20 Temmuz 2010 Salı

Başbuğ doğru söylüyor ama uygulama hatalı... / Erhan Başyurt

Türk Silahlı Kuvvetleri, yaklaşık 250 bin subay, astsubay ve uzmanın görev yaptığı bir kuruluş.
Bu kadar büyük bir topluluk içerisinde yanlış yapanlar elbette çıkabilir.
Nitekim Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da Star TV'ye verdiği röportajda şöyle diyordu:
"Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden hiç yanlış yapan adam çıkmaz.' Hayır efendim, bizden de çıkabilir. Önemli olan bulup gereğini yerine getirmek."
Başbuğ'un ortaya koyduğu bu ölçü çok önemli;
"Önemli olan bulup gereğini yerine getirmek."
Ancak son dönemlerde bunun sağlıklı olarak işlediğini söylemek mümkün değil.
Müebbetle yargılanan tutuklu subaylar bile açığa alınmıyor.
Terör örgütü içerisinde yer almakla suçlandıkları halde, general rütbesindeki insanlar bile hukuka meydan okuyup ifade vermeye gitmiyor.
Daha önemlisi askeri yargı sağlıklı işlemiyor. Dikkat edin, son dönemde patlak veren skandalların çoğunu özel yetkili sivil savcılar ortaya çıkardı.
Askeri savcılar maalesef "çürük elmaları ayıklama" görevini tam olarak yerine getiremedi.
Hatta bazı askeri savcıların olayları soruşturmak yerine savsakladıkları ortaya çıktı. En vahimi de buydu.
Bu durumda hukuksuzluğun hesabını kim kime soracak?
Adaletin işlemesine bu şekilde engel konulursa, hukuksuzluğa da kapı açılmış olunmuyor mu?
Gazetemizin son bir haftadır ısrarla fikri takip yaptığı "ihanet" skandalı da aslında böyle bir durum.
Birileri yanlış yapmış olabilir.
Hatta "ihanet" içinde de olabilir.
Önemli olan ortaya çıkarılmasını sağlamak ve kurumu çürük elmalardan kurtarmaktır.
Türkiye'yi sarsan bu ihanet bugüne kadar soruşturulamamışsa, Genelkurmay süreçteki tüm isimleri de ayrı ayrı soruşturmak zorundadır.
Askeri yargı tarafsız ve hızlı işlemiyorsa, kurum olarak bu durum en çok TSK'yı yıpratır.
Yanlış yapanların ihracı ve hesap sorulması sanılanın aksine, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni güçlendirir.
Hata payını düşürür.
TSK'yı dışarıdan olduğu gibi içeriden de kimsenin yıpratmaya hakkı yoktur.
Nitekim "ihanet" skandalının hesabının sorulmasında gecikme, terörle mücadelede zaafın farklı bir göstergesidir.
Ya da olayda adı geçen 2-3 kişinin çok ötesinde, içteki daha büyük ve güçlü bir "derin" yapının habercisidir.
PKK terör örgütünün Ergenekon ile irtibatlı olduğuna inanılan bir yöneticisinin, "ihanet" haberlerinden rahatsız olması da "rastlantı" denilerek geçiştirilemez.
Dolayısıyla, adli birimler arasında dosyanın 3 yıl dolaştırılması çok yönlü irdelenmelidir.
Sonuç, örgütlü bir vaka da çıkabilir.
Bunlardan korkmamak, aksine üzerine gitmek gerekir.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin varsa zaafları ortaya çıkar.
Ama onları giderip, kurumu güçlendirmek için de daha büyük bir fırsat doğar.
Bu fırsatı kaçırmayın!