10 Temmuz 2013 Çarşamba

Dışişleri Bakanlığı’na cevabımdır / Emre USLU


Mısır Büyükelçiliği’nin devrimden önceki ve darbe sırasında Ankara’ya geçtiği kriptoları dün gündeme getirmiştim. Dışişleri Bakanlığı yazımla ilgili bir açıklama yapmış. Açıklamada “Kahire Büyükelçiliğimizden gelen tüm bilgi ve değerlendirmeler Devlet arşivimizde mevcuttur. Devletin gizli muhaberatındaki bilgilere dışardan erişim olduğu ima edilerek ortaya atılan iddialar bütünüyle asılsız ve mesnetsizdir. Kime ve hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan bu iddialar, çok zor şartlarda özveriyle görev yapan ve Ankara'ya doğru ve sağlıklı bilgi akışını sağlayan Büyükelçimiz ve Büyükelçiliğimiz mensuplarına karşı en hafif tabiriyle büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır” deniyor.

Dışişleri’nin açıklamasını okuyunca “ülke batmış ne gam, monşer monşeri her hâlükârda korur” diye düşündüm.

Dışişleri Bakanlığı “Devletin gizli muhaberatındaki bilgilere dışardan erişim olduğu ima edilerek ortaya atılan iddialar bütünüyle asılsız ve mesnetsizdir” diyor.

O yazıda açık bir şekilde yazdım; kaynağımın Ankara’daki diplomasi çevreleri ve o raporları görme imkânı olan kişiler olduğunu belirttim. Dolayısıyla yazımın hiçbir yerinde “devletin muhaberatındaki bilgilere dışarıdan erişim olduğunu ima etmedim”. Benim yazımdan böylesine mesnetsiz bir sonuç çıkarmak için Dışişleri çok mesai harcamış olmalı. Normal mantık kurallarıyla o yazıdan böyle bir yorum çıkarılamaz çünkü.

Dışişlerinin saçma yorumlar ve imalarla dolu açıklamasında yer alan “ortaya atılan iddialar bütünüyle asılsız ve mesnetsizdir” kısmını da ciddiye almamak gerekir ama kendi okurlarımı ciddiye aldığım için biraz daha ayrıntı vereyim:

1)
Hüsnü Mubarek’e yönelik devrim olurken Mubarek gitmeyecek, Başbakan gelsin burada Mubarek’e destek versin raporları sizin arşivinizde. Kahire’de Başbakan’ın gelince kalması için otel bakan diplomatınız da şu anda başka bir Ortadoğu ülkesinde görevli. İsterseniz Başbakan’ın geldiğinde kalması için düşünülen otelin hangi gün saat kaçta ziyaret edildiğini de yazarım. Ama bu kadar ayrıntı yeter sanırım.

2)
Muberek’e karşı yapılan devrim sırasında Tahrir’deki muhaliflerle görüşüp haber yaptığı için elçilikte ve rezidansta fırça atılan gazeteciler olayını Kahire’deki tüm gazeteciler biliyor. Dışişleri bilmiyorsa o sizin sorununuz.

3)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyareti sırasında Tahrir Gençliği Liderleri diye kendisiyle görüştürülen gençler konusunda bildiklerimin bir kısmını yazıyı yazmadan önce Sn. Cumhurbaşkanı’na en yakın kişilerden biriyle paylaşmıştım. Talep ederlerse bildiklerimden geri kalanını da Çankaya Köşkü ile paylaşmaya hazırım. Monşer dayanışması engellemezse Köşk gerçeğe çabuk ulaşır. Bu konuda onlara yardımcı olabilirim.

4)
Mısır’daki darbeden önce Büyükelçiliğin geçtiği raporu ayrıntısıyla zaten Hürriyet’ten Uğur Ergan yayımladı. Ben de açıkça referans verdim. Bu durumda Dışişleri’nin açıklaması kendi kendini yalanlıyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasındaki en vahim taraf ise şu: “Kime ve hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan bu iddialar, çok zor şartlarda özveriyle görev yapan ve Ankara'ya doğru ve sağlıklı bilgi akışını sağlayan Büyükelçimiz ve Büyükelçiliğimiz mensuplarına karşı en hafif tabiriyle büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır.

Dışişleri yetkilileri şunu iyi bilin: Ben bir köşe yazarıyım ve sizin tanıdığınız diğer türden “gazeteciler” gibi hiç değilim. Sanırım beni kâtiplerinizle karıştırdınız. Haberi yaparken kime ve hangi amaca hizmet ediyor diye düşünmem. Elçiyi üzerim, bakanı kızdırırım, başbakanı çileden çıkarırım diye hiç düşünmem. Yazılarımın hizmet ettiği tek merci vardır: OKURLARIM. Onlara doğruları, sadece doğruları anlatmaya söz verdiğim için bu gazetedeyim. Sizin monşer huzurunuzun bozulması beni özellikle ilgilendirmiyor. Bunu böyle bileceksiniz ve “kime hizmet ettiği belli değil” şeklinde ahlaksız imalarda bulanmayacaksınız...

Bir de açıklamada şöyle bir kısım var: “Çok zor şartlarda özveriyle görev yapan ve Ankara'ya doğru ve sağlıklı bilgi akışını sağlayan Büyükelçimiz ve Büyükelçiliğimiz mensuplarına karşı en hafif tabiriyle büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır.

Şunu iyi bilin; özveriyle çalışıyor dediğiniz Kahire Büyükelçiniz Mısır’daki darbecilerle uğraşacağına oradaki Türk gazeteciler ve Türklerle uğraşıyor.

Darbeden sadece üç gün önce (30 haziran) Kahire’de bulunan tüm Türk toplumuna yazdığı e-maille büyükelçiniz kendisini Twitter’dan eleştirdiği için DHA’nın eski muhabirini bir diplomata yakışmayacak üslupla nasıl tehdit etmiş, ona cevap verin.

Özveriyle çalışıyor dediğiniz büyükelçiniz darbeden sadece üç gün önce kendisini Twitter’dan eleştirdiği için bir gazeteciyi neredeyse vatan haini ilan eden sayfalar dolusu e-mail yazmakla meşguldü.
O e-maili gazetenin internet sayfasına koyduk. Bırakın maval okumayı, imalarla suçlamalar yöneltmeyi bize gerçekleri anlatın; Mısır’da darbe olacağından haberiniz var mıydı? Varsa neden İhvan’ı uyarmadınız?
Mısır Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’nın kendisini Twitter’dan eleştirdiği için işine son verilmesi için girişimlerde bulunduğu 20 yıldır Kahire’de gazetecilik yapan DHA eski muhabiri Metin Turan’ı tehdit eden e-mail mesajını yerim kalmadığı için gazetenin internet sayfasına koyuyorum:
Metin Turan'ı tanıyan tüm arkadaşlar, hepinize çağrıda bulunuyorum Şubat ayında Cumhurbaşkanımızın Mısır Arap Cumhuriyetini resmi ziyaretleri sırasında Mısır makamlarıyla arasında cereyan eden bizim muttali olmadığımız ihtilaf nedeniyle basın mensuplarının çekim yaptıkları ortamlara sokulmayınca kendisini ve arabasını cumhurbaşkanlığı sarayının önünde yakma iddiasında bulunan, bu nedenle Mısır güvenlik kuvvetlerince gözaltına alınan, bizzat ve Büyükelçiliğimiz Konsolosluk Şubesi yetkililerince yürütülen girişimler sonucu serbest bırakılan TRT eski muhabiri Metin Turan, bir süreden beri sosyal medya yoluyla şahsım ve Türk toplumunun seçkin temsilcileri aleyhine olur olmaz çirkin ve asılsız iddia ve şaibeler yaymak gayreti içindedir.

Mısır’da Türk toplumu arasına fitne ve nifak sokup, yalan yanlış itham, hakaret ve hastalıklı davranışlarıyla huzur bozan, Türk Mısır ilişkilerine zarar verecek şekilde, Türkiye Cumhuriyetinin kurumları, yetkilileri, girişimci ve yatırımcı vatandaşlar, hatta kendi meslektaşları hakkında haksız, yersiz, asilsiz, yalan beyan ve şaibeler yayan bu sahsın tedaviye muhtaç durumunu ve kontrolsüz, hamasi, ifratı sosyal medya hezeyanlarını, son olarak TUMIAD'ı ve yöneticilerini hedef alan haddini bilmez saldırılarını devletin zirvesine ve güvenlik kurumlarına rapor ve takip edeceğim.


Daha devam ederse, ilişki, temas ve faaliyetlerinin Mısır ulusal güvenlik ve istihbarat makamları tarikiyle araştırılıp hükümetimize bildirilmesini isteyeceğim. Hakkında tahkikat ve kamu davası açılmasını önereceğim. Hangi mihrakların hizmetinde ve ne maksatla Türk toplumunu tedirgin eden bu tür asap bozucu faaliyetlerde bulunduğunun, TRT’den, Anadolu Ajansından ve başka çalıştığı yerlerden hangi sebeplerle isine son verildiğinin soruşturulup, tespit edilip, açıklanmasını ve gerekirse adalet huzuruna çıkartılıp yargılanmasını isteyeceğim.


Siz ve aklı selim sahibi diğer insanlar bu garabete derhal son verilmesini sağlamazsanız, size de vebal doğacak. Zira bu rezalete kimlerin, hangi sebeple göz yumduğunu ve/veya alet olduğunu da soruşturtacağım.


Bu mesajı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı makamlarına eşzamanlı olarak iletmekteyim. Gerekirse resmi kanaldan da takip edeceğim.


Lütfen üzerinize düşeni yapın. Elektronik medyadaki meczup neşriyatı ve TÜMİAD genel kurul toplantısında cereyan ettiğini öğrendiğim, seçilmiş yöneticileri ve sabık Başkanı hedef alan utanç verici çirkinliği derhal düzeltip özür dileterek telafi edin. Konuyu Mısır'dan ağrıdıktan sonra da takip edeceğim. Bu zavallı kendini bilmezin tahrik ve tacizlerine konu olan herkese kanun yoluna başvurmalarını tavsiye edeceğim.


Yemin ediyorum. Üç buçuk yıl boyunca devlet büyükleri nezdinde kırdığı potlardan sonra her defasında kendisini affettirip, aşırılıklarını, şuursuzluklarına rağmen aile sahibi Türkiye sevdalısı bir vatandaş olduğunu zannederek koruyup himaye ettiğim bu şahıs derhal huzuruma gelip şahitler önünde özür dilemediği takdirde kendisini hiç affetmeyeceğim. Gerekirse kanuni yollara da başvuracağım.


Allah da, devlet de biliyor kulun bildiğini. Yeter artık yahu
.
Hüseyin Avni BOTSALI”