Ergenekon operasyonunda sanıklar Veli Küçük ve Ümit Oğuztan'dan "JİTEM'ci ve MİT'çi Gazeteciler Dokümanı" ele geçiyor.
Star Gazetesi'nin haberinde; E. Binbaşı Canfer Balçık'ın, 11 Kasım 1993 tarihli ve altında imzası bulunan "Jandarma İstihbarat Grup ve Timlerinin Tarihçesi" başlıklı 'gizli' ibareli yazıda JİTEM'in varlığı resmen kabul ediliyor.
Ama Genelkurmay, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdiği cevapta "JİTEM yok" diyor.
Gizli tanıklar, JİTEM'i anlatıyor. Gizli tanık Kıskaç'ın anlattığı JİTEM işkenceleri çok net ifadeler.
Ama Genelkurmay yok diyor.
JİTEM kimliklerinin fotokopileri, resmi maaş bordroları basına yansıdı.
Genelkurmay "JİTEM yok" diyor.
Ergenekon sanığı E. Albay Arif Doğan, JİTEM'i ne zaman nasıl kurduğunu anlatıyor.
Genelkurmay "JİTEM yok" diyor.
JİTEM unsurları Abdülkadir Aygan ve İbrahim Babat kimlerin nasıl infaz edildiğini açıkça anlatıyorlar.
Ama Genelkurmay "yok" diyor.
Hanefi Avcı, "Diyarbakır Asayiş Kolordu ve Diyarbakır Alay komutanlıkları içinde JİTEM levhaları bulunmaktaydı" diyor.
Susurluk Raporu, Ergenekon savcıları ve Diyarbakır özel yetkili savcıları JİTEM'i tespit edip anlatıyorlar.
Genelkurmay "JİTEM yok" diyor.
E. Org. Necati Özgen NTV'de Can Dündar'a "JİTEM dediğiniz çocuklar da subay" diyor, eski Batman Valisi Salih Şarman, "JİTEM'le birlikte çalıştık" diyor.
Genelkurmay istifini hiç bozmuyor.
Bu gidişle bozmaz da.
Kaç tane delil kaç tane belge koyarsanız koyun.
İnkâr etmeye devam edecekler.
Sivillerin anlayamadığı şu: JİTEM'in veya TSK içi illegal grupların olup olmadığı konusunda;
Genelkurmay'ın cevabı değil sivillerin TSK içinde kendi yapacakları araştırmayla bulacakları cevap önemlidir.
Ergenekon konusunda da.
Bu zamana kadar Jandarma Genel Komutanlığı'nı hangi sivil ekip veya makam denetleyebildi?
Savcılar ancak askeri bürokrasi içinde geçmişten bugüne uzanan illegal yapıları ortaya koyabiliyorlar.
Ya bugünü ve yarın için plan yapan illegal odakları kim izleyecek, kim tespit edecek?
Siyaset ve istihbarat bürokrasisi.
Şu an TSK içinde yeni filizlenen illegal odakların mevcut olup olmadığını nereden bileceğiz?
TSK içinden mutlaka birinin haber vermesini mi bekleyeceğiz?
Yoksa yıllardır yapıldığı gibi TSK kendi içini temizler masalına mı yatacağız?
Ülke içindeki karanlık yapıları araştırırken her şeyi savcılardan beklemeyelim.
Bizim Genelkurmay 21. asır Genelkurmayı değil hala Soğuk Savaş Genelkurmayı.
İlker Başbuğ'dan Işık Koşaner'e değişenin ne olduğunu tartışmadan, sivil otoritenin tüm kuvvet komutanlıklarını denetleyebilecek konuma getirilmesi gerekiyor.
Karanlık yapıların üstüne üç kanaldan gidilmesi gerekir:
1- Adli mekanizmanın çalıştırılması.
Ergenekon'un görünen yüzünün yarısı böyle geçilebildi.
2- Bürokratik inisiyatif ve tedbirlerin ortaya konması. (İstihbarat, görevden uzaklaştırma, idari soruşturmalar vs.)
3- Siyasal inisiyatifin kullanılması. (Parlamento bünyesinde teşkil edilecek araştırma komisyonları, ÖKK ve Jan. G.K. arşivlerinin savcılara açılması gibi)
Türkiye bu kanallardan ilkini önemli ölçüde açtı. Ama diğer iki kanal hâlâ atıl duruyor.
1990'larda bu illegal yapılar tasfiye edilirken özellikle İtalya Gladio'yu özellikle yargıya taşımayı tercih etti. Doğrusu da buydu.
Ama ihanetlerin ve entrikaların takibini Parlamento seviyesinde de yapmayı ihmal etmedi.
Komploda adı geçen general ve bürokratlara yönelik idari tedbirler uyguladı.
1995 ve 2000 yılında İtalyan Senatosu'nca ortaya konan Gladio ve Katliamlar Raporları hâlâ önemlidir.
Belçika ve Lüksemburg, konuyu parlamento seviyesinde ciddiyetle araştırdı ve pek çok entrikayı ortaya çıkardı.
Biz ise sadece savcıların alacağı sonuçları bekliyoruz.
Yetmez.
Hedef gölge şebekelerse; yargı tespit eder cezalandırır ama tasfiye için siyaset ve bürokrasi gerekir.