29 Mart 2011 Salı

'Polislerin o sözlerine çok üzüldüm'

İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı avukat emekli Albay Levent Göktaş, ek ifadesindeki "Ergenekon’un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim" cümlesinin kesinlikle kendisine ait olmadığını söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Göktaş’ın daha önce savcılık ve nöbetçi hakimlik tarafından alınan ifadeleri okundu. Ardından savcılık tarafından alınan ek ifadesi okunan Göktaş, kendisi hakkında yazılan ihbar mektuplarına dayanarak alınan bu ifadesindeki konulara tek tek açıklık getirdi.

Göktaş, 12 Ocak 2009 tarihinde tutuklanmasından 3 ay geçtikten sonra o dönemdeki avukatı Abdullah Kaya’nın söylemesi üzerine ek ifade vermeyi kabul ettiğini belirtti. Göktaş, bu ifadesinde birçok konuyla ilgili anlatıklarının ve verdiği cevapların, kes yapıştır sistemiyle değiştirildiğini, düzenlendiğini ve hatta bir kısmının yazılmadığını ileri sürdü.

"Ergenekon’un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim" ifadesinin kesinlikle kendisine ait olmadığını vurgulayan Göktaş, gözaltına alındığında polislerin kendisiyle yaptığı söyleşi tarzı mülakatta, "Sen Şırnak Cudi dağı Ballıkaya bölgesinde, 250 kişilik terörist grubun içerisine 40 kişiyle girdiğinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin amacı PKK’yı yok etmek değil, seni ve MAK Taburunu etkisiz hale getirmek, yok etmekti" sözlerinin hiç aklından çıkmadığını, kötü niyetli olduğunu düşündüğü bu birkaç polisin TSK hakkındaki art niyet taşıyan düşüncelerine çok üzüldüğünü anlattı.

Ek ifade için savcılığa gittiğinde, savcının "sizi dinliyoruz" sözü üzerine, bu konuşmalara çok üzüldüğü ve alındığı için polislerin bu sözlerini anlattığını ifade eden Göktaş, "Eğer polislerin anlattığı gibi, iddia ettiğiniz böyle hayali bir örgüt varsa biz zaten yanmışız’ dedim. Savcılıkta bu kapsamda söylediğim tüm sözler bundan ibarettir" diye konuştu.

-"LEYLA ZANA’NIN KÖYÜNÜ YAKTIRMADIM"-
Göktaş, 1992-1993 yılları arasında Azerbaycan’da görev yaptığını, Azerbaycan ordusunu eğitmek amacıyla MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu ile birlikte bu ülkeye gittikleri söyledi.

Savcılıkta bu konuda anlattıklarının "işçi pasaportuyla bu ülkeye gittikleri" şeklinde geçtiğini vurgulayan Göktaş, Kozinoğlu’nun da kod adının "Köroğlu" olarak konulduğunu anlattı. Göktaş, Azebaycan’a resmi bir görev kapsamında gittiklerini ve kod isim değil açık isimlerini kullandıklarını belirtti.

Göktaş, Azerbaycan’a devletin kendilerine verdiği mavi pasaportla gittiklerini sözlerine ekledi. İhbar mektubunda geçen "Özel Kuvvetler Komutanlığındaki operasyonlar sırasında Leyla Zana’nın köyü olan Kurşunlu’nun yakıldığı ve namaz kılan bir subayı arazide bıraktıktan sonra bir timle geri dönüp aradığı" şeklindeki iddialara da değinen Göktaş, Zana’nın ihbar mektubunda geçen Kurşunlu köyünden değil, Silvanlı olduğunu söyledi.

Özel Kuvvetler Komutanlığının köy yakma emri vermediğini, kendisinin de o dönemde tabur komutanı olmadığını ifade eden Göktaş, operasyonlara en az 10 birliğin katıldığını ve bin 500-2 bin askerin görev yaptığını, en son bölgeye Özel Kuvvetlerin girdiğini anlattı.

İbadet yapılacağı zaman, 2 kişinin silahlı bir şekilde o kişinin etrafında bulunarak, ibadetini sağlıklı bir şekilde bitirmesi için destek olduğunu ifade eden Göktaş, ibadet yaptığı için birinin arazide bırakılmasının iftiradan başka bir şey olmadığını kaydetti.

Göktaş, "Emin, Güler ve Zozan isimli teröristleri teslim aldığı, Emin’in jandarmaya teslim olmasına rağmen jandarmadan alınarak kullanıldığı, Zozan kod adlı itirafçı kız ile arasında gönül ilişkisi olduğu" iddialarına da değindi.

"Emin" kod adlı PKK itirafçısını tanımadığını, "Güler" ve "Zozan" kod adlı itirafçı PKK’lıları tanıdığını belirten Göktaş, "Zozan’ın ismi Mülkiye Yıldız’dır. Yanımızda bir müddet kaldı. Cudi Dağı’nı en iyi bilen terörist olduğu için kalmıştır. Onun sayesinde Ballıkaya’ya girdik. Daha sonra terörist olan amcasının oğlu ile evlendirdim. Güler kod Zinarin’i Doğubeyazıt’a gönderdim. Gönül ilişkisi kurmadım, ancak Diyarbakır DGM’de bunların beraat etmesini sağlayıp evlendirdim" şeklinde konuştu.

Alpaslan Türkeş ile Kara Harp Okulu öğrencileri arasında irtibatı sağladığı yönündeki iddiaların da asılsız olduğunu vurgulayan Göktaş, Türkeş’i tanımadığını ve hiç görmediğini söyledi. "Resmi görev gereği bazı kişilerle ilgili istihbarı bilgiler toplayıp komutanıma verdim" cümlesinin kendisine ait olmadığını belirten Göktaş, Özel Kuvvetler Komutanlığının dinleme cihazı, takip cihazı olmadığını, dinleme ve takip yapmadıklarını söyledi.

-TALEPLERİ-
Göktaş, bu ifadesini savcı Zekeriya Öz almasına karşın işleme hiç katılmayan üç savcının ifade tutanağında imzasının bulunduğunu belirterek, bu 3 savcının imzalarının bu ifadeye başka bir yerden kötü niyetli kişiler tarafından kopyalandığı savundu.

Savcılar Fikret Seçen, Murat Yönder ve Ercan Şafak’a 6 Nisan 2009 tarihindeki ek ifadesine katılıp katılmadıklarının, imzaların kendilerine ait olup olmadığının ve kendileri tarafından imzalanıp imzalanmadığının sorulmasını talep eden Göktaş, Jandarma Kriminal Laboratuvarına, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi veya Boğaziçi Üniversitesi grafoloji bölümüne ifade tutanağında tahrifat yapılıp yapılmadığına ilişkin inceleme yaptırılmasını istedi.

Göktaş, bu ifadesinin "Cumhuriyet Savcılığı’nın kanunsuz eylem ve işlemleri nedeniyle, hukuka aykırı olarak kabulüne" karar verilmesini talep ederek, aksi durumda buna ilişkin açıklamaların değerlendirilmesini istedi.

Diş ağrısı nedeniyle çapraz sorguya geçilmemesini talep eden Göktaş, yarın hastaneye gideceğini, önümüzdeki pazartesi gününe kadar kendisine izin verilmesini istedi.

Bunun üzerine mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.