Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis grup başkanvekillerinden Bekir Bozdağ, bu köşede iki gündür çıkan yazılarda dile getirilen temel iddia ile ilgili bazı cevaplar verdi, dün Radikal’de okudunuz.
Bekir Bozdağ’a göre, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Türk Silahlı Kuvvetleri’nde teftiş yapma yetkisi yok. Oysa dün de yazdım, 3056 sayısı Başbakanlık Teşkilat Kanunu’nun 20. maddesi, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun bütün kamu kurum ve kuruluşlarında teftiş yapabileceğini açık açık söylüyor. TSK da bir kamu kuruluşu olduğuna göre BTK’nın buradaki yetkisi bana göre tartışmasız.
Bekir Bozdağ bu görüşüne gerekçe olarak bir Danıştay kararından söz ediyor. Ben böyle bir Danıştay kararı bulamadım, Bekir Bozdağ’da böyle bir karar varsa, okumayı ve eğer Bozdağ’ın iddialarını destekliyorsa kararı eleştirmeyi çok isterim. Ancak bir hatırlatma yapmam gerek: Danıştay kararları kanunların üzerinde değildir; kanunun açıkça yazdığı bir yetkiyi Danıştay’ın kaldırması da mümkün değildir. (Kaldı ki Danıştay 1. Dairesi’nin 1995 yılında aldığı
200 numaralı kararı Bozdağ’ın tersine beni doğruluyor.
Bekir Bozdağ, Genelkurmay Başkanlığı’nın özel statüsünden söz ediyor. Gerçekten de Genelkurmay bazı idari yönlerden Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı gibi gözükse de aslında Başbakanlık çatısı altında bir kuruluş.
Bizde Başbakanlık çatısı altında çok sayıda kuruluş var, bazıları müsteşarlık düzeyinde. Örneğin Hazine Müsteşarlığı da Başbakanlığa bağlı, Milli İstihbarat Teşkilatı da. Başbakanlar, yayınladıkları bir genelgeyle mesela Hazine’yi başbakan adına yönetmesi ve gözetmesi için bir devlet bakanına bağlıyorlar ama MİT’i veya Genelkurmay’ı kimseye bağlamıyorlar.
Ne var ki, bu özel statü ne MİT’i ne de Genelkurmay’ı devlet sisteminin dışında özerk veya bağımsız hale getiriyor. Her iki kurum da Başbakana hesap veriyor, Başbakandan talimat alıyor. Az önce andığım Danıştay kararının da söylediği gibi bizde bütün devlet mekanizmasının ve devlet memurlarının
en üst amiri konumundaki kişi Başbakan.
Başbakanlık Teftiş Kurulu gidiyor MİT’te araştırma yapıyor, MİT mensuplarını sorguluyor, hatta devletin en gizli yeri olması gereken MİT arşivine girip çalışma yapıyor. Bunu Susurluk döneminde, Kutlu Savaş’ın araştırması sırasında gördük.
Ancak Bekir Bozdağ’a göre aynı BTK, Genelkurmay’a veya kuvvet komutanlıklarına giremiyor, daha alt askeri birimlerde teftiş yapamıyor.
Bunun mantığını anlamakta zorluk çekiyorum.
Daha da zor anladığım, bu durumun kabullenilmiş ve ‘normal’ sayılmış olması.
Demokrasi, neticede bir hesap verme rejiminin adıdır. Hukuk devletinde ise idarenin (asker dahil) bütün işlemleri yargı denetimine tabidir. BTK müfettişleri de nihayetinde yargının birer parçasıdır, yaptıkları teftişler yargı sürecinin parçası haline gelir. (Aynen Maliye Müfettişleri ve vergi denetim elemanları gibi.)
***
Epey bir zamandan beri askeri vesayetten söz ediyoruz.
Askeri vesayet dediğimiz şey gökten gelmiş, uhrevi bir bir şey değil. Bu vesayetin bir hukuki temeli var, zaman içinde yasalarla yönetmeliklerle bu hukuki temel oluşturulmuş.
İşte internet andıcı ortaya çıktığında gördük, başbakanlık duruma çok şaşırdı. Çünkü Genelkurmay çıktı ve andıcın bir hukuki temeli olduğunu, kendilerine verilen görev uyarınca bu işlemlerin (yani Türk halkına yalan haber iletmek) yapıldığını söyledi.
Başbakanlık hemen işleme temel oluşturan genelgeyi iptal etti. Etti ve orada kaldı.
Oysa, hepimiz biliyoruz ki, yasadışı veya suç içeren bir emri uygulamak da suçdur.
Ne yani, Başbakanlık Genelkurmay’a gidin sokakta adam öldürün dese Genelkurmay bunu da mı ‘Emir aldık’ diye uygulayacak. Aynı şekilde, başbakanlık ‘İrticayla mücadele için yalan haber yayan haber siteleri kurun’ diye emir verdi diye bu emir uygulanacak mı? Kaldı ki emir de böyle değil!
İşte o yüzden, aslında konunun bir idari soruşturma ile aydınlatılması gerekiyordu. Bu gerekiyordu ki, hukukun nerede durduğu bütün kamu görevlilerince iyi anlaşılsın.
***
Askeri vesayet o kadar içimize işlemiş ki, Ak Parti’nin grup başkanvekili bile ‘E biz orada denetim yapamıyoruz, ortada Danıştay kararı var’ diyerek durumu savunabiliyor.
***
Bu yazıların başlığı boşu boşuna ‘Hukuksuz demokrasi olmaz’ diye atılmadı. Bir yere varmaya çalışıyorum.
Askeri vesayet, demokrasimizle ilgili sorunlarımızın sadece bir tanesi. Evet iri bir parçası ama yegânesi değil.
Biz askeri vesayeti ancak varolan hukukun yerine başka bir hukuk koyarak ortadan kaldırabiliriz, bir takım sembolik hareketler yaparak değil.
Gelin yarın devam edelim, ‘Hukuksuz demokrasi olmaz’a...