Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, tam 6 yıl önce emekli olup sakin bir emeklilik hayatı hayaliyle İzmir’e yerleşti.
Ancak o zaman bu zamandır, ne ismi ne de Genelkurmay’a başkanlık ettiği o 2002-2006 arasındaki ‘büyük değişim’ dönemiyle ilgili iddialar, gündemden düşmüyor.
Özkök’ün kendisi hukuki süreçlerin dışında kalmış olsa da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başında olduğu dönemle ilgili Sarıkız, Ayışığı, Balyoz gibi darbe iddiaları, Ergenekon ve Balyoz davalarının temelini teşkil ediyor. Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ dahil eski kurmay heyetinin bir bölümü ise İnternet Andıcı davasında hâkim karşısında.
Bütün bunları konuşmak için Hilmi Özkök’ü İzmir’de yakaladığımda, davaların içeriğiyle ilgili konuşmamak konusunda geçmişte ‘var da diyemem, yok da diyemem’ diye ifade ettiği kararlılığı sürdürüyordu.
Ancak yeni bir durum, yeni sorularım olduğunu söyledim.
Davalar sürdükçe, içerdekiler hafiften hafife dışardakilere ‘diş gıcırdatmaya’ başlıyor. En azından Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan ve avukatları, bir süredir Hilmi Özkök ve emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın mahkemede ‘tanık’ olarak dinlenmesini istiyor.
Yeni başlayan internet andıcı davasında bu hafta dinleyici sıralarını işaret eden İlker Başbuğ ise, “Nerede o eski Genelkurmay başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına gelse biz koşar gelirdik buralara” diye sitem etti.
Bu yüzden açıkça Hilmi Paşa’ya sordum: “Bu davalara gitme niyetiniz var mı? Balyoz’da tanıklık olası mı?”
“Gidip gitmemek bana bağlı değil. Mahkemenin kararı. Şahitliğin nasıl yapılacağı ceza kanununda yazıyor. TCK’da diyor ki, ‘Mahkeme çağırırsa sadece cumhurbaşkanının gitmeme hakkı var, onun dışında gerekirse zorla getirin.’ Nitekim Ergenekon’da çağırdılar, gidip ifade verdim. Mahkeme çağırırsa gitmeme hakkım yok.”
Çok net. Ancak mahkeme çağırmıyorsa ille de tanık olmak konusunda ısrarı yok. “Başından beri Çetin Doğan Paşamız Hilmi Özkök diyor. Ama tek söyleyebileceğim, Genelkurmay her orduda seminer çalışması yapar. Genelkurmay Başkanı’nın rolü sadece iki senede bir tatbikat programlaması yapıp bunu her orduya yollamaktır. Onun dışında davanın hukuki veçhesiyle ilgili bir yorum yapamam. Çağrılırsam giderim. Ama diyorlar ki ceza kanununun bir maddesi var; ısrar ederse o da dinlenir. Ama mahkemenin ısrarla hayır dediği bir durumda...”
Sonra ekliyor: “Prosedür neyse odur. Ben hukuk adamıyım; hukuku severim. Hukuk hepimizin koruyucusudur. Hukuk ne isterse yaparım. Ama hukuku da zorlamam. Hayatım boyunca yapmadım. Gel dediler, gittim. Ama çağrıya bağlı...”
Bu kez İlker Başbuğ ve eşinin İnternet Andıcı davasındaki ‘sitemkar’ ifadelerini soruyorum.
‘İsteyebilir. İster. Herkes ister’ diyor ‘‘Ben İlker Paşa’yla ilgili Cumhuriyet gazetesine bir açıklama yaptım” (Özkök, Başbuğ tutuklandıktan sonra Cumhuriyet Ankara temsilcisi Utku Çakırözer’e “İki yıl birlikte çalıştık. Akıllı, yetenekli, uyumlu, başarılı, sevdiğim bir arkadaş. Terör örgütü yöneticisi denmesinden rahatsız oldum. Sonunda beraat etse bile bühtandır” demişti.)
Ve ardından ekliyor, “Ben buradayım. Keşke imkân olsa da orda olsam. Kendisi gitmiş midir, onu bilmiyorum. Ne etkisi olur, onu da bilmem. Ama İstanbul’da Genelkurmay başkanları var...”
Ancak o zaman bu zamandır, ne ismi ne de Genelkurmay’a başkanlık ettiği o 2002-2006 arasındaki ‘büyük değişim’ dönemiyle ilgili iddialar, gündemden düşmüyor.
Özkök’ün kendisi hukuki süreçlerin dışında kalmış olsa da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başında olduğu dönemle ilgili Sarıkız, Ayışığı, Balyoz gibi darbe iddiaları, Ergenekon ve Balyoz davalarının temelini teşkil ediyor. Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ dahil eski kurmay heyetinin bir bölümü ise İnternet Andıcı davasında hâkim karşısında.
Bütün bunları konuşmak için Hilmi Özkök’ü İzmir’de yakaladığımda, davaların içeriğiyle ilgili konuşmamak konusunda geçmişte ‘var da diyemem, yok da diyemem’ diye ifade ettiği kararlılığı sürdürüyordu.
Ancak yeni bir durum, yeni sorularım olduğunu söyledim.
Davalar sürdükçe, içerdekiler hafiften hafife dışardakilere ‘diş gıcırdatmaya’ başlıyor. En azından Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan ve avukatları, bir süredir Hilmi Özkök ve emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın mahkemede ‘tanık’ olarak dinlenmesini istiyor.
Yeni başlayan internet andıcı davasında bu hafta dinleyici sıralarını işaret eden İlker Başbuğ ise, “Nerede o eski Genelkurmay başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına gelse biz koşar gelirdik buralara” diye sitem etti.
Bu yüzden açıkça Hilmi Paşa’ya sordum: “Bu davalara gitme niyetiniz var mı? Balyoz’da tanıklık olası mı?”
“Gidip gitmemek bana bağlı değil. Mahkemenin kararı. Şahitliğin nasıl yapılacağı ceza kanununda yazıyor. TCK’da diyor ki, ‘Mahkeme çağırırsa sadece cumhurbaşkanının gitmeme hakkı var, onun dışında gerekirse zorla getirin.’ Nitekim Ergenekon’da çağırdılar, gidip ifade verdim. Mahkeme çağırırsa gitmeme hakkım yok.”
Çok net. Ancak mahkeme çağırmıyorsa ille de tanık olmak konusunda ısrarı yok. “Başından beri Çetin Doğan Paşamız Hilmi Özkök diyor. Ama tek söyleyebileceğim, Genelkurmay her orduda seminer çalışması yapar. Genelkurmay Başkanı’nın rolü sadece iki senede bir tatbikat programlaması yapıp bunu her orduya yollamaktır. Onun dışında davanın hukuki veçhesiyle ilgili bir yorum yapamam. Çağrılırsam giderim. Ama diyorlar ki ceza kanununun bir maddesi var; ısrar ederse o da dinlenir. Ama mahkemenin ısrarla hayır dediği bir durumda...”
Sonra ekliyor: “Prosedür neyse odur. Ben hukuk adamıyım; hukuku severim. Hukuk hepimizin koruyucusudur. Hukuk ne isterse yaparım. Ama hukuku da zorlamam. Hayatım boyunca yapmadım. Gel dediler, gittim. Ama çağrıya bağlı...”
Bu kez İlker Başbuğ ve eşinin İnternet Andıcı davasındaki ‘sitemkar’ ifadelerini soruyorum.
‘İsteyebilir. İster. Herkes ister’ diyor ‘‘Ben İlker Paşa’yla ilgili Cumhuriyet gazetesine bir açıklama yaptım” (Özkök, Başbuğ tutuklandıktan sonra Cumhuriyet Ankara temsilcisi Utku Çakırözer’e “İki yıl birlikte çalıştık. Akıllı, yetenekli, uyumlu, başarılı, sevdiğim bir arkadaş. Terör örgütü yöneticisi denmesinden rahatsız oldum. Sonunda beraat etse bile bühtandır” demişti.)
Ve ardından ekliyor, “Ben buradayım. Keşke imkân olsa da orda olsam. Kendisi gitmiş midir, onu bilmiyorum. Ne etkisi olur, onu da bilmem. Ama İstanbul’da Genelkurmay başkanları var...”