Darbe planının konuşulduğu seminerle ilgili önemli bilgilere yer veriliyor. Seminerde dönemin kolordu komutanları arasında çarpıcı bir tartışma yaşanmış.
Korgeneral Ergin Saygun, muhtemel darbede aşırı şiddetin ters sonuçlar verebileceğini söylerken, buna dönemin 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Şükrü Sarıışık itiraz ediyor: "İstanbul'un üzerine çökerim. Bu ülkeyi başka bir rejimin içerisine taşımaya kararlı olan bir halka karşı da acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir."
Darbe planının konuşulduğu seminerde dönemin kolordu komutanları arasında çarpıcı bir tartışma yaşanıyor. Korgeneral Ergin Saygun, muhtemel darbede şiddetin dozuna dikkat çekerek, "Bu çok aşırı şiddet, Silahlı Kuvvetler'le halkımızı karşı karşıya getirir ve beklenenin aksine birtakım sonuçlar açabilir." itirazında bulunuyor. Buna karşılık 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Şükrü Sarıışık, şok ifadeler kullanıyor: "Kolordu komutanlığından yeterli emniyet tedbirlerini alabilecek bütün birliklerimi oraya görevlendiririm. İstanbul'un üzerine çökerim. Ama bir yerde de hani karşımıza halkı almak meselesi ayrı bunlar kararlarını vermişlerdir, bu ülkeyi bölecek parçalayacaklardır ve ülkeyi başka bir rejimin içerisine taşıyacaktır. Böyle kararlı olan bir halka karşı da acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir."
Balyoz'da hain plan: Terör örgütleri birlik olmalı
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Balyoz darbe planıyla ilgili iddianamede çarpıcı ayrıntılar yer alıyor. Sanıklar, darbeye zemin hazırlamak için 'terör örgütleriyle işbirliği' yapmak ve söz konusu örgütlerin birlikte hareket etmesini sağlamak için planlar hazırlamış. Çetin Doğan liderliğindeki cunta, PKK'nın yanı sıra aşırı sol ve komünist terör örgütlerinden de yararlanmayı düşünmüş. İddianamedeki belgelere göre bu konuda 12 Mart 1971 muhtırası ile 12 Eylül 1980 darbesi öncesindeki iç karışıklık taktiği örnek alınmış. Terör eylemleriyle ülkede kaos çıkarılacak, sonrasında sıkıyönetim ilan edilecekti. Bu vahim plan, sanıklardan emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri'den ele geçirilen el yazısı notlarında yer alıyor. "Süha Tanyeri Kur.Kd. Alb. 1'inci Ordu Hrk. Bşk." başlıklı dosyada, 10 maddelik bir uygulamalar listesi bulunuyor.
Söz konusu 10 maddeden birinde 'aşırı solcu ve komünist terörist örgütler arasında birlik çalışması' yapılması isteniyor. Tanyeri, iddianamenin 953. sayfasında yer verilen "Süha Tanyeri Defteri Plan Semineri Hazırlık Notları" adlı dosyada da irtica ile mücadele için PKK ile işbirliği yapılması gerektiğini belirtiyor. Bu konuda, "Bölgede PKK-KADEK ile işbirliği yapacak kişiler önceden tespit edilmelidir." ifadelerini kullanıyor.
'Darbe olsaydı, failleri yargılayacak makam bulamazdınız'
Balyoz iddianamesinde "Plan teşebbüste kaldı. Bu nedenle suç işlenmiş sayılmaz." iddialarına da cevap veriliyor. Savcılar, iddianamenin 123. sayfasında "Suç niteliği ile ilgili kanaatimiz" başlıklı bölümde bu konuya değiniyor. Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek suçunun tamamlanmasının kanun koyucu tarafından aranmadığına dikkat çekilirken şu tespite yer veriliyor: "Zira bu suçun tamamlanmasını aramak da mümkün değildir. Çünkü suç işlenip tamamlandıktan sonra zaten düzen değişmiş demektir. Böyle bir durumda failleri cezalandıracak makam da bulunmayacaktır."
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Balyoz iddianamesinde "Plan teşebbüste kaldı. Bu nedenle suç işlenmiş sayılmaz." iddialarına cevap veriliyor. Savcılar, iddianamenin 123. sayfasında "Suç niteliği ile ilgili kanaatimiz" başlıklı bölümde "darbeye teşebbüs suçunda icrai hareketlerin ne zaman başladığının" tespitinin önemli olduğunu belirtti. Buna ilişkin olarak tam bir kural koymanın mümkün olmadığını belirten savcılar, ancak elverişli vasıtalarla hükümeti devirme kastının ortaya konulmasından sonra, buna ilişkin hareketlere başlanması halinde suçların icrai hareketlerinin de başladığının kabul edilmesi gerektiğini kaydetti. Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek suçunun tamamlanmasının kanun koyucu tarafından aranmadığını kaydeden savcılar, şu tespiti yaptı: "Zira bu suçun tamamlanmasını aramak da mümkün değildir. Çünkü suç işlenip tamamlandıktan sonra zaten düzen değişmiş demektir. Böyle bir durumda failleri cezalandıracak makam da bulunmayacaktır. Bu nedenle kanun koyucu suçun teşebbüs aşamasını cezalandırma yoluna gitmiştir. Belki bu görüş, TSK dışındaki bir silahlı suç örgütü veya başka oluşumlar için savunulabilir. Ancak TSK içindeki böyle bir yapılanma için savunmak mümkün değildir. Tank ve topun sokağa çıkmasından sonraki sonuç ya ülkenin bölünmesi, ya düzenin değişmesi ya da karşı grubun egemenliği ele almasıdır."
Savcılar, kanunun aradığı cebir unsurunun oluştuğuna dair delilleri de şöyle sıraladı: "Balyoz Harekat Planı'nın gerçekleştirilmesi aşamasında muhtemel eylem yerlerinin keşfi, tutuklanacak kişiler, el konulacak araçlar, görevden uzaklaştırılacak veya emekliye sevk edilecek kamu görevlilerinin belirlenmesi, hassas olarak belirlenen kurum ve kuruluşların başına hangi askerî personelin atanacağının belirlenmesi, zararlı olarak nitelenmesi sebebiyle ilişiği kesilmesi planlanan askerî personelin belirlenmesi, polis teşkilatının ne şekilde yönlendirileceğinin tespiti, basın-yayın kuruluşları ve çalışanları hakkında yapılan planlamalar ve milli mutabakat hükümeti ismiyle harekât sonrasında işbaşına getirilmesi planlanan hükümetin dizayn edilmesi gibi suç teşkil eden fiillerin cebirle işlenebilecek fiiller olduğu açıktır."