31 Ağustos 2010 Salı

İlker Başbuğ / Amberin Zaman

GEÇTİĞİMİZ cuma günü emekliye ayrılan İlker Başbuğ‘un Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner‘e devir teslim törenini ben de izledim. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin penceresinden bakıldığında bu törene davet edilmem pek de olağan sayılmazdı. Zira meslek hayatım boyunca askerleri başta siyasete müdahalelerinden ve Güneydoğu’da yaşanan hak ihlallerinden dolayı bol bol eleştirdim. Hilmi Özkök dönemi hariç TSK’nın neredeyse hiçbir organizasyonuna dahil edilmedim.

Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru halen muhabirliğini yürüttüğüm The Economist Dergisi için TSK’yı irdeleyen bir makale hazırlıyordum. TSK’ya da sırf formalite icabı, hani “bize söz tanımadınız” dedirtmemek için İlker Başbuğ‘dan randevu talebinde bulundum. Cevap vermeye tenezzül etmeyeceklerinden emindim.

Talebime hemen olumlu cevap geldiğinde şok geçirdim. Çünkü ben aynı zamanda Taraf Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyordum. Şaşkınlığımdan o günlerde basınla ilişkileri yürüten Tümgeneral Ferit Güler‘e cevaben yazdığım mail’lerde kendisine defalarca “Ferit İlsever” diye hitap ettim. Adını Ergenekon davası sanıkları arasında bulunan ve halihazırda hapis yatan Ferit İlsever‘le karıştırmış oldum. Nazik Tümgeneral Güler hiç bozuntuya vermedi.

İlker Başbuğ‘la görüştüğümde henüz Türk basınından kimseye “on the record” mülakat vermemişti. Oysa bizimkinin “on the record” olacağını zannederken son dakikada sadece “sohbet” olacağı söylendi bana. Bu yüzden Başbuğ‘un anlattığı hiçbir şeyi onun ağzından kullanamadım. Ne var ki Başbuğ konusunda birçok kişiyle görüşmüştüm. Onların anlattıklarıyla kendi izlenimlerimi harmanlayıp bir Başbuğ portresi çizdim. The Economist’te yer darlığından yazım makaslandığında bu bilgileri Taraf Gazetesi’ndeki köşemde değerlendirdim. Kendisi hakkında olumlu şeyler anlattım. Örneğin entelektüel olduğunu, çok kitap okuduğunu... Hatta törende karşılaştığımızda da Hanefi Avcı‘nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabını okumakta olduğunu söyledi. Onu övmem, bazı meslektaşlarımın tepkisine neden oldu.

İlker Başbuğ artık emekli olduğuna göre görüşmemizi gizlememin bir anlamı yok. Peki, neredeyse dört saat süren “sohbetimiz” boyunca müthiş açıklamalarda bulundu mu? Hayır.

“Off the record” konuşmaların ayrıntılarına girmeyeceğim. Ama modern tarihimizin en zorlu genelkurmay başkanlığını yaşayan İlker Başbuğ ile izlenimlerimi paylaşmakta herhangi bir sakınca görmüyorum.

Peki, Başbuğ benimle neden görüşmek istedi? Aynı soruyu kendisiyle makam odasında geçirdiğim ilk saat boyunca ben de sordum. Bana Taraf köşe yazarı sıfatımla görüşmediğini defalarca hatırlattıktan sonra havadan sudan konulara girdi. Ailem nerede oturuyordu? İsviçre’de ne okumuştum?

Ardından da yazdıklarımın bir bilançosunu çıkarıp orduyla ilgili The Economist’e yazdığım en son yazının “çok kötü” olduğunu söyledi. “Eyvah biz fırça yemeye gelmişiz” demeye kalmadı bu kez Başbuğ‘un “Ama sizi objektif buluyoruz” ifadesiyle ufak bir şok daha geçirdim. Bu kez “gelin öbür odaya geçelim” diyerek köşede bir kapıya doğru yöneldi. “Burası kozmik oda mı yoksa?” diye sorduğumda gülmeye başladı.

Başbuğ‘la ilgili çeşitli görüşler var. Bazı iddialara göre darbe planlarından haberdar olmasına rağmen engellemedi. Destekledi diyenler dahi var. Eğer mahkemelerde bu iddialar ispatlanırsa o halde cezasını çeker. Çekmelidir.

Ancak benim görüştüğüm çoğu kaynak Başbuğ‘un darbe fikrine soğuk baktığını söylüyordu. Hatta biri “AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak isteyen generaller hep Amerika’dan medet umdu ama Başbuğ aralarında değildi” dedi. Görüşlerine başvurduğum eski ABD büyükelçisi Eric Edelman, Başbuğ için “Türkiye için bir şans” değerlendirmesinde bulunurken eski genelkurmay başkanının darbe planlarına asla itibar etmeyeceğini savunuyordu. Entelektüel özelliklerine dikkat çekiyor. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen‘in sağ kolu olan Danimarka’nın eski Ankara Büyükelçisi Jesper Vahr da benzer tespitlerde bulundu. Devir teslim törenine gelen ABD’nin NATO nezdindeki bir numaralı komutanı Oramiral James Stavridis‘e Başbuğ‘u tek sözcükle tarif edecek olsanız hangisini seçerdiniz diye sorduğumda “onurlu insan” dedi. Şahsi kanaatlerimi sizinle bir sonraki yazımda paylaşacağım.