Başbakan'ın grup konuşmasında söyledikleri 12 Eylül darbesi ile bir hesaplaşmaydı. Bu hesaplaşmayı 12 Eylül mağdurları adına yaptı.
Eminim ki benim gibi hayatı 12 Eylül darbesi ile kararan koskoca bir nesil bu sözlerde bir teselli buldu. Başbakan'ın söylediklerini sadece samimiyet testinden geçirebildiklerine göre muhalefet kanadı bu sözlerin değerini kavramış görünüyor. Bu ülkeyi kan gölüne çevirip sonra da döktükleri kanı durdurma bahanesi ile darbe yapanlara karşı ilk defa bir Başbakan bu kadar açık bir tavır koydu. Darbe mağdurlarının hukukunu elinizle dokunabileceğiniz kadar canlı bir şekilde Başbakan'ın yaptığı şekilde hiç kimse savunmadı.
Referandum paketinde yer alan geçici 15. madde değişikliği, 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açmak için yeterli değil. Referandum gününün tamı tamına 30 yıllık zamanaşımı süresine tesadüf etmesi hükümetin değil, Yüksek Seçim Kurulu'nun marifetiydi. Muhalefet bu yetersizliğin arkasına sığınıp pakete savaş açıyor. Ama gözden kaçırdıkları üç temel husus var. Bu madde değişikliği yeterli değil ama gerekli. Yeterli olması için ilave bir düzenleme ile darbe suçları üzerinden zamanaşımı sınırı kaldırılabilir. İkincisi, darbeciler üzerinden geçici 15. madde koruması kalktığı zaman darbecilerin yargılanması mahkemelerin yapacağı yoruma ve içtihada bağlı. Normal bir hukuk devletinde bu yorum, geçici 15. madde korumasının darbe suçları üzerinde fiilen zamanaşımını durdurduğu şeklinde olmalı. Anayasa'nın değiştirilemez 2. maddesinde yer alan "hukuk devleti" prensibini bu yorumun gerekçesi olarak kabul etmek mümkün. Bir hukuk devletinde işlenmiş bir suç nasıl takibat dışı kalır? Bu durumda 12 Eylül darbecilerinin yargılanması referandumun kabulünden sonra mahkemelerin yorumuna bağlı olacak. Üçüncüsü darbelerle ve darbecilerle hesaplaşma sadece yargı önünde değil, Başbakan'ın önceki gün grup konuşmasında yaptığı gibi halk adına yapılır. Yargının darbecilere vereceği ceza kadar, Başbakan'ın bütün 12 Eylül neslinin duygularına tercüman olması hem caydırıcı hem de acıları hafifletici değil miydi?
Anayasa paketinin en önemli maddesi 145. madde. Çünkü darbecileri koruyup kollayan ve askerî vesayeti kurumlaştıran en kritik anayasa hükmü bu maddeydi. Son örneği askerî savcılığın Albay Dursun Çiçek iddianamesinde görülen bu koruma zırhı, darbe amaçlı suçları yargı denetimi dışına çıkartıyordu. Asker kişiler suç işliyor ve sonra kendi kendilerini 145. madde korumasında aklıyordu. 12 Eylül düzenini üst üste dizilmiş hukuksuzluk kutuları olarak tasavvur edersek, 145. maddenin değişmesi en alttaki kutunun çekilip bütün düzenin devrilmesi anlamına geliyor. 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açsak, zamanaşımı sınırını kaldırsak bile 145. madde bu haliyle dururken darbecileri yargılayamayız.
Salt retorik ile referandum paketine muhalefet yürüten MHP'nin 12 Eylül mağdurlarına 145. maddeyi mevcut haliyle muhafazayı neden savunduğunu açıklayabilmesi lâzım. 1979 yılında MHP Genel Merkezi'ne yapılan saldırının kurumsal olarak mağduru MHP değil mi? Peki MHP şehit edilen iki ülkücünün hesabını neden sormuyor? Bu saldırı, terörü tırmandırarak darbe şartlarını olgunlaştırmak amacıyla asker kişiler tarafından yapıldı.Bugünün MHP yönetiminde bu olayın aslını bilen ve rahmetli Türkeş'in bu saldırı üzerine söylediklerini hatırlayan çok sayıda kişi var. Aynı saldırının bir benzeri bugün yapılsa MHP hakkını nasıl arayacak? MHP, asker kişilerin geçmişte kendi başına geldiği gibi benzer suçları işlemesini önleyecek bu madde değişikliğine neden itiraz ediyor? 12 Eylül darbecilerini yargılamaktan daha acil olan geleceğin darbecilerine engel olmak değil mi?
Referandum paketine muhalefet eden herkes zor durumda. Siyasî olarak çok ağır bir yükü taşımak ve bin dereden su getirmek görevini üstlenmiş durumdalar. Referandum paketini ne kadar siyasî zemine kaydırmaya kalkarlarsa kalksınlar sonunda sandığa gidip kendi temel hak ve özgürlüklerine dair iki tercihten birine karar verecek seçmeni "hayır"ın "evet"ten daha daha doğru bir karar olduğuna ikna etmeleri lâzım. Darbe yapanları veya yapmayı planlayanları neden yargılamayalım? Cevabını vermeleri gereken soru bu kadar basit, ama cevap için çok yaratıcı mazeretler uydurmak gerekiyor. Zor iş. Gerçekten zor.