16 Ağustos 2010 Pazartesi

Darbeciler Gidiyor Asker Değişiyor

Özgürel: 28 Şubat’ta mezhepçi bir grup kendini komuta kademesine laik Atatürkçü olarak yutturdu. Bu orduya pahalıya mal oldu. Asker şimdi içindeki darbecileri temizliyor.

Yüksek Askeri Şura toplantıları giderek artan bir ilgiye mazhar oluyor. Önceki yılların heyecansızlığının başlıca sebebi ‘isimleri asker belirler, siviller onaylar’ teamülüydü. Bu teamül bu yıl tarih oldu. 20 yıldan sonra ilk kez ihraç kararı da çıkmadı, 12 Eylül’de oylanacak paketteki ordudan atılanlara yargı yolunu açan madde etkisini erkenden gösterdi. Şura’nın bu yıl tansiyonu bu kadar yükseltmesinin bir nedeni de haklarında yakalama kararı çıkarılan 11 amiral ve generalin adının terfi listesinde bulunmasıydı. YAŞ’ta yaşananların anlamını, TSK’daki değişimi bir kurmay asker çocuğu olan ve süreci yakından takip eden gazeteci Avni Özgürel ile konuştuk.

• Dışsal etkilerle mecburen değişiyor dense de bunun içeride bir karşılığı vardır mutlaka. TSK’da son yıllarda yaşanan değişimi getiren sebepler ne?
Soğuk savaşın bittiğini siyasi manada biliyorduk ama fiili açıdan tüm dünyada yeni anlaşılıyor. Zihnimizdeki duvarlar yeni yeni yıkılıyor. Bu tabloda soğuk savaş dönemine göre koşullanmış, konumlanmış kurumlarımız da bir altüst oluş yaşıyor. Ilk değişim ekonomide oldu. 2001 krizi sonrasında bankalar sektöründe yapılan düzenlemeler sayesinde dünyanın yaşadığı son büyük krizi o şiddette yaşamadık. Türkiye ekonomisi uluslararası alanda sadece büyüklük değil kurumsal sağlamlık bakımından da çağı yakalamış vaziyette. Ama Türkiye’nin askeri bürokrasisi, yargı bürokrasisi, siyasi partileri, medyası tökezliyor.

• TSK açısından süreç nasıl işledi, işliyor?
Ordumuz soğuk savaş dönemi boyunca ABD ile hareket etmeye çalışmış. 90’dan sonra bölücülük ve irticaya karşı duyarlılık geliştiriyor. Rahmetli Özal döneminde “Amerika Ortadoğuda Kürt devleti kurmak istiyor, bu bir tuzak, bizi parçalamaya çalışıyor” diye düşünmeye başlıyor. Military Power gibi askeri dergilerdeki makaleler, Kürdistan haritaları vs. Amerika’ya güveni sarsıyor. Tuncer Kılınç Paşa da Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteriyken “Biz artık NATO ile bu işi götüremeyiz, İran Suriye ve Rusya ile işbirliği yapmalıyız” demişti ama bu, bir projeye dökülmemişti. 1. Körfez savaşında Özal’ın ‘ABD ile girelim biz bu işe’ demesiyle askerin güvensizliği sağ siyasete de yansıdı. 28 Şubat’ta bir korku tünelinden geçti Türkiye. 28 Şubat zihniyetinde bir önemli ayrıntı var ama.

• Nedir 28 Şubat zihniyetindeki ayrıntı?
TSK içinde gelişen ve yargıda da etkinlik kazanmaya başlayan mezhepçi bir gruplaşma oldu. Bunlar kendilerini komuta katına Atatürkçü ve laik diye yutturdu. Bu yutturmaca TSK’ya çok pahalıya mal oldu. Çünkü, içinizde sürekli “siyasete güvenilmez. Biz bunları yıkalım” diyen birileri var. Üstelik bu sizi, ülke savunmasında yeni strateji, proje geliştirmek yerine sürekli iç güvenlikle meşgul ediyor. Orduda Amerikan düşmanlığı da sürekli artıyor.

‘BİZ NERDE HATA YAPTIK’
• Kırılma nerede nasıl başlıyor?
“Biz bu düşüncedeyiz ama Kürt meselesi tırmanıyor, K. Irak’ta devlet kuruluyor. Muhafazaklar da seçim kazanıyor. Biz istediğimiz kadar homurdanalım. Benimsediğimiz yöntem bizi sonuca götürmüyor, müttefiklerimizle de kavgalıyız” diye düşünmeye başlayınca.

• Bu idrak midir değişimin itici gücü?
Değişimi sağlayan, silahlı kuvvetlerde, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir kurmay değerlendirmesinde hata yapıldığının görülmesi oldu.

• Hilmi Özkök değil mi ilk idrak eden?
Özkök’tür. Darbeye yokum dedi. Kimi paşalara kardeşim mahkemeye git, dedi. Bu farklı bir zihniyetin ilk defa TSK’de alttan alta geliştiği manasına gelir. Sonrası da geldi zaten.

• Bu idrak karargahta Özkök’ten beri var ise Genelkurmay’dan yapılan ve bunun aksini ispatlayan açıklamaların anlamı ne?
Bunlara bakılmamalı. Genelkurmay’ın da bir tabanı, Harp okullarından itibaren böyle yetiştirilen bir kadrosu var. Bir anda değiştiremezsiniz. Bu bir geçiş süreci. TSK engellemeyerek Ergenekon sürecine katkı veriyor. Mezhepçi kadro temizleniyor. Başbuğ çok önemli bir şey söyledi Harp Akademilerinde: “Demokrasiye aykırı hareketlere de demokrasiye aykırı fikirlere sahip olanlara da TSK içinde yer vermeyeceğiz”. Bu önemli bir taahhüt.

KOŞANER’İ BAŞBUĞ HAZIRLADI
• Başbuğ bu dönemi iyi yönetti mi?
Başbuğ döneminde TSK açısından önemli bir viraj dönüldü. Cumhuriyet tarihi boyunca TSK’yı hiç bu kadar konuşmadık, eleştirmedik, soruşturmadık, yargılamadık. Başbuğ şüphesiz başarılı bir genelkurmay başkanıydı.

• Ya Koşaner’in genelkurmay başkanlığı?
TSK’daki anlayış değişikliği ve yeniden yapılanma Koşaner’le güçlenerek sürecektir.

• ‘Koşaner’in saygınlığı zedelenmemiş bir genelkurmay başkanı olması için iki yıl boyunca susması, karargahın kararı mıdır?
Bu denli hesaplı, ölçülü biçili hareket edildiğini sanmam. Ama Koşaner’in genelkurmay başkanlığına getirilmesini sadece teamül- kıdem dengeleriyle izah da akla ziyandır. Şüphe yok ki Org. Başbuğ, Org. Koşaner’i komutanlığa taşıyan yolun taşlarını döşemiştir.

MUHSİN BATUR’UN FANTEZİSİ
• TSK personel kanuna göre genelkurmay başkanı olmanın şartı iki. 1) Orgeneral veya Oramiral olmak 2) Kara, deniz ya da hava kuvvetleri komutanlığı yapmış olmak.. İken niye hep karacılar seçiliyor?
Sadece TSK’nde değil dünyada iddia sahibi bütün devletlerin ordularında durum böyle.. Genelkurmay başkanlığı görevine karacılar geliyor. 12 Mart muhtırası öncesi dönemin Hava Kuvvetleri Org. Muhsin Batur’un böyle bir fantezisinin olduğunu hatırlıyorum.. Bu tür spekülasyonlara son vermek için bizde genelkurmay başkanları arzu ettikleri takdirde ve duruma göre hava orgeneral ve deniz oramiral üniforması giyme hakkına sahipler, giyerler de..

ORG. HİLMİ ÖZKÖK ORDUEVİNE GİTMİYOR
• Başbuğ TSK’da değişime ve sürekliliğine gerçekten inanıyorsa, hükümete tertiple suçlanan Hasan Iğsız’ı Kara Kuvvetleri Komutanı olarak nasıl önerebildi? Iğsız hakkındaki suçlama için ‘kısa ve önemsiz’ diyerek hüküm verebildi?
Düşünün: 45 yıldır yanyanasınız, çocukluğunuzdan beri. Eşinizden çocuğunuzdan çok birbirinizi görmüşsünüz. 20 gün sonra emekli olduğunuzda da ordu evinde yine onunla karşı karşıya geleceksiniz. Bu çok önemlidir, psikolojik açıdan. Mesela Hilmi Özkök ordu evlerine gitmek istemiyor, sıkıntılar var. Bunlar kolay şeyler değil. Hükümetin duruşu biliniyordu. Başbuğ’a şimdi kimse diyemez, Iğsız için ısrarcı olmadı..

28 Şubat tecrübesi askere de çok şey öğretti
• Askerde kronik denebilecek bir sivile güvensizlik duygusu var. Bu, değişti mi ya da kırılıyor mu?
TSK’nin subay kadroları geçen asrın başından beri siyasetin orduya müdahale etmemesi gerektiği inancı, siyasetin güvenilmez olduğu kültürüyle yetişti. O yüzden orduya hakim zihniyetin bir anda ters-yüz olacağını ummak hayalcilik olur. Algıların tamamen değişmesi için zamana ihtiyaç var. Önemli olan husus şu ki; Türkiye ve cumhuriyetin en önemli kurumundan biri olan TSK doğru bir yöneliş içinde. Ve en önemlisi, girilen yolda bir daha 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan türü hadiseler yaşanmayacağına dair güçlü işaretler var.

• YAŞ, asker getirir sivil onaylar anlayışını ve teamülünü yıktı. Bu, yeni bir teamül oluşturur mu?
Sivilleşme, demokratikleşme bir süreç ve ortak irade, çaba gerektiren bir mesele. Bu defa YAŞ’ta şimdiye kadar yapılmamış olan yapıldı demek geçmiş dönem siyasilerine haksızlık olur. Türkiye vesayetçi anlayışı sadece siyaset katında değil aydınlar katında dahi yeni yeni tartışıyor. Bugün demokratikleşme diyen bürokrat, iş adamı ve aydınların önemli bir kısmının fazla uzak olmayan bir geçmişte askerin siyasete müdahalesine alkış tuttuğunu; bugün dahi ‘Başka çare mi vardı’ diyenlerin var olduğunu unutmamak lazım. Bütün darbelerin öncesinde askere sivillerce, daha ötesi bazı siyasilerce davetiye çıkarıldığını, bu anlayışın basında ciddi oranda destek bulduğunu, kimi akademisyenlerin darbe sonrası yapılmasını arzuladıkları yasal değişiklikler için ön çalışmaya giriştiğini, bürokratların darbeye kadro devşirme işini üstlendiğini biliyoruz.. Geçmiş dönemin siyaseti bu cenderenin içinde olduğu halde kimi YAŞ kararlarında bir oranda etkili oldu, iradesini kabul ettirdi 28 Şubat tecrübesinin Refah Partisi’ne taraftar ya da muhalif, tüm Türkiye’nin demokrasi algısını etkilediğini, bu arada gerek aydınlara, gerek siyasilere, ama hepsinden önemlisi TSK’ne bir şeyler öğrettiğini görmezden gelemeyiz.
AK Parti gücünü iç ve dış konjonktürden alıyor

• AK Parti hükümeti, Kıbrıs görüşmeleri esnasında askerle karşı karşıya gelse de, asıl karşılaşma 2007 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde oldu. 27 Nisan’da ilk kez bir iktidar muhtıracılara ‘işinize bakın’ cevabı verdi. Ikinci büyük ‘duruş’ da son YAŞ’ta çıktı ortaya. Hükümeti bu konuda bu kadar kararlı ve ‘dayanıklı’ kılan ne?
Hükümetin demokratikleşme konusunda istekli olduğunu biliyorum; ne kadar kararlı olduğunu ise kestirmek zor. Bakıyorsunuz bazen son derece cesur, ümit veren açıklamalar, girişlimler görmek mümkün; bazen de tedirgin, ikircikli tavırlarla karşılaşmak olası.. Sanıyorum ki bunun sebebi, üzerinde tartışılmış, proje haline getirilmiş bir yol haritasının olmaması. Bazı şeyler el yordamıyla şekillendirilip, siyaseten uygun zamanda gündeme taşınıyor. Hükümeti bu konuda kendine güvenli, dayanıklı kılan ise iç ve dış konjektür.. Demokratikleşme artık büyük bir çoğunluğun itirazsız benimseyip seslendirdiği bir talep.. Nitekim Ak Parti bu yolda her girişiminde seçimlerde aldığı oydan çok daha yüksek oranda destek buluyor. Yanı sıra uluslar arası konjektür de bu tabloyla örtüşüyor. Gelişmiş demokrasiler aynı masada yan yana oldukları, pek çok uluslar arası meselenin hallinde birlikte hareket etmek durumunda oldukları Türkiye’nin demokrasi alanında eksiklerini gidermiş bir ülke seviyesine gelmesini istiyor, bu yolda teşvik ediyorlar.. Bu da tereddütleri olan diğer siyasi partilere nisbetle ve bürokratik direnç karşısında Ak Parti’nin elini güçlendiriyor..

• Bu süreç TSK’nın Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasıyla sonuçlanır mı?
Bu konu eninde sonunda çözümlenecek. Ama bu herhalde şimdi ya da önümüzdeki bir-iki yılda gündeme gelmeyecek. Bildiğim kadarıyla konu bugün için Ak Parti’nin gündeminde üst sıralarda değil zaten.