22 Temmuz 2010 Perşembe

Bölücülük ve referandum ilişkisi / Nevzat Tarhan

Türkiye referandum sürecine girdi ancak toplumda rehavet devam ediyor. Evet-hayır oranı şu anda başa baş gidiyor. PKK referandum günü sokağa çıkma yasağı uygulayacak. BDP’ nin bu derece kendi menfaatine olan anayasa değişikliğine evet dememesinin sebebini anlamak çok zor.

Diğer taraftan Balyoz İddianamesi mahkemece kabul edildi. 29 görevdeki General Darbe sanığı. MSB “İşyeri sahibi olsa işyerini ele geçirmek isteyen bekçiler mahkeme kararı ile yargılansa onları görevden alamıyorsa” rahat rahat uyayabilir mi?

Ben sayın Milli Savunma Bakanı’nın gamsız tavırlarına şaşırıyorum. Devletin içinde emir komuta zinciri dışında darbeci yapılanma kanıtlanmışken neden görevini yapmıyor? Neden YAŞ öncesi gerekli dosyaları hazırlamıyor?

Referandum oylaması bütün vatandaşlarımız için seçimden daha önemlidir. Çünkü;

1-Bu referandum sadece kendi geleceğinin değil Türkiye’nin geleceğinin oylandığı bir seçimdir. Referandum da evet çoğunlukta çıkarsa anayasa gelişmiş ülkeler anayasasına biraz daha yaklaşmış olacak. Hayır oyları çoğunlukta çıkarsa kurulu düzen onaylanmış olacak.

2-Evet oyu çoğunlukta çıkarsa devlet içindeki kaçınılamayan ideolojik kadrolaşmalar halkın paraleline uygun sınırlara çekilebilecek. Halkın seçtiği siyasi iktidarların devlet bürokrasisinde söz sahibi olma oranı bugün Türkiye’de “gizli odakların ve resmi ideoloji kadrolaşmalarının izin verdiği” sınırlardadır.
Gelişmiş ülkelerde bu durum yoktur. Halk bir iktidarı seçerse “dünya standartları sınırlarında” devlette kendi kadrosunu kurması hakkıdır. Bugün yüksek yargı ve askeri bürokrasi toplumdan kopuktur. Güçlü, varlıklı lobiler ve komiteler istediklerini bu alanlarda yaptırabilmektedirler.

3-Referandum da hayır oyu çoğunlukta çıkarsa Türkiye insanların fişlendiği darbe hazırlıkları için eylem planları yapmanın doğal kabul edildiği ortama devam edilmeye onay verilmiş olacaktır.

4-Rererandumda hayır yönünde oy kullananlar şu anda Türkiye’yi İspanya, Kore, Japonya gibi ülkelerin gerisinde bırakan ve siyasi istikrarsızlık doğuran askeri vesayet sisteminin devamı onaylanmış olacaktır.

5-Referandumda hayır oyları çoğunlukta çıkarsa başta Adnan Menderes cinayeti olmak üzere binlerce faili meçhul cinayetlere onay verilmiş olacaktır. Zulme rızanın bir türünün zulme ve zalimliğe oyvermek olduğunun ayırdını iyi yapmak gerekmektedir.
Askeri müdahale dönemlerinde yapılan zalimliğe onay verenler manevi mesuliyetle yüz yüze kalmazlar mı? Adnan Mendereslerin, Uğur Mumcuların, terör şehitlerinin, Eşref Bitlis paşaların kemikleri sızlamamalı.

6-Askeri bürokrasinin ve yargının katkısı olmadan bu kadar faili meçhul cinayet var olmazdı. 15 Temmuz 2010 tarihli Bugün Gazetesi’nin haberine göre PKK’yı takip eden Heron uçaklarını düşürme talimatı veren Subayı koruyan zihniyet üç yıldır soruşturmayı engelliyor.
2007’deki şüpheli Dağlıca olaylarının benzerleri devam ediyor. Güneydoğuda kimin eli kimin cebinde belli değil. Genelkurmay suça sessiz kalarak görevini kötüye kullanıyor.
Aslında bu zihniyete onay verip vermeme referandumu yapılıyor.

7-Türk-Kürt gerilimi devam ederse “Bir arada yapamıyoruz o halde ayrılalım” diyen Türkler çoğalacak. Mamafih “Türkiye Türklerindir” logosu altında yazılan bazı köşe yazıları başladı bile. İşte bu tam Kürt ırkçılarının istediği bir şeydir. Türk ırkçıları ve Kürt ırkçıları el ele verdi “küçük olsun benim olsun” noktasında birleştiler.

Referandumda hayır oyu çoğunlukta çıkarsa Türkiye kaçınılmaz bir biçimde bölünme sürecine girecektir.
Terör devam edecek çünkü kutuplaşma ve ayrımcılık devam edecek.
Terör devam edecek çünkü diyalog kapıları kapanacak.
Terör devam edecek çünkü faili meçhul cinayetlere toplum onay vermiş olacak.
Ruşen Çakır’ın çok güzel özetlediği gibi “Vur kurtul’la terörü bitiremeyenler ver kurtul’la terörü bitirmek istiyorlar”.

8-Referandum da hayır oyları çoğunlukta çıkarsa HSYK süratle Silivri hakim ve savcılarını değiştirecek, devlet içinde kadrolaşmış Türk gladiyosu özgüven kazanacak. Bugün bile İtalya’da P3 gizli yapılanması olarak temizlenmeye çalışan NATO örgütü bitirilememiştir.
Böylece Türk Gladiyosu Ergenekonun devlet içindeki faaliyeti hız kazanacak, “İyi çocuklar” moral bulacaktır. Arkasından yeni bir 27 Mayıs veya yeni bir “balans ayarı” için engel kalmayacak. Şartları olgunlaştırıp askeri müdahaleyi yapacaklar. Toplumun sağduyusuna herzamandan daha çok ihtiyacımız var.

9-Oylanan siyaset değil değerlerdir. Darbecilik insanlık suçudur bu suça ortak olmak veya olmamak oylanmaktadır.
Darbe dönemlerinde adalete karşı suçlar işlenmiş son 15 yılda 1565 Subay Astsubay YAŞ kararları ile TSK’dan tasfiye edilmiş, 5 000’e yakın subay ve astsubay emekli olmak zorunda kalmıştı. Böyle bir zalimliğe ortak olup olmamak kararı oylanmaktadır.
Tapınağa dönüştürülen bir Genelkurmayımız vardı. Hiç eleştirilmeyen, sorgulanmayan ve hesap sorulmayan Genelkurmay’ın içinde gizli suç örgütleri neşvünema buldu. Referandumda bu örgütlere onay verme suçuna ortak olup olmamak oylanmaktadır.
Darbe öncesi dönemlerde askerin siyasete gizli müdahalesi ile iğrenç ve alçakca kampanyalar yönetilmişti. Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz seks skandalları gibi.
Batı Çalışma Grubu gibi emir komuta zinciri dışındaki odakların kendi ordu mensuplarına alçakça senaryolarla şerefsizce soruşturmalar açmasına ve insafsızca ordudan ihraç etmesine halkına karşı komplo kurmasına evet mi hayır mı?... herkes vicdanının sesini dinlesin.

Kendime soru soruyorum... Zihnim isyan ediyor, ruhum feryat ediyor, aklım onaylamıyor, vicdanım itiraz ediyor o halde kalbimin çığlığını duymalıydım.

Kızgın değilim dertliyim. Zalimin yanında yer almak mevcut zülme ortak ve yeni zulme müstahak olmak demek değil mi?

Hakikat elmas gibidir, sahip çıkılırsa işe yarar. Bunun için hakikate oy verelim.