27 Mart 2012 Salı

Keçiboynuzu tadında bir yazı / Namık ÇINAR

Başımızı alıp belli bir konuya odaklanacağımıza, dereden tepeden konuşalım bu sefer, ne dersiniz?

Başbakan’dan kurmaylara balans ayarı mı

Üst bürokrasiye, medyaya ve kamuoyu oluşturan seçkinlere vesayetleri doğrultusunda ayarlar vermeye çalışan TSK’nın 28 Şubat’taki o brifinglerinden, artık her şeyin tersine çevrildiğine inandığını sandığım Başbakan’ın konferanslarına gelindiğini mi düşüneceğiz?
Sayın Erdoğan’ın Harp Akademilerindeki kurmay subaylara seslenmesinde iki şey öne çıkıyordu. Biri, konuşmasını basına kapalı olarak yapması; diğeri de, bunu, ilân ettiği “Yeni Kürt Stratejisi” ile aynı zamana rastlatması.
Olaylara şifre kırıcılar gibi bakma huyum yoktur, ama illiyet bağı gözüme bir kirpik gibi batıyorsa, görmezden de gelemem doğrusu.
Başbakan, Kürt sorununda savaşı göze aldığını açıkça beyan etmiştir. Şehitlik ve Gazilik adı altındaki akçeli işler mevzuatını genişleterek, geride sağ kalacak olanların damaklarına birer parmak çalmak için de, bal kavanozunun kapağını açmıştır.
Şimdi de, ordunun seçkinleriyle barışmak istiyor.
Yalnız, kendisine küçük bir eleştirim ve önerim olacak: Ordunun generallerine ve kurmaylarına ayar verebileceğini sanıyorsa çok yanılıyor. Bence, ordunun üslûbundan gideceğine, halkın desteğini almadaki o şaşırtıcı kendi becerisinden gitseydi, daha iyi ederdi.
Önemli olan, en önce Harp Akademilerindekileri oluşturmak değildir. Zaten durup dururken oluşmazlar da. Önemli olan, kışlalardaki geniş subay ve astsubay kitleleridir. Simgesel olarak meselâ ilkin bir tugaya giderek, onları basının kameraları önünde toplayıp da, üstelik Silivri’de yatanlar için ödün vermek zorunda kalmadan, şöyle göğsünü gere gere konuşsaydı, bak o zaman nasıl olurdu.

....