26 Kasım 2010 Cuma

SİVİL OTORİTE VE ASKERİ YARGI / Taha Akyol

HÜKÜMET bakan imzasıyla üç generali (biri amiral) açığa aldı. Şüphesiz buna yetkisi var ama, bu üç generalin sırf yargıya gittikleri için açığa alındıkları söylenerek sert eleştiriler yapılıyor.

Bu üç generalin ismi 5 ay önce açıklanan Balyoz iddianamesinde geçiyor. Buna rağmen ağustostaki Askeri Şûra’da asker üyelerin oylarıyla terfilerine karar verilmişti. Hükümet ise buna uymayarak terfi kararnamesine bu üç ismi koymayarak terfilerini engellemişti.

Üç general bunun üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) gitmişler, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Bu kararın iki ay içinde uygulanması, yani hükümetin bu üç generali terfi ettirecek bir kararnameyi çıkarması gerekiyordu.

İki ay dolmak üzereyken hükümet bakan imzasıyla üç generali “açığa aldı”, böylece terfilerini yine önledi...

Bu özete bakarak “hükümet yargıya gidişi cezalandırdı” demek mümkün. Halbuki...

Sorun YAŞ’ta başladı

Temel hukuki mesele şudur: Yüksek Askeri Şûra’da alınan kararlar, hükümeti bağlayıcı mıdır? Hükümetin işi “noter” gibi onaylamak mıdır?
Eğer böyle ise, komutanların terfilerinde hükümetin hiçbir “takdir” yetkisi yoktur!

AYİM böyle düşünmüş, YAŞ’ı “karar organı”, hükümeti ise “noter” gibi görmüştür. YAŞ’ta terfi ettirilen generallerin hükümet tarafından kararname ile terfi ettirilmemesini yanlış bulmuş, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.

Rejimle ilgili tarafı
Halbuki YAŞ kararları otomatikman uygulanabilir kararlar değildir. YAŞ kararları ancak hükümetin hazırlayacağı kararname ile “tekemmül” eder ve “icra” kabiliyetini kazanır.

“Sivil otoritenin üstünlüğü” şeklindeki temel anayasal kural bunu gerektirir. Meselenin “rejim”le ilgili tarafı buradadır!
Fakat AYİM, hükümetin kararname hazırlama yetkisini noterlik işlemi gibi görerek yürütmeyi durdurma kararı verdiği için, hükümetin iki ay içinde bu üç generali terfi ettirmesi gereği ortaya çıkmıştır.

Buna karşılık, iki ay dolmadan, hükümet diğer bir yetkisini kullanarak üç generali “açığa” almıştır. “Açığa alınmış” bir general yasaya göre terfi ettirilemez. Böylece başa dönülmüş, YAŞ’ta alınan “terfi” kararı, hükümet tarafından bu defa da “açığa alma” yoluyla etkisiz hale getirilmiştir.
Hükümet YAŞ’ın noteri olmadığı için işlem hukuka uygundur, hükümet “takdir yetkisi”ni kullanmıştır.

Balyoz’daki diğer isimler
Balyoz iddianamesinde ismi geçen 9 muvazzaf generalden hükümetin sadece üçünü açığa alması da eleştiriliyor.
Halbuki bunun sebebi, bu 9 generalden sadece üçünün YAŞ’ta terfi ettirilmiş, diğer 6’sının YAŞ’ta terfi ettirilmemiş olmasıdır.

Bir ‘ayırım’ sorunu varsa, bu YAŞ’ta yapılmıştı.
Hükümet YAŞ’ta üç generalin terfi ettirilmesini önlemek için önce onları kararname dışında bırakmış, mahkeme “yürütmeyi durdurma” kararı verince de “açığa alma” işlemiyle yine terfilerini engellemiştir.
Mesele eşitlikse, hiçbiri terfi ettirilmeyerek eşitlik sağlanmıştır.

Son söz yetkisi
Özü şudur: YAŞ hükümetin üstünde bir karar organı mıdır?! Siyaseten sorumlu hükümet ise “noter” gibi bir onay makamı mıdır?! O zaman buna sivil rejim denilebilir mi?!

Halbuki hukukta ve siyaset teorisinde “ordunun göreceli özerkliği” kuralı gereğince, evet, ordu iç düzenini kendi yönetir ama sivil otorite “noter” değildir, son sözü söyleyecek “takdir” makamı hükümettir!

Obama, Afganistan’daki Amerikan birliklerinin komutanı Org. McChrystal’i, sırf Afganistan politikası hakkında birkaç eleştirel laf etti diye görevden almadı mı?

Dahası, Obama bir “iddianame” hazırlanmasını bile beklememişti.

Demokrasi diyorsak, kural budur. Bu anlayışın yerleşmesi, hükümet-asker ilişkilerini daha sağlıklı hale getirir.