Genelkurmay askerî savcısı, Albay Dursun Çiçek'in, "millete komplo belgesi"nin tek suçlusu olduğunu söylüyor. Askerî mahkeme, iddianameyi kabul ederek, iddiaları ciddiye alıyor.
Denilenler şunlar:
"İrtica İle Mücadele Eylem Planı"nı Albay Çiçek tek başına hazırladı. Başta Org. Saldıray Berk ve diğer komutanlar olayın mağdurlarıdır. Islak imzanın makine ile atıldığı iddiası doğru değil. Belgenin altındaki ıslak imza Dursun Çiçek'e ait. Dursun Çiçek bu planı, amiralliğe terfi edemediği için kırgınlık ve kızgınlık sonucu, TSK'yı zor durumda bırakmak için yaptı. 6 yıl hapisle cezalandırılıp TSK'dan ihracı gerekir.
Olayı kısaca hatırlayalım. Bilindiği gibi, Taraf gazetesinde 12 Haziran 2009'da, "AK Parti'yi ve Gülen'i Bitirme Planı" manşetiyle, Nisan 2009 tarihli ve "Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek" imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. 4 sayfalık plan, Ergenekon'da tutuklanan avukat emekli Yüzbaşı Serdar Öztürk'ün ofisinde ele geçirildi. Plana göre, AKP'nin "dinî esasları temel alan bir rejim" hedeflediği vurgulanacaktı. Ayrıca, Ergenekon kapsamında tutuklanan muvazzaf ve emekli askerlerin, irtica ile mücadele ettikleri için cezaevine konuldukları yönünde haberlerin ön plana çıkarılması isteniyordu.
Planda, 40 yıldır, mensupları hiçbir suça karışmadıkları, üzerlerinde çakı bile bulunmadığı halde, üstelik Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda davası beraatle sonuçlandığı halde, Gülen Hareketi'nin hedef seçilmesi dikkat çekiciydi. Şöyle deniyordu:
"Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, Fethullah Gülen grubu, "Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü", (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir. Ilımlı İslâm konusu özellikle vurgulanacak, FG'cilerin, ABD güdümünde hareket ettikleri ve İslâm'ın orijinalini bozmak istedikleri hususu yoğun olarak dile getirilecektir. Ev baskınları kapsamında, Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bu evlerde bulunması sağlanacaktır."
Şimdi sorularımıza geçelim. Hani böyle bir plan yoktu? Koskoca Genelkurmay Başkanı, 26 Haziran 2009'da Karargâh'ta yaptığı basın toplantısında; "Bugün biz, bu kâğıt parçasının, birileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendiriyoruz." demişti. Ertuğrul Özkök'ün köşesinden, "Sahte olduğu anlaşılınca, ne yapacağımızı bütün Türkiye görecek" tehdidini savurmuştu. Daha geçenlerde, Uğur Dündar'ın karşısında, "Belgeyi polisin sızdırdığını biliyoruz" diyen de oydu. Genelkurmay savcısı, "Belgeyi Dursun Çiçek sızdırdı" diyor. Sayın Başbuğ, sahi şimdi siz ne diyorsunuz?
Tamam, emekli olup gidiyorsunuz da, TSK'yı bu kadar güven ve itibar kaybına uğratmaya ne hakkınız var? Hani bir de, "TSK'ya karşı asitmetrik savaş yürüten kansızlar" falan demiştiniz. Şimdi ne diyeceksiniz?
Kurmay eğitiminden geçmiş insanların en zekilerinin çalıştığı Genelkurmay Karargâhı, tam bir yıl sonra mı Dursun Çiçek'i yakalayabildi? Bu, çok uzun bir düşünme, araştırma, karar verme süresi değil mi? Koskoca bir toplum, enayi yerine konulmuyor mu?
Başka komutanları kurtarma adına, bir kurmay albayı; sırf amiral olamadığı için kurumunu satmakla suçlamak, böylesine aşağılamak, harcamak, askerin en değer verdiği onur ve şerefi paspas yapmak, askerlik mesleği ile bağdaşıyor mu?
Dursun Çiçek, sırf amiral olamadığı için böyle bir belge hazırladıysa, niye hükümete, masum insanlara savaş açıp, cuntacıları korumaya kalksın ki? Başka şeyler uydurması gerekmez miydi?
Sayın Başbuğ, bir müsamere mi oynanıyor? Yoksa siz emekli oluyorsunuz, Dursun Çiçek emekli edilecek; bütün kabahat sizin ikinizin omuzlarına yüklenip, önümüzdeki YAŞ toplantısı için cuntacıların etkisinin devam edeceği bir yeni komplo ile mi karşı karşıyayız?
Gerçek hangisi?