi'den "Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime".
Salı için Selanikli Ahmet Efendi'den, "Bir günah ettimse cana suzinak oldum yeter".
Çarşamba için Şevki Bey'den, "Affeyle günahım ey gül-i ter başım kakma".

Koşaner yargılanmalı / Abdülkadir Selvi


Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in ilk konuşması, "tarihi itiraflar" niteliğindeydi.
Darbeci zihniyetin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni düşürdüğü durum açısından ibret vericiydi.
Bu ordu kendi Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in uçağının düşürülmesi konusunda zanlı durumunda.
Bu ordunun Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, yemeğini evinden 'sefertası' ile getiriyordu. Bahtiyar Aydın'ın vurulmasından Albay Kazım Çillioğlu'nun öldürülmesine, Rıdvan Özden'in infazına kadar, geçmişi Karacaahmet Mezarlığı gibi...

Kendi askerini alnından vuran ordu, bizim ordumuz...Bunu itiraf eden kişi ise ülkenin Genelkurmay Başkanı.
Koşaner'in konuşmalarının yayınlanan dünkü bölümü ise, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nasıl bir zihniyetin hakim olduğunu göstermesi açısından önemliydi.
İtiraflarının ikinci bölümünde ise, "Balyoz Darbe Planı"nı itiraf ediyor Koşaner paşa...
"Seminerle ilgili seminerle ilgili neyimiz var neyimiz yok çaldırmışız yetkisiz kişilere ulaşmış konuşmalarımız dâhil. Esas rezalet bu. Nasıl bu olur yav, nasıl bu olur. Ne konuşuyorsak var adamların elinde. Sıkıntı burda. Bu rezilliği yapmışız. Balyoz'un hikayesi bu. Suç olan kısmı da işin içerisinde olabilir" sözleri ona ait.
Asıl rezalet darbe planlarının çaldırılması değil, ordunun darbe planı yapması.
Ama paşa, darbe planı yapılmasına değil, bunun çalınmasına hayıflanıyor.

Bu Koşaner paşa değil miydi, Balyoz sanıkları serbest bırakılmadığı için kuvvet komutanlarıyla birlikte Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa eden... Hem de terörle mücadelenin ortasında ordusunu yalnız bırakarak.
İtiraflarından Gürbüz Kaya'nın terfisiyle de çok ilgili olduğunu anlıyoruz Koşaner Paşa'nın.
"Terfi kararnamelerini tekrar imzaladık. Tekrar gönderdik. Şimdi top imza makamında. Kim imza makamları. İki tane bakan. İşte içişleri bakanıyla milli savunma bakanı. Başbakan ve cumhurbaşkanı. Şimdi yasa bunları imzalayın diyor ve hiç şüpheniz olmasın ne kılıf takarsa taksınlar tamamen hukuka uygun yaptığımız şey ve haklıyız"
Koşaner, Gürbüz Kaya'dan Çukurca'daki 9, Dağlıca'daki 12, Gediktepe'de ise 11 şehidin hesabını soracağı yerine, onu terfi ettirmeyi milli bir vazife saymış...
Hesap vermesi gereken Gürbüz Kaya'nın terfisini kendisine dert edilen bir Genelkurmay Başkanı...Vay halimize.
Koşaner Paşa'nın emeklilik ikramiyesini hesap eden, OYAK'taki vergi kesintisini kendine dert edinen, profesyonel askerliğe karşı şanlı direnişini sürdüren sözlerini bir kenara bırakıyorum.
Benim asıl ilgimi çeken TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35.maddesiyle ilgili sözleri.
27 Mayıs'tan bu yana darbelere gerekçe olarak gösterilen şu ünlü 35.Madde.
"Hani diyorlar ya 35. Madde'yi kaldır da bilmem ne maddeyi koy. İster koy ister koyma. Biz Silahlı Kuvvetler olarak bunun için varız. Bu bizim doğal tarihi görevimiz. Kimse bunun hakkında bize akıl öğretemez. Kimse bunun aksini bize söyleyemez. O zaman bizim varlığımızı inkâr ederiz"
Rejimi koruma kollamayı asli görevi olarak gören bir ordu.
Darbeyi varlık nedeni olarak gören bir Genelkurmay Başkanı...

"Halaskaran-ı zabitan" zihniyeti bu.
Bu orduda hâlâ "İttihatçı" ruh hakim. Hâlâ 27 Mayıs'ın zihniyetiyle yönetiyorlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ni...
İçlerinden, "Menderes gibi sallandırsan şu Başbakan'ı" diye düşünenin az olmadığına inanıyorum.
Bir hükümet yetkilisi, "Bırakın 35.maddeyi kaldırmayı. Yanına bir 35.madde daha koysanız darbe yapacak halleri yok" demişti.
İşin o kadar kolay olmadığını bu sözler ortaya koyuyor. Konjonktür değişsin, seçimden yüzde 50 oy çıkmasın görün bakalım ne olur?
Balkanlar düşerken, Yıldız Sarayı'nı basıp, padişahı devirmenin hesabını yapan İttihatçı zihniyet bu.
Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş'la konuştum.
"Vahim bir durum" dedi.
"Teğmenlikten başlayıp Genelkurmay Başkanlığı'na kadar uzanan bir zihniyet bu" diye ekledi.
Ümit Kardaş, "Bu bir suçtur" diye ilave etti.
Evet, darbeyi övmek bir suç. Koşaner paşa ordunun darbe iradesini beyan etmek suretiyle bu suçun katmerlisini işliyor.
Koşaner yargılanmalı.
Ayrıca, "27 Nisan e-muhtırası" Genelkurmay'ın resmi internet sitesinde hâlâ duruyor.
O muhtıra bir suç delili.
Bir leke olarak orada durmamalı ve derhal kaldırılmalı...

Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum / Taha Kıvanç

Komutan “Halimiz tam bir kepazelik” demiş; ben de “Bugünkü kepaze halin sebebi, sonraki bütün kepazeliklerin anası olan 27 Mayıs’tır” diyorum...

Bedii Faik 27 Mayıs (1960) ihtilâlini gerçekleştiren askerleri iyi tanıyan bir gazeteciydi. İhtilâlin öncesi ve sonrasında, askerler, bazen akıl danışmak bazen de kalem desteğini istemek üzere kapısını çalmışlar. O dönemde yaşadıklarını ‘İhtilâlciler Arasında Bir Gazeteci’ anı-kitabında anlattığı gibi, 80’li yaşlarını sürdürdüğü şu günlerde yazdığı ‘Matbuat Basın derkeen Medya’ adlı anılarında (4. cilt) daha da ayrıntılandırıyor.
İyi ki de öyle yapıyor; sayesinde 27 Mayıs’tan bugüne miras kalan anlayışın askeri ne hale getirdiğini daha iyi anlayabiliyoruz. Kitabını, özellikle savcılar ve yargıçların önüne çıkan, başlarına ne geldiğini anlamakta zorlanan askerler ile yakınlarının okumasını salık veririm.

Son Kulis’te Bedii Faik’ten naklen 27 Mayıs sonrasında kurulan cuntalar ve birbiriyle didişmelerinin pek çok örneğini vermiştim. İhtilâlcilere ve hatta tarihi şahsiyet İsmet İnönü’ye karşı bile cuntalaşmış askerler, darbe planları hazırlamışlar...
Artık şöyle yapıyorum: Bedii Bey’in kitabının herhangi bir yerini fal bakar gibi tesadüfen açıyorum. Her yeni sayfada “Halimiz kepazelik” çığlığı attıracak bir oluşum mutlaka karşıma çıkıyor. Siz de benim gibi yapın; dediğimin aynen çıktığını göreceksiniz.
Kitabın sonlarına doğru bir yerde (s. 138) ‘Havacılar Cuntası’ adlı yeni bir oluşumla karşılaştım. Milli Birlik Komitesi üyelerinden üçüne yakın, hepsi CHP eğilimli 11 havacı subay tarafından kurulmuş bir cunta bu. Cuntanın lideri Gen. Hüsnü Özkan diye biriymiş... Sonradan CHP milletvekili olarak Meclis’e de girmiş...

Mesleğimizin ustalarından Bedii Faik’in revnaklı üslubundan okuyun: “Neyse, bu hava cuntası, özetle söyleyeyim, küçük komite, koordinasyon grubu, İstanbul irtibat komitesi falan diye dallana budaklana ilerlemiş ve sonunda Hava Kuvvetleri karargâhında görevli ve yeminli iki sekreter hanımın manikürlü parmaklarıyla daktilo ettikleri 22 kopyası çıkarılmış ihtilâl dosyasına kadar varmışlardır. ‘İhtilâl memlekete hayır getirecekse ihtilâlciler yaşasın, getirmeyecekse ihtilâlciler kahrolsun’ diyen bir de pek cafcaflı bir sonuç işaretleri vardır!”
Dosyanın birinci bölümünde özel arabaları şahıs mülkiyetinden çıkarmayı filân öngören bir tedbirler paketi yer alıyormuş... Planın esas üzerinde durulması gereken ise ikinci ve üçüncü bölümleriymiş...

“İkinci bölüm pembe kâğıtlara yazılmıştı ve harekât ile harekât sonrası yapılacak işler gösteriliyor ve rejim, temelini CHP’liler teşkil etmek üzere, tamamen solda ama güya da partisiz bir iktidara teslim ediliyordu.”
Ya üçüncü bölüm? “Üçüncü bölümde ise hizalarına güvenlik derecelerine göre yıldızlar konmuş CHP’lilerin, Parlamento içinden ve dışından, isimleri sıralanmıştı! / Tam 70 kişinin adı vardır bu listede. Ve aslaa onların seviyesine inip demem ki hepsi haberli idi, irtibatlı idi ve dolayısıyla cuntacı idi.”
Hemen burnunun dibindeki karargâhta cunta oluşurken dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı (Org. İrfan Tansel) uyumuyormuş. Tam tersine, cuntacıları, Bedii Bey’in deyimiyle, ‘cürm-ü meşhud’ (suçüstü) halinde yakalamış da... 
Bir şey daha yapmış Org. Tansel: Cuntanın hazırladığı ihtilâl dosyalarını sergiletmiş... Genci ve yaşlısıyla subaylar yollarını Hava Kuvvetleri karargâhına düşürerek sergilenen hazırlıkları gözleriyle görmüşler.

Sergiyi ziyaret edenlerin tepkilerini de okuyoruz anılarda. “Genç bir hava subayı işte bu dosya teşhirini ibret ve dehşetle seyrettikten sonra Alb. Turan Çağlar’a en güzelini söyler: Hayır, ‘Ordu + CHP = iktidar’ değil, bu tertip yanlış olmuş demek, ‘Ordu + CHP = ihtilâl’ olmalıymış!”
Çıkardığı gazetede belgeleriyle deşifre ettiği ‘11 havacı subay olayı’ için “Benim gazetecilik hayatımda hep yürek sızılı bir yer tutar” notunu da düşüyor Bedii Faik...
Geniş biçimde aktardığım bu cuntalaşma olayında günümüze ışık tutacak özellikleri fark etmişsinizdir umarım. 27 Mayıs ile içine ‘darbecilik virüsü’ girmiş kurumda, kendini güçlü hisseden, destekçiler de bulmuşsa, derhal darbe planlamaya başlamış... Bunun için dışarıdan -basından ve siyasetten- yandaş devşirmeyi de ihmal etmemiş...
Vaktiyle darbe planları pembe kâğıtlara daktiloyla çoğaltılırmış... Yanlarına bir, iki, üç yıldız konulmuş isimler... Kimine sorarak, kimine hiç danışmadan mutasavver bakanlar kurulu oluşturulması... İdareye el konduktan sonra neler yapılacağı...
“Tam bir kepazelik” deniyor ya, o duruma böyle böyle gelindi işte...

Şaşıranlara şaşıyorum / Eser Karakaş

İki ay öncesinin Genelkurmay Başkanı Sayın Işık Koşaner’in internet ortamına düşen konuşması bazı çevrelerde şaşkınlık yarattı.
Bu nasıl bir şaşkınlık, anlamakta zorlanıyorum doğrusu; Sayın Koşaner’in konuşması yaklaşık tüm basında var, tekrar detaylara girmiyorum.
Bu mesele üzerine çok farklı yorumlar yapılabilir; isterseniz önce, kanımca en önemlisinden, TSK’nın bu duruma nasıl ve neden düştüğünden başlayalım.
TSK anayasal, yasal bir mevzuat ile tanımlanmış bulunuyor; mesela Anayasa 117. ve 118. Maddeler, çift başlı yargı, mesela İç Hizmet Kanunu 35. Madde, mesela Sayıştay denetimine ilişkin yönetmelikler.
Ancak, bu anayasal ve yasal mevzuat çok büyük ölçüde evrensel hukuk ve meşruiyete aykırı bir mevzuat; dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde askeri danıştay (AYİM) yok, askeri yargıtay yok, her çağdaş ülkede Gerelkurmay MSB’ye bağlı, bizde ise başbakana bile bağlı değil, vs.
Bu hukuk dışı, meşruiyet dışı anayasal ve yasal mevzuat siyasi sorunlar yarattı, yaratmaya da devam ediyor ama kanımca esas sorun orada değil.
Esas sorun askeriyeyi çevreleyen anayasal, yasal ama hukuk dışı, meşruiyet dışı mevzuatın denetim zafiyeti ve buna bağlı olarak da etkinsizlikler yaratması.
Sayın Koşaner’in internet sitelerine, yazılı basına düşen konuşmalarından benim anladığım denetim zafiyetine, özellikle de dış denetim eksikliğine bağlı olarak büyük, feci etkinlik, beceri sorunlarının mevcudiyeti.
Etkin bir dış denetim olmadığı zaman iç denetim de tümüyle anlamsızlaşıyor.
Örnek mi istiyorsunuz? Sayın Koşaner, Aktütün faciasında İHA’ların (insansız hava araçları) ürettiği bilgilerden koordinasyon eksikliği nedeniyle yararlanılamadığı ve bu yüzden facianın yaşandığını açıklıyor.
Peki, bu koordinasyon eksikliğinin soruşturması, dış ve iç denetimi yapılabiliyor mu, yapıldı mı?
Silahını bırakıp kaçan komutanın, yanlışlıkla (!) alnından vurulan erin dış ve iç denetimi var mı?
TSK için hukuk ve meşruiyet dışı, bize özgü (!) anayasal ve yasal mevzuatı savunanlar bu soruların cevabını vermeliler.
TSK’nın hukuk ve meşruiyet dışı mevzuatı siyasetten ziyade orduyu, denetim eksikliğine bağlı etkinsizlik üzerinden vuruyor ama bu ilişkiyi ordu içinde anlayan galiba hala yok.        
Yazının başlığında “Şaşıranlara şaşıyorum” ifadesini kullandım zira Sayın Koşaner’in anlattıklarını görmek ve duymak isteyenler zaten çoktan biliyorlar idi.
Ahmet Altan ve arkadaşları bu ilişkileri, bu faciayı, bu etkinsizlik abidesini, bu traji komik durumu üç senedir detaylı bir biçimde kamuoyunun dikkatine sundular.
Tüm eleştirilere, saldırılara, engellemelere rağmen bu işi kahramanca yaptılar.
Sayın Koşaner’in anlattıkları aslında Ahmet Altan’ın üç senedir haykırışlarının bir “yönetici özetinden” başka bir şey değil.
Sayın Koşaner’in anlattıklarını ilk okuduğumda Ahmet Altan’a üç senedir saldıranları, görmezden gelenleri, dangalak mı desem, ahlaksız mı desem bilemiyorum, düşündüm; galiba en iyisi bu tipleri kendi kendilerine bırakmak, çocuklarının, torunlarının suratlarına nasıl bakacaklar, bunu izlemek.
Sayın Koşaner’in konuşmalarında beni çok rahatsız eden bir konu var; rahatsız edici konu da Sayın Koşaner’in terörle mücadelede kimsenin direktifine ihtiyaçları olmadığını söylemesi.
Hayır Sayın Koşaner; TSK attığı her adımı sivil iktidarın emirleri, iradesi doğrultusunda atacak, artık bunu anlamının zamanı geldi de geçti bile.
İlaveten, Genelkurmay’ın, ünlü “aslanlı karargah giriş yoluna” Ahmet Altan’ın bir heykelini diktirmesi gerekiyor; hadi bu olmadı, bir  plaket, mesleki ve ahlaki olarak, çakmaları şart.
Erken uyarı galiba en çok askerlikte önemli; bu işi de fazlasıyla Ahmet Altan yaptı, hepsinden daha nitelikli bir kurmay olduğunu kanıtladı.
Tam yazıyı gönderdiğim sırada internete Sayın Koşaner’in ikinci kasedi düştü; şayet bu sözler Sayın Koşaner’e ait ise, Türkiye, TSK çok büyük bir kepazelikle baş başa demektir.

Askerlik işlerine de vakit ayırsaydık... / İbrahim Kiras

Koşaner’in sözlerinin bende uyandırdığı duygu kafamın içinde, sallanan bir sarkaç gibi, memnuniyetle hoşnutsuzluk arasında gidip geliyor.
Memnunum çünkü eski genelkurmay başkanının sözleri orduda bir devrin kapanıp yeni bir devrin açıldığını haber veriyor. Bugüne kadar ideolojik bir kabuk arkasında saklanarak her türlü eleştiriye kapalı duran Türk Silahlı Kuvvetleri yönetim kademelerinin artık özeleştiri yapar hale gelmiş olması memnuniyet verici.
Hoşnutsuzum çünkü PKK terörüne karşı ciddi boyutlarda bir askeri operasyonun yürütüldüğü bir süreçte Koşaner’in ses kayıtlarının ortaya çıkması hoş olmayan bir zamanlama. Bu vesileyle özellikle terörle mücadeleyle ilgili zaaf noktalarının mesela insansız hava uçuşlarıyla ilgili yetersizliklerin böyle ayrıntılı açıklanmış olması rahatsız edici.
***
Memnunum çünkü öteden beri dile getirmekte olduğumuz, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının kendi asli işleriyle meşgul olmak yerine siyasetle uğraşmalarının öncelikle bu kurumu zaafa uğratacağına ilişkin eleştirilerimizin ordu içinde de yankı bulduğunu görmüş olduk.
Hoşnutsuzum çünkü Koşaner’in ses kayıtlarının yayınlanması üzerine yapılan yorumlar-da kurunun yanında yaşın da yanması tehlikesine şahitlik ediyoruz.
Bu ordunun yerine başka bir ordu, bu subayların yerine başka bir subay kadrosu getirecek halimiz yok. Ordunun yönetim kademelerini ve burada egemen olan anlayışı eleştirirken ordunun kendisini gözden çıkaramayız. Leğendeki kirli suyla beraber içindeki bebeği de sokağa atamayız.
Sözgelimi bugünlerde PKK kamplarına yönelik operasyonları yürüten komutanların aciz, beceriksiz, korkak ve siyasetten başka şey düşünmeyen kişiler olarak algılanmasının ne gibi sonuçları olacağını düşünmek zorundayız.
***
Memnunum çünkü vaktiyle Oramiral Özden Örnek’in Bahriye Komutanlığı mevkiine geldiği gün öbür komutanlarla yaptıkları toplantıdan sonra günlüğüne yazdığı “Anlaşılan artık siyasete daha çok, Bahriye işlerine daha az vakit ayıracağız” sözlerine yansıyan anlayışın ne kadar tehlikeli olduğunu artık herkes kabul etme noktasına geldi. Askerlerin de ezici çoğunluğu siyasetle değil, askeriye işleriyle alakadar olunması gerektiğini düşünüyor bugün. Koşaner Paşa’nın sözleri de bunu gösteriyor.
Hoşnutsuzum çünkü TSK’nın kurumsal yönetim anlamında sandığımızdan bile daha kötü durumda olduğunu görmüş olduk.
***
Memnunum çünkü Koşaner’in sözleri üzerine başlayan tartışmalarda TSK içindeki darbeci geleneğin zeminini kaybetmiş olduğunu, toplumun genelinde ordunun yeniden yapılanarak teknik anlamda güçlenmesi için komutanlarımızın siyasetten arındırılması gerektiği görüşünün hâkim olduğunu görmüş olduk.
Hoşnutsuzum çünkü Genelkurmay Başkanı’nın muhtemelen yakın çalışma arkadaşlarıyla yaptığı bir toplantıda söylediği sözlerin “ortam dinlemesi” yapılarak kaydedilmiş olması en hassas kurumlarımızdan birinde ciddi boyutlarda bir “güvenlik” ve daha da önemlisi “güven” problemi olduğunu gösteriyor.
***
Memnunum çünkü ordumuzun giderek kendi asli sahasına dönmesinin şartları oluşuyor.
Hoşnutsuzum çünkü milletin “peygamber ocağı” diye benimsediği ordusuna güveninin eski seviyesinde olması giderek zorlaşıyor.

Namerdin eline malzeme vermek / Ahmet Kekeç

Mesleğimizin (teşbihte hata olmaz) “muvazzaf askerleri” vardır... İsim vermeyelim...
Hadi verelim:
Bila’sından Yetkin’ine, Kışlalı’sından Ergin’ine...
Bu arkadaşların gazetecilik başarısı, ulaşabildikleri “kaynak”tan kaynaklanıyor. Cihet-i askeriyeyle alakalı en taze, en el değmemiş, hatta en manipülatif haberleri bu “değerlerin” kaleminden okuyoruz.
Bir de, yazısına, “Paşa beni aradı, dedi ki...” diye başlayanlar var.
Gönüllülüğün de ötesinde, “hususi bir işbirliği” söz konusu...
Bir “bordro ortaklığı” da var mıdır, bilemem. Bazıları, 27 Mayıs darbesinden sonra “üniformalarını” giyme gereği duymuşlardı.
Paşa da hep bunları arar.
Duyulmasını istediği bilgileri “bunlar” aracılığıyla iletir.
Ki, kamuoyu tırssın, siyasetçi kendine gelsin, parlamento yasa çıkarmak gibi “gafilane” işlerle uğraşmasın.
Bir de “namertler” var.
Bunlar, Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen ses kaydında “güvenilmez gazeteciler” olarak geçiyor.
İsterseniz Paşa devam etsin: “Basından uzak durun. Gazeteci haber olabilecek bir şeyi yakalarsa çok afedersiniz anasını bile satar, onu oraya haber diye koyar. Hiç kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Çünkü onun için en önemli şey haber bulmak gazeteye koymak. (....) Balyozla ilgili, her şeyi iddianameden öğrendik. Bu seminerle ilgili evrakların hepsi imha edilmiş olduğu için olay ortaya çıkınca bir şey bulamadık. Araştırdık genelkurmayı, kara kuvvetlerini, Birinci Ordu’yu, nedir bu, ne diyorlar bunlar diye.
Balyoz malyoz hiçbir evrak bulamadık. Sonra bir gazeteci çıktı bir çuval evrak verdi, CD’ler filan. O dönem içerisinde o CD’leri de ele geçiremedik. Bize ne kadar doğru söylendi, bilemiyoruz. Ne zaman ki iddianame hazırlandı, bu CD’ler elimize geçtiği zaman olayın ne boyutta olduğunu anladık. Şimdi bizi üzen taraf arkadaşlar, Birinci Ordu’da her şeyimizi çaldırmışız. Seminerle ilgili neyimiz var neyimiz yok çaldırmışız, yetkisiz kişilere ulaşmış, konuşmalarımız dâhil. Esas rezalet bu. Balyozun hikayesi bu. Suç olan kısmı da işin içerisinde olabilir, onu burada kaydıihtiyatla sayıyorum. Ama bunlar hep bizim aleyhimizdeki kişilerin eline çok güzel malzeme verdi. Maalesef  namerdin eline malzeme vermişiz.”
Biraz uzunca bir alıntı oldu ama iyi oldu.
Konuşmada, benim dikkatimi, daha çok “yetkisiz kişiler” ifadesi çekti.
Şunu anlıyoruz:
Balyoz plan semineriyle (iddianameye göre de darbe hazırlığıyla) ilgili bilgiler “yetkili kişilerin” (yani namert olmayan gazetecilerin) eline geçseydi, gazetelere haber olmayacaktı. Dolayısıyla, darbe soruşturması başlamayacaktı.
Hani, Hürriyet’in eski yayın müdürü, “Kim sızdırıyor bu bilgileri? Bu nasıl bir ordu ki, evrakını çaldırıyor... İstihbarat zaafı var. Bunlar derhal bulunsun” diyordu ya...
Bir tür “kâğıttan kaplan” vakası...
Ordu dediğin darbe yapabilir, muhtıra verebilir, “seminer” düzenleyebilir ama bu hazırlıklara ilişkin bilgileri “çaldıramaz”; yani yetkisiz ve namert kişilerin eline geçmesine izin veremez.
İzin verirse “kâğıttan kaplan” olur, “lakayt ordu” olur, “istihbarat zaafı gösteren ordu” olur...
Ben de diyorum ki, biraz da namerde malzeme üreten yapıyı sorgulasak...
Namert olmayan yetkili gazetecilerin “gazeteciliklerini” gözden geçirsek...
Daha iyi olmaz mı?

Genelkurmay Başkanı için ‘yapılacak işler’ listesi / Fehmi Koru

Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli Org. Işık Koşaner’in göz açıcı konuşmasının ikinci bölümü de yayımlandı; bu bölümde bireysel ve kurumsal hatalar ele alınıyor, yine özeleştiri yapılıyor. Komutanın öfkesi her cümlede belli oluyor.  
Tevekkeli, henüz daha bir yılı varken görevinden ayrıldı Org. Koşaner; biraz daha sürseymiş görevi, sinirleri bu öfkeye dayanamayabilirmiş... 

Yeni Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, selefinin açık sözlülüğü sayesinde, kendinden önce hiçbir komutana nasip olmayan bir belgeye sahip: Başına geldiği kurumun ne halde bulunduğuna dair en yetkili ağzın verdiği durum raporuna... Komuta kademesinin görev anlayışının, ast-üst ilişkisinin, yürütülen operasyonlarda karşılaşılan sorunların elimizdeki metinden daha muhkem bir anlatımı bulunamazdı.
Org. Özel metni eline alıp kendisine bir ‘yapılacak işler listesi’ hazırlayabilir... Ülke sorunlarını görüşmek üzere Milli Güvenlik Kurulu’nda periyodik olarak biraraya gelinen siyasilerin de yardımıyla askerlerce hazırlanacak bir ‘eylem planı’, bugünkünden çok daha güçlü, herkesin gıpta edeceği bir orduya ülkemizi kavuşturabilir. 

Hatalar yetkin bir ağız tarafından ifade edildiği için, hiç kuşkusuz, bu amaca erişmek daha kolay olacaktır.
İlk iş, darbelere cevaz verir biçimde yorumlanmaya müsait yasa maddelerini ortadan kaldırmaktır. Darbe yapma niyetindeki asker yasaların kendisine izin verdiği bahanesine sarılmaya zaten gerek duymaz; yasada görev tanımı “Cumhuriyet’i korumak ve kollamak” olarak yazılmasa da darbeci darbesini yapar...
Maddeyi kaldırmanın önemi şurada: Yasadaki varlığı, her dönemde darbelerden medet uman ‘sivil’ kılıklı tiplerin asker üzerinde baskı uygulamasına yol açıyor. Şimdilerde, yargı önüne çıkartılan ‘şüpheliler’ ve yakınları, muvazzaflara “Daha ne duruyorsunuz?” derken, o görev tanımını hatırlatıyorlar.
TSK İçhizmet Kanunu’nun 35. maddesinin artık kalkması gerekiyor. Tabii, demokratik hukuk devletiyle uyuşmayan başka hangi maddeler varsa, hepsi, yasalardan çıkartılmalıdır.
Bunun yetmeyeceği belli. 

Konuşmanın dün yayımlanan ikinci bölümünde ‘erlerin komutanların özel hizmetinde kullanılması’ gibi geçmişten miras yanlış uygulamalarla ilgili eleştiriler de yer alıyordu. O tür hoş olmayan uygulamalardan derhal vazgeçilmeli.
Yeter mi? Yetmez elbette.
Ülkemizde hemen her kurum değişen dünya şartlarına paralel bir değişim ve dönüşüm sergiliyor. Özellikle akademik eğitim alanında muazzam bir ‘çağ ile eşit düzeyde buluşma’ arayışı var. Subayların eğitimi de çağın gerisinde kalmamalı. Sadece teknik araç-gereç bakımından sağlanmamalı çağa ayak uydurma, doktrin konusunda da kalıplaşmış düşünceleri ve önyargıları besleyici saplantıları hiç kuşkusuz uzakta tutmak gerekiyor. 

Ne var ki, bu birkaç alanda gerçekleştirilecek iyileştirmelerin işe yaraması için, emekli komutanların görevdeki komutanları yönlendirmesi alışkanlığına da son vermek şart. Fenerbahçe Orduevi’nin bahçesinde inşa edilmiş lojmanlar sanki bir tür alternatif Genelkurmay... Komutanlar eskiden olduğu gibi emekliliğinde halkla içiçe yaşamalı.
Org. Özel’in ‘yapılacak işler listesi’, gördüğünüz gibi, hayli kabarık...

Jandarma Albay: Camii bombalamakla suçlanamam, çünkü...

Balyoz Davası'nda savunma yapan sanık Jandarma Kurmay Albay Hanifi Yıldırım, kendisinin camii bombalamakla suçlanamayacağını belirtti.
Yıldırım: "İzmir'de görev yaptığım zamanlarda dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun oğlu, emrimde askerlik yapmıştı. O günlerde kışlanın yakınındaki sanayi mahallesinin esnafı camilerine imam atanmamasından şikâyetçiydi. Diyanet İşleri Başkanı'na ulaşıp sorunlarını çözmem için benden yardım istediler. Ben de yardımcı olarak o camiye imam atanmasını sağladım. Bunu yapmış biri camileri bombalamakla suçlanabilir mi?" dedi. Sanık savunmaların alınmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.


Balyoz Davası'nın öğleden sonraki bölümünde taleplerin alınmasının ardından duruşmaya, sanıkların savunmaları ile devam edildi. Savunmasını yapan tutuklu sanık Jandarma Kurmay Albay Hanifi Yıldırım, 2003 yılındaki 1'inci Ordu Plan Semineri'ne katıldığını ancak o yıl seminerde darbe planlarını duymadığını belirtti. Darbede görevlendirilecek personel, gözaltına alınacaklar kişiler ve kapatılacak kurumlarla ilgili listeleri hazırladığı iddia edilen Yıldırım, hakkındaki suçlamaları reddetti. İddia edildiği gibi kullanıcısı olduğu 'hyildirim' adlı bir bilgisayarda bu listeleri hazırlamadığını ifade etti.
 
"CAMİİ BOMBALAMAKLA SUÇLANAMAM"
Balyoz iddianamesinde geçtiği gibi camii bombalamakla suçlanamayacağını ifade eden Yıldırım, "İzmir'de görev yaptığım zamanlarda dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun oğlu, emrimde askerlik yapmıştı. O günlerde kışlanın yakınındaki Sanayi Mahallesi'nin esnafı camilerine imam atanmamasından şikâyetçiydi. Diyanet İşleri Başkanına ulaşıp sorunlarını çözmem için benden yardım istediler. Ben de yardımcı olarak o camiye imam atanmasını sağladım. Bunu yapmış biri camileri bombalamakla suçlanabilir mi?" diye konuştu.
 
DURUŞMA YARINA ERTELENDİ
Duruşma Savcısı Savaş Kırbaş, "Siz seminere katıldınız. Camii bombalayamayacağınıza örnek olarak Diyanet İşleri Başkanından yardım isteyerek bir camiye imam atanmasını sağladığını söylüyorsunuz. 'imam hatip lisesi müdürünün, belediye başkanının' tutuklanmasının konuşulduğu bir seminerde 'bu nasıl şey diye sormadınız mı" şeklinde bir soru yöneltti. Kendisinin o dönemde bir binbaşı olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Benim nasıl bir tepkim olabilir. Ayrıca böyle bir planı duymadığımı söylüyorum" yanıtını verdi. Kırbaş, tatmin edici bir cevap vermesini istemesi üzerine davanın bir numaralı sanığı olan emekli Orgeneral Çetin Doğan ve avukatı araya girdi. Çetin Doğan, savcının belli konuları hatırlatmaya çalışmasının enteresan olduğunu söyleyerek, "Seminerde, Olasılığı En Yüksek Tehlike Senaryosu görüşüldü, darbe planı görüşülmedi. Seminerin ses kayıtları var. Seminerde onca şey varken, İmam Hatip müdürlerinin gözaltına alınıp alınmaması konusunun, darbe planı olarak gösterilmesini manidar buluyorum" dedi. Savunma yapan sanıklar Ömer Mimiroğlu, Hakan Sargın, Hüseyin Özçoban ve Mustafa Koç da suçsuz olduklarını belirterek tahliyelerini istedi. Sanık savunmalarının alınmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.

Hukuk dışılığı haber veren hainler! / Bülent Korucu


Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu ileri sürülen ses kayıtlarında yeni bir şey yok.
Yeni olan, artık sağır sultanın bile duyduklarının en üst düzeyde itirafı. Çevrenize kulak kabarttığınızda, ifade edilenleri bizzat yaşamış çok insanla karşılaşıyorsunuz. Mesela, "Mayın döşemeye gelen birlik dönüşte kendi mayınına basarak zayiat verdi." dedi birisi. Görev yaptığı karakolu anlatan bir diğeri; "Karakol çukurdaydı. Teröristler silahı bırakın, kaya yuvarlasa kaybımız büyük olurdu." diye tamamladı. "Eğitimsizlik, disiplin zafiyeti, askerlik dışındaki işlerle uğraşmadan dolayı odaklanamama..." gibi özeleştiriler malumun ilamıydı.

Koşaner'in hamaset edebiyatı yerine gerçekçi tespitleri mesai arkadaşlarıyla paylaşması, biraz sevindirici. Kafasını kuma sokmadığını anlıyoruz. Ancak araya sıkıştırdığı cümleler ve konumu olumlu havayı bitiriyor. Kastım şu: Koşaner, Kemal Derviş gibi bir sabah uçakla ülkeye gelmiş değil. Genelkurmay başkanlığından önce Kara Kuvvetleri'ne komuta etti. Ondan önce de Jandarma Genel Komutanı'ydı. Yani terörle mücadelenin iki önemli unsurunu sevk ve idare etti. "Bu tespitleri o günlerde niye yapmadınız, yaptıysanız neden tedbir almadınız?" soru ve sorgusuna muhatap olmalı.

İki generalin terfisi için karargâhı ayağa kaldıranlar, hükümete kafa tutup istifa edenler, kendi kurşunumuzla alnından vurulan askerin hukukunu müdafaa adına ne yapmışlar acaba? İnsansız hava araçlarından yararlanılmayışından yakınırken, görüntüye giren teröristleri çoban sanan komutanın terfi alması için gösterdikleri direnişi kutsaması çelişki değil mi? OYAK'ın vergiden muaf olarak kalması uğruna verdikleri mücadeleyi, karakolların ıslahı konusunda da sergileyebilmişler mi?

Ses kayıtlarında terörle mücadele dışında güncel konularla ilgili de ifşaatlar var. "Yasa ve yönetmeliğin dışında hareket ettik. Hep böyle olacak zannettik. Ama maalesef içimizde hainler çıktı. Maalesef onu da bulamıyoruz. Yasaların yönetmeliklerin dışında hareket ettik. Bazen etmemiz gerekiyordu bazı dönemlerde. Ama bunu yol yaptık, hep öyle olacak zannettik. Öyle devam ettik ve hakkımız olmayan bazı imkânları kullandık. Halen de var. Onlar da karşımıza çıkacak. Bir de maalesef içimizde, maalesef bizim içimizde, maalesef helal süt emmemiş arkadaşlarımız da çıktı. Maalesef onu da bulamıyoruz. Belki birkaç kişi. Neticede maalesef çok malzeme vermişiz." Yukarıdaki cümleler için yorum yapmaya gerek dahi yok. "Kanun dışına çıktık. Hep öyle olacak sandık." itirafı terör konusundaki ifşaatlar kadar çarpıcı.

Gerçeklerin hukuk önüne çıkmasına vesile olan TSK mensuplarına 'hain' gözüyle bakması konuşmanın temel çelişkilerinden. Anlaşıldığı kadarıyla 'hukuka saygı' gönüllü bir tercih değil; mecburiyet. Mümkün olsa eski düzenin devamı arzu ediliyor. Bakışlar üzerimizde, her falso sızıyor endişesi duyulmasa; hukuk çok da dert edilmeyecek. Aynı psikoloji Balyoz Darbe Davası'yla ilgili sözlere de yansıyor. Yine sızdıranın peşindeler ve engel olamayışlarına hayıflanıyorlar. Bu arada Balyoz savunucularına kötü haber, uzun değerlendirmeler arasında onları rahatlatacak tek kelime çıkmıyor. Aksine imhadan söz ediliyor. "Öyle planlar nasıl dışarı çıkar, namerde çok malzeme verdik." sitemleri akılda kalıyor. Buradaki 'namert' de yargı oluyor herhalde... Konuşmalar içinde en ilgimi çeken bölümler 12 Eylül referandumuyla getirilen sivil denetim mekanizmalarına yapılan atıflar. Ombudsman, epey tedirgin etmiş. Samimi 'hayır'cıların kulakları çınlasın.

Koşaner düştü... / Hüseyin Gülerce

Geçen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner'e ait olduğu ileri sürülen ses kaydını birkaç açıdan değerlendirelim.
İlk söyleyeceğim, Sayın Koşaner ve Genelkurmay Başkanlığı, üç gündür bir açıklama yapmıyor. Ses, Koşaner'e ait mi değil mi? Öyle veya böyle, bir izaha muhtacız.

Bu kayıt gayri kanuni bir dinleme ile yapılmış. Kim yapıyor bu kayıtları? Kayıt yapanlar neden bulunamıyor? Burada bile hükümeti suçlayanlar var. Genelkurmay Karargâhı'nda olan bitenden de hükümet mi sorumlu? Üstelik bu kaçıncı... Kozmik odalar nasıl dinleniyor?
Sızdırılan bütün ses kayıtları ve belgeler, mevcut TSK yönetimini zorda bırakıyor. Bu bir mesaj mı? Yani Silahlı Kuvvetler içinde, yapılan yanlışları seyretmek istemeyen, "bu böyle gitmez" diyen, "asker, siyasete müdahale etmeyi bırakmalı, sadece kendi işini yapmalı" diye düşünen, fakat sözünü dinletemeyen insanlar var da, belgeleri ve kayıtları onlar mı sızdırıyor? Çünkü zamanlamalara bakıyorsunuz, eski alışkanlıkları sürdürmek isteyen komuta kademesi, attıkları her yanlış adımda tökezlettiriliyor. İşte, Ergenekon ve Balyoz davalarında yargıya karşı tavır alan komutanlar, ne zaman bir hamle yapsa, ne zaman belgeler imha edilmeye, deliller karartılmaya kalkışılsa ve inkâr yoluna gidilse, hemen bir karşı hamle geliyor. Mesela Hantepe, Dağlıca gibi karakol baskınlarında, Genelkurmay "hatamız yok, gerekli tedbirler alınmıştı, hava karanlıktı" gibi açıklamalar yapınca, hemen insansız hava aracı Heronların görüntüleri medyaya servis ediliyor ve askerlerimizin nasıl şehit edildikleri ortaya seriliyor. Benim anladığım, öyle basit bir dinleme, kayıt yapma işi yok. TSK içerisinde, "ordu, demokrasilerdeki konumuna gelmeli" diyen bir irade var.

Emekli Orgeneral Koşaner'in, bence samimi ve askerce yaptığı özeleştirideki itirafları, tabii komuta kademesi için tam bir felaket. Zaten kendisi de, "tam bir rezalet" diyor. Ben o itirafları tekrar sıralamayacağım. Fakat beni asıl şaşırtan üç nokta var.
Birincisi, terörle mücadelede ciddi bir komuta ve yönetim zafiyeti var. Üzücü olan, terörle 27 yıldır mücadele edildiği halde, bu hataların giderilmesine hiç gidilmemiş. Bu açıdan geçmiş dönemdeki bütün Genelkurmay başkanları sorumludur. Siyasetle, partilerle uğraşırken, kendi asli işlerini unutan komutanlardan; kendi mayınlarımıza basarak, şehit edilenlerin, Heronlara rağmen, siperlerde şahadetleri seyredilen askerlerimizin hesabı sorulmalıdır.

İkincisi, her türlü imkâna rağmen, görevini yapmayan, siperleri terk edip askerlerini bırakıp kaçanlardan neden hesap sorulmamış? Sorulmuşsa kimden, nasıl hesap sorulmuş? Hesap sorulmadığı için hep aynı laflar tekrarlanıp durmuş: Etrafları sarıldı, kaçış yolları tutuldu, çembere alındılar. Sonra kocaman bir hiç... İhmal mi, kasıt mı? Yoksa, terörle mücadelenin, askerî vesayete gerekçe yapılması mı?
Üçüncüsü, Sayın Koşaner'in (yalanlanmadığı için böyle diyorum) sözlerini dikkatle okudum. Askerin, sivil iradeye tabi olmayacağına dair zihniyet, aynen devam ediyor. Hükümeti takmama, kendi bildiğini okuma anlayışı hiç değişmemiş... "Bizim hiç kimsenin talimatına ihtiyacımız yok." diyor. "EMASYA Protokolü kalktı ama yeni bir protokolle yine yasal bir baza oturtmaya çalışıyoruz. Daha rahat edeceksiniz." diyor. "35. madde kalksa ne olur, bizim görevimiz biter mi? Biz niye buradayız?" diyor.
Sayın Koşaner, emekliliğini isteyip gitti. Ama bir hakikat teslim edilsin. Sadece doğruyu söyledikleri halde, "Ordu düşmanı" diye suçlanan insanları, Sayın Koşaner, itirafları ile haklı çıkarmıştır. Koşaner'in sözleri, yeni komuta kademesine yol göstermelidir. Yol da belli: Asker, sadece kendi işini yapmalıdır. Bunun için de TSK, bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalıdır...

Kılıçdaroğlu, Koşaner'in itiraflarının değil, kaydı yapanın peşinde

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını cevapladı.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. Işık Koşaner'e ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarıyla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine, "İçeriği ile ilgili konuşmayacağım. Ama bu tür yasa dışı işlemlere bizim prim vermememiz gerekiyor." diye konuştu. Konuyla ilgili hükümete düşen büyük bir görev olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, hükümetin yasa dışı dinlemeleri kimin yaptığını ortaya çıkartarak kamuoyunun önüne koyması gerektiğini kaydetti.

‘Başkomutan sürprizi’nin perde arkası / Murat Çelik

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının son dönemde tartışılan, “Genelkurmay Karargâh’ındaki tebrik töreni”nde bu yıl yaşanacak ‘ilk ’i VATAN dün manşetten duyurdu.

Bu yılki törende tebrikleri Genelkurmay Başkanı değil, Cumhurbaşkanı kabul edecek.

Türkiye bu beklenmedik gelişmeyi dün bu köşeden öğrendi ve gün boyu, yoğun gündemin diğer sıcak başlıklarının arasında en çok konuşulan haberlerden biri de “Başkomutan sürprizi” oldu.

Sanırım bugün de, az sonra okuyacağınız perde arkası bilgiler ve yeni haberler konuşulacak.

Org. Özel ‘arz’, Gül ‘kabul’ etti

Tebrikleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kabul edecek olması ‘sürpriz’ çünkü herkes, bu 30 Ağustos’ta Karargâh’ta tebrikleri, yanına Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i de alacak olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kabul etmesi ni bekliyordu.

Peki bu dikkat çekici gelişme nasıl ortaya çıktı?

Dünkü haberin ardından görüştüğüm iki önemli kaynaktan teyid ettim:

Tebrikleri kabul etmesini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e öneren isim Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel.

MGK öncesi görüşme

Tarih 18 Ağustos 2011. Yani geçen perşembe.

Yer Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü .

Saat 13.30’da başlayacak olan Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) Ağustos ayı olağan toplantısının hemen öncesi...

Her MGK toplantısından önce olduğu gibi, Kurul’un diğer üyelerinin Köşk’e gelişleri devam ederken, toplantıya başkanlık edecek olan Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ile özel görüşmesini yapıyor.

O görüşmede, Orgeneral Özel, Cumhurbaşkanı Gül’e (mealen) şunları söylüyor:

“Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yıldönümü olan Zafer Bayramı’nda tebrikleri, Başkomutan olarak sizin kabul etmeniz, Silahlı Kuvvetleri onurlandıracaktır.”

Cumhurbaşkanı Genelkurmay Başkanı’nın işte bu ‘arz’ını ‘kabul’ ediyor ve Karargâh’taki törenin ev sahipliği, Köşk’ün programına bu şekilde giriyor.

Bu seneye kadar o tören hep, Genelkurmay Başkanı’nın tebrikleri kabul etmesi; atanmışların yanı sıra Meclis Başkanı, Başbakan, bakanlar ve muhalefet liderleri, yani bütün ‘seçilmiş siviller’in de askerin önünde ayakta bekleyip sıraya girmesi ve protokoldeki yerlerine göre art arda önüne geldikleri ‘komutan’ı kutlamaları şeklinde gerçekleşir ve bu sahneler TRT tarafından da canlı yayında ekrana getirilirdi.

Bu düzene, ‘sivilleşen Türkiye’ fotoğrafına uygun olmadığı gerekçesiyle, geçen yılki Zafer Bayramı törenlerinin ardından yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle (8 Eylül 2010) son verildi.

***


Yönetmeliğe son dakika ilavesi

Dün yazmıştım...

‘Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik 8 Eylül 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

Değişiklik metni, ”Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı ile Zafer Bayramı’nın başkentteki tebrikatında TBMM Başkanı veya Başbakan bulunması durumunda, TBMM Başkanı ve Başbakan tebrikatı koordinatör kurum temsilcisi ile birlikte kabul eder ve önde yer alır” şeklindeydi.

Yani yönetmelikte Cumhurbaşkanı’ndan söz edilmiyordu.

Ama artık ediliyor.

Aldığım bilgiye göre, söz konusu yönetmeliğe dün itibariyle bir madde eklendi .

Mealen, “Cumhurbaşkanı’nın katıldığı törenlerde, tebrikler Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilir” şeklinde bir madde...

Yani salı sabahı Genelkurmay Karargahı’nda yapılacak olan törende tebrikleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kabul etmesiyle ilgili herhangi bir ‘mevzuat tartışması’ da yaşanmayacak.

***


Özel ile birlikte mi?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tebrikleri ‘tek başına ’mı yoksa yanında başka yetkili ya da yetkililer ile birlikte mi kabul edeceği hâlâ netleşmiş değil.

Ancak bu konuda sözüne itibar edilecek kaynaklardan edindiğim izlenim; 30 Ağustos’un ‘askerin bayramı’ olması sebebiyle, Gül’ün tebrikleri birlikte kabul etmek üzere yanına ‘başkomutanı’ olduğu ordunun Genelkurmay Başkanı’nı da davet edeceği yönünde. Yani Gül, çok büyük olasılıkla, Orgeneral Necdet Özel ile birlikte tokalaşacak konuklarıyla.

Küçük bir ihtimal de olsa, bu ikili ye kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı’nın eklenmesi de şaşırtıcı olmaz.

Hantepe Gazisi Acı Konuştu!

Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydındaki 'ihmal itirafları' Hantepe baskınını yeniden gündeme getirdi.
Geçen yıl 6 askerin şehit düştüğü saldırının canlı şahidi olan ve Heron (insansız hava aracı) görüntülerinde koşarken görülen asker, "Bir kez daha yaralandım." diyor. Komuta zafiyetini gözleriyle gördüğünü belirtirken, itiraflar için 'malumun ilamı' yorumunu yapıyor. "Komutanlar, şehit ailelerinin yüzüne nasıl bakacak?" diye soruyor.
Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde 20 Temmuz 2010 tarihinde yaşanan Hantepe baskınından sonra Taraf gazetesinde çatışmaya ait Heron görüntüleri yayınlanmıştı. Baskının ilk saatlerinden itibaren uçakların yaşananları kayda aldığı, bunun da ilgili birimlerde canlı canlı izlendiği ortaya çıkmıştı.
Görüntülerde, baskına uğrayan askerlerin bir mevziden diğer mevziye koşmaları ve teröristlerin mevzilere el bombası atmaları dikkat çekiyordu. Görüntülerin kamuoyunda geniş yer almasından sonra, Genelkurmay Başkanlığı'ndan hiçbir açıklama gelmedi. Gazetecilerin Heron görüntülerine ilişkin sorduğu sorularda "Görüntüler oraya ait değil." diyen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, katıldığı bir iftar yemeğinde Gazi Volkan Kaya'nın Heronları sorması üzerine "Böyle bir şey yok. O videonun koordinatları başka yerden alınmış sonra servis edilmiş. Hiçbir basın mensubu böyle görüntüler elde edemez. Böyle şeylere inanmayın. Gönlünüz rahat olsun. Genelkurmay'a söyleyeyim bir açıklama daha yapsın." cevabını vermişti.

Hantepe'de yaralanan gazi asker, "Heron görüntülerini izledim, koşan o asker benim." diyerek, kamuoyunda bu görüntülere yönelik oluşturulmak istenen algıyı tersine çevirmişti. İddiaların doğruluğunu o zaman teyit etmişti. Bu haberin ardından uzun süre suskun kalan Genelkurmay, baskına ilişkin sessizliği bozmuş ve görüntülerin oraya ait olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı. Eski Genelkurmay Başkanı Koşaner'in internet kayıtlarıyla ortaya çıkan yeni süreçte ise Hantepe ve Gediktepe gibi terörist saldırılar öncesi ve sonrasında yaşanan zafiyetler çarpıcı şekilde ortaya çıktı.

Denizciler imaj tazeliyor...

Deniz Harp Okulu'na kadın bahriyeliyle tanıtım


Denizciler imaj tazeliyor... Ergenekon operasyonları, Balyoz davası ve suikast planı iddialarına karşı en zorlu mücadeleyi veren Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, imaj tazelemek için düğmeye bastı. Deniz Kuvvetleri’ne komutan yetiştiren Deniz Harp Okulu, “Mavi vatan denizlerimizin koruyucularını yetiştiren eğitim yuvası” sloganıyla ve kadın Bahriyeliyle tanıtılmaya başlandı. Silahlı Kuvvetler Dergisi’ndeki tanıtımda kadın Bahriyelilerin açıklamasına da yer verildi. Deniz Harp Okulu 4. sınıf öğrencisi Merve Uslu çocukluğundan beri hayalini kurduğu bir okulda okuduğunu belirterek şöyle konuştu: “Lise yıllarında, asker olabilmek birçok gencin hayallerini süsler. Bir subay adayı olarak benim için geçilmesi mümkün olan bütün kapıları çalmayı hedefliyorum. Zamanı gelince de Deniz Harp Akademisi öğrencisi olmak ve amiral olmak istiyorum.”

Bahriye için mimarlığı bıraktı

1990’da İstanbul’da doğan Uslu’nun annesinin ev hanımı babası işçi. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni kazanan Uslu, çocukluğundan beri hayalini kurduğu Deniz Harp Okulunu tercih etmiş.

'Çalıştay için emir verme yetkim yok'

Org. Kıvrıkoğlu da hakkındaki iddialar için ilk kez konuştu...
'Çalıştay için emir verme yetkim yok' Balyoz darbe planı davasında tutuklu olan muvazzaf subaylar için Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu’nun devreye girerek toplantı yaptığı iddialarını yönelik Genelkurmay’dan yapılan sözkonusu toplantının Genelkurmay’ın talimatıyla gerçekleştirildiği açıklamasının ardından, Kıvrıkoğlu da hakkındaki iddialar için ilk kez konuştu. Org. Kıvrıkoğlu, Kanal A Televizyonu’nda yayımlanan Görüş Farkı programının yapımcı ve sunucusu gazeteci Ömer Şahin’e yazılı bir açıklama gönderdi. Kıvrıkoğlu açıklamasında böyle bir toplantının yapılması konusunda Genelkurmay ve diğer kuvvet komutanlıklarına talimat verme yetkisi bulunmadığını, fiilen de böyle bir talimat vermediğini belirterek, “Yapılan çalışmaya katılmadığım gibi başkanlık da etmedim” dedi.

‘Bu işlerin arkasında ABD ve Avrupa istihbaratı var’

Mahir Kaynak, gündeme bomba gibi düşen ses kaydını yorumladı

‘Bu işlerin arkasında ABD ve Avrupa istihbaratı var’ Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, internete düşen ses kayıtları, Türkiye’de bir süredir kamuoyunun gündeminde olan konularla ilgili olarak bu tür kayıtların yayınlanmasını yeniden gündeme getirdi. İstihbarat konusunda Türkiye’nin en deneyimli isimlerinden biri olan Mahir Kaynak, VATAN’ın bu konuya ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:

Türkiye’de bir süredir hangi alanda bir düzenleme yapılacaksa, o alanın önde gelenlerine ilişkin bir gizli dinleme kaydı ya da görüntü yayınlanıyor. Yargı, asker, CHP buna örnek verilebilir. Birileri ihtiyaca binaen dinleme-izleme yapıyor ve servis ediyor diye bir algı var.

Bu kabil tespitler ihtiyaç olduğu zaman yapılmıyor, sürekli yapılıyor. 2003 senesinden biri orduda biri diğeri ile fısıltıyla konuşsa, bu tespit ediliyor. Bunun daha evvel olmadığını kim söyleyebilir? Asker güvenli diyorduk, meğer hepsi dinlenip izleniyormuş. Dinleyenler olaylara bağlı olarak dinlemiyorlar, sürekli dinleme yapıyorlar gerektiği zaman piyasaya sürüyorlar.

Dinleme ve izlemelerin hem yapılışı hem de piyasaya sürülüşü, tek bir merkezden yönetildiği izlenimi bırakmıyor mu?

Bunu tek ya da en fazla iki merkez yapar. Bunun için güç odaklarını bilmek lazım. Son derece ileri bir teknolijiyi temsil ediyor. Türkiye dünyada önemli bir yer. Türkiye’deki gelişmeleri kendi haline bırakmazlar. Bunu kimin yaptığını yurtdışında arayacağız, yurt içinde değil.

Bu işin arkasında hangi ülkenin istihbaratı olabilir?

Bu işlerde Amerika var. Bu onların metodudur. Avrupa ülkeleri de var. Biz zannediyoruz ki onlar bizimle mücadele ediyor. Ama bunun sadece yansıması var. Onların kendi içindeki mücadelesinin askeri oluyoruz çoğu zaman.

Bu yabancı istihbarat kuruluşlarının yerli partneri var mıdır sizce?

Şu anki istihbarat kuruluşlarının yapısını tam olarak bilmiyorum. Geçmişte bize müdahale edenlerle düşmanımız ortaktı. Beraberce de çalışıyor olabilirler...

AYİM'e subay üye atamaları

Milli Savunma Bakanlığından:
Karar Sayısı : 2011/622
1 – Bu kararnamede kimlikleri yazılı (2) Kurmay Subayın hizalarında belirtilen görev yerlerine atanması 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 8 ve 9’uncu maddesi gereğince uygun görülmüştür.
2 – Bu Kararı Milli Savunma Bakanı yürütür.
25/8/2011
                                                                                                                                                 Abdullah GÜL
                                                                                                                                            CUMHURBAŞKANI
     Recep Tayyip ERDOĞAN                               İsmet YILMAZ
                  Başbakan                                      Milli Savunma Bakanı

Askeri Yüksek İdare Mah. 2’nci Daire Bşk. Üye/ANKARA, Dz.Kur.Kd.Alb., Mehmet Nuri ÇİMENOĞLU, Zonguldak, 1988-6234, 30/8/2007, Dz. K. K. Per. Bşk.lığı Emrine/ ANKARA
Dz. K. K. Plan Pren. Bşk. Strateji ve And. D. Bşk. And. ve Stand. Ş. Md./ANKARA, Dz.Kur.Alb., Osman Gündüz Bora OĞURLU, Bilecik, 1990-6630, 30/8/2009, Askeri Yüksek İdare Mah. 2’nci Daire Bşk. Üyeliğine/ANKARA
—— • ——
Milli Savunma Bakanlığından:
Karar Sayısı : 2011/623
1 – Bu kararnamede kimlikleri yazılı iki Hava Subayının hizalarında belirtilen görevlere atanmaları, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 2568 sayılı Kanunla değişik 9’uncu maddesi uyarınca uygun görülmüştür.
2 – Bu Kararı Milli Savunma Bakanı yürütür.
25/8/2011
                                                                                                                                                 Abdullah GÜL
                                                                                                                                            CUMHURBAŞKANI
     Recep Tayyip ERDOĞAN                               İsmet YILMAZ
                  Başbakan                                      Milli Savunma Bakanı

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Daire Başkanlığı Üye ANKARA, Yusuf DOĞRUER, Hv.P.Kur.Alb., MANİSA, 1989-81, 30/8/2008, Hv. K. K. Hrk. Bşk. Eğt. D. As. Eğt. İşb. Ş. Md. ANKARA
Hv. K. K. MEBS D. Bşk. Pl. ve Hrk. Ş. Md. Pl. ve Hrk. Ks. A. ANKARA, Ali BOZKURT, Hv.Mu.Kur.Alb., KONYA, 1989-33, 30/8/2009, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Daire Başkanlığı Üye ANKARA

25 Ağustos 2011 Perşembe

Paşaları hapislere düşüren kafa / Fatih Altaylı


EMEKLİ Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in sözleri önceki gün "illegal bir dinlemenin" eseri olarak internete sızdı.
Dün de gazetelere.
Doğrusunu isterseniz, oldukça "ilginç" cümlelere ve değerlendirmelere rağmen bu dinleme kayıtlarını manşet yapmadık.
Çünkü bu bizim ilkesel kararımız.
"İllegal dinlemeleri" asla manşet yapmıyoruz. Yasadışı dinleme yapıp, bu hangi çıkara hizmet için sızdırdığını bilmediğimiz mihrakların "elemanı" olmak istemiyoruz.
Bir gazetenin bunun tersini yapması için "ya o mihrakların hizmetinde" olması gerekiyor, ya da "acemi".
Biz ikisi de olmadığımız için ilkelerimizi koruyoruz.
Bu yüzden de dün bu konuda tek satır yazmadım.
Ancak aradan geçen 24 saati aşkın zamanda herhangi bir yalanlama veya içerikle ilgili bir açıklama gelmediği için, artık Koşaner'in sözleriyle ilgili birkaç kelam etme hakkına sahip olduk.
Koşaner'in askeri zafiyetle ilgili sözlerine hiçbir şey demeyeceğim.
Bunun farkında olmaları ve bir şeyler yapmaya çalışmaları bile bir adımdır.
Ancak Koşaner'in astlarıyla konuşurken dile getirdiği bir bölüm var ki, bunu anlamlandırmam mümkün değil.
O bölümde Koşaner şöyle diyor:
"Bizim hiç kimsenin talimatına falan da ihtiyacımız yok. Tabii ki mücadelemiz devam edecektir. Kimse bunu durdur diyemez. Dese bile bunu kabul etmeyiz."
İşte bu cümleler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin birbirinden değerli subaylarının, komutanlarının, generallerinin, kuvvet komutanlarının farklı isimlerde davalarla yargının karşısına çıkmasına, hapislerde yatmasına neden olan felsefeyi, anlayışı özetliyor.
"Dinlemeyiz" ne demek!
TBMM veya ondan yetki alan hükümet diyecek ki, "Savaşmayın", Genelkurmay Başkanlığı, "Biz dinlemiyoruz" diyecek.
Var mı bunun hukuki bir dayanağı, yok.
Diyelim ki, bir komşumuzla savaşıyoruz.
Sonunda bir noktaya gelinmiş ve barış anlaşması imzalanmış.
Ordu, "Biz tanımıyoruz. Savaşmaya devam ediyoruz" diyebilir mi?
Demeyi aklından geçirebilir mi?
Geçirememesi lazım ama geçiriyor.
Biz kendimizden başka otorite tanımayız diyebiliyor.
Elbette ki, bir komutan, "Biz bu ülkeyi asla böldürmeyiz ve tehdit ortadan kalkıncaya kadar savaşırız" diyebilir.
Ama bu ülkenin Meclis'ini kastederek "Dinlemeyiz, kabul etmeyiz" demek kabul edilemez.
Bu düşünce değişmedikçe daha çook Balyoz Davası, daha çook erken emeklilik görürüz gibime geliyor.

Generaller de öfkelenir... / Fehmi Koru

Şaşkınlık sürüyor. Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli Org. Işık Koşaner’in bir iç değerlendirme toplantısında yaptığı iddia edilen konuşma şaşkınlığa sebep oldu. Söyledikleri yanlış olduğu için değil, TSK mensuplarından işitmeye alışık olmadığımız türden bir özeleştiri olduğu için bu şaşkınlık...
O şaşkınlığı yaşayanlardan biriyim. İlk gün gözlerime inanamadım ve yalanlanmasını bekledim. Metnin manşetlere çekildiği dün de ilgilisinden ses çıkmayınca, şaşkınlığımın yerini sevinç aldı.
İtiraz etmeden önce neden sevindiğimi anlatmama müsaade edin...
Bir gazete, dün, Org. Koşaner’in ‘özeleştiri’ mahiyetindeki tespitlerini şu ara başlıklarla sundu okurlarına: “Kontrolsüz mayın döşedik... / Emir komuta birliği zaten yok... / Tim komutanım mevziden kaçarsa... / Kendi erimizi alnından vurduk... / Karakollar hatalı, Hantepe de öyle... / Halimiz tam bir kepazelik...”
Hayli ileri eleştiriler bunlar... Daha önceleri, bundan daha yumuşak eleştirileri dillendirenleri mahkemeye sevk ediyordu TSK... Genelkurmay Başkanlığı internet sitesi, daha masum eleştirilere kurum adına verilen olağanüstü sert açıklamalarla dolu...
Şimdi asker kendi içine dönük bir değerlendirmede böylesine sert bir dili kendisi kullanıyor. “Halimiz tam bir kepazelik” öfkesini yansıtacak sertlikte bir dil bu. Emir-komuta birliği yoksunluğundan tim komutanının mevziden kaçtığına, erlerin canını alan mayınların kendimize ait olabileceğine uzanan itiraflar, bir asker-kişinin ağzından ilk kez duyuluyor...
Kısa süre öncesine kadar ordunun en tepe yöneticisi bir askerin ağzından...
Söylediklerinin başka kulaklara gitmeyeceğine güvenerek bu denli açık konuşmuş olmalı komutan; kamuoyu önünde sergilenen ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ resmi çizgisinden hayli uzak bir üslup çünkü... Beni “Doğru olmayabilir” tereddüdüne düşüren, yalanlanmayınca sevindiren de olayın bu yönü zaten...
Askerin kendisini değerlendirirken böylesine öfkeli bir üslubu benimseyebilmesi, lâfı eğip bükmeden sorunlarla yüzleşebilmesi başlı başına hoş bir yenilik...
Muhtemelen bizler için yenilik... Büyük ihtimalle, askerler, kendi aralarında konuşurken, bireysel ve kurumsal hatalarını bu açıklıkla masaya yatırıp kıyasıya eleştiriyorlar... Geçmişte olmasa bile şimdi böyle yaptıklarını, artık hepimizin malumu haline gelen Org. Koşaner’in internete düşen konuşmasından biliyoruz.
Bir yıl erken istifasının gerçek sebebi bu öfke olmasın?

‘Hata yapmadığı’ kanaatinde olan ya da ‘hatasını itiraf etmeyen’ bir anlayıştan, özeleştiri yapabilen bir anlayışa geçmesi TSK’nın, doğru yolda olduğumuzun göstergesidir. Kendisini eleştirebilen, eleştirilere tahammül edebilen kişiler, kurumlar, örgütler daha az hata yaparlar çünkü...
Pek çok şirket, kurum, örgüt, kendisini izleyip hatalarını tespit etsin diye bu alanda ihtisaslaşmış kişilere etek dolusu para ödüyor bugünün dünyasında. Devletler ‘ombudsman’, gazeteler ‘okur temsilcisi’ atıyorlar hatalar gözden kaçmasın diye... Askerlerin Meclis ve Sayıştay denetimini bile gereksiz gördüklerini unutmayalım...
Kendisine karşı acımasız davrananlardan korkmam ben; onlar için artık endişelenmem gerekmeyeceği için, üstelik sevinirim.
Sizler de sevinin.
Balyoz darbe planı davasının tutuklu sanığı Çetin Doğan cezaevinde bıyık bırakmış. Vatana millete hayırlı olsun.

Org. Koşaner'in 2. ŞOK SES KAYDI

Önceki gün Eski Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydının ikinci bölümü video paylaşım sitesi dailymotion.com'da yayınlandı.
Terörle mücadelede hata, ihmal ve zafiyetlerin itiraf edildiği Eski Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen ses kaydı gündeme bomba gibi düşmüştü.
O ses kaydında bu itirafların devamının geleceğinin notu düşülmüş ve VARAN 2: BEKLEYİN denilmişti.
İşte yine Emekli Org. Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen güncel konulara ilişkin çok çarpıcı itirafların yer aldığı şok ses kaydı video paylaşım sitesi dailymotion.com'da yayınlandı.
Ayrıca bu ses kaydında konuşan kişinin Org. Işık Koşaner olduğu kesinleşti. Çünkü konuşmanın bir bölümünde "Yani ben Işık Koşaner olarak dava açabilirim" diyor...
www.dailymotion.com'daki SES KAYDINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
 

İşte o ses kaydında konuşulan konuların satırbaşları;
1. ASKER POLİS İLİŞKİSİ, GEREKİRSE ORTALIĞI AYAĞA KALDIRIRIZ.
2. HUKUKA NE KADAR SAYGILI OLACAĞIZ, BİZ ENAYİMİZ?
3. GAZETECİLERLE İLİŞKİLER, ONLAR ...........................
4. ERLERİN SUBAYLARIN ÖZEL İŞLERİNDE KULLANILMASI, KİMİ İTİNİ GEZDİRİYOR KİMİ EVİNİ BOYATIYOR.
5. ŞEHİT YAKINLARI İLE İLİŞKİLER, BARİ YAĞMASAK DA GÜRLEYELİM.
6. ASTLARIN GENELKURMAY KARARGÂHINA YALAN SÖYLÜYOR.
7. ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ VE İTİRAFLARI, BALYOZDA ESAS SORUMLULUK KİMDE?
8. OYAK İÇİN VERİLEN MÜCADELE, NEDEN VERGİ VERMEK İSTEMEDİKLERİ
9. HER KESİN EŞİT SÜRELİ ASKERLİK YAPMASI, SİVİLLERİN ALDIKLARI EĞİTİM NE KADAR ÖNEMLİ? 10. SÖZLEŞMELİ ER KİMİN FİKRİ?
11. MİLLİ SAVUNMA BAKANININ AÇIĞA ALMAMA İŞLEMİNİ NASIL DEĞERLENDİRDİK VE AYİM NİYE KALKMAMALI?
12. IRAK SINIRINI SİVİLLERİN KORUMASI KONUSUNA, HER KES GÜLER.
13. SAYIŞTAŞ, OMBUDSMAN VE DENETLEME, ARTIK PARALARI DAHA DİKKATLİ KULLANMALIYIZ.
14. TSK YASA VE YÖNETMELİKLERİN DIŞINA ÇIKMASINI YOL YAPTIK, HEP BÖYLE DEVAM EDECEK SANDIK. 15. 35.MADDE KALKSA NE OLUR? BİZİM GÖREVİMİZ BİTER Mİ? BİZ NİYE BURDAYIZ?
15) 35.MADDE KALKSA NE OLUR? BİZİM GÖREVİMİZ BİTER Mİ? BİZ NİYE BURDAYIZ?

www.dailymotion.com'daki SES KAYDINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
 

KONUŞMANIN TAM METNİ

ASKER POLİS İLİŞKİSİ, GEREKİRSE ORTALIĞI AYAĞA KALDIRIRIZ.
POLİSİN ASKERİ TUTUKLAMASI GÜCÜMÜZE GİDİYOR AMA BİZİMKİLER SUÇLARINI
ÖRTBAS ETMEK İÇİN ASKER OLDUĞUNU SÖYLEMİYOR SONRA KARAKOLDA SÖYLÜYOR.

YOK ÖYLE !
IŞIK PAŞA: BU ÇOK GÜCÜMÜZE GİDEN BİR KONU OLDUĞU İÇİN TEKRAR HEPİNİZE
SÖYLEYECEĞİM. ŞİMDİ ASKERİ ŞAHISLAR SUBAY ASTSUBAY UZMAN NEYSE SUÇ
İŞLEMEZ DİYE BİRŞEY YOK. SUÇU HERKES İŞLER. BİLEREK İŞLER TAKSİRLİ
OLARAK BiLMEDEN DE iŞLER. HEP BUNLAR HAYATIN iÇiNDE OLAN ŞEYLER.
BİR ASKERİ ŞAHIS BİR SUÇTAN DOLAYI POLİS BÖLGESİNDE POLİSLE MUHATAP
OLDUĞUNDA ÖNCELİKLE ASKER OLDUĞUNU SÖYLEMESİ LAZIM. ŞİMDİ BİZİMKİLER
SUÇLARINI ÖRTBAS ETMEK İÇİN ÖNCE SÖYLEMİYORLAR. KARAKOLA GİDİP DE SOPA
YEMEYE BAŞLAYINCA BEN ASKERİM DİYOR. İŞ İŞTEN GEÇİYOR,  ÖYLE YOK. ÖYLE
DERSEN BANA BAKMA. BAŞTAN SöYLEYECEKSİN. BEN ASKERİM HEMŞERİM
HÜVİYETİM BU. HAA ASKER BİR SUÇ İŞLERSE POLİS ONU ORADA TUTAR KİMİ
ÇAĞIRIR MERKEZ KOMUTANINI ÇAĞIRIR, AL BU HERİFİ BURDAN DER. SAVCIYA DA
BİLGİ VERİR. MERKEZ KOMUTANI GEREĞİNİ YAPAR. SAVCI NE DERSE ONU YAPAR.
ŞİMDİ BAŞTAN HÜVİYETİMİZİ SÖYLEMEDİĞİMİZ ZAMAN POLİS BİZİ İTE KAKA
ALIYOR KARAKOLA GöTüRüYOR. BAŞLIYOR ORDA SIKILAMA SIKIYA GELİNCE
ASKERİM. BU YANLIŞ.

ZORLA KARAKOLA GÖTÜRÜRLERSE,   GİDİN.  O ZAMAN ROL BİZE GEÇECEK. O
ZAMAN ORTALIĞI AYAĞA KALDIRACAĞIM
BİZ NE DİYORUZ. ASKER OLDUĞUNUZU SÖYLEYİN. BENİ BURDAN ALMA, MERKEZ
KOMUTANINI ÇAĞIRIN DEYİN. YOK KARDEŞİM ÇAĞIRMIYORUM. YÜRÜ KARAKOLA
DERSE HİÇ KARŞI GELMEYİN. KARAKOLA GİDİN AMA BAŞTAN ASKER OLDUĞUNUZU
SöYLEYİN. KARAKOLA GiTTiKTEN SONRA ROL BiZE GEÇECEK. BAKIN BUNU iHMAL
ETMEYECEĞİZ. EĞER BENİM BİR RÜTBELİ ŞAHSIMI KARAKOLA GÖTÜRMÜŞSE ONDAN
SONRA MERKEZE HABER VERİYORSA  ORTALIĞI AYAĞA KALDIRACAK.  ORTALIĞI
AYAĞA KALDIRACAK.  BENİ DE ARAYACAKSINIZ GEREKİYORSA. BENİ DE
ARAYACAKSINIZ. KANUN DİYOR Kİ ASKERİ ŞAHSI KARAKOLA GÖTÜREMEZSİN.
GöTüRüRSEN BEN DE ORTALIĞI AYAĞA KALDIRACAĞIM.

HUKUKA NE KADAR SAYGILI OLACAĞIZ, BİZ ENAYİMİZ?

HUKUK'A SAYGILIYIZ'I YANLIŞ ANLAMAYIN. BİZ ENAYİ DEĞİLİZ.AĞRI'DA
POLİSE ARKADAŞLAR HADDİNİ BİLDİRDİLER
BAKINIZ ŞU SÖZÜMÜZÜ YANLIŞ ANLAMAYINIZ. BEN SIK SIK HUKUKA SAYGILIYIZ
DİYORUM. BUNUN ANLAMI ŞU. BİZ ENAYİ DEĞİLİZ. SADECE BİZ HUKUKA SAYGILI
OLMAYACAĞIZ. BİZE KARŞI OLANLAR DA HUKUKA SAYGILI OLACAKLAR. BEN BUNU
İFADE ETMEYE ÇALIŞIYORUM. BEN HUKUKA SAYGILI OLACAĞIM AMA SEN DE
SAYGILI OLACAKSIN. SEN DE OLACAKSIN. BEN DE BUNU HAKKIMI ARAYACAĞIM.
NASIL ARAYACAĞIZ. EL BİRLİĞİ İLE ARAYACAĞIZ. BİR TANESİ BU.
KANUNLARIMIZDA AÇIK AÇIK YAZAN BİR KONU. EĞER HÜVİYETİNİ SÖYLEDİĞİ
HALDE BİR ASKERİ ŞAHSI KARAKOLA GÖTÜRMÜŞLERSE MERKEZ KOMUTANI DERHAL
ORTALIĞI AYAĞA KALDIRACAK. NE YAPACAK. GİDECEK MERKEZE. ALMAYACAK
ADAMI. ARAYACAK SAVCIYI. BU HERİFTEN ŞİKAYETÇİYİM. İŞLEMİNİ YAP. İŞTE
MIRIN KIRIN. VALİYİ MIRIN KIRIN. BENİ, BİZİ. BEN DE ORDAN BAKANLIĞI
AYAĞA KALDIRACAĞIM FİLAN. ANCAK BUNLARIN BÖYLE ÖNLEYEBİLİRİZ. ÇÜNKÜ,
BAZI POLİSLERİMİZ ARTIK İŞİ İYİCE AZIYA ALDILAR. BAŞINIZA GELİYODUR,
DUYUYORSUNUZDUR. HANİ ASKER OLSUN DA NE OLURSA OLSUN BİR ATALIM İÇERİ,
HESAP SORALIM GİBİ. KENDİMİZİ DE KORUMAK ZORUNDAYIZ. ANLAŞILDI MI BU
İŞ. KESİNLİKLE GERİ ADIM ATMAYACAKSINIZ. HAKKIMIZ HUKUKUMUZ BU. SEN
BENİ ALAMAZSIN ORTALIĞI AYAĞA KALDIRACAKSINIZ. BİR YERDE BUNU AĞRIDA
MI NERDE YAPTILAR BUNU GÜZEL BİR. Dİ Mİ AĞRI'DA ARKADAŞLAR YAPTILAR
GÜZEL. HADDİNİ BİLDİRDİLER.

GAZETECİLERLE İLİŞKİLER, ONLAR ANALARINI BİLE SATAR

BASINDAN UZAK DURUN.GAZETECİ DEDİĞİN ADAM ANASINI BİLE SATAR ONU ORAYA
HABER DİYE KOYAR.
ARKADAŞLAR NE ŞEKiLDE OLURSA OLSUN BAKINIZ BiR LAF VAR BENİM ÇOK
HOŞUMA GİDİYOR. HİÇBİR BASIN MENSUBU BİZE DÜŞMAN OLMAZ. AMA DOST DA
OLMAZ. DOST DA OLMAZ. BASIN, BASIN DEMEK BASIN MENSUBUNUN GÖREVİ
DEMEK, HABER OLABİLECEK BİR ŞEYİ YAKALARSA ÇOK AFEDERSİNİZ ANASINI
BİLE SATAR ONU ORAYA HABER DİYE KOYAR. HİÇKİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA
BAKMAZ. ÇÜNKÜ ONUN İÇİN EN ÖNEMLİ ŞEY HABER BULMAK GAZETEYE KOYMAK.
PARA ALIYOR ÇÜNKÜ. BİR DE MANŞETE ÇIKARSA HABER PİRİMİ DE VARMIŞ.
MANŞET OLDUN DiYE. ONUN iÇiN GAZETECiLERLE TEMASTA MAHALLi OLSUN
ULUSAL BASINDAN OLSUN TELEVİZYONCU OLSUN GAZETECİ OLSUN, UZAK DURUNUZ.
UZAK DURUNUZ. NEZAKETİNİZLE BİLMEM NEYİNİZLE UZAKLAŞTIRINIZ.
KESİNLİKLE BİRŞEY SÖYLEMEYİNİZ. ÇÜNKÜ PİRE DEVE OLACAKTIR. YARIN ORAYA
ÇIKACAKTIR. BAKIN ŞİMDİ BAZI YAŞLI GAZETECİLER HATIRAT YAZIYORLAR.
FALAN ZAMANDA FALAN KOMUTAN BANA BUNU SÖYLEMİŞTi. ÖBüRü DE BUNU
SÖYLEMİŞTİ. HEP YAZMIŞLAR BİR YERLERE. ŞİMDİ GEÇMİŞİN HESABINI BİZE
SORUYORLAR. EN İYİSİ BASINDAN UZAK DURMAK.

BASINA NE SÖYLENECEKSE BİZ SÖYLÜYORUZ. KiMiNE ŞiFAHEN, KİMİSİNE TEMAS
EDEREK, KİMİSİNLE TELEFONLA MÜCADELE EDİYORUZ.
HA BASINA NE SÖYLENECEK. ARKADAŞLAR, BİZ SÖYLÜYORUZ. BASIN BİZE
HAKARET DE EDİYOR. BİLMEM NE DE YAPARAK ZOR DURUMDA BIRAKIYOR. BU
HERHALDE SiZiN DE GüCüNüZE GiDiYORDUR MAALESEF TüRK SiLAHLI
KUVVETLERİNİN YANİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ TÜZEL KİŞİLİĞİ YOK. YANİ
GENELKURMAY BAŞKANLIĞINA VEYA SİLAHLI KUVVETLERE YAPILAN BİR HAKARETİ
DAVA AÇAMIYORUZ GENELKURMAY OLARAK, TÜZEL KİŞİLİĞİMİZ YOK. NE
YAPACAĞIZ? ŞAHIS OLARAK AÇMAK LAZIM. ŞAHIS OLARAK AÇMAK LAZIM. YANİ
BEN IŞIK KOŞANER OLARAK DAVA AÇABİLİRİM. AMA GENELKURMAY BAŞKANI
OLARAK O GAZETEYE DAVA AÇAMIYORUM. KANUN BU. ŞAHIS OLARAK AÇABİLİRİZ.

BİZİ ZOR DURUMDA BIRAKAN, HAKARET EDEN GAZETECİLERE, TOPLADIĞIMIZ
PARALARLA (280.000-300.000 TL) DAVA AÇIYORUZ
ŞAHIS OLARAK DAVA AÇMAK KOLAY DEĞİL. NEDEN DEĞİL? EN BASİT AVUKAT
PARASI 10 BİN LİRADAN BAŞLIYOR ÖYLE Mİ? İFADE VERİRKEN YANINIZDA
DURUYOR ADAM 5 BİN LİRA ALIYOR. İFADE VERİRKEN. BİR DE DAVAYA GİRDİ Mİ
5 BİN DAHA ALIYOR. BİLMEM NE YAPTI 5 BİN. ARKADAŞLARIMIZ ÇOK ZOR
DURUMDA. BAŞI SIKINTIDA OLANLAR. BİLİYORSUNUZ. ONLARA DA YARDIM
TOPLADINIZ VERDİNİZ GENE.  BUNLARI YAPIYORUZ. BENİM DEDİĞİM BAŞKA
BİRŞEY HAKARETE UĞRAYANLARA İFTİRA ATILANLARA HEPİMİZ BİR ELİMİZDE
PARAMIZ OLSUN ŞAHSEN DAVA AÇALIM DEDİK ÖYLE Mİ? HANİ SİZE YAZDIM
GÖNDERDİM. ŞİMDİ ELİMİZDE PARAMIZ OLSUN,  ŞİMDİ HANGİMİZE BİR HAKARET
GELDİĞİ ZAMAN HEMEN HABER VERİN. AVUKATINIZ HAZIR, PARANIZ HAZIR.
TAZMİNAT MI ALACAĞIZ. CEZA MI VERDİRECEZ O BİRER LİRALAR BİRİKTİ 300
KAÇ? 280 300'E FİLAN GELDİ. YETER. BU KADAR İSTİYORUZ. BU BİRER
LİRALAR TOPLANIYOR İŞTE BİR ARKADAŞIMIZ İÇİN DE İLK DAVAYI AÇIYORUZ
İNŞALLAH ONU KAZANACAĞIZ. AVUKATIMIZ HAZIR. ŞİMDİ SİZ SADECE BU HERİF
BANA HAKARET ETTİ DİYECEKSİNİZ O KADAR. GEREĞİNİ BİZ YAPACAĞIZ. BUNU
YAPMAK ZORUNDAYIZ ALTINDA EZİLİYORUZ. BEN HİSSEDİYORUM BAZI
ARKADAŞLARIMIZ BU HAKARETLERE MARUZ KALIYOR. TAMAM MI ARKADAŞLAR
KORKMAYIN ÇEKİNMEYİN, O PARAYI ONUN İÇİN TOPLADIK. ONUN İÇİN TAMAMEN
KONTROLÜMÜZDE. BİR KURUŞ BİR YERE SEKMEZ, HİÇ MERAK ETMEYİN. GAYRİ
KANUNİ OLARAK BİR YERE GİTMEZ. BÖYLE BİR İMKÂNIMIZI KAZANMIŞ OLDUK.

ERLERİN SUBAYLARIN ÖZEL İŞLERİNDE KULLANILMASI, KİMİ İTİNİ GEZDİRİYOR KİMİ EVİNİ BOYATIYOR.

HERKESİN GÖZÜ ÜZERİMİZDE. ERLERİ KULLANMA İŞİNİ YAVAŞ YAVAŞ
KALDIRALIM. YOKSA KALDIRTACAKLAR. BAKAKALACAĞIZ BÖYLE
ŞİMDİ BİRKAÇ DA İDARİ KONUDAN BAHSEDEYİM. TABİ HERKESİN GÖZÜ
ÜZERİMİZDE. NASIL ÜZERİMİZ DE? KİM HANGİ ASKER KANUNSUZ İŞ YAPIYOR.
HANGİ SUBAY ER KULLANIYOR. HANGİ SUBAY, GENERAL, AMİRAL HER NEYSE
KÖPEĞİNİ İTİNİ BİLMEM NESİNİ ASKERE GEZDİRİYOR. OKUYORSUNUZ DEĞİL Mİ
GAZETEDE. HANGİ SUBAY ÇOCUĞUNU ARABAYLA BİLMEM NEREYE GÖNDERİYOR?
HANGİ BİLMEM NE OKULA GÖNDERİYOR. EŞİNİ BİLMEM NEREYE GÖNDERİYOR.
HERKESİN GÖZÜ ÜZERİMİZDE. HİÇBİRŞEY ARTIK GİZLİ DEĞİL. HERKES
BİRLİĞİNE SAHİP OLSUN. ŞU ER KULLANMA İŞİNİ YAVAŞ YAVAŞ PİYASADAN
KALDIRMAMIZ LAZIM. EVİNİN BADANASINI ASKERE YAPTIRIYOR. ÖZEL EVİNİN
BADANASINI HEY ALLAH'IM. EL BİRLİĞİ İLE KALDIRALIM. YOKSA
KALDITTIRACAKLAR. BAKAKALICAZ,  BAKAKALICAZ BÖYLE.

ŞEHİT YAKINLARINA SAYGIDA KUSUR EDİYORUZ. YAĞMASANIZDA GÜRLEYİN

BÖLGEMİZDE BULUNAN ŞEHİTLERİMİZİN YAKINLARINA GAZİLERİMİZE ARKADAŞLAR
BİRAZ İLGİDE KUSUR EDİYORUZ. İLLA KAPISINI ÇALIP DA ZİYARET ETMEK
DEĞİL, ARASIRA TELEFONLA DAHİ OLSA TELEFONLA DAHİ OLSA MUTLAKA HERKES
BÖLGESİNDEKİ GAZİ ŞEHİT AİLESİ GAZİLERİMİZLE YAKIN TEMASINI DEVAM
ETSİN. YAĞMASAK BİLE GÜRLEYELİM.

KÖY OKULLARINI TAMİR ETTİRELİM. KAYNAĞI VALİDEN, ORDAN BURDAN TIRTIKLARSINIZ
BİZİM GÜZEL ÂDETİMİZ VARDI. SENEDE HERKES BİR İKİ KÖY OKULUNU ELDEN
GEÇİRİRDİ FİLAN. ONU PEK YAPAMIYORUZ HERHALDE. KÖY OKULLARINDAN EN
AZINDAN HER SENE BİRİNİ İKİSİNE EL ATALIM. BUNUN KAYNAĞINI VALİDEN
ORDAN BURDAN TIRTIKLARSINIZ BUNLAR KOLAY HEP YAPTIK BUNU YAV. İLLAKİ
ÖDENEK GELECEK DEĞİL. MAHALLİNDEN AYARLAYACAĞIZ BU MALZEMEYİ.

PERSONELİMİZ BİZE DOĞRU BİLGİ VERMİYOR. DOĞRUSUNU BİLEMEYİNCE TEDBİR
ALAMIYORUZ. OLAYLAR DOĞRU YANSIMADIĞI İÇİN SIKINTI YAŞIYORUZ
BİR DE BİZİ EN ÇOK SIKINTIYA SOKAN OLAYLARDAN BİR TANESİ BİZE DOĞRU
BİLGİ VERİLMEMESİ. BİRLİKLERİMİZDE HER TÜRLÜ OLAY OLABİLİR. VUKUAT
OLUR, İYİ OLUR, KÖTÜ OLUR. BİRŞEYLER OLUR. AMA BİZ DOĞRUYU BİLEMEZSEK
ARKADAŞLAR İŞ ORTAYA ÇIKINCA DOĞRUSU İŞ İŞTEN GEÇİYOR.
ONDAN SONRA DA ARKADAŞIMIZ DİYOR Kİ BİZE BENLE NİYE İLGİLENMİYORSUNUZ.
YA İLGİLENECEĞİZ DE SEN BANA BAŞTAN DOĞRUYU SÖYLEMEDİN Kİ. SÖYLESEYDİN
DOĞRUYU BİZ ONA GÖRE BELKİ BİR YÖNTEM BİRŞEY HAFİF BİRŞEY
YAPABİLİRDİK. AMA İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA GEÇMİŞ OLSUN.
HER NE OLURSA OLSUN LÜTFEN DOĞRUYU SÖYLEYİNİZ. BUNU İLLA BİLMEM NE
RAPORUNA UZUN UZUN YAZIN DEMİYORUM. BU BAŞKA BİR ŞEY, DOĞRU BİLGİYİ
VERİNİZ. HERKES ÜST MAKAMINA VERİRSE DOĞRU BİLGİYİ O BİZE GELİR ZATEN.
BİZ DE HAH DERİZ BÖYLE BİR OLAY VAR ONA GÖRE HAZIRLIKLI OLURUZ. AMA
OLAYI DOĞRU SÖYLEYEREK. BUNDAN BİRAZ SIKINTIMIZ VAR. OLAYLAR DOĞRU
YANSIMADIĞI İÇİN BİZE SIKINTIYA DÜŞÜYORUZ. ŞİMDİ BU KONUYU
KAPATIYORUM.

ERGENEKON HAKKINDA BENDE BİR ŞEY BİLMİYORUM. AMA BALYOZ HAKKINDA
BİRŞEYLER SÖYLEYEBİLİRİM

GENEL, SİLAHLI KUVVETLERİMİZİ SIKINTIYA SOKAN BAZI OLAYLARDAN
BAHSETMEK İSTİYORUM. BİR TAKIM ELE GEÇEN BULGULAR NEDENİYLE SİLAHLI
KUVVETLERİMİZİN PEKÇOK PERSONELİ MAALESEF ÇEŞİTLİ SUÇLAMALAR NEDENİYLE
SORUŞTURMA ALTINDA. BAZILARI TUTUKLANDI, ÇIKTI TEKRAR GİRDİ. TEKRAR
ŞEYAPTI. BİRTAKIM OLAYLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ. EN BÜYÜĞÜ İŞTE ERGENEKON
DİYE BİR OLAY ÇIKTI. ONUN TAM TEFERRUATINI BEN DE TAM OLARAK YAV NEDİR
BU ERGENEKON. NERDEN ÇIKTI. KİM NE HALT ETTİ FİLAN. ÇEŞİTLİ İDDİALAR
VAR BEN DE BİLMEDİĞİM İÇİN BİRŞEY SÖYLEMEK İSTEMİYORUM. AMA BALYOZ
HAKKINDA BİRŞEY SÖYLEMEK İSTİYORUM. BALYOZ DENEN OLAY HAKKINDA
SÖYLEMEK İSTİYORUM.

BALYOZLA İLGİLİ, BİZDE HERŞEY İMHA EDİLMİŞTİ. HERŞEYİ İDDİANAMEDEN ÖĞRENDİK

ŞİMDİ BALYOZ DENEN YANİ 1. ORDU KOMUTANLIĞI KARARGÂHINDA 2003 YILINDA
YAPILAN BİR PLAN SEMİNERİNDEN DOLAYI ORTAYA ATILAN BU İDDİALAR
HAKKINDA BİRŞEYLER SÖYLEMEK İSTİYORUM. ARKADAŞLAR, BU OLAYLA İLGİLİ
SEMİNERLE İLGİLİ EVRAKLARIN HEPSİ İMHA EDİLMİŞ OLDUĞU İÇİN OLAY ORTAYA
ÇIKINCA BİR ŞEY BULAMADIK. ARAŞTIRDIK GENELKURMAYI, KARA KUVVETLERİNİ,
1. ORDUYU YA NEDİR BU NE DİYORLAR BUNLAR FİLAN. BALYOZ MALYOZ HİÇBİR
EVRAK BULAMADIK. BİR TANE MESAJ ÇIKTI. BUNUN İÇİN BİR GİRİŞİM
YAPAMADIK. BEKLEMEK ZORUNDA KALDIK. BİLİYORSUNUZ BİR GAZETECİ GİTTİ
BİR ÇUVAL EVRAK VERDİ FALAN CDLER MİDİLER. O GAZETECİYE. O DÖNEM
İÇERİSİNDE O CDLERİ DE ELE GEÇİREMEDİK. BİZE NE KADAR DOĞRU YAZILDI NE
YAPTI ONU DA BİLEMİYORUZ. NE ZAMAN Kİ İŞ İDDİANAME HAZIRLANDI VS. BU
CDLER ELİMİZE GEÇTİĞİ ZAMAN OLAYIN NE BOYUTTA OLDUĞUNU NEYİN İDDİA
EDİLDİĞİNİ AÇIK AÇIK ANLADIK.

BALYOZDA, BİZE ÜZEN TARAF NEYİMİZ VAR NEYİMİZ YOK ÇALDIRMIŞIZ.
KONUŞMALARIMIZ DÂHİL.NE KONUŞUYORSAK VAR ADAMLARIN ELLERİNDE, NAMERDİN ELİNE MALZEME VERDİK

ŞİMDİ BİZİ ÜZEN TARAF ARKADAŞLAR BİRİNCİ ORDUDA HER ŞEYİMİZİ
ÇALDIRMIŞIZ. HER ŞEYİMİZİ. SEMİNERLE İLGİLİ SEMİNERLE İLGİLİ NEYİMİZ
VAR NEYİMİZ YOK ÇALDIRMIŞIZ YETKİSİZ KİŞİLERE ULAŞMIŞ KONUŞMALARIMIZ
DÂHİL. ESAS REZALET BU. NASIL BU OLUR YAV, NASIL BU OLUR. NE
KONUŞUYORSAK VAR ADAMLARIN ELİNDE. SIKINTI BURDA. BU REZİLLİĞİ
YAPMIŞIZ. BALYOZUN HİKAYESİ BU. SUÇ OLAN KISMI DA İŞİN İÇERİSİNDE
OLABİLİR, ONU BURADA KAYDI-İHTİYATLA SAYIYORUM. AMA BUNLAR HEP BİZİM
ALEYHİMİZDEKİ KİŞİLERİN ELİNE ÇOK GÜZEL MALZEME VERDİ. MAALESEF
NAMERDİN ELİNE MALZEME VERDİK.

BALYOZUN, GÜNAHI, VEBALİ 1.ORDUYA AİT.KARARGÂHTAN BÖYLE PLANLAR NASIL
DIŞARI ÇIKAR İZAHI YOK
KİM VERDİ, BİZ VERDİK. BİZ VERDİK. HİÇ KİMSEYİ SUÇLAYAMAYIZ. BUNLARIN
GÜNAHI, VEBALİ, HATASI KOSKOCA BİRİNCİ ORDUDA BİR PLAN SEMİNERİ
YAPILIYOR TÜM PLANLAR TÜM TEFERRUATIYLA MİLLETİN ELİNDE ŞİMDİ. BİR DE
BU REZALET VAR. NASIL OLUR YAV, BİR ORDU KARARGÂHINDAN BU BİLGİLER
NASIL ÇIKAR YAA. NASIL ÇIKAR İZAHI YOK. İZAHI YOK.

OYAK VERGİ VERİRSE EMEKLİLİĞİMİZDE ALDIĞIMIZ PARADAN %15 KESİLECEK.
ŞİMDİ BUNUN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ

ŞİMDİ BU OLUMSUZ ORTAMIN YANSIMALARI OLARAK SİLAHLI KUVVETLERİMİZİ
SIKINTIYA SOKAN BAZI DİĞER OLAYLAR VAR BİLMENİZİ İSTİYORUM KISACA
SÖYLEYECEĞİM. BİRİNCİSİ ARKADAŞLAR OYAK ORDU YARDIMLAŞMA KURUMUYLA
UĞRAŞIYORLAR BİLİYORSUNUZ ORDU YARDIMLAŞMA KURUMU TAMAMEN BİZLERİN
MAAŞLARINDAN KESİLEN İŞTE BU KADAR YILDIR KESİLEN PARALARLA
OLUŞTURULAN BİR KURUM. GENİŞLETİLMESİ, BÜYÜTÜLMESİ FALAN VESAİRE.
ŞİMDİ OYAKI KAMU KURUMU OLARAK KAMU KURUMU OLARAK KABUL ETME
EĞİLİMİNDELER. ÖYLE OLUNCA İŞTE BİZ BAZI VERGİLERDEN MUAFIZ
BİLİYORSUNUZ SOSYAL YARDIMLAŞMA KURUMU OLMAMIZ HASEBİYLE BAZI
VERGİLERDEN FİLAN MUAFIZ. AMA KAMU KURUMU OLDUĞUMUZ ZAMAN OLURSAK
EĞER, Kİ KAMU İHALE KURULU BÖYLE İSTİYOR MAHKEMEYE VERİLDİ MAHKEME
MAALESEF LEHİMİZE KARAR VERMEDİ O ZAMAN VERGİ VERMEK DURUMUNDA
KALACAĞIMIZ İÇİN İŞLEMLERDEN DOLAYI EMEKLİLİĞİMİZDE FALAN ALACAĞIMIZ
PARALARDA BAYAĞI YÜZDE ONBEŞ CİVARINDA FALAN DÜŞME SÖZKONUSU OLACAK.
ŞİMDİ BUNUN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ. BİLİNİZ DİYE SÖYLÜYORUM. İŞTE
MAALESEF PROPAGANDANIN SONUCU BU VERGİDEN DOLAYI BİR SIKINTI
İÇİNDEYİZ.

EŞİT SÜRELİ ASKERLİK DİYORUZ. SİYASİLER HOP OTURUP HOP KALKIYORLAR

YİNE BİZİ İLGİLENDİREN BİR KONU BU ASKERLİK SİSTEMİ. ASKERLİK SİSTEMİ
İÇİN HER KAFADAN BİR SES ÇIKIYOR. BİZ BİZİM YAKLAŞIMIMIZ ŞU OLDU. BİZ
HERKESE EŞİT SÜRELİ TAHSİL MAHSİL BİZİ İLGİLENDİRMEZ. VATAN HİZMETİDİR
DİYORUZ. HERKESE EŞİT SÜRELİ ASKERLİK OLMALIDIR. BİZİM SAVIMIZ BU.
BİZİM ISRARIMIZ BU. AMA SİYASET TABİ BAŞKA DÜŞÜNÜYOR. HERKESE EŞİT
SÜRELİ ASKERLİK DEDİĞİMİZ ZAMAN ALLAH SİYASİLER OTURUP KALKIYOR.

SÖZLEŞMELİ ER  DİYE BİR ŞEY ÇIKARDILAR. PARALI ER

BİR DE SÖZLEŞMELİ ER DİYE BİRŞEY ÇIKTI. HERHALDE NEDİR DİYE MERAK
EDİYORSUNUZ. BU DA ŞÖYLE ÇIKTI. BİZİM TEKLİFİMİZ ARZUMUZ FALAN DEĞİL
TABİ. BİZ HERKESE EŞİT SÜRELİ TEK TİP ASKERLİK İSTİYORUZ. ŞİMDİ
DEDİLER Kİ HUDUTTA GEDİKTEPE FALAN OLAYI OLDUKTAN SONRA YAV HUDUTTA ER
OLMUYOR BU GENÇ ÇOCUKLAR OLMUYOR BUNLARI PROFESYONEL YAPALIM. VE AZ
DAHA UZMAN ERBAŞA DÖNÜYORLARDI. ŞİMDİ UZMAN ERBAŞ OLMASIN DİYE BİZ
ISRAR ETTİK. ERDEN GİDELİM DİYE. BU SEFER SÖZLEŞMELİ ER DİYE BİŞEY
ÇIKARDILAR. BU ŞÖYLE OLACAK. AYNEN ER PARALI ER. ASKERLİĞİNİ
YAPMIŞLARDAN PARALI ER. KOĞUŞTA KALACAK. AYNI ER, ER STATÜSÜNDE. BELLİ
BİR YAŞTAN SONRA AYIRACAĞIZ VE ELİNE TAZMİNAT VERECEĞİZ. BÖYLE BİR ŞEY
ÇIKABİLİR. KONUŞMA O. AYNI ER STATÜSÜNDE. ŞEYE CEZA KANUNUNA TABİ,
ANCAK MAAŞLI ONUN DIŞINDA BEDEL ALACAK BELLİ BİR YAŞA KADAR. BUNUNLA
DA MÜCADELE EDİYORUZ BİR BİLGİNİZ OLSUN.

ASKERİ YARGIYI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR. EN BÜYÜK SIKINTI AYİM'DE.
ÇÜNKÜ DOĞRU KARAR VERİYOR. O'NA EMİR VEREMEDİKLERİ İÇİN ONUN
DERDİNDELER

DİĞER BİZİ SIKINTIYA SOKACAK BİR KONU ARKADAŞLAR ASKERİ YARGI SİTEMİNİ
DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR. EMİR VEREMEDİKLERİ İÇİN ONU NASIL ORTADAN
KALDIRIRIZ NASIL PASİFLEŞTİRİRİZ. ONUN DERDİNDELER.

BALYOZ TERFİLERLE İLGİLİ, SİVİL KESİM ZAMANINDA AÇIĞA ALMAK AKILLARINA
GELMEDİ.HERŞEY HUKUKA UYGUN AMA İMZALAMAZLARSA NE OLACAK? HUKUK BOŞ
BIRAKMIŞ.
SÖZ ORAYA GELMİŞKEN TERFİ EDEMEYEN TERFİLERİ ONAYLANMAYAN İKİ
GENERALİMİZDEN BİR AMİRALİMİZDEN SÖZ ETMEK İSTİYORUM. BU
ARKADAŞLARIMIZIN TERFİSİNİ ENGELLEYEN HUKUKİ HİÇBİR ENGEL YOK
ARKADAŞLAR. HUKUKEN HİÇBİR ENGEL YOK. ÇÜNKÜ HER ŞEY ZAMANINDA HUKUKA
UYGUN OLARAK YAPILDI. İDARE DEDİĞİM SİVİL KESİM ZAMANINDA AÇIĞA ALMA
FALAN AKILLARINA GELMEDİ ÖYLE BİRŞEY YAPAMADILAR ONUN İÇİN HERŞEY
HUKUKA UYGUN OLARAK YÜRÜDÜ. İŞTE İTİRAZLAR MİTİRAZLAR VSLER. TAKİP
ETTİNİZ BİLİYORSUNUZ. ŞU ANDA YÜKSEK ASKERİ İDARE MAHKEMESİ TEKRAR
TERFİ ETMELERİNE KARAR VERDİ. TEKRAR TERFİ KARARNAMELERİNİ TEKRAR
İMZALADIK. TEKRAR GÖNDERDİK. ŞİMDİ TOP İMZA MAKAMINDA. KİM İMZA
MAKAMLARI. İKİ TANE BAKAN. İŞTE İÇİŞLERİ BAKANIYLA MİLLİ SAVUNMA
BAKANI. BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI. ŞİMDİ YASA BUNLARI İMZALAYIN DİYOR
VE HİÇ ŞÜPHENİZ OLMASIN NE KILIF TAKARSA TAKSINLAR TAMAMEN HUKUKA
UYGUN YAPTIĞIMIZ ŞEY VE HAKLIYIZ. HİÇBİR ŞÜPHENİZ OLMASIN. AMA, AMA
İMZALAMAZSA NOLUR. HUKUĞUMUZ ORDA BOŞ. NE OLUR, NASIL OLACAK ONDAN DA
ŞÜPHELİYİZ.

IRAK SINIRINA SİVİLLER BAKACAKMIŞ. NASIL BAKABİLİRLER Mİ? GÜLÜYORSUNUZ
DEĞİL Mİ? BU KADAR SAÇMA ŞEYLERLE MÜCADELE EDİYORUZ. ŞAKA GİBİ.
YİNE BUGÜNLERDE ÇOK GÜNDEMDE ENTEGRE SINIR YÖNETİM SİSTEMİ DİYE
SINIRLARIN SİVİL BİR TEŞKİLATA VERİLMESİ DİYE BİR MEVZU VAR. YANİ İŞTE
IRAK HUDUDUNU FİLAN SİVİLLER BAKACAKMIŞ. ARKADAŞLARIMIZ BURDA. NASIL
BAKARLAR MI ARKADAŞ NASIL BAKARLAR? TÜMEN KOMUTANIM BURDA. GÜLÜYORUZ,
GÜLÜYORSUNUZ. YANİ BU KADAR SAÇMA ŞEYLERLE MÜCADELE EDİYORUZ DEMEK
İSTİYORUM.

AB'NİN ÖYLE FALAN İSTEĞİ YOK.  FAZLA KULAK ASMAYIN. HERKES İŞİNE DEVAM ETSİN
HALA ÇIKIYORLAR 50000 KİŞİ ALACAĞIM. SİVİL TEŞKİLAT KURACAĞIM. EFENDİM
AVRUPA BİRLİĞİ BÖYLE İSTİYORMUŞ. O DA VAR AYRI BİR HİKAYE. BÖYLE BİR
SIKINTI VAR. FAZLA KULAK ASMAYINIZ. HERKES İŞİNE DEVAM ETSİN.

SAYIŞTAY KANUNU DEĞİŞİNCE PARA İŞLERİ ÇOK CİDDİYE BİNDİ

DİKKATİNİZİ ÇEKECEĞİM SON İKİ KONU ARKADAŞLAR SAYIŞTAY KANUNU DEĞİŞTİ
BİLİYORSUNUZ. ÇOK DİKKAT EDİNİZ. PARA İŞLERİ BUNDAN SONRA ÇOK CİDDİYE
BİNDİ. SAYIŞTAY DENETLEYECEK. SIKINTI OLUR YÖNERGEMİZDE BİLMEMNEMİZDE
NE DİYORSA ONUN DIŞINA KATİYEN ÇIKMAYINIZ.

OMBUDSMAN DENEN ADAM BİZE GELECEK HESAP SORACAK. BU DURUMLARA
GELMEMİZİN SEBEBİ BİZİZ. HATALAR YAPTIK

BİR DE BU KAMU DENETÇİLİĞİ OMBUDSMAN DENEN SİSTEM YAKIN ZAMANDA ŞEYE
GİRECEK . BU DA HER TÜRLÜ İDARİ ŞİKÂYETTE OMBUDSMAN DENEN ADAM BİZE DE
GELECEK HESAP SORACAK. DİYECEK SİZ BU ADAMI DÖVMÜŞSÜNÜZ NİYE DÖVDÜNÜZ.
BÖYLE BİR İHTİMAL DE VAR, AMA DAHA YAKINDA DEĞİL, KANUN ÇIKACAK. BU
SIKINTILI DURUMLARA GELMEMİZİN SEBEBİ ARKADAŞLAR MAALESEF BİZİZ.
BİZİZ. BİZLERİZ. HATA YAPTIK. YANLIŞ ŞEYLER YAPTIK. İŞİMİZİ CİDDİYE
ALMADIK. İŞTE EVRAKIMIZA BİLMEM NEMİZE SAHİP OLMADIK. ÇALDIRDIK.
ORTALIKTA RASTGELE KONUŞTUK. KONUŞMALARIMIZI DUYDULAR. ONA BUNA SUÇ
YÜKLEDİLER. BİLİR BİLMEZ KONUŞTUK.  EFENDİM. İMZA ATARKEN KÂĞITLARA
DİKKAT ETMEDİK. YAV NEDİR BUNUN. HERKES PARAF ETMİŞ BEN DE ATAYIM
ALTINA BİR İMZA DEDİK O İŞ NELERE DÖNDÜ GELDİ. DİKKAT ETMEDİK. CEP
TELEFONLARIMIZLA OLUR OLMAZ KONUŞTUK. MALZEME VERDİK.
BİLGİSAYARLARIMIZDA LÜZUMSUZ BİLGİLERİ DEPOLADIK. İŞTE GELDİLER
ARADILAR. BİR SÜRÜ ŞEY BULDULAR. HESABINI VEREMİYORUZ.

YASA VE YÖNETMELİĞİN DIŞINDA HAREKET ETTİK. HEP BÖYLE OLACAK
ZANNETTİK. AMA MAALESEF İÇİMİZDE HAİNLER ÇIKTI.  MAALESEF ONUDA
BULAMIYORUZ
YASALARIN YÖNETMELİKLERİN DIŞINDA HAREKET ETTİK. BAZEN ETMEMİZ
GEREKİYORDU BAZI DÖNEMLERDE. AMA BUNU YOL YAPTIK HEP ÖYLE OLACAK
ZANNETTİK. ÖYLE DEVAM ETTİK VE HAKKIMIZ OLMAYAN BAZI İMKÂNLARI
KULLANDIK. HALEN DE VAR. HALEN DE VAR. ONLAR DA KARŞIMIZA ÇIKACAK. BİR
DE MAALESEF İÇİMİZDE, MAALESEF BİZİM İÇİMİZDE MAALESEF HELAL SÜT
EMMEMİŞ ARKADAŞLARIMIZ DA ÇIKTI. MAALESEF ONU DA BULAMIYORUZ. BELKİ
BİRKAÇ KİŞİ. NETİCEDE MAALESEF ÇOK MALZEME VERMİŞİZ. ÇOK VERMİŞİZ
MALZEME.

HALKIMIZ ENDİŞELİ AMA HALKIMIZI KORUMAK İÇİN 35. MADDENİN BİR YERDE
YAZMASI GEREKMEZ. BİZ BUNUN İÇİN VARIZ. KİMSE BİZE AKIL ÖĞRETEMEZ

HALKIMIZ BİRAZ ENDİŞELİ GİBİ GÖZÜKÜYOR. ŞİMDİ KİM NE DERSE DESİN
ARKADAŞLAR, KİM NE SÖYLERSE SÖYLESİN. BUNUN BİR YERDE YAZMASI DA
GEREKMEZ. HANİ DİYORLAR YA 35. MADDEYİ KALDIR DA BİLMEM NE MADDEYİ
KOY. İSTER KOY İSTER KOYMA. BİZ SİLAHLI KUVVETLER OLARAK BUNUN İÇİN
VARIZ. BU BİZİM DOĞAL TARİHİ GÖREVİMİZ. KİMSE BUNUN HAKKINDA BİZE AKIL
ÖĞRETEMEZ.  KİMSE BUNUN AKSİNİ BİZE SÖYLEYEMEZ. O ZAMAN BİZİM
VARLIĞIMIZI İNKÂR EDERİZ. BUNU DİYEMEZ. BİZ DE BUNU SÖYLEDİĞİMİZ ZAMAN
BAZILARININ HİÇ HOŞUNA GİTMİYOR. BİZ BUNU SÖYLEYECEĞİZ. VE BUGÜNE
KADAR OLDUĞU GİBİ BUNDAN SONRA DA OMUZ OMUZA DİMDİK BAŞIMIZ DİK
VAZİFEMİZİ MÜDRİK BU DUYGULARLA KOL KOLA OMUZ OMUZA GÖREVİMİZİ YAPMAYA
DEVAM EDECEĞİZ. BUNUN BAŞKA HİÇBİR ÇIKAR YOLU YOK.

SAĞLAM DURMAZSAK BİZDEN SONRAKİLER DAHA BÜYÜK SIKINTILAR YAŞARLAR

SAĞLAM DURUŞUMUZLA MİLLETİMİZİN EMRİNDE OLDUĞUMUZU İSPATLAMAK
GÖSTERMEK MECBURİYETİNDEYİZ. SAĞLAM DURMAK DURUMUNDAYIZ. TEMELLERİMİZİ
SARSTIRMAMAK DURUMUNDAYIZ. EĞER BİZ GEVŞERSEK BİZDEN SONRAKİLER ÇOK
DAHA ZOR DURUMDA KALACAKLAR. ÇOK DAHA ZOR DURUMDA KALACAKLAR. ONUN
İÇİN BİRBİRİMİZE İNANMALI, HEP BİRBİRİMİZİN YARDIMINDA BULUNMALI, OMUZ
OMUZA EL BİRLİĞİYLE DİMDİK TEKVÜCUT HALİNDE DURMAK ZORUNDAYIZ. BU
SIKINTILARI DİLE GETİRME İHTİYACINI DUYDUĞUM İÇİN SÖYLÜYORUM.

BİZ MİLLETİN ORDUSUYUZ. ONUN BUNUN PARALI ASKERİ DEĞİLİZ. BUNUDA HER
ZAMAN GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ
BİZ MİLLETİN ORDUSUYUZ. BUNUNLA ÖVÜNÜYORUM. ONUN BUNUN PARALI ASKERİ
ORDUSU BİMEMNESİ BİZ OLAMAYIZ. BİZ BUNUN İÇİN ASKER OLDUK. ONUN İÇİN
BU GÖREVİ SEÇTİK. ONUN İÇİN FEDAKÂRLIĞA KATLANIYORUZ. BİZ MİLLETİN
ORDUSUYUZ. MİLLETİN ORDUSU OLDUĞUMUZU DA HER ZAMAN GÖSTERMEK
DURUMUNDAYIZ. ZATEN BİZE ÇOK GÖREVLER YETKİLER VERİYOR YASALARIMIZ.
ONLARI BİLİP ONLARA GÖRE YAPIN KONUŞUN TARTIŞIN. HEPİNİZE SAĞLIKLAR
BAŞARILAR DİLERİM.