Son zamanlarda darbe yargılamasının yapıldığı mahkemelerden gelen haberler, Cem Yılmaz'ın meşhur repliğini hatırlatıyor: Reklam kokan hareketler bunlar.
Silivri'de Albay Dursun Çiçek 'keşke şehit olsaydım' diye ağlıyor; Beşiktaş'taki mahkemede Feyyaz Öğütçü, 'Kardak'a gidecek benzini kredi kartıyla aldık' sözüne dayanamıyor. Görülen o ki maddi deliller karşısında çaresiz kalan sanıklar, çıkışı duygusal zeminde arıyor. Geçmişte yaptıkları kahramanlıkları hatırlatıp, yasa dışı işlerdeki rollerinin mazur görülmesini istiyorlar. Bunu yaparken de TSK'nın 'güçlü ordu' imajını yerle bir ediyorlar.
Mesela şu anda duruşmaları yapılan Poyrazköy davası. Öyle bir savunma yapılıyor ki duyan, subayların Kardak adasına Türk bayrağı çekmekten yargılandığını zanneder. İlginç bir taktikle 'kahramanlar yargılanıyor' imajı verilmek isteniyor. Bu yolla davanın önce ana fikri, sonra rotası değiştirilmek isteniyor. Şu unutulmamalı: Görülen dava Ergenekon soruşturmasının en silahlı kısmını oluşturuyor. Ordunun silah deposunda bulunması gereken mühimmatlarının neden toprağa gömüldüğünün cevabı aranıyor. Hatırlamakta fayda var. Poyrazköy'de 20'den fazla LAW ve el bombası, çok sayıda aydınlatma fişeği vb. mühimmat bulundu. Bulunan silahlara önce 'boru' muamelesi yapıldı. Sonra silahların TSK'ya ait olduğu bizzat MKE tarafından tescillendi. Koç Müzesi'ndeki denizaltında çocukların öldürülme planı ve bunun için geminin en hassas birimine bomba yerleştirildiği ortaya çıktı. Soruşturma derinleştikçe Boğaz'da balık avlayanların ağlarına silahlar takılmaya başladı. Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Emre Onat ve Eren Günay tutuklandı. Hazırlanan iddianamede 4'ü tutuklu 5 sanığın 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 29,5 yıldan 57'şer yıl, diğer 12 sanığın da 7,5 ile 39'ar yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmaları istendi. Sanıklar hakkında 'Cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek' dahil birçok suçlama var. Bu suçları işleyenler 'kahraman' olsa bile yargılanacak. Çünkü yasalar böyle.
Bu dava kahramanlık hikâyesi ile geçiştirilemeyecek kadar ciddi. 'Kardak'a gidecek benzini kredi kartıyla aldık' şeklinde yapılan savunma, kaş yapayım derken göz çıkarmadır. Genelkurmay Başkanı'nın oluşturmaya çalıştığı 'güçlü ordu' imajına vurulmuş bir darbedir. Uzun süredir yapılan yanlış burada da tekrarlanıyor. Kişiler için kurum feda ediliyor. Koca ordu, acil bir operasyonda personelinin kredi kartına muhtaçmış gibi gösterildi. Ki o personel parasını da almış devletten. Yani cebinden ödememiş. Yıllardır bütçesinin en büyük kısmını askerine veren millet, bu taktiği yutmuyor artık. Sikorsky helikopterle pikniğe; savaş helikopteri ile sürek avına gidenleri gördükten sonra halk her şeyi sorguluyor.