Darbe davaları, hukukun üstünlüğüne vurgu yapan ve ona saygı gösterdiklerini iddia edenlerin samimiyet testi haline geldi.
Millet adına ve kanunlardan aldıkları yetkiyle yargılama yapan mahkemeler, saldırı ve saygısızlık bombardımanı altında. Dokunulmazlık günlerinde hukuka saygı nutukları atanların bugünkü tavrı şaşırtıcı değil. Emekli generaller Çetin Doğan ve İlker Başbuğ, bu tavrın öncülüğünü yapıyor. Ahmet Şık ise sivil sanıklar içinde 'kafa tutan' üslubun temsilcisi. Star Gazetesi'nden Sibel Eraslan önceki gün Çetin Doğan'ın nereden cesaret aldığını irdeleyen çok güzel bir yazı yazdı: "Cemaat ile Hükümet sürtüşmesi şeklinde lanse edildiği için, aradan nem'a toplamaya teşne yağcıların boy gösterdiği laf ebeliğinde, elbirliğiyle yargıya vuruluyor... Bu ağır medya dalaşı ve baskı altında, görev yapacak hâkim ve savcılar, kürsülerini gazetecilere mi bırakmalıdır? Köşe yazarları mı bakacak Ergenekon'a, Balyoz'a, 28 Şubat'a, 12 Eylül'e? Daha önce de medya aracılığıyla bakılmamış mıydı zaten darbelere? "Topyekûn savaş" ilan edilmemiş miydi mesela? Medyanın bu karanlık yüzünü ve gücünü ne çabuk unuttuk da şimdi darbeleri araştıran, sorgulayan mahkemeleri elbirliğiyle madara etmeye kalkıyoruz?" diyor Eraslan.
İnternet andıcı davasında yargılanan emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "Andıçta suç unsuru görseydim soruşturma talimatı verirdim." sözleriyle emir-komutasındaki hukuka bağlı olduğunu dışa vuruyor. Meşhur 'kâğıt parçası-boru' nutkunda da hukuka bağlılık cümlelerini talimat verdiği soruşturmalarla delillendirmişti. Yaşayan en eski darbeci Kenan Evren de 'beni yargılayamazsınız' havasında. Hakkını teslim etmek lazım, kitaba uydurulmaya en yakın tez onunki. "Kurucu iktidar yargılanamaz, bu hukuk düzenini ben kurdum, nasıl yargılarsınız?" ifadeleri, onun savunmasından. Kendi mantığı içinde bile çürüyen bir tez. "1982 referandumunda halk hayır deseydi ne olurdu?" sorusu Evren'i kendi silahıyla vurmaya yeter. Cevap "anayasa yürürlüğe girmezdi" olacak. 'O halde kurucu iradeyi bizzat halk kullanmaktadır, siz sadece teklif makamıydınız' der geçersiniz. Bazı gazetelerde Evren'in savunmasına haklılık payı veren yazılardan dolayı bunları kayıtlara geçirme ihtiyacı hissettim. Yoksa iddianameyi kabul eden mahkeme, zaten yetkili olduğunu tescillenmiş durumda. Erzincan'da oturup Ankara'yı dinleten ve içinde siyasilerin de olduğu 235 kişilik şüpheli listesi oluşturan Savcı İlhan Cihaner'e destek veren, Ahmet Şık da böylesine rahat yargı eleştirisi yapabiliyor.
Balyoz Darbe Planı yargılamasında dün önemli bir gelişme yaşandı. Savcılık makamı mütalaasını mahkemeye sundu. Hızlıca baktığımda sanıkların sinirli hallerini normal karşıladım. Deliller ve analizleri sanıkları zor durumda bırakacak cinsten. Dava ilk başlarken elde edilen dijital delillere kulp takmaya çalışanlar vardı. Hemen hemen aynı içerikteki CD'ler Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yakalandı ve savcı benzerlikleri ayrıntılı biçimde sıralamış. Yine dikkat çekilen önemli bir nokta, gerçek isimlere yönelik görevden alma ve görevlendirmelerle ilgili. "Balyoz planında yer alan görevlendirme listeleri TSK'nın sıkıyönetim halinde bile görev alanına giremez." diyen savcı çok haklı. Sıkıyönetim komutanına bile asker ve sivil bürokraside böyle 'aldım-verdim' yetkisi kullandırılmaz. Ancak darbe yapan cunta bu kadar serazat davranabilir. Görevlendirme zincirini yeni parlamento ve ara rejim hükümetine kadar uzatan verilere vurgu yapan savcı, 5-7 Mart tarihlerindeki plan seminerinin bir darbe fitili ateşleme eylemi olduğunu iddia ediyor. Mütalaa sonrasında Balyoz sanıkları daha agresifleşebilir.