28 Şubat’ta ‘MGK kararları’ olarak kamuoyuna yansıyan 406 sayılı kararda, hükümetten Erbakan’ın ve Çiller’in, MGK üyesi bakanların imzası vardı. Ek-18 olarak bilinen MGK kararlarının eki olarak anılan kararlarda refahyol hükümetinden 18 talepte bulunuldu
ABDULLAH KILIÇ / GAZETE HABERTÜRK28 Haziran 1996’da kurulan Refahyol hükümeti 8 Temmuz’da güvenoyu aldı. Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısıda Tansu Çiller oldu. 28 Şubat 1997’de MGK’da alınan kararlar sonucunda 17 Haziran 1997’de hükümet istifa etmek zorunda kaldı. Postmodern darbe olarak adlandırılan bu süreç sonrasında önce RP, sonra da onun devamı olarak kurulan Fazilet Partisi kapatıldı. Peki 28 Şubat’taki MGK’da ne kararlar alınmıştı? Bu kararlara Başbakan Erbakan imza atmış mıydı? Bu konuda çeşitli rivayetler mevcut. Erbakan’ın Ek-18 olarak bilenen MGK kararlarının eki olarak anılan kararlarda imzası yok. Ancak MGK kararı olarak kamuoyuna yansıyan 406 sayılı kararda hükümetten Erbakan’ın ve Çiller’in, MGK üyesi bakanların imzası bulunuyor. Bu kararlar aslında Ek-18 maddenin özeti gibi ve en az ek maddeler kadar ağır. İşte MGK’nın 18 kararının özeti:
28 ŞUBAT MGK KARARLARI
- Laiklik ilkesi hassasiyetle korunmalı, bunun için mevcut yasalar uygulanmalı, yasalar yetersizse yeni düzenlemeler yapılmalıdır: Türk Ceza Kanunu’nun 312/2, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. ve 8. maddelerinin uygulanması için ilgililer uyarılmalıdır.
- Tarikatlarla bağlantılı özel, yurt, vakıf ve okullar denetim altına alınmalı ve MEB’e devri sağlanmalıdır: Denetim konusunda MEB uyarılmalı, bunların MEB’e devri için gerektiğinde kamulaştırma yoluna gidilmelidir.
- a)8 yıllık kesintisiz eğitim tüm yurtta uygulanmalıdır.
- b)Kuran kursları MEB sorumluluğu ve kontrolünde olmalıdır.
- Aydın din adamı yetiştirecek Milli Eğitim kuruluşları ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır. Bu okulların açılması ihtiyaçla sınırlandırılmalıdır. - Yapılan dini tesisler siyasi istismar konusu yapılmamalıdır.
- Tarikatların faaliyetlerine son verilmelidir: 677 sayılı kanunla tekke ve zaviyelerin açılması yasaklanmıştır. Bu kanunun uygulanması için ilgililer uyarılmalıdır.
- Medyanın TSK aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır. TSK’nn manevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif edenler hakkında yasal işlem yapılması için ilgililer uyarılmalıdır.
- TSK’yla ilişiği kesilen personelin kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamına imkân verilmemelidir.
- Aşırı dinci kesimlerin kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite, eğitim kurumları, bürokrasi ve yargı kuruluşlarına sızması önlenmelidir. - İran’a karşı komşuluk münasebetleri ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konmalıdır.
- Aşırı dinci kesimin toplumda kutuplaşmalara yol açacak faaliyetleri yasal ve idari yollarla önlenmelidir: Aşırı dinci kesimin faaliyetleri, Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu hükümleri göz önünde bulundurularak takip edilmeli, önlenmesi için ilgililer uyarılmalıdır. - Yasalara aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında yasal ve idari işlemler en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır. - Kıyafet Kanunu’na aykırı uygulamalar önlenmelidir.
- Silah ruhsat işlemleri yeniden düzenlenerek kısıtlama getirilmeli ve pompalı tüfek talepleri değerlendirilmelidir.
- Kurban derileri kanunda belirtilen kuruluşlarca toplanmalıdır.
- Özel üniformalı korumalar hakkında yasal işlemler sonuçlandırılmalı, bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.
- Ülke sorunlarının çözümünü ümmet kavramı ile sonuçlandırmayı amaçlayan girişimler önlenmelidir: İlgililer uyarılmalıdır.
- Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun’un istismar edilmesine fırsat verilmemelidir: 5816 sayılı kanunun, tüm yurtta taviz verilmeden uygulanması için ilgililer uyarılmalıdır.
REFAHYOL'UN SONUNU GETİREN YAZI
Cumhurbaşkanlığı Hukuk İşleri, Kanun ve Kararlar Başkanı Kemalettin Alikaşifoğlu’nun 20 Mayıs 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ‘arz ettiği’ yazı, daha doğrusu Erbakan hükümetine ültimatom niteliğindeki rapor, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyet’i Koruma ve Kollama Görevi” başlığını taşıyor. Kısa bir girişten sonra 04.01.1961 tarih ve 211 sayılı TSK İç Hizmetler Kanunu’nun 35’inci maddesine atıf yapıyor: “TSK’nın vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır.”
12 Eylül 1980 darbesinde aynı madde ile devrilen Demirel’e, 17 yıl sonra bu kez mevcut hükümetin iktidardan uzaklaştırılması için öneride bulunuluyordu. 35’inci maddenin haricinde aynı raporda 1’inci, 37’nci, 85’inci ve 86’ncı maddeler hatırlatılıyordu. Demirel de bu hukuki görüşten güç alarak Erbakan’a bir an önce istifa etmesi, yoksa işlerin daha da tehlikeli olabileceğini şifahi olarak iletti. Bu yazıdan sonra refahyol hükümeti 17 Haziran 1997’de istifa etmek zorunda kaldı.
"CUMHURİYET'İ KORUMA VE KOLLAMA GÖREVİ"
- Yüksek malumları olduğu üzere 04.01.1961 tarih ve 211 sayılı “Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu”nun 2’nci maddesinde ‘askerlik’ kavramı; “Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyet’ini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. Bu mükellefiyet özel kanunlarla vaz’olunur” eklinde tarif edildikten sonra, aynı kanunun 35’inci maddesinde; “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” hükmüne yer verilmiştir.
- Yine 37’nci maddede Silahlı Kuvvetler’e katılan her askere, “ant içme” zorunluluğu getirilmiştir: “Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde milletime ve Cumhuriyetim’e doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, Cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.”
- “Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği”nin ‘disiplin’le ilgili 1’inci maddesinde; “yurt ve milletin saadet ve selametini ve istiklalini temin etmek ve Cumhuriyet’i korumanın ancak disiplini mükemmel olan Silahlı Kuvvetler’le kabil olacağı” belirtilmiştir.
- Yönetmeliğin 85’inci maddesi ise “Vazifesi, Türk yurdu ve Cumhuriyet’ini içe ve dışa karşı, lüzumunda silahla korumak olan Silahlı Kuvvetler’de her asker kendine düşeni öğrenmeye ve öğrendiğini öğretmeye ve icabında son kuvvetini sarf ederek yapmaya mecburdur” hükmünü âmirdir. İlgili kanun ve yönetmelik ilişikte sunulmuştur. Saygı ile arz olunur. (Kemalettin Alikaşifoğlu)
DEMİREL'DEN ERBAKAN'A UYARI MEKTUPLARI
Cumhurbaşkanı Demirel, 28 Şubat sürecinde TSK’nın rahatsızlıklarını Başbakan Erbakan’a sürekli iletiyordu. Bunların en önemlisi 4 Şubat 1997’de Erbakan’a yolladığı mektuptu. Mektubun içeriği o dönemde kamuoyunda çokça tartışılan konularla ilgili uyarılar içeriyor.
1. Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe ile ilgili bir soruşturma dolayısı ile; “cumhuriyet savcısı”na bilirkişi heyetinin seçiminde baskı yapıldığı,
2. Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın irticai faaliyetlerin içinde olduğu,
3. İrticai faaliyetlerinden dolayı askeri şûra kararıyla ordudan çıkarılan subay ve astsubayların belediyelere ve bakanlıklara yerleştirildiği,
4. Atatürk düşmanlığı yapıldığı,
5. Bazı siyasi kişiliği olan konuşmacıların; laiklik, ırk ve dil konularında, ulusal değerleri yıpratmaya gayret sarf ettiği hususlarında şikâyetler intikal etmiştir.
Bu ve benzeri konuların, önemli hassasiyetlere sebep olduğu, huzursuzluk doğurduğu, gerçektir. Gereğini rica ederim. (Süleyman Demirel)