20 Temmuz 2010 Salı

Askeriye içinde PKK'yı kollayan bir grup mu var? / Emre Aköz

Fikir yeni değil. Epeydir böyle düşünüyorum. Bir süredir emin oldum. Fırsat buldukça yazıyor, TV'de de söylüyorum. Kanaatim şu:
Askeriye içinde Kürt ve PKK sorunlarının çözülmesini istemeyen güçlü bir damar var.
Ne zaman bir Başbakan ve-veya Genelkurmay Başkanı bu işi çözmeye çalışsa engelliyorlar.
Peki, bunu nasıl yapıyorlar?
Bir örnekle anlatayım...
"Müthiş haber" geçen günlerde Bugün gazetesinde yayınlandı:
10 Ekim 2007 günü bir üsteğmen, bir yarbayı arıyor... Ona, PKK militanlarını (bazı yorumcular, 'askerler, militan kılığına girmiş olabilir' diyor) kastederek, "Benim adamlar çok zayiat veriyor, ya koordinatlarını değiştirin ya da Heron'u düşürün" diyor...
Yarbayın cevabı: "Bir çaresine bakarız..."
***
Konuşmayı Milli İstihbarat Teşkilatı kaydediyor ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'a bildiriyor... Başbuğ, "Soruşturun" diyor.
13 şehit verilen o vahim Dağlıca baskınından sadece 11 gün önce meydana gelen bu olaya, üç yıl boyunca ciddi biçimde dokunulmuyor. "O mu yetkili, bu mu yetkili" diye dosyayı fırdöndü ediyorlar.
Unutmadan: Bu arada, söz konusu üsteğmen ile onunla konuşan yarbay ve bir tuğamiral, hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ediyor...
***
İnsanın tüylerini diken diken eden böyle bir olay ortaya çıktığında, Türkiye'nin karışması beklenir:
* Medya askeriyeyi soru yağmuruna tutarken, olayı daha da kurcalar...
* Başbakan ve muhalefet liderleri esip gürler...
* Genelkurmay Başkanı ekrana çıkıp özür diler...
* Başta "şehit ve gazi" dernekleri olmak üzere, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları protesto gösterileri yapar...
* Demokrasi ve barış yanlısı Kürtler, "Bu ne biçim örgüt" diye sesini yükseltir...
***
Yok! Tık yok! İnanılır gibi değil ama haberin Bugün gazetesinde yayınlandığı 15 Temmuz gününden beri yaprak kımıldamıyor.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ("Olay doğruysa korkunç") ile Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin ("Çok ciddi bir iddia"), incir çekirdeğini doldurmayacak laflar etti; o kadar.
Medya ise ikiye ayrılmış durumda: 'Heron İhaneti'ne (Bugün haberi 'İşte İhanet' başlığıyla vermişti) "değinenler" ve "değinmeyenler".
***
Yazının tam bu noktasında, içime bir kurt düştü: Acaba ben mi yanılıyorum?
Arşive gidip iki büyük gazetenin son dört sayısına hızla göz attım:
Sabah, Heron olayına hiç yer vermemiş. "Böyle bir iddia var, ayrıntıları şunlar" filan da dememiş.
Hürriyet de farklı değil. Orada da yayın yönetmeni başka taraflara bakmış. Birinci sayfada 15 yıl önceki Kardak var, Heron yok.
Kızmayın, tebrik edin: Böyle can sıkıcı, kuşku uyandırıcı bir haberi vermeyerek, vatandaşın huzurunu, halkın moralini bozmamışlar.
Benim böyle bir kaygım yok tabii; acı da olsa, gerçeğin peşindeyiz biz...
Söyleyin Tanrı aşkına: Bu Heron olayı, "Askeriye içinde Kürt ve PKK sorunlarının çözülmesini istemeyen güçlü bir damar var" kanaatimi desteklemiyor mu?
Sahi aklıma geldi: Biz ABD'den anlık istihbarat filan istiyoruz ya... Şimdi adamlar gelip, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Önce bir karar verin: Bu örgüt bitsin mi, bitmesin mi" dese...
Ne cevap vereceğiz?