Harbiye, askerlik, askeriye, savunma ile ilgili tüm gelişmeler, eleştiriler, asker-siyaset ilişkisi, askeri operasyonlar, gibi ve benzeri haberler, köşe yazıları, dosyalar buradan aktarılmaya çalışılacak.
28 Şubat 2012 Salı
Kötü gidiş / Ahmet Altan
Valla ne diyeyim, “Allah encamını hayra tebdil eylesin”, bu gidiş iyi gidiş değil.
Güya Hocalı katliamını protesto etmek için bir yürüyüş yapılıyor ve birden bire hedef “Hrant Dink’in öldürülmesine” karşı sesini yükselten insanlar oluyor.
“Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” pankartları açılıyor.
“Bozkurtlar burada, Hrantlar nerede” diye sloganlar atılıyor.
“Beyaz şapkalı” gruplar AGOS Gazetesi’ne yürümek istiyor.
Tam anlamıyla ırkçı ve faşist bir gösteri, ölümü, cinayeti, suikastı meşru göstermeye çabalayan bir şoven kabarma.
Ve, bu gösterinin konuşmacısı, asli görevi “Hrant Dink’in katillerini” bulmak olan İçişleri Bakanı.
Dink cinayeti, AKP’yi devirmek için yürürlüğe konmuş bir “cinayetler zincirinin” en kanlı halkalarından biri ve AKP böyle bir cinayeti yücelten gösterinin göbeğinde.
Bu İçişleri Bakanı mı yakalayacak Dink’in katillerini?
Dink’i ölümünden önce mahkeme kapılarında tehdit eden Ergenekon sanıkları hapiste, onların görüşlerinin takipçilerinin düzenlediği mitingin başında ise Ergenekon’un “hedefi” olan AKP’nin bakanı.
Bunu, akıl ve mantıkla açıklayabilecek biri var mı?
Ergenekon’a karşı çok ciddi bir mücadele vermiş olan AKP şimdi ne yapıyor?
Nasıl bir politikası, nasıl bir stratejisi, nasıl bir hesabı bulunuyor?
Ben AKP’nin ne yaptığını, ne yapmak istediğini tam anlamıyorum, “beyaz şapkalı” cinayet heveskârlarıyla böyle kol kola girmekten nasıl bir hayır bekliyor?
Niye yapıyor bunu?
Ergenekonvari gösterilere sahip çıkmak AKP’ye ne kazandıracak?
AKP’nin yakın geçmişini “inkâr eder” bir tutum sergilediği tek olay da bu değil üstelik.
Dün Milli Eğitim Bakanı, Milli Güvenlik Kurulu’na katıldı.
Tam da “4+4+4” sisteminin tartışmaları sürerken.
Milli Güvenlik Kurulu, hükümetin bazı üyeleriyle generallerden oluşuyor.
Eğitim Bakanı, arkadaşlarına bu konuyla ilgili bilgi verecek olsa kabine toplantısında verir bu bilgiyi.
Oraya askerlere hesap vermeye gidiyor.
Ya da askerleri “iyi niyeti” konusunda ikna etmeye.
Hani askerî vesayet gerilemişti, hani 28 Şubat bitmişti?
Eğitim Bakanı’nın Milli Güvenlik Kurulu’nda işi ne, ne diye askerlere hesap vermek zorunda?
“Ben iktidarımı atanmışlarla paylaşmam” diyen hükümete ne oldu?
Nerden çıktı askere hesap vermek?
Askerler eğitimden ne anlıyor?
Bunu generallerle değil eğitimcilerle konuşmak gerekir, eğitimcilere boşver, generallere hesap vermeye koş.
Generallere ne eğitimden, onlar kendi işlerine baksınlar.
“Ben 4+4+4 sistemine geçeceğim, izin verir misiniz komutanım?”
Onlar da izin vermediler anlaşılan, eğitimcilerin itirazlarına aldırmayan iktidar askerlerden zılgıtı yiyince “sistemini” bir dakikada değiştirdi.
Bu yol bir kere açıldıktan sonra hükümet her konuda generallere hesap vermeye, onlardan izin istemeye başlar.
“Askerin hassasiyeti” cümlesi bir siyasinin kafasında dolanmaya başladı mı, o “bitti” denen askerî vesayet de ağır ağır canlanır.
Sonu gelmez bunun.
Ergenekonvari mitinglere katılmalar, generallere eğitim konusunda brifing vermeler, askerden paparayı yiyip boyun eğmeler...
Hayırlı gelişmeler değil bütün bunlar.
AKP, son zamanlarda saçma yemiş kuş yavrusu gibi darmadağınık bir görüntü sergiliyor.
Adalet Bakanı, “gerekirse Oslo görüşmeleri yeniden başlar” diyor, iki gün sona Başbakan’ın başdanışmanı “asla başlamaz” diyor, bir hafta geçiyor aynı başdanışman, “aslında öyle demedim belki de başlar” diye yazıyor.
Kafaları karışmış gibi gözüküyor.
Kimin ne yaptığı, kimin ne dediği, aslında ne yapmak istedikleri belli değil.
Cesaretlerini, enerjilerini, kararlılıklarını kaybetmiş gibiler.
Bu dağınıklık AKP’yi geriye çekiyor.
Generallerden korkan, “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” diye bağırıp AGOS gazetesi’ne yürümek isteyen beyaz şapkalılarla birlikte miting düzenleyen bir parti miydi AKP?
Generallere “haddinizi bilin” diyen, Dink Ailesi’ne taziyeye giden, Kürt açılımını başlatan, Apo’yla görüşmekten korkmayan, Ergenekon’la sonuna kadar hesaplaşılacağını söyleyen, “Müslüman demokrat” kimliğinin altını çizen AKP nereye gitti?
On yıl boyunca, bugün yaptığının tam tersini yaparak Türkiye’de büyük değişimler sağlayan, halkın büyük desteğine kavuşan AKP, şimdi neden kendi on yıllık geçmişini inkâr eden işlere girişiyor?
Bu yol hayırlı bir yolsa neden on yıl boyunca yapmadılar?
Hayırlı değilse neden şimdi yapıyorlar?
Bunun cevabını verebilecek kimse var mı AKP’nin içinde?
Yoksa eğitim sistemini bile generallerin emirleriyle belirleyen o “tarumar beldede” artık sorulara bile yer kalmadı mı?