Hrant Dink cinayeti davasında bazı polislerin ihmali olduğu öne sürüldü. Bu iddiaları incelemek üzere İçişleri Bakanlığı müfettişler görevlendirdi. Bakanlık müfettişleri yaptıkları hızlı çalışmalar sonunda bir ihmale rastlamadıklarına dair rapor yazdılar.
Bunları hepimiz biliyoruz. Bu raporlar sonunda polislerin yargılanmamasına bile karar verildi.
Ama kamuoyu tepkileri ve gazetecilerin ortaya çıkardığı farklı bilgiler üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisine bağlı Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu devreye soktu. Başbakanlık Teftiş, kamudaki en güçlü ve en yetkili soruşturma kurulu olarak Dink cinayetindeki ihmalleri tek tek ortaya çıkardı. Bugün bazı polislerin yargılanması söz konusuysa bu kurulun müfettişlerinin raporları sayesinde.
***
Bu örneği neden verdim?
Çok basit ve evrensel bir sebeple: ‘Terzi kendi söküğünü dikemez’ sözü boşuna söylenmemiş. Kurumların kendi içindeki hataları o kurumdan müfettişlere soruşturtmaya kalktığınızda genellikle kusurların üstünü örten tarzda raporlar elde edersiniz.
Hele hele ortada cinayet gibi, darbeye teşebbüs gibi, rüşvet ve yolsuzluk gibi büyük kusurlardan söz ediyorsak, teftiş kurulları o bakanlığın veya birimin
tepe yöneticilerinin baskısı altında da kalırlar ve kimsenin günahını almayayım ama kendi kurumunu aklayan raporlar yazarlar.
Oysa dışarıdan bakan gözler, kusurları görece daha tarafsız, daha iyi ortaya çıkarırlar.
Zaten teftişin amacı da budur, kusurları gidermek, daha mükemmel ve tarafsız yönetime ulaşmak çabası.
***
3056 sayılı Başbakanlık Teşkilat Kanunu’nun 20. maddesi çok açık biçimde Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun ‘TÜM KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA’ araştırma soruşturma yetkisine sahip olduğunu yazıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri de bir kamu kurumu olduğuna göre BaşbakAnlık Teftiş’in yetkisi buraya da uzanır doğal olarak.
Yani ortada bir yetki sorunu yok, TSK’nın sivil denetimin dışında olduğu doğru değil.
Değil ama bir mesele var: Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu ancak Başbakan’ın talimatı harekete geçirebiliyor. Başbakanlar da, bugüne kadar
TSK’nın içinde gerçekleşen herhangi bir olayda herhangi bir araştırma veya soruşturma talebinde bulunmuş değiller. Bu hiç olmadı.
Oysa olması gereken bu. Nasıl Başbakan polisteki ihmallerden şüpheye düşüyor, kendi İçişleri Bakanı’nın arkasında durduğu raporlara rağmen
kendi müfettişlerini geniş yetkilerle soruşturmaya gönderiyorsa, aynı şeyi TSK için de yapmalı.
Üstelik TSK içindeki konular askerlikle ilgili konular da değil, daha çok siyasi konular. Yani, askerin siyasete müdahale etmesiyle, bu müdahalenin gayrı meşru biçimleriyle ilgili konular.
***
‘Dursun Çiçek planı’ ortaya çıktığında Başbakanlık Teftiş Kurulu görevlendirilseydi ve müfettişler Genelkurmay’da Dursun Çiçek’in çalıştığı birime girselerdi (ki henüz hiçbir sivil kişi, TSK dışı kişi buraya soruşturma amacıyla girmedi, dava açan savcılar dahil!) kim bilir hangi farklı delillere ulaşacaklardı.
‘Sokmazlardı’ demeyin, o kurulun müfettişleri bu devletin en gizli yeri olan Milli İstihbarat Teşkiları arşivlerine bile girdiler zamanında, Genelkurmay’ın psikolojik harekat şubesine de elbette girerler.
Veya internet andıcını öğrenen Başbakan, teftiş kurulunu görevlendirseydi, ‘Nedir bu işin aslı bir araştırın’ deseydi, acaba emirlerin hangi birimden hangi birime nasıl aktığını, ilk talimatı kimin verdiğini vs. görebilir miydik sonunda? Bence kesin görürdük. Oysa savcının şimdi soruşturmasında bunları görüp göremeyeceğini bilmiyoruz.
***
İki gündür etrafından dolaşıyorum; Başbakan peki neden vermiyor kendi teftiş kuruluna talimat? Aklına gelmiyor olabilir mi? Genelkurmay’la çatışma havasından çekiniyor olabilir mi? Yoksa derinde başka sebepler mi var?
Gelin yarın konuşmaya devam edelim.