Bugün gazetesinin iddiayı yayımlamasının üzerinden beş gün geçti. Genelkurmay Başkanlığı sessizliğini koruyor. PKK’ya yakın haber ajansları da. CHP’den bir ses gelmiyor. Ne de BDP’den. MHP haliyle susuyor. Bütün bunlara ilaveten, merkez medya başını özenle öte yana çeviriyor. Hürriyet’te,Vatan’da, Cumhuriyet’te bu konuda bir satır haber yok. Milliyet, kısa bir haber vermekle yetiniyor. Radikal, başka bir haberin sonunda bu iddiaya iki satırla dokunuyor. Habertürk, bu haber üzerine iki subay hakkında yapılan suç duyurusunu haber yapmayı tercih ediyor.
Meclis Başkanı ‘iddialar çok ciddi’ demekle yetiniyor. Milli Savunma Bakanı, üç buçuk yıldan beri soruşturmanın askıda kaldığını itiraf ediyor. Bu cenahta başka konuşan yok. Mafya teşkilatlarına özgü bir ‘omerta’, bir susma yemini var ortalıkta.
Taraf gazetesi olayın ısrarla üzerine giderken, AKP’ye yakın gazete ve televizyonlar da son derece temkinliler. Haberin kaynağı Bugün ve Taraf dışında, muhafazakâr medyada da bu konuda bir tutukluk gözleniyor. Neresin-den tutacağını bilemediğimiz bir haber karşısında sessiz kalma haliyle izah edilemeyecek bir durum var ortada. Omerta bütünüyle veya kısmen çalışıyor.
Konu şu: 10 Ekim 2007’de bir havacı yarbayı telefonla arayan bir havacı üsteğmen, yarbaya insansız hava aracı Heron’un ya düşürülmesini ya da gözetleme koordinatlarının değiştirilmesini talep ediyor. Gerekçesi: “Adamlarımız çok zayiat verdi”. Yarbayın yanıtı da olağan bir olay karşısında verilecek türden: “Çaresine bakarız”. “Adamlarının” zayiat vermesinden pek etkilenmişe benzemiyor.
Bu telefon konuşmasını yakalayan MİT’in bu bilgiyi rapor etmesi üzerine KK Komutanı İlker Başbuğ askeri savcılara soruşturma emri veriyor. Yarbayın adı Karargâh Evleri soruşturmasında da geçtiği için dosya Eylül 2008’de Hava Hâkim Albay Zeki Üçok’a gidiyor. Daha sonra Zeki Üçok, sahte çürük raporları ile ilgili davada tutuklanıyor. Bu arada bu telefon görüşmesinden hemen önce Ankara’daki Office Defence Center’da (ODC) görevli bir denizci tuğamiralin üsteğmeni aradığını soruşturmacılar tespit ediyor. ODC, Büyükanıt’ın BBG Evi olarak tanımladığı merkez mi? Her halükârda, soruşturmaya bir amiral dahil olunca işler karışıyor.
Bundan sonra rivayet muhtelif. Ama bakanın ağzından öğreniyoruz ki, Hava Kuvvetleri ve Genelkurmay savcılıkları arasındaki ‘yetki ihtilafı’ nedeniyle soruşturma askıda kalmış. Yakın bir tarihte ihtilaf çözülmüş ve Genelkurmay askeri savcılığı soruşturmayı yürütmekle görevlendirilmiş. Bunu, ‘işin üzeri örtülmüştü şimdi soruşturma dosyası yeniden açıldı’ olarak da anlayabilirsiniz. Medyanın büyük bölümünün, en muhalifine kadar parlamentodaki bütün siyasal partilerin görmemek için başını çevirdiği haber bu! İnsanın kanı donuyor.
***
10 Ekim 2007’den üç gün önce PKK, Gabar dağının Küpeli bölgesinde düzenlediği saldırıda 13 askeri öldürmüştü. Bu saldırıyı izleyen günlerde Gabar dağı çevresinde günlerce süren çatışmalar yaşanmıştı. Kuzey Irak’ın Haftanin, Zap, Hakurk vs... bölgeleri yoğun topçu ateşine maruz kalmışlardı. Üsteğmenin telefonda bahsettiği kayıpların bu çatışmalarda veya bu bombardımanlarda yaşanmış olması ihtimali yüksek.
Üsteğmenin ‘adamlarımız’ dediği kişilerin kim olduklarını bilmiyoruz. Heron’un tespit ettiği ve TSK’nın PKK’lı zannedip vurduğu kendi personeli veya köy korucuları olabilir bunlar. Kuzey Irak’ta PKK içine sızmış TSK elemanları olabilirler. Bazı gazeteler daha ileri gidip, üsteğmenin ‘adamlarımız’ dediği kişilerin PKK’lı olduklarını iddia ediyor.
Eğer kasdi olmayan biçimde, TSK’nın çatışma sırasında kendi personelini vurduğu doğruysa, bu konuda Genelkurmay’ın hâlâ susuyor olması düşündürücü. Bir ıslak imza iddiası karşısında yeri göğü inleten Genelkurmay Başkanlığı susuyor.
Bazılarının ima ettiği gibi, üsteğmenin PKK sempatizanı veya PKK’lı olması akla pek yakın gelmiyor. Hangi PKK sempatizanı subay Gabar baskınından üç gün sonra komutanına telefonda PKK’lılardan ‘adamlarımız’ diye bahseder? Bunu yapabilmesi için yarbayın da PKK sempatizanı olması gerekir. Biraz fazla spekülasyon. Muhafazakar basının için için en fazla heyecan duyduğu senaryo bu aşırı spekülatif ikinci olasılık elbette.
Geriye üçüncü bir olasılık kalıyor. Üstlerinin bilgisi dahilinde, üsteğmenin PKK’ya verdirilen kayıplar konusunda ince ayar yapıyor olması. Bilmediğimiz bir anlaşma çerçevesinde veya ‘terörden rant elde edenlerin’ tasarlayabileceği bir taktik uyarınca, PKK’ya daha fazla zayiat verdirilmemesine özen gösterilmesi demek bu.
Bütün bunlar olasılıklar. Ama kesin olan bir şey varsa, inanılmaz bir omerta çalışıyor. Olasılıklardan hangisi gerçeği yansıtıyor olursa olsun, duyup da susulması, okuyup da sorgulanmaması, kurcalanmama-sı, araştırılmaması mümkün olmayan bir haber kümesi var karşımızda. Adına demokrasi diyebileceğimiz bir siyasal yapıda medyanın üzerine gitmesi gereken bundan daha önemli hangi haber olabilir?