29 Şubat 2012 Çarşamba

İŞTE POSTMODERN DARBENİN BİLANÇOSU

28 Şubat, darbe, Kemal Alemdaroğlu, İbrahim Keleş, postmodern darbe, Erbakan, Çiller, Yılmaz, İrtica, medya, basın, gazeteci, laiklik, Şevket Kazan
28 Şubat’ın Adalet Bakanı Şevket Kazan'dan o döneme dair dikkat çeken detaylar...
 
28 Şubat’ın Adalet Bakanı Şevket Kazan anlatıyor: Hediye vermek için Genelkurmay’a gitmiştim. Karadayı beni oval ofise çağırdı. ‘Sabahları bu camın önüne oturup Meclis’i izliyorum, başörtülü ve sakallılar geliyor’ dedi.

Şevket Kazan... Dönemin Adalet Bakanı ve Milli Görüş’ün kurmay isimlerinden, şimdi ise Saadet Partisi’nde Genel Başkan danışmanı. Kazan, 28 Şubat’ı soruşturan Yetkili Savcı’ya yardımcı olabilecek malzemeleri vereceğini söylüyor.

28 Şubat MGK sonrası kendi aranızdaki toplantıda ne konuştunuz?
Hoca geldi, ‘Tüm partileri ziyaret edip, durumu anlatacağız, demokrasi için tüm partilere ortak metin hazırlamayı teklif edeceğiz’ dedi. Mesut Yılmaz’a gittik, ‘arabayı devirdikten sonra mı geldiniz’ dedi, kaba adamın biri. Baykal’a gittik aynı muamele, DSP’de aynı tarz. Hiçbirisi öyle bir bildiriye taraftar olmadı. Halbu ki bizi yalnız bırakmasalardı darbe olmayacaktı. Buna rağmen o 18 maddenin bir tanesini bize uygulatabildiler mi?

Sivil toplum örgütlerini makamınızdan kovmanız ve Sincan Belediye Başkanı’na bağırmanız da var. Ama aynı tavrı askere göstermediğiniz yorumları yapıldı. Ne dersiniz?
28 Şubat’tan önceydi, mahkumlar cezaevinde güzel tablolar yapmıştı. 3 tanesini aldım, birisini, Erbakan Hoca’ya bisini Çiller’e birisini de Genelkurmay Başkanı Hakkı Karadayı’ya vermek için Genelkurmay’a götürdüğümde, müsteşarla beraberdik, Karadayı, ‘Sayın Kazan özel görüşebilir miyiz?’ dedi. ‘Dikmen tarafındaki Meclis kapısına bakan yuvarlak bir oda var Genelkurmay’da. Oraya girdik. Dedi ki; “Biz askser kişiler için rejim önemli. Ben buraya sabahları oturuyorum, Meclis’in Dikmen kapısına bakıyorum sarıklılar, cüppelilir, çarşaflılar giriyor. Nasıl oluyor, niye önlem alınmıyor?’ dedi. ‘Açık konuşmanızdan ötürü teşekkür ediyorm. Ben bu kapıdan günde 3-4 kez girer çıkarım. Ama sizin gördüğünüz manzarayı ben görmedim’ dedim.‘Yine de takip edeceğim’ dedim.

Orada, ‘Senin işin Melis’i gözetlemek midir General?’ neden demediniz?
Tatlı sert.. Benim yaptığım gibi. Bak Aczimendileri ne yaptım ben, Ankara’ya geldiler, Kocatepe’de gösteri yaptılar, hemen DGM savcılığına ‘bunları alın’ dedim.

O dönemde Karargah’ta verilen brifing için bir işlem yaptınız mı?
Baktım gazete ilanı, Genelkurmay’da brifing..  Çağırdım Ankara savcısını.. ‘İzin aldın mı?’ dedim. ‘Gideceğiz’ dedi. ‘Kim giderse işlem yaparım’ dedim. Gidenler tespit edilirken, Yargıtay hakimleri bir gün sonra gitmişler. HSYK üyleri de gitmiş.. Bu durumda disiplin soruşturmasını kime vereceksiniz.. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkan ve üyeleri.. Herkes gitmiş.. Birifing açılış konuşmasını Çetin Doğan yapmış.

O resmin ardında Çetin Doğan vardı
“O dönemde Genelkurmay’da Harekat Dairesi Başkanıydı Çetin Doğan, Atatürk Bulvarı’ndaki yürüyüşleri organize ediyordu. Eylem yapanları Genelkurmay’a çağırıp ‘hadi aslanlarım, hadi kaplanlarım’ diyordu. Arka çıkıyordu, teşvik ediyordu laik görünümlü eylemleri.

Örnek verecek olursanız..?
Tabii. Mesela, o tarihte bir kız vardı ABD’den gelmiş, bir yürüyüşün önünde Atatürk resmiyle duruyordu. O eylemde bulunanlar temsil heyetiyle birlikte Genelkurmay’a gitmişler, orada da teşvik etmişler.. Baykal da tebrik etmişti. Araştırıldı özel olarak ABD’den getirilmişti. Alt yapı başlamış meğer.

TSK ATATÜRKÇÜ GÜÇLERE DESTEK VERİYOR

Şevket Kazan’ın açıklamalarını Genelkurmay Karargahı’ndaki birifing belgeleri doğruluyor. Belgelerde, ‘Batı Kriz Masası’nın yanı sıra irticai faaliyetlere karşı teknik çalışmayı sağlayacak ‘Batı Çalışma Grubu’ adıyla ayrı bir birim teşkil edildiği belirtiliyor, Genelkurmay Hareket Başkanlığı sorumluluğunda faaliyet gösteren bu birimin amaçları şöyle anlatılıyor;  “Türk Silahlı Kuvvetleri fazla öne çıkmadan, günlük siyasi mücadelenin içerisinde görünmeden Atatürkçü dinamik güçlere gereken desteği vermektedir.”
28 Şubat için bizi bahane edenlere sadece gülüyorum
Şevki Yılmaz. Refah’tan önce Rize Belediye Başkanlığı, ardından milletvekilliği yaptı. Ekranlarda gösterilen olay kasetlerin tamamına yakını milletvekilliğinden önceydi. Kasetler yankı uyandırdı. Kimilerine göre sürecin yaşanmasında o kasetlerin de payı vardı. Şevki Yılmaz ise bu suçlamayı hakaret sayıyor.. İşte açıklamaları.

Şevki Yılmaz Belediye Başkanlığı, milletvekilliği yaptı, şimdi ne yapıyor?
Yeniden Büyük Türkiye’nin inşaası adına şart olan yeni nesillerimizin yetiştirilmesi için uğraşıyoruz. Nadide Turizm organizesinde umre seyahatlerine dostlarımızla katılıyoruz. Sohbetlerimiz bugün de devam ediyor.

Neden sert konuşmalar yaptınız?
Yıllarca Milletimiz yanlış arabalarla siyaset yolculuğunu tercih etmişti. Bindikleri otobüslerinin camları ses geçirmez şekildeydi. Biz de ‘inin aşağı, bindiğiniz bu otobüsler sizi yanlış istikamete götürüyorlar’ diyerek sesimizi duyurabilmek için hakkı, güçlü şekilde haykırdık. 12 Eylül 1980’de Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, Halil İbrahim Çelik yoktu. Darbe neden olmuştu? 12 Mart’ta Şevki Yılmaz 16 yaşındaydı. Evet, bu konuşmalar olmasaydı seyirci tribünden maç seyretmeye devam edecekti. Biz uyuyan seyirciyi sahaya indirdik. Ama bu hareketteki “Onlar olmasaydı 28 Şubat olmazdı” sözüne son derece üzülüyorum. Bunu hakaret kabul ediyorum.Bu kasetlerle iktidara gelindi deniyor, bu kasetlerle yıkıldı deniyor. İkisinden de şeref duyuyorum. Kasetlerimin de arkasındayım. Siyasetten ayrılmadık ki dönelim. Koltukları boşadık. Ama tilkilerin iktidar sahasına yaklaştığını görürsek yine ineriz meydanlara. Dinini ve milletini seven bir müslüman siyasetten uzak olamaz.
POSTMODERN DARBENİN BİLANÇOSU
-RefahYol hükümeti düşürüldü.
-8 yıllık kesintisiz eğitimle İHL’lerin orta kesimleri kapatıldı, üniversiteye yönelik sınırlamalarla lise kısımları işlevsiz hale getirildi.
-Kamu kurum ve kuruluşlarında, üniversitelerde, imam hatiplerde başörtüsü tamamen yasaklandı.
-Kur’an kursları yasal düzenlemelerle kapanma noktasına geldi.
-Devlet kadrolarında dindar memurlar tasviye edildi.
-Refah Partisi kapatıldı.
-Parti yöneticileri, Refahlı belediye başkanları yargılandı, tutuklandı, siyaset yapmaları yasaklandı.
-Vakıf ve dernekler üzerinde baskı kuruldu, yöneticileri kovuşturuldu.
-Anadolu sermayesinin önü kesildi.
-Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla ailesi dindar, eşi basörtülü olan, içkili toplantılara katılmayan 1300 dolayında subay ihrac edildi.
-Çok sayıda insan, yazarlar gazeteciler de dahil gözaltına alındı, işkence ve tutuklamalar oldu.
-Yasalar geriye doğru işletilerek, El Ezher başta olmak üzere İslami referanslı üniversitelerin denkliği iptal edildi. Prof’lar lise mezunu yapıldı.