21 Temmuz 2010 Çarşamba

Genelkurmay'ın sessizliği / Mustafa Ünal

Herkes soruyor; Genelkurmay neden sessiz? Niye açıklama yapmıyor? Askerin uluorta konuşmasını eleştiren biriyim. Ama burada durum farklı... Asker için susma değil, konuşma zamanı.

Neresinden bakılırsa bakılsın, iddia çok ağır. Susarak geçiştirilecek türden değil. İki subay arasındaki telefon konuşmasını haberleştiren Bugün Gazetesi 'ihanet' başlığı atmış.
Bundan daha ağır itham olabilir mi? O halde Genelkurmay niçin susuyor? Haberi ciddiye almadığından mı? Böyle bir iddianın hafife alınması düşünülebilir mi? Asla. Söz konusu olan, sokak dedikodusu veya imzasız ihbar mektubu değil çünkü.

Terör örgütüne zarar veren Heron'ların etkisizleştirilmesini amaçlayan telefon konuşması, devletin resmî istihbarat örgütü MİT'e takılmış. Tam üç yıl önce. Dosya derhal Genelkurmay'a gönderilmiş.
Sonra mı? İddianın ne kadar titiz soruşturulduğu meçhul... Dönemin Hava Kuvvetleri başsavcısı dosyanın kapağını açmış. Konuşmayı yapan isimler de terfi etmiş. Kritik yerlerde görevlendirilmiş.

Olay bir haftadır medyanın gündeminde. Köşelerde yorumlanıyor, ekranlarda tartışılıyor.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, 'İddia ciddi, açıklığa kavuşturulmalı.' diye açıklama yapıyor. Bu konularda ketumluğuyla bilinen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, haberi yalanlamıyor. Soruya muhatap olan bakanlar cevap bekliyor.

Genelkurmay neden çıkıp bir cümle etmiyor? İddiayı ciddiye almadığı tezi inandırıcı değil.
Sessizlik acaba konuşmayı sevmemesinden mi? Genelkurmay, mesajlarını en sık kamuoyuna duyuran kurumların başında geliyor. Orgeneral İlker Başbuğ'un son üç ayda gazete ve televizyonlara verdiği mülakatlar ansiklopedi ebadında bir kitap oluşturur.

TSK, saate bakmaksızın gece yarılarında bildiri yayınlamaktan çekinmiyor. Örnekleri ortada. Genelkurmay'ın sessizliği, konuşmayı sevmemesinden olamaz. Başka bir nedeni olmalı.
Acaba yargıyı etkilemek istememesi bir gerekçe olabilir mi? Milli Savunma Bakanı dosyanın yargıda olduğunu söylemişti ya... Genelkurmay Başkanı yargı sürecine tesir etmemesi için açıklama yapmaktan imtina mı etti?
Başbuğ'un böyle bir hassasiyeti yok. Dursun Çiçek davasından Balyoz'a kadar... Kamuoyunun yakından takip ettiği davalar hakkında yargı sürecine müdahale olarak yorumlanacak söz ve davranışlardan hiç kaçınmadı.

Islak imzalı bir belgeye 'kâğıt parçası' diyebildi. Daha sonra o kâğıt parçasını sadece sivil savcılar değil, askerî savcılar da belge olarak kabul etti.
Genelkurmay'ın sessizliği için yargı süreci de bir gerekçe olamaz. Haberin üzerinden günler geçti. Genelkurmay neden susuyor? İhanet gibi ağır iddia ve itham karşısında niye açıklama yapmıyor?

Hiç mesaj verme çabası yok değil. İçeriden iyi haber alan bir meslektaşımıza Genelkurmay'dan bir kaynak şunları söylemiş: 'Başbuğ'un Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde konu karargâhına intikal etmiş ve kendisi bizzat soruşturma açılması talimatı vermiştir. Bu konuda bir görmemezlik ya da bilerek göz ardı durumu söz konusu değildir. Konu Genelkurmay Askeri Savcılığı'nda soruşturma aşamasındadır.'
Olayın ortaya çıkışı 2007... Hâlâ soruşturma aşamasında mı? Üç yıl, soruşturma için çok uzun değil mi? Bu kadar uzun soruşturma olur mu? İsimsiz kaynağın söyledikleri ikna edici değil.

En doğrusu, Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısı veya duyuru ile iddiaya açıklık getirmesi... Bu iddia sükutla geçiştirilemez. Bu topraklarda suskunluğun anlamı malum...