21 Temmuz 2010 Çarşamba

Sözün bittiği yer / Mehmet Kamış

2007 Haziran'ında Türkiye'de çok tartışılan Hudson konferanslarından birinde Amerikalılar, "PKK'nın bazı yöneticileri tutuklanıp Türkiye'ye teslim edilirse acaba Türkiye'deki sorun çözülür mü?" diye bir öneri ortaya atıyor.

Toplantıya katılan Kubat Talabani'ye göre, Türkiye'nin Washington Konsolosluğu Askerî bölümündeki temsilcilerden birisi öneriye karşı çıkıyor. Bu kişi Balyoz darbe planından dolayı yargılanan emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri...

Aynı Süha Tanyeri, Balyoz darbe planı iddianamesinde yer alan bilgilere göre, plan semineri hazırlık notlarında, bölgede PKK-KADEK ile işbirliği yapmayı da öneriyor. PKK'nın üst düzey yöneticilerinin tutuklanmasına karşı çıkan Tanyeri, daha da ileri giderek onlarla işbirliği içinde çalışmak gerektiğini söylüyor.

Bu önerilerin sadece öneri olarak kalmadığı, her geçen gün daha çok ortaya çıkıyor. Geçen hafta Bugün gazetesinin gündeme getirdiği ve bugüne kadar Genelkurmay tarafından yalanlanmayan iddialara göre, Hava Pilot Yarbay S.S.Ç.'ye telefon açan Hava Pilot Üsteğmen F.Ç., PKK'lı teröristlerden 'kendi adamlarımız' diye bahsederek insansız hava aracı Heronlar yüzünden çok zayiat verdiklerini söylüyor ve "Ya koordinatları değiştirin ya da düşürün." diyor. Ancak okuyanın dehşete kapıldığı bu konuşmanın ötesinde başka bir bilgi daha gündeme geliyor ki çok vahim. O da; söz konusu üsteğmenin Genelkurmay İstihbarat Daire başkanı ile irtibatlı çıkması...

Hep sorduğumuz soruyu sormaya devam edelim; Güneydoğu'da gerçekten neler oluyor? Bu kadarcık bilgiler ışığında Güneydoğu'da çocuklarımızın şehit olduğu olaylara yeniden bakıyoruz ve orada çok karışık işlerin döndüğü yolundaki şüphelerimiz her geçen gün daha da artıyor.

PKK, statükonun dümen suyunda, onun tam istediği şekilde eylemlerine devam ediyor. Ama herkes artık olayların çok daha fazlaca farkında! AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, Zaman'a yazdığı yazıda son saldırılarla, PKK'nın temsil ettiğini ileri sürdüğü Kürtlere yönelik açılım politikalarını tıkadığını, bunun da derin devlet gibi derin PKK olgusunu ortaya çıkardığını vurguluyordu. Bu tespitler, 'Güneydoğu'da neler oluyor?' sorusunu Avrupa'nın da yüksek sesle sormaya başladığını, en tarafsız kaynakların bile PKK'nın gerçekte kime hizmet ettiğinin farkına vardığını göstermesi bakımından çok önemli.

Bilindiği gibi Türkiye referandum sürecine girerken, PKK bir gerekçe bularak ateşkesi bozdu ve saldırılara yeniden başladı. PKK ve BDP aynı zamanda anayasa referandumuna hayır kampanyası da yürütüyor. BDP, tabanın seçim sandığında söz dinlemeyip evet oyu vermesinden korktuğundan dolayı seçimi boykot edeceğini açıklamıştı. Ancak 'hayır' oylarının az kalacağından şüphe eden bir kısım merkezler onlara sandığa gitmelerini ve tabanın 'hayır' oyu vermelerini sağlamalarını isteyebilir. Yakın bir zamanda 'hayır' oyları daha çok olsun diye BDP seçim boykotunu kaldırabilir. Bu da BDP'nin ve İmralı'nın gerçekte kimin dümen suyunda hareket ettiğini daha çok gözler önüne serecek.

Güneydoğu'da her gün çocuklarımız şehit oluyor, o bölgede her konudaki ihmal diz boyu. Ama Genelkurmay İstihbarat Daire başkanına teröristlerden bahsedilirken 'bizim çocuklar' diye bahsedilmesi, sözün bittiği yeri gösteriyor. Sahiden neler oluyor bu ülkede!