Yüksek Askeri Şûra’daki Kara Kuvvetleri Komutanlığı krizi 8. günün sonunda uzlaşmayla son buldu. Başbuğ’un yerine Işık Koşaner Genelkurmay Başkanı oluyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Erdal Ceylanoğlu getirildi.
Jandarma Genel Komutanı olan Necdet Özel ise komuta kademesindeki “piramit”i bozmayacak şekilde 3 yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı’nı üstlenecek.
Kriz, asker-sivil arasındaki güçler çatışmasının “taraf”ı haline gelen yargıyı bu süreçte verdiği “tartışmalı” kararlarla gündeme getirdi.
Başbuğ’un Kara Kuvvetleri’ne önerdiği Hasan Iğsız, Ergenekon Savcılığı’nca “internet andıcı” nedeniyle ifade vermeye çağrıldı. Olay yeni değildi ve Balyoz davasından 102 askerle ilgili “tutuklama, yakalama” kararlarının Askeri Şûra öncesinde alınması gibi, Iğsız’ın ifade vermeye çağrılması da rastlantı olamazdı.
Hükümet Iğsız’la ilgili beklentisini Milli Savunma Bakanlığı üzerinden Genelkurmay’a iletmiş, ancak mesaj Başbuğ tarafından alınmayınca Beşiktaş Adliyesi’ndeki savcılar “durumdan vazife çıkarmışlardı!”
İlerleyen günlerde Hükümetin tepkisinin, “internet andıcı”nın AKP’nin kapatılması davasına malzeme oluşturmasından kaynaklandığı, Başbakan Erdoğan’ın Iğsız’ı bu nedenle istemediği, sonuçta hiçbir gerekçe gösterilmese dahi atamalardaki “takdir” yetkisini kullanarak KKK’ya yeni bir isim bulunabileceği noktasına gelindi.
Başbuğ, Iğsız’ın Kara Kuvvetleri’ne getirilmesine direnmese, Atilla Işık atanacaktı...
Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un direncinde Şûra öncesindeki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği “tutuklama/yakalama” kararlarının etkili olduğu anlaşılıyor. Ancak Başbuğ’un tutumunu sürdürmesi halinde 30 Ağustos’ta kendisiyle birlikte Işık Koşaner ve Necdet Özel de emekli olacaklardı.
Başbakan Erdoğan bu sonucu “hızlı tren”le Eskişehir’e giderken açıkladı. Gece Başbuğ’la Ankara’da bir araya geldi.
Erdoğan-Başbuğ buluşması sürerken, Türkiye’de yargının ne denli siyasallaştığına yeni bir örnek daha eklendi. Şûra öncesi 102 askerle ilgili yargılama/tutuklama kararı veren mahkemeler, 11. Ağır Ceza üzerinden “Şûra’daki kilitlenmeyi” çözmek adına bu kararları kaldırdılar.
Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki buluşma o sayede gerçekleşebildi! Çünkü Başbuğ, 11’i general ve amiral 27 askeri personelin Şûra’dan cezaevine gitme olasılığına karşı çıkarak, “o askerleri teslim etmeyeceğini” söylemişti.
Ordunun bu gücü var; komutanlarını ifadeye bile göndermiyor, tutuklama, yakalama kararlarını kaldırabiliyor.
Gazeteci arkadaşımız Mustafa Balbay’ın ordusu yok! Silivri’de tutuluyor. Darbeci, cuntacı generaller serbest, Balbay içerde. Demokratik-leşme, sivilleşme olacaksa “Apoletli Yargı” da olmamalı. Askerlere tanınan haklar sivillerden esirgenmemeli. Şûra’da Başbakan’la aynı masada oturup, ifadeye gitmeyen komutanlar var!
Hukuk, tüm yurttaşlara eşit uygulanmalı. Balbay’a özgürce savunma hakkı tanınmalıdır.