22 Şubat 2012 Çarşamba

Milli Savunma Bakanı Yılmaz: Suçsuz Adamı Bir Gün Dahi Yatırmayın

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AKP’nin on yıllık iktidarının tamamında üst düzey bürokrat olarak görev yaptıktan sonra 12 Haziran seçimleri sonrasında ilk kez milletvekili seçilerek siyasi kimlik kazanan bir isim. Denizcilik ve hukuk alanında çifte diplomalara sahip Yılmaz’ın devletteki tecrübesi AKP döneminde atandığı Denizcilik Müsteşarlığı ile başladı. AKP’de üç dönem bakanlık yapan nadir isimlerden Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a yakın bir isim olarak bilinen Yılmaz, 2007 seçimleri öncesinde Yıldırım’ın anayasa gereği görevden ayrılmasıyla üç ay boyunca Ulaştırma Bakanlığı görevini de yürüttü. 2007 seçimlerinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tavsiyesiyle Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın müsteşarı oldu. 2011 seçimlerinde de yine Erdoğan’ın çağrısıyla Sivas’tan AKP’nin birinci sıra adayı olarak seçilerek Meclis’e geldi. Siyasette yeni olmasına rağmen Erdoğan tarafından kabinedeki en kritik görevlerden olan Milli Savunma Bakanlığı koltuğuna getirildi.

En kısa sürede neticelenmeli
Dün bakanlıktaki makamında görüştüğümüz Yılmaz’ı en çok “tutuklu askerler” konusunda sıkıntılı gördük. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Başbakan tarafından görevlendirilecek kamu görevlilerinin soruşturulmasını Başbakan iznine bağlayan yasal düzenleme sonrasında hükümete yakın yorumcular dahi, muvazzaf ve emekli komutanlar tutukluyken yapılanın “çifte standart” olduğu uyarıları yapmaktan kaçınmadı. Mesaisinin neredeyse tamamını askerlerle iç içe geçiren Yılmaz ise sürmekte olan davalar hakkında ayrıntılı değerlendirme yapmasa da beklentisini şöyle dile getirdi:

“Adil yargılanma hakkı herkes için geçerli. Hukuka uygun yargılama lazım. Masumiyet karinesine dikkat etmek lazım. Bu şu demek: Suçsuzsa bir gün dahi içeride yatırmamak demek. Yargılamaların hızlanarak, bu sürecin en kısa zamanda neticelenmesi Türkiye’nin lehinedir. İçerideki şüphelilerin de lehinedir.”

Sakıncaları özgürlükler giderecek
Türkiye bir süredir özel yetkili mahkemelerin yetkileri ile Terörle Mücadele Kanunu’ndaki terör tanımının genişliği konusunu tartışıyor. Tartışmayı yakından takip eden Yılmaz, Adalet Bakanı’nın alanına girmekten kaçınarak mart ayı içinde kamuoyuna açıklanması beklenen yeni yargı reformu paketini işaret etti. Konuya genel olarak bakışını ise şöyle paylaştı:

“Türkiye’de demokrasinin standardını yükseltmek lazım. Hukukun üstünlüğünü sağlamak lazım. Hukukunu üstünlüğü demek yasa koyucunun koyduğu kurala kendisinin bağlanması demektir. Hukuk her şeyin üstündedir, koyanın da üstündedir. İstiyoruz ki bu ülkede demokrasinin çıtası yükselsin, özgürlükler genişlesin. Özgürlüklerden doğan sakıncaları gidermenin yolu da özgürlükleri arttırmaktır.”

Çantada taşıdığı AİHM kararı
Türkiye, AİHM’nin verdiği mahkûmiyet kararları ve Avrupa Konseyi’nin uyarıları doğrultusunda “vicdani ret” konusunu er ya da geç mevzuatına sokacak. Milli Savunma Bakanı yapılacak değişikliğin özünü şöyle açıklıyor:
“Vatandaşın önüne şu seçenek konacak: Ya hizmeti yerine getirecek ya da hapis cezasını kabul edecek. Ama ömür boyu sürekli mahkûmiyet vermek olmaz. Çantamda taşıyorum AİHM’nin mahkûmiyet kararlarını. Bizdeki uygulama için ‘medeni ölüm’ diyor. Bir kimsenin yaşam boyu dava tehdidi altında olmasına böyle diyor. Hukukçuyum ama ben de ilk defa gördüm bu tanımı. Hiç kimseyi medeni ölüm tehdidi altında tutmamak gerekir…”

Atina’dan gelen dostluk heykeli
Yılmaz’ın makam odasında “tokalaşan iki el” şeklinde bir heykel var. Yunanistan’ın yeni Savunma Bakanı Dimitrios Avramopulos göndermiş. Ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle bu ay yapacağı ziyareti ertelemek zorunda kalmış ama hediyesini önden göndermiş. Yılmaz’ın heykel ve Yunanistan ile ilgili görüşleri ileride çok konuşulacak nitelikte:
“Bu antik bir dostluk heykelinin repkilası. Onlar da ‘Barış olsun. Türklerle dost yaşayalım’ istiyor. Bizim de amacımız aynı. Yediğimiz içtiğimiz birdir. Bu coğrafyada barış içinde yaşamalıyız. Halklarımız da bunu istiyor. Ekonomik sıkıntılarından dolayı üzgünüz ve her tür mali desteği vermeye hazırız. Herkesin de gereksiz harcamalardan kaçınması lazım. NATO’daki reformun amacı da savunma harcamalarını azaltmak. Eskiden silahlanma yarışı vardı. Bunun doğru olmadığı bu krizle ortaya çıkmıştır. İnşallah Yunanistan’ın makul olanı seçeceğini düşünüyoruz.”