“Postmodern darbe”ye günler kala eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, dönemin Başbakanı Erbakan’la yaptığı görüşmeyi, Cumhurbaşkanı Demirel’e bildirdi. Erbakan görüşmede Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ile 1 hafta görüşse ikna edebileceğini söyledi
ABDULLAH KILIÇ / GAZETE HABERTÜRKRefahyol Hükümeti’nin Başbakanı Necmettin Erbakan, 28 Şubat sürecinde kendisine bağlı olan MİT’ten bilgi alamamaktan yakınıyordu. Döneme ait belgelere bakıldığında da MİT’in, Başbakan Erbakan’a pek rapor ya da bilgi vermediğini söylemek mümkün. Ancak MİT, Erbakan Hükümeti’nin icraatıyla ilgili Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sürekli rapor yollamış.
MİT’in Demirel’e yolladığı en ilginç rapor ise Erbakan ile MİT Müsteşarı Sönmez Köksal arasındaki görüşmeyle ilgili. Şubat 1997’de yani 27 Ocak’taki MGK’dan birkaç gün sonra MİT Müsteşarı Köksal’ı evinde kabul eden Erbakan, yaklaşık 2 saat Köksal ile bir görüşme yaptı. Görüşmenin konusu MGK’da gündeme gelen konularla ilgiliydi. Görüşmeden birkaç gün sonra Köksal’ın Erbakan ile konuştuklarını Demirel’e rapor ettiği ortaya çıktı. Köksal, Erbakan ile görüşmesinde not mu tuttu, yoksa bu görüşmeyi kayıt mı etti tam olarak bilemiyoruz. Ancak bu kadar uzun bir görüşmeyi kaydetmeden akılda tutmak da pek mümkün görünmüyor. Sönmez Köksal’ın Cumhurbaşkanı Demirel’e yolladığı rapor “1 Şubat 1997 Cumartesi 21.30’da evinde yaptığım görüşme sırasında Sayın Başbakan MGK gündemine dair aşağıdaki ifadelerde bulunmuştur” diye başlıyor...
Yazı dizimizin 5’inci gününde MİT Müsteşarı Köksal’ın, Erbakan’la evinde yaptığı ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e gönderdiği konuşmalara yer veriyoruz.
‘DEVLET HALKA HİZMET ETMEK İÇİN VARDIR’
Köksal’ın Demirel’e sunduğu raporu aynen yayınlıyoruz: “MGK’nın gelecek toplantısının etraflıca hazırlanması gerekecek. Fevkalade önemli ve nazik bir konu. Deniz Kuvvetleri Komutanımızla bir hafta görüşebilsem fikirlerinde herhalde değişiklik olur. Türkiye bugün 70 milyon nüfuslu bir ülke. Devlet-millet kaynaşması gayet önemlidir. Milletimiz ‘Ne güzel devletimiz var’ diyebilmelidir. Demokraside esas olan haktır, devlet ise arızidir. Bunun tersi doğru değildir. Nitekim, MİT’in başında sivil bir müsteşar olması demokrasinin bir sonucudur. Devlet halka hizmet etmek için vardır. Devlet, ben dini hizmetlere karışamam diyemez. Dini hizmetler halka hizmetin ayrılmaz bir parçasıdır. Halkın inancına ve tarihine saygı gösterilmesi esastır. Halkımız Müslüman’dır. O itibarla tarihine ve dinine saygılı olmak durumundayız. Dünyanın en kuvvetli ordularından olan Türk ordusunun gücü de maneviyatından gelir. Şehitlik ve vatan sevgisi İslam’ın en yüksek değeridir. Nitekim, askerimiz “Allah Allah’’ diyerek taarruza kalkar, denizcilerimiz besmele çekerek demir atar, savaş gemilerimizin direğinde Kuran-ı Kerim asılı bulunur. Halkımızın inançla devletimizi benimsemesi gerekir. O zaman devletimiz daha güçlü olur. Nitekim dinimizde ‘Vatan sevgisi imandandır’ şeklinde bir deyim vardır.”
ORAMİRAL, İFTAR YEMEĞİNİ YADIRGADI AMA...
“Oramiral, başbakanlık konutunda düzenlediğimiz iftar yemeğini yadırganacak bir tutum olarak işaret etti. Biz herkesi kucaklamak durumundayız. O iftara halihazır eski Diyanet İşleri başkanlarımız, üniversite mensubu profesörlerimiz ve halkın hürmet ettiği şahıslar katılmışlardır. O şahıslar yemekte ağladılar. ‘Çocukluğumuzdan beri hayal ettiğimiz bir husus gerçekleşti. İlk kez bize devlet sahip çıktı’ dediler. Her gün ayrı bir grupla iftar yapıyoruz. Pazartesi günü gece kondulardan davet edeceğimiz 3 bin vatandaşımızla iftar yapıp, kendilerine ufak hediyeler takdim edeceğiz.”
‘MÜSLÜMANLIK TEHLİKELİ OLAMAZ’
“İrtica tehlikesi var mı? Müslümanlık tehlikeli olamaz. Yalnız bu alanda öğrenim eksikliği var. İBDA-C gibi neyin kısaltılmış hali olduğu belli olmayan grupların silahlı eylemleri varsa, bunlar cahillikten, dinin iyi öğretilmiş olmamasından kaynaklanıyor. Bu gibi grupların dinle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Varlıklarının nedeni dinin öğretilmemiş olmasıdır. Bu tür faaliyetlerin tedavisi Müslümanlığı daha iyi öğretmek ve yaymaktır. Devletin halkın inancına karşı çıkmaması gerekir. PKK terörü devam ediyor. Yunanistan’ın düşmanca politikaları süreklilik içinde. Birtakım komşularımızın olumsuz tavırları var. Ayrıca Rusya Federasyonu dostane değil. Böyle bir durumda gücümüz, halkla beraber olmamızdan gelir. Yöneticilerle halkın karşı karşıya getirilmesinin hiçbir faydası olmaz.”
‘ÇİLLER’E KATILIYORUM SİYASET, DİNİN HİZMETİNDEDİR’
“Oramiral, Çiller Hanım’ın ‘Siyaset dinin hizmetindedir’ sözüne de değindi. Aslında bu söz kendisinin değildir. Etrafındaki arkadaşları kulağına söylemiştir. Aslında doğru bir söz. Devlet ve demokrasi doğru yorumlandığında bu sonuç çıkar. Bu sözü yanlış bir yöne çekmemek gerekir.”
"KANUNDA VAR DİYE ŞAPKA MI GİYELİM?
“Müslümanlıkla ilgisi olmayan silahlı şiddet eylemlerine tevessül edenlere karşı çıkmak gerekir. Ancak bu yapılırken devletin halkın dinine karşıymış gibi bir hava yaratılmaması gerekir. Yoksa bu, devlete yapılacak en büyük kötülüktür. Halkın devlete yabancılaştırılmaması gerekir. Mesela kıyafet meselesini ele alalım. Kanuna göre herkesin fötr şapka giymesi gerekir. Gümüş Motor projesi için yıllar önce Almanya’da temas ettiğim Almanlar, kıyafetin türkiye’de kanunla düzenlendiğini görünce hayret etmişlerdi. Bugün illa herkese fötr şapka giyeceksin demek demokrasiyle bağdaşmaz. Hoşgörülü, özgürlükçü olmak gerekir. İnsanları rahat bırakmak lazım. Bugün, bu meseleleri ortaya çıkarmak devlet-millet kaynaşmasına aykırıdır. Bu anlayış Halk Partisi anlayışıdır. Buna karşı bizim anlayışımız garson devlet, gardiyan devlet anlayışıdır. Halk Partisi son seçimlerde yüzde 5’e düşmüştür. Halk artık kendisine tahakküm edilmesini istemiyor. Bu böyle olursa halk devletinden uzaklaşır.”
"İRTİCA YOK Kİ TEHLİKESİ OLSUN"
“İrtica tehlikesi var mı? tarifler üzerinde durmak gerekir. İrtica, ricat, geriye dönmek anlamına gelir. Bugün hiç kimsenin türkiye’yi geriye götürmeye gücü yetmez. Bizi kurtaracak, bu ileriye gitme azmimizdir. Köylülerimizin bile gönlünde yatan ileriye gitmektir. Kim, yeni gelecek teknolojiyi reddeder? teknik ve teknolojide ileriye gitmek herkesin arzusudur. Olmayan şeyin tehlikesi de olmaz.”
"BATUR BİZİM FİKİRLERİMİZİ BENİMSEDİ"
“Kelimelerden başlamak gerekir. Lügat anlamı nedir? Laiklik kelimesinin manası nedir? İlmi ve aklı esas almak, dogmatik ve skolastik olmamak demektir. 1949 yılında TCK 163’üncü maddesinin kabulü vesilesiyle Millet Meclisi bir hafta süreyle tartışmış ve sonunda tarifi bulmuştur. İtiraz Demokrat Parti ve Millet Partisi’nden gelmiştir. Neticede, ‘Bazı şeyleri zorla yapmak yasak. Biz bunları yasaklıyoruz. Yoksa hepimiz Müslümanız’ denilmiştir. ‘Kaba softalığı, körü körüneciliği, dayatmacılığı yasaklıyoruz. laikliğe karşı gelinerek yapılmasını yasaklıyoruz’ denilmiştir. Bu konular etraflıca görüşülürse herkesi ikna etmemiz mümkündür. Mesela, Cumhurbaşkanlığı seçiminde biz Muhsin Batur’a oy verdik. Neden? Bize destek için müracaat ettiğinde, ‘sizinle görüşelim’ dedik. 3 defa birer saatlik görüşme yaptık. sonunda Muhsin Batur bizim fikirlerimizi benimsedi: 'Cumhurbaşkanı seçilsem de seçilmesem de bu fikirleri her yerde savunurum’ dedi. Ancak sonra kendi partisi oy vermediği için seçilemedi. laiklik, her türlü inanışa saygı göstermek demektir. Hazırlanacak metni gözden geçireceğiz. Ortaya herkesin kabul edeceği bir metnin çıkması gerekir. “