Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AKP’nin on yıllık
iktidarının tamamında üst düzey bürokrat olarak görev yaptıktan sonra 12
Haziran seçimleri sonrasında ilk kez milletvekili seçilerek siyasi
kimlik kazanan bir isim. Denizcilik ve hukuk alanında çifte diplomalara
sahip Yılmaz’ın devletteki tecrübesi AKP döneminde atandığı Denizcilik
Müsteşarlığı ile başladı. AKP’de üç dönem bakanlık yapan nadir
isimlerden Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a yakın bir isim olarak
bilinen Yılmaz, 2007 seçimleri öncesinde Yıldırım’ın anayasa gereği
görevden ayrılmasıyla üç ay boyunca Ulaştırma Bakanlığı görevini de
yürüttü. 2007 seçimlerinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
tavsiyesiyle Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın müsteşarı oldu.
2011 seçimlerinde de yine Erdoğan’ın çağrısıyla Sivas’tan AKP’nin
birinci sıra adayı olarak seçilerek Meclis’e geldi. Siyasette yeni
olmasına rağmen Erdoğan tarafından kabinedeki en kritik görevlerden olan
Milli Savunma Bakanlığı koltuğuna getirildi.
En kısa sürede neticelenmeli
Dün bakanlıktaki makamında görüştüğümüz Yılmaz’ı en çok “tutuklu
askerler” konusunda sıkıntılı gördük. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve
Başbakan tarafından görevlendirilecek kamu görevlilerinin
soruşturulmasını Başbakan iznine bağlayan yasal düzenleme sonrasında
hükümete yakın yorumcular dahi, muvazzaf ve emekli komutanlar
tutukluyken yapılanın “çifte standart” olduğu uyarıları yapmaktan
kaçınmadı. Mesaisinin neredeyse tamamını askerlerle iç içe geçiren
Yılmaz ise sürmekte olan davalar hakkında ayrıntılı değerlendirme
yapmasa da beklentisini şöyle dile getirdi:
“Adil yargılanma hakkı herkes için geçerli. Hukuka uygun yargılama
lazım. Masumiyet karinesine dikkat etmek lazım. Bu şu demek: Suçsuzsa
bir gün dahi içeride yatırmamak demek. Yargılamaların hızlanarak, bu
sürecin en kısa zamanda neticelenmesi Türkiye’nin lehinedir. İçerideki
şüphelilerin de lehinedir.”
Sakıncaları özgürlükler giderecek
Türkiye bir süredir özel yetkili mahkemelerin yetkileri ile Terörle
Mücadele Kanunu’ndaki terör tanımının genişliği konusunu tartışıyor.
Tartışmayı yakından takip eden Yılmaz, Adalet Bakanı’nın alanına
girmekten kaçınarak mart ayı içinde kamuoyuna açıklanması beklenen yeni
yargı reformu paketini işaret etti. Konuya genel olarak bakışını ise
şöyle paylaştı:
“Türkiye’de demokrasinin standardını yükseltmek lazım. Hukukun
üstünlüğünü sağlamak lazım. Hukukunu üstünlüğü demek yasa koyucunun
koyduğu kurala kendisinin bağlanması demektir. Hukuk her şeyin
üstündedir, koyanın da üstündedir. İstiyoruz ki bu ülkede demokrasinin
çıtası yükselsin, özgürlükler genişlesin. Özgürlüklerden doğan
sakıncaları gidermenin yolu da özgürlükleri arttırmaktır.”
Çantada taşıdığı AİHM kararı
Türkiye, AİHM’nin verdiği mahkûmiyet kararları ve Avrupa Konseyi’nin
uyarıları doğrultusunda “vicdani ret” konusunu er ya da geç mevzuatına
sokacak. Milli Savunma Bakanı yapılacak değişikliğin özünü şöyle
açıklıyor:
“Vatandaşın önüne şu seçenek konacak: Ya hizmeti yerine getirecek ya
da hapis cezasını kabul edecek. Ama ömür boyu sürekli mahkûmiyet vermek
olmaz. Çantamda taşıyorum AİHM’nin mahkûmiyet kararlarını. Bizdeki
uygulama için ‘medeni ölüm’ diyor. Bir kimsenin yaşam boyu dava tehdidi
altında olmasına böyle diyor. Hukukçuyum ama ben de ilk defa gördüm bu
tanımı. Hiç kimseyi medeni ölüm tehdidi altında tutmamak gerekir…”
Atina’dan gelen dostluk heykeli
Yılmaz’ın makam odasında “tokalaşan iki el” şeklinde bir heykel var.
Yunanistan’ın yeni Savunma Bakanı Dimitrios Avramopulos göndermiş.
Ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle bu ay yapacağı ziyareti ertelemek
zorunda kalmış ama hediyesini önden göndermiş. Yılmaz’ın heykel ve
Yunanistan ile ilgili görüşleri ileride çok konuşulacak nitelikte:
“Bu antik bir dostluk heykelinin repkilası. Onlar da ‘Barış olsun.
Türklerle dost yaşayalım’ istiyor. Bizim de amacımız aynı. Yediğimiz
içtiğimiz birdir. Bu coğrafyada barış içinde yaşamalıyız. Halklarımız da
bunu istiyor. Ekonomik sıkıntılarından dolayı üzgünüz ve her tür mali
desteği vermeye hazırız. Herkesin de gereksiz harcamalardan kaçınması
lazım. NATO’daki reformun amacı da savunma harcamalarını azaltmak.
Eskiden silahlanma yarışı vardı. Bunun doğru olmadığı bu krizle ortaya
çıkmıştır. İnşallah Yunanistan’ın makul olanı seçeceğini düşünüyoruz.”