Askerin yanı sıra harekete geçen bir kurum daha vardı; MİT. Benzer bir çalışma orada da yürütülüyordu. Ordu ve Yargı içerisine çöreklenmiş “mezhepsel” yapılanmanın benzeri, başta dindarları olmak üzere, milliyetçileri ve ülkenin “ötekilerini” raporluyor, hazırlanan raporlar tek elde toplanıyordu.
Yapılan tam bir cadı avıydı.
Bu ekibe en büyük destek ise İsrail’den yani MOSSAD’dan geliyordu. Türkiye, İsrail’in güdümüne girmeye başlıyordu. Askerî anlaşmalar ve ilişkiler, TSK’yı İsrail çizgisine sokmuştu. MOSSAD da bu süreçte Milli İstihbarat Teşkilatı’yla yoğun bir mesaiye başlamıştı. İlişki o kadar ileri noktalara gitmişti ki, MİT’in Maltepe’de bulunan arşivleri yabancı bir istihbarat servisine açılmış, bunda bir mahsur görülmemişti.
Asker, İsrail’le kurduğu ilişkinin ardından, TSK’da yeni bir örgütlenme modelini seçmiş, benzer bir örgütlenme MİT’e de sıçramıştı. “Mezhepsel” örgütlenme modelini orada da hayata geçirilmeye başlandı.
Cadı avı da sürekliliğe dönüştü.
Hazırlanan raporlar, “güvenlik soruşturması” adı altında, başta MGK olmak üzere siyasilerin önüne kondu. Tasfiye operasyonlarıyla, devlet kendilerinin kontrolünde bir örgütlenme modeliyle “yeniden” oluşturulmaya başlandı.
“Kemalizm” ve “Atatürkçülük” ise bu mezhepsel örgütlenmenin arkasına saklandığı argüman oldu. “Bin yıl sürecek” yeni devlet modeli ve örgütlenmesi planlandığı gibi adım adım uygulamaya kondu.
Hazırlanan bu raporlardan bazıları 2000’li yılların başında koalisyonda bulunan bir bakanın eline geçti. Islak imzalı raporlardan birinde aynen şu ifadeler yer almıştı. “... mezhebinden olup, devletin önemli kurum ve kuruluşlarında görev almasında, devletin gizli belgelerini görmesinde sakınca yoktur.” “Annesi başörtülü olup, devletin önemli kurum ve kuruluşlarında görev almaması...”
Bu ve buna benzeri raporlar, bakan tarafından Milli Güvenlik Kurulu toplantısında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in önüne kondu. Raporların altında imzası bulunan MİT üst düzey yetkilisi görevden alındı. Medyaya ise üst düzey yetkilinin yurtdışına tayininin çıktığı açıklandı. Kısa süre sonra da aynı isim emekliliğe ayrıldı.
Ancak emekli olmasına rağmen, 20’nin üzerinde yakın akrabasını MİT’e yerleştirmiş, 1996’nın sonunda hızla hayata geçirdiği “mezhepsel” örgütlenme içinde yer alanlar da MİT’te üst düzey yönetici pozisyonuna gelmişti. 1970’lerin ortasında başlayan çalışma, 28 Şubat sürecinin olağanüstü dönemiyle ivme kazanmış, “devlet ele geçirilmişti”. Ekip kurumda etkin pozisyonunu halen koruyor. Ekibin içinde yer alan bazı isimlerin yakın akrabaları ise, bazı terör örgütleri içinde üst düzey yöneticiler.
Bu ekip, 27 Nisan muhtırası başta olmak üzere, AK Parti’ye kapatma davası açılmasında da askere “gerekli lojistik desteği” verdi. Bugün Hakan Fidan’ın yanında görünerek, kendilerine yönelecek “tehlikeyi” bertaraf etme hesapları içerisindeler. Uludere faciasının perde arkasında da bu ekibin izlerinin ortaya çıkacağını sanırım tüm Türkiye görecek.
Bu ekibin yeni argümanı ise MOSSAD. MİT’le ilgili son tartışmaların arkasında MOSSAD olduğu kara propagandasını gazeteciler üzerinden yayarak, kendilerini ve hukuksuz işlemlerini koruma kalkanı altına almaya çalışıyorlar. Siz bugün bakmayın MİT süreciyle ilgili iktidar yanlısı kalemlerin MOSSAD vurgusuna. 15 yıldır kimin MOSSAD adına ne işler yaptığı, devletin hafızasında ve bu hafıza bir gün ortaya çıkacak. Bu ekip de tıpkı Ergenekoncu, Balyozcular gibi yargı önünde yaptıklarının hesabını verecek.
Geçmişte yaptıkları hukuk dışı faaliyet gibi, bugünlerde aldıkları emir sonucu yeniden fişleme raporları hazırlamaya başladılar. Hesap vermemek için de tasfiye operasyonuna hız verdiler.Devletteki kavgaya bu açıdan bakın derim. Çünkü, fişledikleri isimlerin eli temizken, kendilerinin ve siyasetçilerin eli bir o kadar kirli.
Şu soruyu kendinize sorun. Kamu İhale Kurumu’ndaki hırsızlık ve rüşveti, iktidar yanlısı gazeteler ve gazeteciler neden görmüyorlar? MOSSAD argümanına sarılmalarının nedeni ne? Yoksa kendilerine bir emir verildi de eli kirli olanların ortaya çıkmaması için farklı argümanlara mı sarılıyorlar? Tıpkı 28 Şubatçılar gibi...