25 Ağustos 2011 Perşembe

Teşekkürler Koşaner / Mustafa Karaalioğlu / Star





Bir sorunu çözemezseniz bile bazen onun varlığını tespit etmek, durumun vehametini kavramak ve bunu paylaşmak da bir maharettir. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in bu konudaki mahareti takdire şayandır. Paşa, herkesin biraz hissettiği, bildiği, kaygılandığı ne kadar vak’a varsa hepsini birden itiraf ederek bir dönemin bitişini ilan etmiştir.

İddia edilen o sözleri “Genelkurmay Başkanı” söylüyorsa gerisi lafı güzaftır, boş sözlerdir.

Emir komuta probleminden hatalı mayın döşemeye, karakol yerleştirme sisteminden kurum içi ölümlü hatalara kadar kamuoyunun şüphe duyduğu ne kadar olay varsa hepsini masaya yatırmak bizim ordumuzda görülmüş şey değildir. En küçük eleştiriyi bile “TSK’yı yıpratan hainler” seviyesinden cevaplayan bir kurumdan söz ediyoruz. Ne yapmışsa “kutsal” olduğu kabul edilmek zorunda olunan bir kurum.

Şimdi, bu ordunun en tepesindeki ismin, “Terörist diye masum erlerimizi vuruyoruz... Komutanlarımız mevziyi bırakıp kaçıyor... Her yere kontrolsüz mayın döşüyoruz... Halimiz kepazelik” diyebilmesi, çok önemlidir. Ortada acımasız ve cesur bir özeleştiri var.

Bir de her ne kadar “ortam dinleme”yle elde edilmiş olsa da o konuşmadan kamuoyuna düşen büyük bir pay var. 30 yıldır süren kanlı mücadelenin karanlık noktaları şimdi daha da artmıştır. PKK’ya karşı çok şehit verdik ama 30 yılın ardından en tecrübeli olunması gereken zamandaki duruma bakınca, aslında hiç savaşılmadığını anlıyoruz. Bugün böyleyse, 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl önce nasıldı acaba!

Bu itiraflardan, savaşmak, teröristle mücadele etmek ve ülkenin güvenliğini sağlamaktan başka her işle uğraşan; darbe yapan, darbe planlayan, muhtıra yazan, andıç tertipleyen, parti kapattıran bir ordunun dermansız kaldığını anlıyoruz.
Oyun bitti. Buraya kadar.


Özellikle son birkaç yılda Türkiye’nin teröre karşı mücadelede sergilediği zaaf görüntüsünün hak edilmemiş olduğu biliniyordu, konuşuluyordu. Her şehit haberi bu mantıkla sorgulanıyor ve ortaya, daha önce hiç duyulmamış bilgiler çıkıyordu. Bir şeylerin yanlış gittiği belliydi.

Koşaner’in sözleri, böylesine zengin, silah ve mühimmat kapasitesi yüksek bir ordunun sahadaki zaaf tablosunu anlatıyor işte...

Eski Genelkurmay Başkanı kurum içindeki sorunların üstesinden gelemedi ama bu itiraflarla yol göstermiş oldu.

Koşaner’e teşekkür borçluyuz.
Dışarıdan söyleneni, şüphe edileni bahane aramadan, mazerete sığınmadan ilan etmiştir.

Sözleri milat olacaktır... Bundan sonra, yazılarda, konuşmalarda binlerce kez o cümlelere referans verilecektir.

Herşeye rağmen şimdi, “Biz demiştik” zamanı değildir. Aynı şekilde eski alışkanlığa esir olup askere sahip çıkma bahanesiyle gerçeği örtbas zamanı da değildir. Artık biliyoruz ki, eleştirmek değil örtbas etmek, sorgulamak değil dışarıya kapanmak orduyu yıpratıyor.

Ne yapılması gerektiği bellidir...

Türkiye’nin reforma en çok ihtiyacı olan kurumuna neşter vurma zamanıdır. Genç çocukların kanını akıtan, ülkeyi demoralize eden yozlaşmaya son vermek için vakit kaybedilmemelidir.

Koşaner’in sözleri yeniden yapılanma için fazlasıyla keskin ve uyarıcı bir fizibilite raporudur.