Öncelikle Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı 3 generalle ilgili açığa alma kararlarından dolayı kutluyorum. Keşke, bu kararı, Balyoz İddianamesi'nin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edildiği 19 Temmuz 2010 günü alsalardı daha şık olurdu ama buna da şükür.
Bu kararla, milli iradeye tabi olmak istemeyen ve Züğürt Ağa misali siyasi gücünün tükendiğini kabullenmeyen askeri vesayetin blöfü görülmüştür
Hazindir, İstanbul'un ücra köşesindeki kahvehanelerde çiğ köfte satarak her şeye rağmen saltanatını (!) sürdürmek isteyen Züğürt Ağa'ya rahmet okuturcasına, inatla direnç içindeler.
Genelkurmay Başkanlığı'nın dünkü 21 maddelik açıklamasında yer alan bazı hususlar, bu vahametin izleriyle doludur.
Açıklamanın 17. maddesini dikkatle okuduğunuz zaman 3 generalin bireysel inisiyatifle değil komuta kademesinin yönlendirmesiyle harekete geçerek siyasi otoritenin karşısına dikildiklerini anlıyorsunuz.
Başbakanlık, 21 Ekim 2010 günü Genelkurmay'dan Milli Savunma ve İçişleri aracılığıyla 3 generalin emekli edilmesi için gerekli belgelerin hazırlanmasını istiyor. Genelkurmay, 22 ve 26 Ekim tarihlerinde iki bakanlık aracılığıyla başbakanlığa gönderdiği cevabi yazıda, emeklilik talebini reddediyor, bununla yetinmeyip 3 generalin terfi ve atamalarının yapılmasını istiyor.
Yani, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, emekliliğe karşı çıktığı gibi Başbakan Tayyip Erdoğan'a terfi ve atamaları dayatıyor.
Vallahi başbakan sabırlıymış.
2 Kasım'da yürütmeyi durdurma kararının kaldırılması yönünde ikinci kez Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvuruyor, talep 5 Kasım'da reddediliyor. 22 Kasım'da ise 3 general açığa alınıyor.
Hükümet, tam bir ay Genelkurmay'ın insafa gelmesini bekliyor, olmayınca TSK Personel Kanunu'nun 65. maddesindeki yetki kullanılarak açığa alma işlemi gerçekleştiriliyor.
Bu süreci izleyince insanın içinden “Aslında ilk görevden alınacak isim Genelkurmay Başkanı imiş” diye geçiyor ama yapılmadığına göre devlet yönetmek köşe fantezisinin boyutlarını aşıyor olmalı.
Ama artık Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan her subay şunu kafasına soksun: Şapka siluetiyle gazete manşetlerinden hükümeti kontrol etme dönemi geride kaldı. Hele rest çekerek, meydan okuyarak, efelenerek post elde etmek imkansızdır. Sadece bir miktar koltuk süreniz uzar. Onun da emekliliğe faydası olmaz.
Siyaset, siyasetçilerin görevidir. Sizin görev sınırlarınız tel örgülerin ardıdır, garnizon kapısından başlar. Ayrıca, devlet, siz değilsiniz. Rejimin bekçisi de... Devletin esas koruyucusu bu millettir, siz de onun bir parçasısınız.
Böyle biline...
Bilen, bilmeyene öğretsin. Öğretmenin yaşı yoktur.
Bu arada bazı mahcup demokratlar, diğer Balyoz Davası sanığı muvazzaf subaylarla ilgili işlem yapılmayıp açığa alma kararının Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvuran 3 generalle sınırlı tutulmasını “intikam” olarak görüyor, zamanlamaya dikkat çekip “Neden şimdi?” diye soruyor.
Aslında hükümet, bu mahcup demokratları da kırmayıp halen görevine devam eden Balyoz sanığı 3 korgeneral, 2 koramiral, 5 tümgeneral, 6 tuğgeneral, 1 tümamiral, 5 tuğamiral olmak üzere 22 generali açığa alsa hiç fena olmaz.
Sayın başbakan ne dersiniz?