2 Mart 2012 Cuma

28 Şubat bitti diyenler aslında neyi örtüyor? / Levent Gültekin

Bu meseleye girmeyi düşünmüyordum ama kendimi tutamadım. Çünkü 28 Şubat neredeyse bir şölen havasında kutlanıyor artık.

Başbakan Erdoğan’a bakılırsa bu şölen bin yıl sürecek.

Süreci başlatanlar bu 'şöleni' bin yıl sürdürmeyi başaramadı ama sürecin ‘mağdur’ları sürdürmeye kararlı.

Her ne kadar 28 Şubat’ın bittiğine inanmasam da, 28 Şubat’ın medyadaki destekçilerinin içine düştüğü ruh hali beni gerçekten üzüyor.

Başta Aydın Doğan olmak üzere birçok gazeteci korkuya rehin olmuş. Korkuyla ne yapacaklarını, nerede duracaklarını artık kestiremiyorlar.

Bunlar korktukça, bu korkudan keyif alıp kahkaha atarak ortalıkta dolaşanların varlığı ayrı bir utanç kaynağı.

Her iki taraf da zihin kontrollerini kaybetmiş vaziyetteler. Erbakan’ın deyimiyle bir ''gulu gulu dansı'' izliyoruz.

Kaç gündür bekliyorum, 28 Şubat’ta askerin yanında yer alıp hükûmeti devirme entrikalarına dahil olan gazetecilerden biri çıkıp da “Evet 28 Şubat’ta yapılmak istenen benim hayat tarzıma, iş tuttuğum sermayenin çıkarlarına ters düşüyordu. Bunun için yaptım tüm bunları” diyecek mi diye. Ama sanırım boşuna bekliyorum.

Bunu demek bu kadar zor mu Allah aşkına? “itirafçı” olarak, “yatacak yerimiz yok” diyerek veyahut çaktırmadan kalabalığa karışıp arazi olarak temize çıkacaklarını mı sanıyorlar? Gerçekten anlamıyorum.

O zaman bir mücadele vardı. Türkiye’nin istikametini değiştirme mücadelesi. En azından varmış gibi görünüyordu.

Bir taraf Türkiye’nin yüzünü batı istikametine dönmesini savunurken, diğeri D-8 gibi projelerle Müslüman ülkeler arasında yer almasını savunuyordu.

Bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda kim kazanmış görünüyor bu mücadeleyi? O günün D-8'cileri, bugün tam da o çok kızdığımız 28 Şubat medyasının savunduğu noktaya tartışmasız biçimde gelmedi mi?

Bir hayat tarzı mücadelesi vardı değil mi? Peki kimin savunduğu hayat tarzı galip geldi?

Kim kimin alışkanlıklarını, yaşam biçimini, meselelere bakışını kendisininkine benzetti?

28 Şubat’ta dayatılan ‘değerler’ benimsendi, içselleştirildi; reddedilen, yenilgiye uğratılan ise bu değerlerin ‘dayatma’ ve ‘zorbalıkla’ benimsetilmeye çalışılmasıdır. "Kavgaya gerek yok söylediklerinizi bila isteyerek yapacağız" denildi. Yanılıyor muyum?

Erbakan'ın şahsında dindar kesimi iktidarda görmek istemeyenler nasıl bir Türkiye istiyorlardı? Hedef sadece iktidarı vermemek miydi? Yoksa bir topluluğun hedefini, kişiliğini, düşünce bicimini değiştirmek miydi?

Türkiye şimdi 28 Şubatçıların tasarladıklarından farklı bir istikamette mi ilerliyor? Erbakan’ın gidip yerine Tayyip Erdoğan’ın gelmiş olması 28 Şubat mantığının bittiğin mi gösteriyor?

AK Parti kadroları bile işe başlarken “Karşı olduğunuz, sizi rahatsız eden gömleği çıkarıyoruz” demedi mi? Bu ne anlama geliyor? Bugün gördüğümüz Türkiye fotoğrafı galibin kim olduğunu göstermiyor mu?

O gün 28 Şubatçı medyaya karşı savunulan hayat tarzı nerede? Kim o hayat tarzı savunusunu yılmadan, yorulmadan devam ettirdi?

28 Şubat sürecinin en büyük mağduru başörtülü öğrencilerdi. Bugün o öğrencilerin mağduriyeti yasal olarak çözüme kavuşturuldu mu? Hayır. Peki niye 28 Şubat bitti diye bayram ediliyor?

“Biz sizi bugün olduğunuz çizgiye çekmek için bu çabaya girdik. Eğer geldiğiniz yer daha konforlu ise niçin bize kızıyorsunuz? Yok yeni yaşam tarzınız içinize sinmiyor ise niçin eski halinize dönmüyorsunuz?” dediklerinde verilecek cevap var mı?

Diğer taraftan 28 Şubatçı medya “Biz üniversitelerde başörtüsü yasağı uygulansın diye çabaladık ama siz kendi özel işyerlerinizde, dershanelerinizde bile o yasağı uyguladınız. Gördük ki girişilen mücadelede pes etmeye hazır bir haldeydiniz. Hiç biriniz kalkıştığınız mücadelede nereye varmak istediğinizi, ne yapmak istediğinizi bilmiyordunuz. Elinizden tuttuk ve sizi yeni bir hayata taşıdık” derlerse yanlış mı söylemiş olacaklar? “Teşekkür edeceğinize bir de hakaret ediyorsunuz. Ayıp değil mi?” derseler haksızlık mı yapmış olurlar?

Şunu kabul edelim: Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demekte bir beis görmeyenler artık ayıya dayı demeyi alışkanlık haline getiriyorlar. Ne yazık ki ayıyı dayı yapmak artık kimseyi rahatsız etmiyor.

Çünkü yapılması gereken ayıya dayı demek değil, o köprünün başındaki ayıyı ortadan kaldırmaktı.

Peki durum böyleyken, köprünün başında dayı olarak benimsenen ayıya güvenip niye yaygara çıkarılıyor?

Çıkarılan yaygara 28 Şubat medyasının, aktörlerinin ‘başarısını’ örtmeye yeter mi?

Bağırarak ayının dayı olduğu gerçeğini gizleyebilir miyiz?

Herkesi kendilerine benzettiler. Bundan daha büyük bir başarı olabilir mi?

Bugün arkasına aldığı güçle ona buna kabadayılık yapan hangi gazeteci o gün savunduğu noktada duruyor?

28 Şubat’ın aktörleri bu toplumun dindar gazetecisini, aydınını, siyasetçisini değiştirmeye çabalıyordu. Bunda büyük oranda ‘başarılı’ oldukları ortada. Yanılıyor muyum?

28 Şubat günlerinde Erbakan'ın şahsında muhafazakar kesimin savunduğu Türkiye modelinden bir eser kaldı mı?

28 Şubat gazetecilerinin söyleyebileceği o kadar çok şey var ki hangi birini söyleyeyim?

Arkadaşlar korkularından düşünme kabiliyetlerini kaybettiler.