24 Mart 2011 Perşembe

Yine yeniden askerlik konusu / Ferhat Güneş

CHP’nin bedelli askerlik teklifi siyasette ilginç bir tabloya zemin hazırladı.

İlginçlik, CHP’nin bedelli teklifini sunması değil; çünkü bu mevzu en az 3 yıldır devamlı gündemde. CHP, yeryüzünde yaşamıyormuş gibi davranmayı adet haline getirmiş bir parti gerçi ama en nihayetinde seçmenleri Türkiye’de yaşıyorlar. Partililer de bir yerlerden duymuşlardır bu mevzuyu, akıllarına gelmiştir, olabilir.

Açık ki Türkiye’de yaşayan her insan gibi, CHP seçmenleri de kendilerinin, çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının askere gitmesini istemiyor. Hatta askere gitmeme isteğinin CHP’li seçmenler arasında daha yüksek olduğu tahmini yapılabilir. Çünkü gelir seviyeleri daha yüksek ve para kazanma miktarı arttıkça bu isteğin arttığını herkes biliyor.

Fakat CHP’yi böyle bir teklif getirmeye iten süreç, tabanının sesini dinlemesi değil elbette. Seçimler yaklaştıkça kendisine oy getirebilecek ya da kafa karıştırabilecek bir alan ararken bu noktaya sarılmış gözüküyor. Fakat bu sefer tutturdu, çünkü AKP askerlik konularında ağırdan alıyor ve alternatifsizliğin getirdiği rahatlığın keyfini sorumsuz bir şekilde sürüyordu. Bedelli konusunda AKP’nin son birkaç yıldır yaptığı açıklamalara bir bakın; hor bir dilden, aşağılayıcı üsluptan başka bir şey bulamayacaksınız.

AK Parti şöyle düşündü bu vakte kadar: “Bu MHP ya da CHP’nin demokratik bir atılım yapma ihtimali sıfır. Türkiye’de yaşayan hiçbir insan demokratik hamle yapsın diye bu partilere oy vermez. Demek ki demokratikleşme ya da askerlik mevzularında bekleyen insanlar bana şu veya bu şekilde mecburlar. Kaldı ki bedelli konusu çıkınca, özellikle halkın daha eğitimsiz, uzun süre askerlik yapmış kesiminin kafası karışıyor. O halde niye risk alayım ki, bedelli işini onbaşı Gönül’e paslarım, o da zaten kendi meşrebince bir şeyler uydurur”.

CHP ve kendisine hizmetçi arayan generaller ise şöyle bakıyor meseleye: “Bedelli çıksa ne, çıkmasa ne… bedelli çıkınca şu ya da bu kişi değil herkes yararlanacak, daha çok da eğitimli kesimler yararlanacak. Zaten onların askerliği baş belası; rahat hizmet ettiremezsin bile onlara. Şimdilik geçici olarak böyle bir şey çıksın, şu hava bir dağılsın, sonra her şey eski tas eski hamam devam etsin. Bedelliyi verelim, kurtulalım”.

Yani bedelli askerliğin çıkmasından CHP’nin kaybedeceği bir şey yok aslında; dolayısıyla CHP’nin böyle bir teklifle gelmesi sürpriz değil. Fakat asıl sürpriz, AKP’nin bunu bir fırsat olarak kullanmak yerine, sanki hiçbir şey olmamış gibi bu mevzudaki hakir dilini tekrar etmesi. Anlaşılan, karşısındaki muhalefetin kalitesizliği, AKP’nin beyin hücrelerini de yavaş yavaş zayıflatıyor.

Bedelli aslında genel çerçevede ufak bir mevzu. Bedelli askerlik konusunu düşünürken, tekrardan, bıkmadan TSK’nın genel problemlerini anmak zorundayız. Çünkü neresine el atsak elimizde kalan bir yapı var ve bu yapının tadili temel kararların alınmasını gerektiriyor.

Mesela insan kaynağına bir bakalım ordunun: Şu anda çoğunluk itibariyle TSK, sıfır savaşma kabiliyetine sahip ve kendi iş tanımını bile bilmeyen generallere, bürokratik işlerden ve gereksiz denetimlerden kafasını kaldıramayan alt rütbeli subay-astsubaylara, dahası insanlık onurunu koruma noktasında bile zaafa uğratılmış uzman çavuşlara, kuru kalabalık erlere sahip kalabalık, verimsiz bir ordu görünümünde. Ordunun insan kaynağının kalitesini anlamak için en hafifinden televizyonu açmanız yeterli; televizyonda konuşan emekli generallere bir bakın, bu adamların her cümlesi “halkı askerlikten soğutmak” değilse nedir?

Teknolojik olarak da son derece “güçlü” ordumuz. Hatırlarsanız, Türkiye’nin savaş uçağı yapma projesi haberi çıktı geçenlerde ve İsrail tarafından “bu iş montaj yapmaya benzemez” diye cevap aldık ülkece. Gerçeği öğrenmek istemeyenler, aşağılanmayı sineye çekmek zorundadır. Denetimsiz, neyin niçin alındığının belli olmadığı, alınanın kullanılmadığı (hatta düşürülmek istendiği), göbeğinden ithalata bağlı bir ordu, göbek bağının olduğu ülkeden aşağılanmayı yer. Neyse ki Türkiye’de herkesin bildiği ama hiç kimsenin söylemek istemediği gerçeği ağzından kaçırdı adamlar, yine bu iyi bir durum; ya bir de savaşsaydık?

Yani eğriye eğri, doğruya doğru: “Keşke bütün düşman orduları bizimki gibi olsa” diyeceğimiz bir ordumuz var ve bu işin acilen çözülmesi gerekiyor.

Bu tablonun askerliğe bakan yönü şöyle: Zorunlu askerliğin tümden kalkıp profesyonel askerliğe hemen geçilmesi gerekiyor. Bu işin başka yolu yok, başka çözümü yok. Türkiye çok geç kaldı bu mevzuda.

Demek ki AKP, ordunun devasa sorunlarına çare olmadığı gerekçesiyle bedelli askerliği çıkarmak istemiyor olabilir ya da bedelliyi çıkardığı anda, askerlik mevzuunu takip eden insanların gündemden düşüp, baskı yapmayacağını hesap ediyor olabilir. Fakat ancak ve ancak, zorunlu askerliği kaldırmak gibi bir vizyonunuz varsa geçerli olabilecek mazeretler bunlar. Yoksa bu aşağılayıcı dile karşılık gelebilecek başka hiçbir mazeret yok.

Özetle, ciddi bir savunma vizyonu dâhilinde hareket edilmesi şart. Vizyonunuz varsa eğer, CHP öneri ile geldiğinde, “bu işleri Genelkurmay’la çözüyoruz” ya da “şehit ailelerinden Kılıçdaroğlu’na salvo” türü ucuz tepkiler göstermezsiniz mesela. Yapılması gereken, öneriyi ciddiye alıp daha ileri götürmektir; “bu öneri niye bir kerelik olsun ki” demektir sözgelimi; “biz bu işi geçici olarak değil, kalıcı olarak, seçimden sonra etraflıca ele alacağız, ilk işimiz bu olacak” demektir.

Bedelli askerlik bekleyen insanlar haksız bir talepte bulunuyor değiller, sadece azla yetiniyorlar. Başarı onları hatta tutmaktır, ilerletmektir; hakir bir dille konuşarak kendinize düşman etmek değil. Gönül’ü saymıyorum zaten ama son olarak Bozdağ’ın, Çelik’in, Erdoğan’ın bu mevzudaki açıklamaları siyaseten çok başarısız; şöyle söyleyelim, emekli generaller olsa, ancak onlar böyle konuşurdu.

AK Parti’nin özellikle 12 Eylül referandumundan sonraki ataleti kendisine bu seçimlerde her şeye rağmen fazla oy kaybettirmeyecektir. Muhalefet hâlâ kalitesiz, hâlâ günübirlik, hâlâ güven vermiyor, hâlâ AK Parti’nin çok gerisinde çünkü. Fakat bedelli askerlik konusunda olduğu gibi kötü sınav verir, fütursuz davranır, moral üstünlüğü kaybederse, ağırdan alma işini abartıp gerekli hamleleri atmakta gecikirse, Türkiye’ye çok şey kaybettirir. Eğer AK Parti, bedelli askerlik meselesinde olduğu gibi, “yine AK Parti’ye oy vereceğim, ama vereceğim oya da lanet olsun” dedirtmeye başlarsa, kaybetmeye başlamış demektir.

AKP, ikinci ANAP; Erdoğan, ikinci Özal olarak anılmak istemiyorsa, kendisine bir yol haritası çıkarmak zorunda. Bu yol haritasının ilk maddesinde askerlik meselesi yer alıyor. Yoksa Kılıçdaroğlu’nun ne dediği kimin umurunda?