Mahkemenin kabul ettiği ‘askerî casusluk ve şantaj’ iddianamesi kamuoyunu sarstı. Zira örgüt, fuhuş ve şantaj yoluyla ‘devletin en gizli belgelerini ele geçirip yabancı istihbarat örgütlerine satmakla’ suçlanıyor.
Türk hukuku belki de tarihinin en utanç verici davalarından birine şahit oluyor. Emniyet’e gönderilen ihbar mektubu üzerine 28 Nisan 2010 tarihinde başlatılan ‘askerî casusluk ve şantaj’ soruşturması, davaya dönüştü. İhbar mektubunda bir fuhuş çetesinin, ‘Vika’, ‘Dilara’ ve ‘Gül’ isimli kişiler öncülüğünde yurt dışından kadın getirerek fuhuş yaptırdığı belirtiliyordu. Şüphelilerin kullandığı telefonlar mahkeme kararıyla dinlemeye alındı. Teknik takip sonucu ‘fuhuş’ iddiasıyla başlayan soruşturmanın kapsamı genişledi. 10 aylık takip sonucunda TSK içerisine yuvalanan ‘askerî casusluk’ çetesi deşifre edildi. Bu kapsamda hazırlanan iddianame de geçtiğimiz hafta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oybirliğiyle kabul edildi. Davanın 56 sanığı, devletin güvenliğini tehlikeye atmakla suçlanıyor. Soruşturma başladıktan sonra emekliliğini isteyen Albay İbrahim Sezer’in örgüt liderliği yaptığı çetenin sanıkları arasında çok sayıda askerî personel bulunuyor.
İbrahim Sezer ve diğer sanıkların ikametgâhlarında yapılan aramalarda ele geçirilen deliller arasında gizlilik derecesi yüksek 165 bin belge bulundu. Genelkurmay Başkanlığı, soruşturma savcılığına gönderdiği yazıda, belgelerin ‘yabancı bir devletin eline geçmesi durumunda o devletin bundan yarar sağlayacağını’ vurguluyor. ‘Devlet sırrı’ kapsamında olan deliller iddianameye özetlenerek aktarıldı. Gizli belgelerin başında TSK ile TÜBİTAK’ın birlikte geliştirdiği savunma projeleri ile strateji planları geliyor. Hâkimlerin bile özel izinle girebildiği kozmik odalarda muhafaza edilen yazışmalar, çete üyelerinin eline geçmişti. Savaş uçakları ve bunların muhafaza edildiği hangarlar, bakım atölyeleri, savaş gemileri, denizaltılar ve gizli tesisler gibi son derece kritik alanların gizlice çekilmiş görüntüleri soruşturma kapsamında el konulan gizli dokümanlar arasındaydı.
Örgüt üyeleri, illegal yöntemlerle temin ettikleri Araştırma Merkez Komutanlığı’na ait gizli askerî bilgi ve belgeleri örgüt lideri Sezer’e ulaştırıyor. Belgeler tasnifi yapıldıktan sonra gizlilik derecesine göre kategorilere ayrılıyor. Savunma Sanayii’nin kilit projeleri yabancı servislere para karşılığında pazarlanıyor. Sızdırmayı yapan çete üyelerinin kâr payları performanslarına göre ayrı yarı hesaplanıyor, gizlilik derecesi en yüksek projeleri getiren üyeye prim veriliyor. Pazarlananlar arasında ‘Yunus, Denizaltı, Milgem, Sonar ve Milpas’ gibi milyon dolarlık projeler yer alıyor. Şüphelilerden Tamer Zorlubaş tarafından hazırlanarak İbrahim Sezer’e ulaştırıldığı tespit edilen 2 numaralı CD’deki ‘Genel değerlendirme’ adlı belgede projelerin nasıl sızdırıldığı ayrıntılı olarak anlatılıyor. Kozmik odalardan alınarak istenen fiyata satılan projelerin karşılarına ‘başarılı bir şekilde pazarlandı’ notu düşülmüş.
Çete üyelerinin geliştirdiği sistemin kirli yüzüyle ilgili iddianamede şu bilgiye yer veriliyor: “Pazarlanan dosyalardan kar payı almaya hak kazanan kişiler detaylı bir şekilde belirtilmiştir. Sabit ödemelerin aynen devam etmesi, buna karşılık önemli projeleri ulaştıran arkadaşlara prim usulüne göre daha fazla ödeme yapılması iyi olacaktır. Yunus projesinin tüm detayları, Denizaltı, Milgem, Sonar ve Milpas projeleri Necmi Yıldırım tarafından organize edilerek başarılı şekilde pazarlanmıştı. Necmi Yıldırım için yapılacak bir ek ödüllendirmenin diğer personel tarafından da olumlu isteklendirme olarak algılanacağı değerlendirilmektedir. 20 bin TL’lik bir miktar bu isteklendirme için Necmi Yıldırım’a ödenebilir.” ‘Genel değerlendirme’ isimli dosyanın 21 Nisan 2010’da Tamer Zorlubaş tarafından oluşturulduğu ve aynı tarihte söz konusu kullanıcı tarafından kaydedildiği tespiti de yapılıyor. Ordunun kritik bölümlerinde yer edinmeyi başaran çetenin aynı zamanda TÜBİTAK’a da sızarak sınır güvenliğiyle ilgili projeleri engellemeye çalıştığına dair çarpıcı bilgiler yer alıyor. Suç örgütü, TSK, TÜBİTAK, Havelsan ve GES Komutanlığı’nda hücre yapılanmasına gitmiş.
Silahlı kuvvetlerin terörle mücadelede kullanması için TÜBİTAK tarafından geliştirilen projelerin engellenmesi için yoğun bir çalışma yapılmış. Gölcük Donanma Komutanlığı’nda görevli Üsteğmen Emrah Küçükakça’da ele geçirilen 78 numaralı CD’de TSK’nın ülke güvenliği ve terörle mücadele amaçlı kullandığı birçok proje ve yöntem deşifre ediliyor. Ülke güvenliği ve terörle mücadelede kullanılacak projelerin ‘durdurulması’, ‘engellenmesi’ ya da ‘yavaşlatılması’ gerektiğine dair çarpıcı ifadeler iddianameye yansıyor: “Hava ve yer haberleşmesi kriptolu olacak; durduralım, hiç olmazsa yavaşlatalım. Kripto kodlarını ele geçirmeliyiz.” KAPAS olarak adlandırılan ‘Kripta Algoritma ve Protokolleri Analiz Sistemi’ projesi için de “Önemli, yurt dışı istek var!” ifadeleriyle önemli projelerin ulaştırıldığı adrese işaret ediliyor.
Savunma projelerinin askıya alınması için çaba sarf ettiği ifade edilen çete üyeleri, çalışmaların ‘dağ kadrosuna’ zarar verdiğini iddia ediyor! 78 numaralı CD’de çıkan belgelere göre, TSK’da güvenli telsiz haberleşmesini sağlayan ‘MILSEC-3’ (KY- 58 Ses Emniyet Cihazı) projesi için, “Dağ kadrosu için tehlikeli.” uyarısı yapılıyor. ‘Sınır Gözetleme ve Kontrol Sistemi (SGKS); Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, İstihbarat, Gözetleme ve Keşif (C4ISR) Faaliyetleri Modelleme ve Simülasyon Sistemi’ isimli proje ile ilgili, “Kesinlikle sekteye uğratılması gereken bir proje” değerlendirmesinde bulunuluyor. Söz konusu projenin geçişleri sekteye uğratabileceği için dağ kadrosunun buna tepki gösterebileceği kaydediliyor. ‘İnsansız Hava Aracı (İHA)’ isimli proje de yavaşlatılması gereken çalışmalar arasında gösteriliyor. Örgüt, birçok özel işlemin yapıldığı ‘e-devlet’ projesini de yakın takibe almış. İddianamede konuyla ilgili şu değerlendirme yapılıyor: “Şüphelilerden ele geçirilen dijital verilerde yer alan gizli belgelerin mahiyeti, sayısı, bu hususta örgütün talimatları ve özellikle elde edilen belgelere ilişkin tutulan notlar göz önüne alındığında özellikle devletin stratejik kurumlarına sızan örgüt mensuplarının (GES, TÜBİTAK, Havelsan) çalıştıkları kurumlardan elde ettikleri devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri bağlı bulundukları örgüt yöneticilerine ulaştırdıkları, kendilerine bu belgeyi getiren ancak örgüt üyesi olmayan kişilere ücret ödedikleri anlaşılmıştır.”
Örgütün ‘gizli’ belgeleri temin etmek için başvurduğu araçların başında fuhuş ve şantaj geliyor. Deniz Harp Okulu kız öğrencilerinin yanı sıra internet aracılığıyla ulaşılan kadınlar, ‘askerlik mesleğinin cazibesi’ kullanılarak kandırılıyor, uygunsuz görüntüleri kaydediliyor. Kiralanan evlerde bu kadınlar üst düzey komutanlar ve önemli görevde bulunan bürokratlarla fuhuş yapmaya zorlanıyor. Şantaj olayının detayları iddianamede şöyle anlatılıyor: “Evlere yerleştirdikleri gizli kameralarla bazı kişilerin uygunsuz görüntülerini kaydedip şantaj amaçlı kullandıkları görülmüştür. Şantaj amaçlı bu materyallerle istifa etmesini ya da emekli olmasını istedikleri askerî personelin şantaj yaparak emekli olmasını, bazen de terfisini engellemek istedikleri kişinin görev yaptığı kuruma ihbar ve posta yolu ile göndererek hakkında soruşturma başlamasını sağladıkları tespit edilmiştir. Devlet güvenliğine ilişkin gizli belgeleri getiren ancak örgüt üyesi olmayan kişilere ücret ödedikleri, TÜBİTAK tarafından TSK içinde yürütülen ülke yararına projeleri durdurmaya, yavaşlatmaya çalıştıkları, casusluk kapsamında elde ettikleri bazı belge ve projeleri yabancı ülkelere pazarlamayı planladıkları anlaşılmıştır.” Örgüt üyeleri, şantajla elde ettikleri her türlü bilgi ve belgeyi örgütün arşivini de saklayan İbrahim Sezer’e gönderiyor.
İddianamede, verilerin tamamen casusluk amaçlı temin edilip saklandığı kaydediliyor. ‘İstekler’ isimli word dosyasında yer alan bilgilere göre, gizli belgelerin casusluk amaçlı ele geçirilerek yabancı ülkeye nasıl verildiğinin detayları anlatılıyor. Burada gemi seyir çizelgesi gibi sadece üst düzey askerî birimlerde bulunması gereken bilgilerin yer alması olayı daha da netleştiriyor. Şüpheli Küçükakça’dan ele geçirilen hard diskteki ‘akademi’ isimli klasörde bulunan ‘cdl/fotos’ adlı dosyada, İzmir Hava Radar Komutanlığı’na ait 36 fotoğraf bulunuyor. Bu fotoğraflardan 8’inin radara düzenlenebilecek saldırı ve sabotajlara yönelik keşif bilgisi sağlayacak nitelikte gizli belge olduğu kaydediliyor.