11 Kasım 2010 Perşembe

Askeri cenah / Okan Müderrisoğlu

Kabinenin deneyimli bir ismi ile askerin iç dinamiklerini değerlendiriyorduk. Söz, döndü dolaştı malum konuya geldi. Çankaya Köşkü'nde Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül tarafından verilen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna, komuta kademesinin katılmamasına... Duyumlara göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, haftalık olağan görüşmelerin birinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mesafeli duruşunu ihsas etmişti. Ama nedense, son ana kadar beklenti korundu. Ve askerin tutumu için şu benzetme yapıldı:

"8 metre genişliğinde bir yolda, hususi aracın manevra yapması ile TIR'ın manevra yapması bir mi?!"
***
Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner'in, önümüzdeki üç yıla uzanan görev süresindeki, tarz-ı icraatı belli mahfillerde hâlâ merak konusu. Kuşkusuz, TSK'nın temel prensiplerinin komutandan komutana değişmediği bir gerçek. Ama her komutanın kendine özgü üslubu ve ton farkı da söz konusu. Örneğin, önceki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, açık iletişime önem vererek işe başladı, sonra içe kapanıp, seçilmiş kanallar üzerinden giderayak sıkça konuşmayı tercih etti.

AB İlerleme Raporu'nda, askerin hâlâ iç siyasi konularda açıklama yapıyor olmasının eleştirildiği bugünkü ortamda Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner, "şimdilik" dışa dönük mesaj trafiğine girmemeye özen gösteriyor. Org. Koşaner'in, legal, resmi platformlardaki ifadelerinin ötesinde, medyatik doğrudan ve dolaylı bilgi aktarımına yönelmeyeceği belirtiliyor. Genelkurmay Başkanı'nın güncel meselelerdeki pozisyonunu merak edenlere ise 28 Ağustos 2010 tarihli devir-teslim törenindeki konuşma metni referans olarak gösteriliyor.
***
Genelkurmay'ın, medya ve halkla ilişkiler kodlarının da yeni komutana göre güncellendiği izlenimi alınıyor. Genelkurmay İletişim Başkanlığı'nın, "tatmin edici" yanıt veremese de soru yönelen tüm telefonlara "nezaketen" dönmeyi kararlaştırdığı görülüyor. Bir bakıma, "şu anda bilgi veremiyoruz" veya "bu aşamada aktaracağımız husus yok" demek bile iletişim dilinde bir yer tutuyor. Ama araştırma gerektiren soruların, eskisi gibi ciddiyetle kaydedildiği ve muhatabı için gerekli bilgilendirmenin yapıldığı anlaşılıyor. Belki de en dikkat çekici olanı, belli ölçüde bilgi verilirken "akredite kuruluş" sınırlamasının katı biçimde uygulanmaması. Bir başka ifade ile bazı medya kuruluşları, Genelkurmay'daki toplantılara davet edilmese bile; bu kuruluşlara mensup gazetecilerin sorularını yanıtlama gayreti fark ediliyor. Taraf veya Yeni Akit'ten gönderilen sorulara da şu veya bu içerikte karşılık verildiği anlatılıyor.
***
Genelkurmay'da "asimetrik psikolojik harekât", "bilgi ve belge sızdırılması sendromu"nun aşıldığından henüz söz edilmiyor. Karargâha gidenler, x ray cihazına rağmen, sivil kıyafetli bir askeri personel tarafından, tepeden tırnağa üst aramasından geçtiklerini naklediyorlar. Karargâhın, "iletişim, koordinasyon ve kriz yönetimi" rolünün tümüyle 2. Başkan Org. Arslan Güner'in uhdesinde olduğu belirtiliyor. Ki bu durum, Genelkurmay'daki kitabi işleyişin yansıması biçiminde okunuyor. Kabuğuna çekilmiş izlenimi veren Genelkurmay'ı, "Balyoz Davası, casusluk faaliyetleri, terfi bekleyen üç generalin açığa alınıp alınmayacağı, Heron'ların hedeften saptırılmasıyla ilgili dehşet iddialar, yakında yargıya taşınacak YAŞ kararları, terör örgütü PKK'nın eylemsizlik tutumuna karşı izlenecek strateji ve askerlik sisteminin yeniden yapılandırılması" gibi zorlu konular bekliyor. Bu ve benzeri konularda dersine çalışan, kendi sorumluluk alanıyla sınırlı olmak üzere, yeri geldiğinde kamuoyunu bilgilendirmeyi öngören yaklaşımın izlerini ise önümüzdeki günlerde yorumlamak mümkün olacak!