26 Ağustos 2011 Cuma

Koşaner yargılanmalı / Abdülkadir Selvi


Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in ilk konuşması, "tarihi itiraflar" niteliğindeydi.
Darbeci zihniyetin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni düşürdüğü durum açısından ibret vericiydi.
Bu ordu kendi Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in uçağının düşürülmesi konusunda zanlı durumunda.
Bu ordunun Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, yemeğini evinden 'sefertası' ile getiriyordu. Bahtiyar Aydın'ın vurulmasından Albay Kazım Çillioğlu'nun öldürülmesine, Rıdvan Özden'in infazına kadar, geçmişi Karacaahmet Mezarlığı gibi...

Kendi askerini alnından vuran ordu, bizim ordumuz...Bunu itiraf eden kişi ise ülkenin Genelkurmay Başkanı.
Koşaner'in konuşmalarının yayınlanan dünkü bölümü ise, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nasıl bir zihniyetin hakim olduğunu göstermesi açısından önemliydi.
İtiraflarının ikinci bölümünde ise, "Balyoz Darbe Planı"nı itiraf ediyor Koşaner paşa...
"Seminerle ilgili seminerle ilgili neyimiz var neyimiz yok çaldırmışız yetkisiz kişilere ulaşmış konuşmalarımız dâhil. Esas rezalet bu. Nasıl bu olur yav, nasıl bu olur. Ne konuşuyorsak var adamların elinde. Sıkıntı burda. Bu rezilliği yapmışız. Balyoz'un hikayesi bu. Suç olan kısmı da işin içerisinde olabilir" sözleri ona ait.
Asıl rezalet darbe planlarının çaldırılması değil, ordunun darbe planı yapması.
Ama paşa, darbe planı yapılmasına değil, bunun çalınmasına hayıflanıyor.

Bu Koşaner paşa değil miydi, Balyoz sanıkları serbest bırakılmadığı için kuvvet komutanlarıyla birlikte Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa eden... Hem de terörle mücadelenin ortasında ordusunu yalnız bırakarak.
İtiraflarından Gürbüz Kaya'nın terfisiyle de çok ilgili olduğunu anlıyoruz Koşaner Paşa'nın.
"Terfi kararnamelerini tekrar imzaladık. Tekrar gönderdik. Şimdi top imza makamında. Kim imza makamları. İki tane bakan. İşte içişleri bakanıyla milli savunma bakanı. Başbakan ve cumhurbaşkanı. Şimdi yasa bunları imzalayın diyor ve hiç şüpheniz olmasın ne kılıf takarsa taksınlar tamamen hukuka uygun yaptığımız şey ve haklıyız"
Koşaner, Gürbüz Kaya'dan Çukurca'daki 9, Dağlıca'daki 12, Gediktepe'de ise 11 şehidin hesabını soracağı yerine, onu terfi ettirmeyi milli bir vazife saymış...
Hesap vermesi gereken Gürbüz Kaya'nın terfisini kendisine dert edilen bir Genelkurmay Başkanı...Vay halimize.
Koşaner Paşa'nın emeklilik ikramiyesini hesap eden, OYAK'taki vergi kesintisini kendine dert edinen, profesyonel askerliğe karşı şanlı direnişini sürdüren sözlerini bir kenara bırakıyorum.
Benim asıl ilgimi çeken TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35.maddesiyle ilgili sözleri.
27 Mayıs'tan bu yana darbelere gerekçe olarak gösterilen şu ünlü 35.Madde.
"Hani diyorlar ya 35. Madde'yi kaldır da bilmem ne maddeyi koy. İster koy ister koyma. Biz Silahlı Kuvvetler olarak bunun için varız. Bu bizim doğal tarihi görevimiz. Kimse bunun hakkında bize akıl öğretemez. Kimse bunun aksini bize söyleyemez. O zaman bizim varlığımızı inkâr ederiz"
Rejimi koruma kollamayı asli görevi olarak gören bir ordu.
Darbeyi varlık nedeni olarak gören bir Genelkurmay Başkanı...

"Halaskaran-ı zabitan" zihniyeti bu.
Bu orduda hâlâ "İttihatçı" ruh hakim. Hâlâ 27 Mayıs'ın zihniyetiyle yönetiyorlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ni...
İçlerinden, "Menderes gibi sallandırsan şu Başbakan'ı" diye düşünenin az olmadığına inanıyorum.
Bir hükümet yetkilisi, "Bırakın 35.maddeyi kaldırmayı. Yanına bir 35.madde daha koysanız darbe yapacak halleri yok" demişti.
İşin o kadar kolay olmadığını bu sözler ortaya koyuyor. Konjonktür değişsin, seçimden yüzde 50 oy çıkmasın görün bakalım ne olur?
Balkanlar düşerken, Yıldız Sarayı'nı basıp, padişahı devirmenin hesabını yapan İttihatçı zihniyet bu.
Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş'la konuştum.
"Vahim bir durum" dedi.
"Teğmenlikten başlayıp Genelkurmay Başkanlığı'na kadar uzanan bir zihniyet bu" diye ekledi.
Ümit Kardaş, "Bu bir suçtur" diye ilave etti.
Evet, darbeyi övmek bir suç. Koşaner paşa ordunun darbe iradesini beyan etmek suretiyle bu suçun katmerlisini işliyor.
Koşaner yargılanmalı.
Ayrıca, "27 Nisan e-muhtırası" Genelkurmay'ın resmi internet sitesinde hâlâ duruyor.
O muhtıra bir suç delili.
Bir leke olarak orada durmamalı ve derhal kaldırılmalı...