20 Temmuz 2010 Salı

Askerî reformun siyasî vizyonu / Mümtazer Türköne

Profesyonel ordu, özel güvenlik güçleri ve özel sınır birlikleri derken, aslında bir ucundan dış güvenlik reformunu tartışmaya başladık. Canımızı yakan sorun terör olduğu için, bu reforma terörle mücadeleden girmemiz doğal.

Fakat nasıl girerseniz girin, askerî konuları bir kez masaya yatırdığınız zaman bütün bir sistemi elden geçirmeniz kaçınılmaz. Üstelik Türkiye'de askerî nitelik taşımayan birçok sorunun çözümü bile bu reformun gerçekleşmesine bağlı. Rasyonel bir ekonomi, sağlam bir demokrasi, hukuk devleti ancak tam olarak yerine yerleştirilmiş ve doğru işleyen bir askerî yapılanmaya bağlı. "Asker millet" olma iddiamıza rağmen askerî konulara çok yabancıyız. Bir ülkenin savunması askerlerin tek başına üstesinden gelebildikleri bir sorumluluk değildir. Savunma sorumluluğu siyasî iradeye ait olmalıdır ki, ülkenin bütün imkânları, bu arada askerî gücü savunma gereklerine uygun hale gelebilsin.

Terörle mücadele ordularla yapılmaz. Çünkü ordular başka ordularla savaşmak içindir. Başka ordularla savaşmak için tek ve sistemli bir savaş makinesine ihtiyaç vardır. Keskin bir hiyerarşik yapı, sınıflama ve koordinasyon bu devasa makineyi örgütlemek ve işletmek içindir. Bu dev makineyi terörle mücadele amacıyla kullandığınız zaman dev bir iş makinesi ile evin içinde küçük tamiratlara girişmiş olursunuz. Orduların işini yapabilmesi için bütün yetkilerin tepede toplanması ve emir-komuta içinde hareket edilmesi şarttır. Terörle mücadele için tam tersine inisiyatif kullanabilen, sivil bir kafa ile düşünüp hareket eden yerel bağlar kurabilen güvenlik birimlerine yani polis birimlerine gerek duyulur. Ordular için öncelik bütünlüğü, emir ve komutayı muhafaza etmektir. Polis ise tek tek olaylar üzerine, ayrıntıları gözeterek ve geniş bir inisiyatif kullanarak çalışır.

Jandarma bir iç güvenlik örgütü. Ama kuvvetli askerî geleneklere dayandığı için polis gibi münferit olaylarda başarılı olamıyor. Üstelik merkezî emir-komuta yapısı yerele hakim olamadığı için, görev suistimalleri ortaya çıkıyor. Ordunun asıl terörle mücadele, resmî tabiri ile gayrınizamî savaşla görevli birimi Özel Kuvvetler. Özel Harp Dairesi'nin de içinde yer aldığı bu birim, Bordo Bereliler olarak bilinen elit askerî birlikler. Uzun yıllar bu birimde başarı ile görev yapmış emekli Albay Mithat Işık, STV Haber'de Endaze programında konuşurken ısrarla bir hususu tekrarladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "lider komutan" tipine ihtiyacı olduğunu ve mevcut askerî eğitim sisteminin bu ihtiyacı karşılamadığını söylüyordu. Bu uzman vurgusu, aslında neden ordu ile terörle mücadele edilemeyeceğini de anlatıyor. Geleneksel yapısı içinde ordumuz kendi başına düşünüp karar veren liderler değil, emir gelmeden yerinden hareket edemeyen subaylar yetiştiriyor. Halbuki emri verecek olan komutanın terör gibi birçok farklı bileşeni olan bir konuda doğrudan sahada bulunan subay kadar doğru kararlar verebilmesi mümkün değil.

Çağımızın orduları bilgiye ve teknolojiye odaklı. Bugün en çok öne çıkan askerî sınıf muhabereciler. Çünkü bir savaş önce haberleşme alanında kazanılıyor. Türkiye'nin terörle mücadelede gözlem amaçlı kullanılan insansız uçaklarla, yani Heron'larla çok fazla meşgul olmasının sebebi de bu.

Son 26 yılda, terörle mücadele konusunda birçok hata yaptık. Hâlâ yapmaya devam ediyoruz. Bu hataların başında bu sorunu bir askerî sorun olarak görmemiz geliyor. Bugün teröre kaynaklık eden kitle desteğinin ne kadarının, vakti zamanında yapılmış askerî hatalara dayandığını birilerinin oturup itiraf etmesi lâzım. Terör siyasî amaçlı şiddet eylemi olduğuna göre çözümü de siyasî kararlara ve tedbirlere bağlı. Terörle etkili mücadelenin ilk şartı, bu işin bütün sorumluluğunun siyasî otoriteye geçmesi. Asker sadece emir alacak ve verilen emri yerine getirecek.

İskenderun saldırısı ile ilgili ortaya dökülen bilgiler sorunumuzun karikatürü gibi. İrtica takibi yapan askerler saldırıya uğruyor. Türkiye'nin terör sorunu, uzun süre askerî vesayetin etkili bir aracı olarak kullanıldı. Asker, terörü ve irticayı bahane ederek siyasî alanda hüküm sürdü. Terörün mevcut askerî yapı ile sona erdirilememesinin en önemli sebebi budur. İki taraflı olarak terörden beslenen kişiler ve güçler olmasaydı, bu sorun bu kadar büyür müydü?

Sivil siyasî iradenin iç ve dış güvenlik yapılanmasını doğrudan ülkenin ihtiyaçlarına göre tepeden tırnağa elden geçirmesi lâzım.