CHP ve MHP, referandumu, AK Parti için bir güvenoylamasına çevirme çabası içindeler. Seçim öncesinde bir fırsat yakaladıklarını düşünüyor ve "AK Parti'yi istemeyenler, hayır desin" kampanyası yürütüyorlar.
Bu yüzden oylanacak maddelerden hiç bahsetmiyorlar. Yapılan değişiklikleri küçümsüyor, sıradan gösteriyorlar. Daha önce de 1982 Anayasası'nda 85 maddenin değiştirildiğini hatırlatıyor ve "ortada zaten darbe anayasası falan kalmadı" diyorlar... "AK Parti'ye, fırsatını yakalamışken iyi bir ders verelim, hayır diyerek hükümetin burnunu sürtelim" çağrısı yapıyorlar.
Yaptıkları siyasî etik açısından bir saptırmadır. Ve doğruyu söylemiyorlar.
Çünkü daha önce yapılan bütün anayasa değişiklikleri, vesayet sistemini tahkim eden darbe anayasasının özüne dokunmayan değişikliklerdi. Hatırlayınız, Sayın Baykal, öze dokunan maddeleri kastederek, "çıkarın üç maddeyi, biz de evet verelim" demişti. Parti kapatmayı zorlaştıran madde, yeterli oyu alamadığı için düştü. Ama HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddeler referandumda oylanacak.
Önce şunu bir daha soralım. Bu iki madde CHP ve MHP'yi neden rahatsız ediyor? Çünkü referandumda evet çıkarsa, yüksek yargıdaki kast sistemi çöküyor. Yüksek yargı, ideolojik cendereden kurtarılıyor. Vesayetin en önemli payandası çöküyor. Mesela HSYK'nın 21 üyesinin üçte birini, kürsü hâkim ve savcılarının seçtiği üyeler oluşturuyor. Böyle bir HSYK, Kara Kuvvetleri komutanının talebi ile Savcı Ferhat Sarıkaya'yı mesleğinden atar mıydı? Onun avukatlık yapma hakkını bile elinden alır mıydı? Yeni yapısı itibarıyla, artık askerlerin baskısıyla meslektaşlarına kıymaz/kıyamaz. Ayrıca, yapılan değişiklikle, HSYK'nın, "meslekten çıkarma" cezasına ilişkin kararlarına itiraz yolu getirilmektedir.
Vesayetin özüne dokunan bir başka değişiklikle, Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma genel komutanına, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı, Yüce Divan'da (Anayasa Mahkemesi'nde) yargılama yolunun açılmasıdır. Böyle bir hükmün varlığı bile, komutanlara, asli vazifelerinin dışına çıkmamaları için ciddi bir caydırıcılık taşıyacaktır.
Bunlardan başka, askerî vesayetin özüne dokunan iki madde, cuntacıları en fazla sıkıntıya sokan değişikliktir. İşini gücünü, askerlik görevini bir kenara bırakıp ömrünü darbe hazırlığı ile geçiren, bünye içinde sürekli himaye gören, cuntalaşan, kendilerine dokunulmaktan korkulan hale gelen rütbeliler, bundan sonra kırk defa düşüneceklerdir.
Bu maddelerin ilki, "12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi'nde görev alanların yargılanmasını önleyen geçici 15. maddenin, yürürlükten kaldırılması"dır. Referandumdan evet çıkması halinde, 12 Eylül'de işkence gören, haksızlığa uğrayan bütün mazlumlar haklarını arayacaktır. Yeni bir hukuki süreç başlayacaktır. CHP ve MHP'nin; "yargılanmayacaklar, bu madde göstermelik" demelerine asla inanmayınız. Bir tartışma yaşansa bile, o başvurular, o hak aramadaki cesaretli duruşlar, hâlâ darbecilik peşinde olanların gözünü korkutacaktır.
İkincisi; devletin güvenliğine, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, askerî mahkemelerde değil, her durumda adli mahkemelerde görülecek. Siviller, savaş hali dışında askerî mahkemelerde yargılanamayacak. Cuntacıların, askerî mahkemelerden medet umması, bir daha söz konusu olamayacaktır.
Yapılan değişiklikler AK Parti'yle asla ilgili değildir. Partiler yolcu, millet hancıdır. Partiler geçici, hukukun üstünlüğü ve herkesin hesap veriyor olması kalıcıdır.
Statükoculara kulak vermeyelim. Türkiye, referandumla, vesayetten kurtulmak adına altın bir fırsat yakaladı. Bu referandum, geleceğimiz adına hayat memat meselesidir. Bugün vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin, yarın söyleyeceği tek bir sözü olamaz.
Ben, bütün yüreğimle, umudumla evet diyeceğim...