24 Ağustos 2011 Çarşamba

Eleştirinin kutsallığı ve ordu düşmanlığı / Mehmet Altan

Dün internete Genelkurmay eski Başkanı Org. Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı düştü.
Ses kaydındaki konuşulan eleştirel konu başlıkları çok çarpıcıydı:
‘1. Her yere kontrolsüz mayın döşedik.
2. Emir komuta birliğini sağlayamıyoruz.
3. Çatışma anında tim komutanlarımız mevziiye silahını bırakıp kaçıyor.
4. Eğitim zafiyeti nedeniyle terörist diye masum erimizi kendimiz vurduk.
5. Sınır karakollarımız hatalı yapılmış, Hantepe de hatalı. Halimiz tam bir kepazelik.
6. İHA skandalında, teşkilat yapımızın yanlış olduğu anlaşıldı.
7. Terörle mücadelede hiç kimsenin talimatına ihtiyacımız yok.
8. Operasyonlarda artık son bir yıldır mantıklı iş yapmaya karar verdik.
9. Artık her şeyi yasal zemine oturtmak zorundayız. Herkesin gözü üzerimizde.
10. Elimizdeki teknik imkânları kullanamıyoruz, eğitim ve tatbikatımız zayıf.’
Aslında...
Ses kaydındaki ifadeler, işini yeryüzü standartlarında yapan bir ordu peşinde koşan yansız insanların çoktandır söylediği eleştirileri kapsıyor ve doğruluyordu...
Ses bandında kabul edilen ve masaya yatırılan eleştirileri daha önceden seslendirenler ‘asker düşmanı’ olarak suçlanmıştı...
Şimdi iddia doğru ise bu eleştirilerin aynısını Genelkurmay Başkanı gündeme getiriyordu... Çünkü savunma zafiyeti ve ordunun içinde bulunduğu durum ayyuka çıktı...
Eleştiriye tahammülsüzlük kurum ve kişileri çürütüyor... Bin Ali, Hüsnü Mübarek, Kaddafi, aklına eseni yapan, asla ve kata itiraz istemeyen, eleştiriden hiç haz etmeyen ve sürekli abartılı bir övünmenin fanfanlarını taze tutan insanlar değil miydi?
***
Abartılı övgü ve propaganda yerine eleştiriye ve denetime açık, demokratik mekanizmaların denetleyebildiği bir askeriye olsa, ortaya çıkan ses kaydındaki konuşmalara gerek kalmayacak, askeriye de büyük acılarla rahatlıkla avlanır hale gelmeyecekti...
Caydırıcı bir güç olarak diriliğini koruyacaktı... Hatta bunca çocuğumuz boş yere ölmeyecekti...
***
Ne yazık ki buralarda ‘saray kültürü’ egemen...  ‘Demokrat’ olmak yerine ‘padişah olmak’ tercih sebebi...  Ama bunun da ağır bir yaptırımı var, 36 padişahın üçte biri mutlak egemenliklerine rağmen tepetaklak olmuşlar...
Akılcı toplumların ve bireylerin demokratik eleştiriye tahammül geliştirmelerinin sebebi, itiraz kurumunun çok esaslı bir sübap olmasından kaynaklanıyor...
İlke yerine keyfiyeti tercih edip, buna karşın etrafta derin bir sessizlik yaratmanın nihai maliyeti çok yüksek...
***
Dün internete Genelkurmay eski Başkanı Org. Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen ses kaydı düşünce, toplumun tüm kurumlarının ve yapısının birleşik kaplar benzeri olduğunu düşündüm...
Örneğin, toplumun ve bireylerin son derece demokrat, eleştiriye ve denetime açık olduğu bir yerde bizimki gibi bir askeriye olamaz...
Oluyor ise genel eğilimlere de bir bakmak, onu da eleştirmek ve özeleştiriye tabii tutmak gerekir...
***
Demokrasinin özünde eleştiri, itiraz ve meşru eylem var...
Bunu anlamayan, bunu içine sindiremeyen, kendine çeki düzen vermek yerine etrafı alabildiğine sessizliğe büründürmeye kalkışan sadece ‘harakiri’ yapar...
Bugüne kadar en eleştirilmeyen kurum askeriye idi, dünkü ses bandı, eleştiriden, denetimden yoksun bir kurumun ne hale düştüğünü en iyi gösteren örnek...
Bu herkes için, hepimiz için geçerli...
Askeriye iyi niyetli çırpınmaları ‘ordu düşmanlığı’ olarak algılamak yerine, haklı eleştiriler olarak ciddiye alıp gereğini yapsa bunca insan ölmeyecek, kurum da bu hale düşmeyecekti...