10 Ağustos 2010 Salı

Aytaç Yalman: ‘Gerekeni yaptım’ / Sedat Ergin

ESKİ Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’dan bir açıklama aldım.

Orgeneral Yalman’ın açıklama göndermesine yol açan olay, geçen hafta bu köşede çıkan yazılarda 2003 yılında dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın kendisinin Kuvvet Komutanı olarak verdiği bir talimatı yerine getirmediği yolundaki saptamaları gündeme getirmiş olmamızdı. Kara Kuvvetleri Komutanı emri yerine getirilmeyince ne yapmıştı? Muhtelif olasılıkları değerlendirirken, bir kriz çıkmaması için bu durumu otoritesinin aşınması pahasına sineye çekmiş olabileceğini yazmıştık Orgeneral Yalman’ın.

HEP AÇIK VE NET EMİRLER VERDİM
“Bilgim dahilinde olan her hususta açık ve net emirler vermişimdir. Verdiğim emirleri de daima takip etmişimdir” diye başlıyor Orgeneral Yalman’ın açıklaması.

Orgeneral Yalman, şöyle devam ediyor:
“Benim hizmet anlayışımda yapılan her güzel faaliyet mükafatlandırılır. Yapılan her yanlış da cezalandırılır. Yaşanan bu olayları da bu çerçeve içinde görmek gerekir. Bu olayda gereken yapılmıştır.”

Bu tartışmanın odağında, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde Birinci Ordu Komutanlığı’nda gerçekleştirilmiş olan ve Balyoz iddianamesinin ana eksenlerinden birini oluşturan tartışmalı seminer yer alıyor.

Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri’nin 2003 yılı programlarında bu seminerin konusunun “dış tehdit”le sınırlamış olmalarına karşılık, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Doğan iç tehdide ilişkin bir senaryoyu da seminerin gündemine dahil etmiştir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, bu durumu öğrenince 3 Ocak 2003 tarihinde Birinci Ordu’ya gönderdiği bir yazıyla, “Bu senaryoyu seminerde görüşmeyin” emrini vermiştir.

Birinci Ordu Komutanı, Kara Kuvvetleri’nin bu uyarısına rağmen maiyetindeki birliklere hazırlıklarda iç tehdit senaryosunun da esas alınmasını ister. 5-8 Mart 2003 tarihli seminerde dış tehdidin yanı sıra iç tehdit de masaya yatırılır.

SORU İŞARETLERİ GİDERİLEMEDİ
Bu arka plan içinde değerlendirildiğinde, Orgeneral Yalman’ın açıklamasının belirmiş olan soru işaretlerine açıklık getirdiği söylenemez. Yalman, ancak talimatının yerine getirilmediği saptamasını yalanlamıyor. Ancak “gerekenin yapıldığını” söylerken, bunun “mükafatlandırma” mı yoksa “cezalandırma” mı olduğu sorusunu boşlukta bırakıyor.

Bu arada, “Bilgim dahilinde olan her hususta açık ve net emirler vermişimdir” derken, bilgisi dışında bazı unsurlar olduğunu mu söylemek istiyor?

Yalman bu konuda tartışmaya girmek istemese de bu konuda verdiği talimatın en azından Birinci Ordu Karargâhı’nda seminerin hazırlık çalışmalarını yürüten kurmay subaylar arasında belli bir tedirginlik yarattığı Balyoz iddianamesinde de açıkça görülüyor.

YA İKİ KOMUTANIN ARASI AÇILIRSA
Seminer düzenlendiğinde kurmay albay rütbesiyle Orgeneral Doğan’ın maiyetinde Birinci Ordu Harekât Başkanı olan Balyoz davasının 12 numaralı sanığı Kurmay Albay Süha Tanyeri, Orgeneral Doğan ile Orgeneral Yalman arasında sıkıştıklarını gizlemiyor.

Tanyeri, iddianamenin 214’üncü sayfasında yer alan savcılık ifadesinde bakın ne diyor:
“Her ne kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Birinci Ordu’ya 2003 yılı için plan seminerinde OEYTS (iç tehdit senaryosu) oynanmamasına ilişkin bir talimat gelmişse de, sayın Komutan Çetin DOĞAN, bizlere ‘Ben meramımı anlatamamışım. Bu işin bir de Irak boyutu var, bunun yanında geri bölge boyutu, dolayısıyla iç tehdit boyutu var. Buralara kuvvet ayırmam gerekir. Bu şekilde bu planı nasıl uygularım?’ şeklinde sözler söyleyerek, ‘Biz bunu bu şekilde oynayacağız’ dedi. Normal şartlar altında üst komutanlığın talimatlarına aykırı davranması askeri hiyerarşiye uygun değildir, ancak komutanın kendi kişiliği ve takdiri bu konuda karar almasına neden olmuş olabilir. Bunu ben bilemem.”

İlginç olan, Tanyeri’nin ifadesine göre, Birinci Ordu Karargâhı’nda görevli Tuğgeneral Mehmet Korkut Özarslan’ın da seminer hazırlıkları sırasında Kara Kuvvetleri’nin iç tehdidin ele alınmaması yolundaki emrini hatırlatarak “Bunu bu şekilde (iç tehditle) yazarsak Kuvvet Komutanı ile Ordu Komutanı’nın arası açılabilir” diye durumun hassasiyetine dikkat çekmiş olmasıdır.

Bütün bunlara rağmen boşlukta kalan önemli bir nokta daha var. Birinci Ordu Komutanlığı, Kara Kuvvetleri’nin emrine rağmen 31 Ocak 2003 tarihinde iç tehdidi seminer hazırlığına dahil eden bir uygulama emri yayınladığında, bu durumu fark eden Kara Kuvvetleri Karargâhı neden sessiz kalmıştır? Bu soru da boşlukta asılı duruyor.

Bu tartışmayı şimdilik kapatıp yarından itibaren Balyoz belgesinin içeriğini büyüteç altına yatıracağız.