Genelkurmay Askeri Savcılığı, “Islak İmza” kavgasının yaşandığı İrtica ile Mücadele Eylem Planı kapsamında yürüttüğü Albay Dursun Çiçek’le ilgili soruşturmasını tamamladı, hazırladığı iddianameyi mahkemeye sundu. 53 sayfalık iddianamede, “tek suçlu” Dursun Çiçek...
İddianameye göre; Çiçek, sözkonusu belgeyi tek başına hazırladı, amiralliğe terfi ettirilmediği için kızarak Taraf Gazetesi’ne sızdırdı! Yani, komutanlarından intikam almak istedi.
Askerlik yapan veya bu mevzulara aşina herkes bilir, Genelkurmay Karargahı’nda görevli bir subayın tek başına böyle bir belge hazırlaması imkansızdır. Böyle olduğunu varsaysak bile, ıslak imza tartışmasının doğmaması, Genelkurmay Başkanı’na kadar koruma sağlanmaması ve karargahtaki bilgisayarların silinmemesi gerekirdi.
İddianamedeki diğer önemli ayrıntı ise 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’ten Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’e kadar 14 ismin “mağdur” listesine eklenmesidir. İlginçtir, ağustosta Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na oturması muhtemel 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın ismi bu listede yok.
Hal böyle olunca, meçhul subayın ihbar mektuplarını hatırladım. 1. ihbar mektubundaki şu cümle hala hafızalarda: “Sözkonusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Orgeneral Hasan Iğsız’ın Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir.”
Ağustos’ta Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na oturması muhtemel General Iğsız’la ilgili çok ağır bir itham değil mi? Saldıray Berk veya İlhan Cihaner kadar itibarı yok mu? En az onlar kadar mağdur değil mi?
O halde, neden 14 kişilik “mağdur” listesinde yok?
Ayrıca, tek suçlu olarak Dursun Çiçek’i gösteren iddianame ile meçhul subayın “önce sulandıracaklar sonra olayı Dursun Çiçek’in üzerine yıkıp üst düzey komutanlara sıçramasını engelleyecekler” iddiasına yer verdiği 2. ihbar mektubu, nasıl da benziyor birbirine değil mi?
Yine de biz şura öncesi aptala yatalım, “tesadüf” deyip geçelim. Vardır şura öncesi bir bildikleri...