Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısı ve sonrası sıkıntılı geçti. Sonuçta, sorun, zincirleme devlet krizine dönüşmeden sağlanan bir mutabakatla aşılmış oldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) karşılaştığı sorun, kimin kuvvet komutanı olacağından, kimin terfi edeceğinden, kimin emekli olacağından çok daha büyüktür. TSK kültürü; kırılanlar, alınanlar, haksızlığa uğrayanlar olsa, kurunun yanında yaş da yansa, kurumsal bütünlüğünü, emir-komuta disiplinini korumuştur. Kırgınlıklar içe atılmış, TSK konu olduğunda, kurumsal kimlik, kişisel kimliğin hep üzerinde tutulmuştur. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
TSK’ya duyulan güven
Son yıllarda TSK’nın karşılaştığı sorunların başında, itibarına yönelik organize saldırıların geldiğini söyleyebiliriz. TSK, Türk toplumunda her zaman en çok güven duyulan kurumların başında gelmiştir. Türk halkı, ordusunu sever, güvenir, kendinden sayar. Bunun nedeni TSK’nın halkın ordusu olması, mensuplarının halkın içinden gelmesidir. Buna komutanlar da dâhildir.
TSK’nın son yıllarda hedef haline gelmesinin nedeni de bu güvenin yıkılmak istenmesidir. Halkın kafasında TSK’yla ilgili soru işaretleri yaratılmasıdır. Bu amaçla yürütülen psikolojik harekâtın belli ölçüde başarılı olduğunu da kabul etmek gerekir.
Hedef tahtasına TSK’nın oturtulması, bu kurumun, bazı kesimlerin siyasal hedefleri önünde en önemli engellerden birini oluşturmasıdır. TSK ne kadar zayıflatılır, prestiji ne kadar hırpalanırsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine ve Atatürk ilke ve devrimlerine karşı verilen mücadele de o kadar rahat yürütülür.
Bu gerçek bilindiği için TSK hedef tahtasındadır. Bu sadece Türkiye’yi değil bütün Ortadoğu’ya düzen vermek isteyenlerin önündeki engel görülmesinden de kaynaklanmaktadır.
Bu itibarla TSK sadece silahlı teröristle değil; onun itibarını sarsmaya, moralini sıfırlamaya çalışan psikolojik harekâtla da mücadele etmek durumundadır. Ve maalesef bu alanda büyük ölçüde yalnızlaştırıldığını da görmek zorundadır.
Şeffaflık esas olmalı
TSK şeffaflığı esas almalıdır. Karşılaştığı saldırı kamuoyundaki algısıdır. Bu algıyı olumsuza çevirmeye yönelen gayretler karşısında, en etkili yol, şeffaf olmak ve kamuoyuna yönelmek olmalıdır.
Suçlamalara yanıt
TSK çok ağır suçlamalarla karşılaştı. Bu suçlamalar o kadar ağırlaştı ki, “erlerin PKK tarafından şehit edilişlerinin komutanlar tarafından sadece seyredildiği; Heronlar tespit ettiği halde PKK’lı gruba müdahale edilmediği; Heronların faaliyetinden şikâyetçi olan iki havacı subayın, PKK’lıları korumak için bunların düşürülmesi ve koordinatlarının değiştirilmesini konuştukları”na kadar vardı...
Daha önce de Dağlıca, Aktütün karakollarına yapılan saldırılarla ilgili benzeri suçlamalar gündeme getirilmişti.
Hiç kuşku yok ki, TSK, bu ağır suçlamalara bir yanıt vermek zorundadır. Bunu zaman yitirmeden yapmalıdır. TSK bu iddialara bir açıklık getirmeyi geciktirdikçe, “demek ki doğruymuş algısı” kamuoyuna yerleşmektedir.
Bunu yapan bir TSK mensubu varsa, ortaya çıkarılmalı; eğer suçlamalar gerçek dışıysa bu da açıklığa kavuşturulmalıdır. Ama daha fazla sessiz kalınmamalıdır.