Accra (Gana)- Cumhurbaşkanı Gül, “Ankaralılar biliyordu” diyerek gerçekte her şeyin gözler önünde cereyan ettiğini söyleyiverdi. Konu 2002-2003 yıllarında Silahlı Kuvvetler’in en tepesindeki 7 generalin, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile karşı karşıya gelmeleri.
2002 seçimlerini, 28 Şubat operasyonuyla devrilen Başbakan Erbakan’ın partisinden ayrılan kadroların kurduğu AKP kazanmıştır. Bugün giderek daha net şekilde ortaya çıkan, ABD Büyükelçisi’nin raporlarına da yansıyan bilgilere göre 7 komutan “bir şekilde harekete geçme” yanlısıdır, Genelkurmay Başkanı Özkök ise bu komutanlarla aynı görüşte değildir.
Taraf’ın yayımladığı WikiLeaks belgelerinden 6 Haziran 2003 tarihli gizli telgrafta dönemin ABD Büyükelçisi Pearson Washington’a, üst rütbeli generallerin Özkök’ün mantıklı çizgisine itiraz ettiklerini ve bu generallerin Aytaç Yalman, Şener Eruygur, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Fevzi Türkeri ve Tuncer Kılınç olduğunu ismen bildiriyordu.
Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanıydı, ama şiir cezası yüzünden Meclis dışındaydı; Başbakan, Abdullah Gül’dü.
Cumhurbaşkanı Gül’ün “Ankaralılar biliyordu” cümlesinin içinde yer alan o günün üst düzey askerlerin çoğu şu anda Ergenekon ve darbe davalarının sanıkları arasında yer alıyor.
Ankaralılar bildiklerini, gördüklerini bazen söylemezler, bazen farklı söylerler, bazen konuşmadan gereğini yapmaya çalışırlar. Bu da zaman zaman başka güçlüklerin kaynağı olabiliyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ün “Ankaralılar biliyordu”su çok kısa bir cümle, ama çok yüklü bir geçmişin son noktası gibi duran bir cümle
***
Cumhurbaşkanı Gül, anayasa konusunun tümüyle seçim sonrasına bırakılmasına taraftar değil. Sivil toplumun, sivil toplum örgütlerinin, ne kadar aykırı ve sivri görünürse görünsün bütün önerileri tartışması gerektiğini söylüyor.
TÜSİAD’ın anayasa çalışmasında yer alan bölgesel yönetimler, kamuda türban serbestliği gibi konulara girmeyen Cumhurbaşkanı Gül, siyasi partilerin yeni anayasayla ilgili temel görüşlerini, nasıl bir anayasa istediklerinin ana hatlarını seçim öncesinde açıklamaları gerektiğini düşünüyor.
Sivil topluma tartışma kapısının sonuna kadar açık olması gerektiğini söyleyen Gül’ün siyasi partilere önerisi de seçim öncesinde fazla ayrıntılara girmemeleri yönünde.
Sonuçta yeni anayasayı yapacak olan 12 Haziran seçimiyle oluşacak Meclis’tir. Siyasi partilerin seçim kampanyasında ayrıntılar üzerinden yapacakları anlamsız kavgaların seçim sonrası anayasa çalışmalarında bazı tıkanmalar yaratmakta etkili olması mümkündür.
Siyasi partilerden, tümünden beklenen, şu anda Gül’ün de tekrar tarif ettiği “bireyi, bireyin haklarını öne çıkaran, özgüvenli bir anayasa” üzerinde anlaşmaktır.
Gül, yeni anayasayla birlikte tekrar gündeme gelmek zorunda olan “cumhurbaşkanının yetkileri” konusunda da; mevcut düzenlemenin 12 Eylül 1980 darbesini yapanların istediği bir sistem olduğunu ve bu düzenlemenin geleneksel parlamenter sisteme uymadığını belirtiyor.