Belki de o şerefli üniformayı taşımanın bir bedeli olduğunu düşünmüştü. Boğazına kadar siyasete batmış bir karargâhta görev yapıyordu.
Askerlik, dış düşmanlara karşı sınırları korumaktan çok ülkeyi yönetmek demekti. Yönetimin dizginlerini elde tutmak için ise karargâh harıl harıl çalışmalıydı. Meslek askerlik olunca plansız hareket edilir mi?
"İrtica İle Mücadele Eylem Planı"nı hazırlayan Albay Dursun Çiçek'e -yaptığı işe duyduğum öfke bir yana- ıslak imza tartışmalarının başından itibaren sebebini tarif etmekte zorlandığım bir sempati duydum. Belki biraz bizden biri gibi olmasından. Mahkemede "kız kardeşlerimin başı kapalı" diye kendini savunduğunu okurken, bu duyguya bir gerekçe bulmuştum. Yüzde yüz eminim ki, taburunun başında geri dönülmesi imkansız bir göreve gözünü kırpmadan gider. Asker, verilen emri yerine getirir. Verilen emir vatandaşa komplo kurmak olunca?!..
Albay Dursun Çiçek, temel görevi siyaseti tanzim etmek olan Genelkurmay Karargâhı'nın bir parçasıydı. Verilen emri, bir asker olduğu için yerine getirdi. Kendi milletine karşı suç işledi. Şimdi ona bu emri verenler, onu kurban ediyor. İşte bu yüzden şimdi Albay Dursun Çiçek'in başına örülen çorabı elbirliğiyle çözmeliyiz. Bu askerin meslek onuruna sahip çıkmalıyız.
Savaşı kazanmak için kendi birliklerinizden bazılarını feda edebilirsiniz. Hatta düşmanla boğaz boğaza süngü savaşına girmiş bir birliği, savaşın kaderini değiştirecekse düşmanla birlikte kendi top ateşiniz ile imha edebilirsiniz. Askerin mantığı böyle işler ve bu mantık savaş için doğrudur. Ya savaş siyasî alanda yürütülüyorsa? Şimdi asker yürüttüğü siyasî savaşta şerefli bir albayını feda ediyor. Üstü örtülemeyen bütün suçları bu albayın üzerine yıkıyor ve güya bu sayede saplandığı bataklıktan çıkmayı, komutanları kurtarmayı umuyor.
İki ihtimal var: Birincisi Dursun Çiçek'in bu fedailiği kendisinin üstlenmesi veya bu konuda ikna edilmesi. Suçu kendi iradesi ile üstlenmiş ve içinde yer aldığı kurumu temize çıkartmış olacak. İkinci ihtimal, Dursun Çiçek'in yine bir karargâh planı ile kurban edilmesi. "Ben emri yerine getirdim" diyecek, ama amirleri böyle bir emir vermediklerini söyleyip onu yalancı durumuna düşürecekler.
Bir asker gibi düşünemeyenler, Dursun Çiçek'in ruh halini kavramakta zorlananlar kendilerini onun çocukları yerine koysun: General olamadım diye koskoca ordunun itibarını iki paralık etmek için oturup şerefsizce komplolar planlayan ve bunları icra eden biri olmak veya onun çocukları sıfatını taşımak, sizce nasıl bir duygu? Kızı, babasının yüksek askerî niteliklerinden özellikle de askerlikte çok önemli olan verilen emre itaat alışkanlığından bahsediyor. Benim de en küçük şüphem yok. Bir Türk subayı, emir almadan böyle bir işe kalkışmaz. Suç işleyip sonra da kendi kendini ihbar etmez. Neden kendini suçlu duruma düşürsün? Daha ötesi, bir tek subayın terfi alamadığı için kâğıttan kaplan gibi yere serebileceği bir orduyla, bu kadar çaresiz bir ordu ile ülke savunulur mu?
"İrtica İle Mücadele Eylem Planı" Genelkurmay'ın sıralı emir-komuta zinciri dışında hazırlanmış olamaz. Albay Dursun Çiçek'i, askerî savcılıkça isnat edilen "komplo kurma" suçundan temize çıkartacak çok sağlam deliller var. Bu planın benzeri olan ve daha önce tartışılan Taraf gazetesinin yayımladığı "lahika"lar. Dursun Çiçek'in hazırladığı planı öncekilerden farklı kılan, Erzincan'da somut olarak uygulanmış olması. Askerî savcı, Erzincan sanıklarını temize çıkartırken ve bütün suçu Dursun Çiçek'e yıkarken daha önceki benzer "lahikalar"ı nereye koyacak?
Askerî savcılık bir iddianame değil, bir senaryo hazırlamış. Bu "intikam senaryosu"nun hizmet ettiği tek amaç var. Ağustos Şûrası'nın üzerine inen Ergenekon gölgesini kaldırmak. Saldıray Berk gibi "sanıklar"ı Şûra'da korumak. Ne pahasına? Albay Dursun Çiçek'in yok edilmesi pahasına.
Dursun Çiçek meslekî bir intihara sürükleniyor. Askerlik şerefi adına ve belki daha önemlisi hukukun üstünlüğü adına Dursun Çiçek'in yok edilmesini engellemek gerekiyor. O artık bizim Dreyfüs'ümüz..