27 Şubat 2012 Pazartesi

Abdullah Öcalan neden yargılanmıyor?

KCK’yı teröristbaşı Öcalan’ın İmralı’da kurduğunu söyleyen Çürükkaya, “Kamera kayıtları var. Talimatları denetim altında veriyor. O halde bunu izleyenler de yargılanmalı” dedi

RÖPORTAJ: SEDA ŞİMŞEK

TİLKİ SELİM:
Selim Çürükkaya, öğretmen okulu mezunu, 19 yıldır Almanya'da yaşıyor. 9 kitabı yayınlanmış, ikisi Almanca'ya çevrilmiş. 12 Eylül öncesi "Tilki Selim" derlermiş. Hatta, Yılmaz Güney de "Bitlisli eşkiya Tilki Selim" konulu bir film çevirmiş. "Eşkiya mısınız?" diye soruyorum, "Hayatım boyunca silah kullanmadım, kalemim kılıcım, dilim füzem oldu.Uluslararası Pen ve Alman Gazeteciler Birliği üyesiyim. Benden eşkiya olur mu?" diyor. 2 Mart 1992'de Bekaa'dan Almanya'ya gelmiş. Almanya'da basın ve diplomasi sorumlusuymuş. Öcalan'a ilk bayrak açanlardan, 20 yıl önce örgüt içindeki infazları, sistemi anlatan "Apo'nun Ayetleri" kitabını yazmış. "Hiç operasyon emri verdiniz mi?" soruma, "Ulusal meclisi ve Kürt televizyonunu ben kurdum. Benim operasyonlarım bunlardı. Bir de cezaevlerindeki direnişler. Başta Diyarbakır Cezaevi, sonra bütün Türkiye'de cezaevlerindeki direnişleri benim de içinde bulunduğum bir yapı oraganize etti. Silahlılara karşı, silahsız bir direniştir. Dışarıda, legal alanda, sivil, demokratik halk direnişini de biz örgütledik, ama Öcalan ve ekibi bunları da terörle damgalattı" cevabını veriyor.
 
KURYELERİ YARGILANIYOR DA ÖCALAN NEDEN YARGILANMIYOR?


* Faili meçhul cinayetlerin üzerine gidiliyor, bildiklerinizi anlatacak mısınız?

Benim baldızım Ayten Öztürk, yüz derisi, saç derisi yüzülüp, kulakları ve burnu kesilerek öldürüldü. Kayın babam Hıdır Öztürk, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na çağrıldı, Tunceli Alay Komutanlığı'nda Yeşil ile yapılan görüşmeyi ve ardından kızının nasıl öldürüldüğünü anlattı. Komisyon, Tunceli Alay Komutanı ve Yeşil hakkında dava açılması için Elazığ Savcılığı'na ifadesini gönderdi ve suç duyurusunda bulundu. Bakalım Yeşil soruşturulabilecek mi soruşturulamayacak mı? Türkiye'de gerçekten faili meçhul cinayetler aydınlatılacaksa en önemli deliller devletin kasasındadır. Bahtiyar Aydın, Kazım Çillioğlu, Rıdvan Özden, Gaffar Okan, Eşref Bitlis, Turgut Özal... Bunların hiç birisini PKK öldürmedi ve üstlenmedi. Devlet bunları ve diğer faili meçhulleri aydınlatıp, temize çıkmadan hakem rolü oynayamaz. Güney Afrika'daki gibi, mesela İsmail Beşikçi ya da Yaşar Kemal başkanlığında herkesin güvenebileceği, tarafsız bir komisyon oluşturulup, bunlar araştırılabilir.

“İZİN Mİ ALMAK GEREKİYOR?”


* Sizce Öcalan nasıl bir rol oynayabilir?

Kimse Öcalan'ı soruşturamıyor. KCK'dan bin kişi tutuklanmış, savcılar KCK'yı terör örgütü olarak görüyor, onlara göre "terör örgütü"nün militanları, kuryeleri yakalanıyor, ama "terör örgütü"nün programını, tüzüğünü yazan, o tutuklananları görevlendiren, onlara talimat veren hakkında hiç bir işlem yapılmıyor. Apo'nun avukatları tutuklanıyor, onun talimatlarını Kandil'e götürmüşler, bunun üzerine çatışmalar çıkmış, askerler, polisler, siviller ölmüş... Adaletin gücü kuryelere yetiyor. Kuryeler yargılanıyor da, kuryelere talimatı verip gönderen niye yargılanmıyor? Öcalan KCK'yı İmralı'da kurdu, talimatlarını İmralı'da veriyor. Cezaevinde her türlü suçu işleme özgürlüğü mü var? Kamera kayıtları var. Yani, Öcalan o talimatları İmralı'da gözetim ve denetim altında veriyor. O halde bu talimatların verilmesini kameralardan izleyenler de, İmralı'daki düzen de yargılanmalı. Öcalan hakkında soruşturma açmak için Başbakan'dan izin almak mı gerekiyor? MİT Kanunu'nda düzenleme yapılmadan önce de 26. madde Öcalan için mi uygulandı?

“SİLAH KÜRTLER’E ZARAR VERİYOR’


* Sizce PKK silah bırakır mı?

Ben şiddet artık gereksizdir derim. Kürt halkına zarar vermekten başka hiç bir işe yaramıyor. Kürt sorununun siyasi olarak çözümünü isteyen Kürtler'e itirafçılık rolü biçilmek istenmesi de doğru değil. Bu sorunun çözümünü tıkıyor, insanları da şiddeti savunan tarafa itiyor. Kürtler, terörist Kürtler ve teröristlere karşı kullanılacaklar Kürtler diye görülüyor. O yüzden başka Kürt hareketi ortaya çıkamıyor. Kürt halkına ne istediği sorulmalı. Kürtler'in varlığı kabul edilmeli,Türkiye Cumhuriyeti'ni Kürtler ve Türkler birlikte kurmuşsa anayasada bu güvence altına alınmalı. Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarında yaşayan Türkler ve Kürtler eşitse, "Türkiye'de Türkler hangi haklara sahipse Kürtler de aynı aynı haklara sahiptir" denilsin.

* Bir eşitlik problemi var mı hâlâ?

Eşit filan değiliz. Ben Ceyhan'da tutukluydum, savcı Metin Bey bana "Siz niye ayrımcılık yapıyorsunuz? Türkiye'de hepimiz eşitiz" dedi, ben ona "Metin Bey, siz 80 yıldır ilkokuldan üniversiteye kadar, bütün televizyonlarda, gazetelerde kendi dilinizi konuşuyorsunuz, bizi döverek de bize konuşturuyorsunuz. Biz kardeşsek, sadece 1 yıl Türkçe yasak olsun, Türkçe konuşan bölücü olarak yargılansın" dedim, bana "Öyle şey olur mu" dedi.

33 ER OLAYINDA SIR PKK'LI

* 33 er olayı ile ilgili ne biliyorsunuz?

33 asker operasyonunu yapan PKK'nın komutanı, yerel bir komutanken Öcalan tarafından Dersim sorumlusu olarak atanmıştır. Bir kaç gün sonra, Öcalan yüksek bir yere çıkıp kendisiyle telsizle görüşmesini ister, o da 2 korumasıyla birlikte dağa çıkar, Öcalan'la telsizle konuşurken Türk helikopterleri gelir, 2 korumasını öldürüp, Zeynel'i alıp giderler. O günden bugüne ortada yok. Normalde, "33 askerimizi şehit eden PKK'lı ele geçirildi" diye manşetler atılırdı, ama bununla ilgili tek satır yazılmamıştır.

YÜZEREK KARŞI KIYIYA GEÇTİM

* Öcalan nasıl çıktı ortaya?

Öcalan Tapu Kadastro'da önce Diyarbakır'da, sonra İstanbul'da memur olarak çalışmış. İstanbul'da hukuk fakülkesini kazanmış, nasıl olduğu muamma bir yatay geçişle Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne gitmiş. Kendisi, "Devletle ilişkisi olanlar yatay geçiş yapabilir" derdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde, Kızıldere olayını, Mahir Çayan'ın ölümünü protesto etmek amacıyla "Şafak bildirisi" dağıtılır. Bildiriyi yazan Doğu Perinçek Şafak Grubu'nun lideri. Öcalan da bu bildiriyi dağıttığı için yakalanmış, 6 ay sonra serbest bırakılmış. Bildiriyi yazan Perinçek orada asistan, bildiriyi dağıtan Öcalan orada öğrenci. Aralarındaki ilişki o zamandan araştırılmalı. Abdullah Öcalan, zaten önce Doğu Perinçek'in "Apocu çeteler" manşetleri ile başını çektiği basın operasyonuyla Kürtler'e tanıtıldı. Hareket Apo'ya mâl edildi, ama bize "Apocu" diyenleri biz dövüyorduk.

* Sizin PKK maceranız nasıl başladı?

Ben PKK'ya macera olsun diye girmedim. Kürt halkını esaret altından kurtarmak için girdim.1974 sonbaharında Tunceli öğretmen okulunda öğrenciyken, Kürdistan Devrimcileri Grubu'nun çalışmalarına katıldım. Aramızda merkezi bir yapı henüz yoktu, kendi başımızaydık. Sonra Kürdistan'ın değişik illerine dağıldık, 1978'e kadar her yerde gruplar oluşturduk. Bu gruplar, Fis Toplantısı'nda Ferhat Kurtay'ın önerisi üzerine PKK adını aldı.

* Ne zaman ve nasıl tutuklandınız?

Merkez komite Delil Doğan'la beni eleştirilerimizden dolayı Diyarbakır'a sürgün göndermişti. 1 Mayıs 1980'de Diyarbakır'da tutuklandım, Diyarbakır Cezaevi'ne gönderdiler. 12 Eylül'e kadar cezaevinin darlığı dışında bir sorun yok. 12 Eylül'den sonra akıl almaz işkenceler, açlık grevleri, ölüm oruçları... 7. Kolordu Komutanı, Ecevit'e Sabri Yirmibeşoğlu ile birlikte özel harp dairesini anlatan, Özal öldüğünde Köşk'te görevli olan Kemal Yamak.

* Ne zaman tahliye oldunuz?

27 Nisan 1991 tarihinde tahliye oldum, İstanbul'a gittim. Boğaziçi Üniversitesi'nde bir panelde konuşmacıydım. 11 yıl cezaevinde kalmışım, dışarıda insanların nasıl konuştuğunu bilmiyorum, oradaki sansürsüz konuşmamın ardından polis beni aramaya başlamış. Bir taksiyle gece Meriç kıyısına gittim, yüzerek karşı tarafa geçtim. Param, elbiselerim, hepsi Meriç'te bir naylon torbanın içinde gitti. Ben külotla karşı tarafta, Yunanistan'da kaldım. Bana Yunanistan'da bir pasaport çıkarıldı, o pasaportla Belgrad'a geçtim. Ağustos 1991'de Belgrad'dan uçakla Şam'a gittim. Öcalan ile 11-12 yıl sonra orada karşılaştım.

APO'YA "SENİN DAHA İŞİN VAR" DEDİLER

* Şam'da nerede kaldınız?

Bekaa'da Mahsun Korkmaz Akademisi denilen yere gittim. Dağdan, Avrupa'dan, şehirlerden gelmiş kişiler vardı, orada eğitim görüyorlar. Öcalan'dan Müslümanlar'ın Hz. Muhammed'den bahsettikleri gibi bahsediyorlardı. Öcalan'ın PKK içinde nasıl bir diktatörlük kurduğunu, bu diktatörlüğün de Suriye'nin güdümünde olduğunu gördüm. PKK'yı kuran 111 kişidir, bazıları çatışmalarda ölmüştü, ama 4-5 kişi dışında diğerlerinden de kimse kalmamıştı. Parti içerisinde Öcalan tarafından öldürülenler hakkında soru sormak yasaktı, akıbetlerini araştırmak, hatta onlara "arkadaş" demek suçtu. Böyle bir duvarla karşılaştım. Öcalan'ın kendi arkadaşlarını, PKK'nın kurucularının yüzde 80'ini öldürmesi bu işin başka bir iş olduğunu gösterdi.

“BENİ YOK EDECEKLER”


* Nedir o iş?

Öcalan Şam'a gittiğinden beri aynı evde kalıyordu, bu evin telefonları Suriye istihbaratı tarafından dinleniyordu. Türkiye istihbaratının bilmemesi mümkün değildi. Ortak bir kontrol sağlanmıştı. Devlet Ergenekon eliyle Abdullah Öcalan'ı kontrol etti, Öcalan aracılığıyla da PKK içinde düşünebilen herkes bir biçimde yok edildi. Öcalan'ın dediklerini yapmayanların ortadan kaldırılması hem Öcalan'ın hem de onların isteğiydi. Başka bir siyasi hareketin ortaya çıkması tehlikeli görülüyordu. Öcalan, Ergenekon-Öcalan ilişkisi sonucu  İmralı'ya gitti. "Beni de yok edecekler" diye korkuyordu, ona "Senin daha işin var" dediler.

"BUNLARIN HİÇBİRİ TESADÜF OLAMAZ"

* Öcalan'ın arkadaşı var mıydı?

Kürtler içerisinde Öcalan'ın tek bir arkadaşı yok, Öcalan'ın tek arkadaşı Yalçın Küçük. Gelir evinde kalırdı. Öcalan'ı Kenya'dan getirecek ekipte Öcalan'ı yakından tanıyan bir subayın bulunması istenmiş. Ergenekon soruşturmasında ortaya çıktı. Öcalan'ı yakından tanıdığı için heyete dahil edilen subay anlaşılıyor ki Hasan Atilla Uğur olmuş. Şam'da Öcalan'ın iki kat aşağısında oturuyordu. Hasan Atilla Uğur Öcalan'ın komşusu, Yalçın Küçük Öcalan'ın evinde kalıyor, Yalçın Küçük'ün eski eşinin kardeşi Cem Duatepe Şam'da Büyükelçi.  Bunların hepsi tesadüf olamaz.